the mentalist

heralde ölüp yeniden dirilisem bi tek bu diziyi izlerim o derece seviyorum. ayrıca her zaman patrick jane in bakışlarındaki o derinlik ve hüzün bazen de kurnazlık beni çok etkiliyor.

hafızam silinse keşke tekrar izlesem dediğim diziler sıralamasında ilk 5'e girer kendileri. mentalist ve lie to me dizilerinin ortak noktası ana karakterin anormal sempatisiydi bence. 2 karakter de gözü kara, dahi ve umarsız bir bakımı mıknatıs gibi insanı içine çekiyor. mesela dehanın getirdiği sherlock sempatisi diye bir şey var bir de ince kırmızı bir çizgi deha ile delilik arasındaki. aslında bütün mesele bu eğer senaryo bu çizginin üzerinde bir ileri bir geri gidip seyirciyi bağlayabilirse uzun soluklu devam ediyor diziler. mentalist bu açıdan şanslıydı çünkü red john'un bilinmezliği ile birlikte senaryo bir açıdan götürdü kendini fakat lie to me bu dengeyi tutturamadı, malesef.

konusu ve gidişatı ile gerçekten etkileyici bir dizi idi. yine araya zaman girmesi ile yarım bıraktığıma pişman olduğum dizilerdendir. buraya başlamak için tereddütte olan birileri okuyorsa kesinlikle önereyim.

her bölümünde pek tahmin edilemez sonların yaşandığı (olması gerektiği gibi) ve her bölümünün kısa suç öyküleri tadında olduğu polisiye dizisidir. ana hikayenin başlangıcı; psikoloji hakkında çocukluktan itibaren edindiği bilgileriyle ve zekasıyla medyumvari bir düzenbaz olup ünlenen jane'in, bir televizyon programına çıkıp ünlü seri katil red john ile dalga geçmesinin ardından ailesinin red john tarafından feci şekilde öldürülmesidir. bu cinayetten sonra jane, katili bulmak için kaliforniya soruşturma bürosuna (cbı) dedektif danışmanı olarak girer. ana hikaye, alakalı-alakasız cinayetlerin çözüldüğü bölümlerde verilen küçük gelişmelerle bu doğrultuda ilerler.

aşk ilişkileri faktörünü sadece bir virgül olarak göreceğiniz dizilerdendir. olması gerektiği gibi aşk üzerinde fazla durmaz ve sizi olayın içinde yaşatır. izlenmesi gereken epey güzel dizilerdendir.

yıllar sonra yeniden izlemeye başladığım dizi. yeni dizilere çok ilgi duymuyorum. zaten sherlock holmes türevleri olan dizilerin tadı başka oluyor. çıkarımları için bile senaryosu takip edilebiliyor.

kırmızıya takılmış bir dizi. dizinin her bölümünün adında kırmızıya dair bir kelime var. bu ya doğrudan kırmızı kelimesi ya da kırmızı bir cisim oluyor. dizideki birçok kadın yan karakterin ve bazı ana kadın karakterlerin saç rengi kızıl.

buradan sonrası sadece dizinin birinci bölümü için spoiler niteliği taşımakta.



dizi karanlık bir temaya sahip olsa da eğlenceli ilerleyen bir dizi. her bölümde cinayetler var ancak her bölümde patrick jane akıl oyunları, dalavereleri, tümevarımları ve şaklabanlıklarıyla bölümü eğlenceli kılmakta.

dizi toplamda 151 bölümden oluşuyor ve hepsi ana konuya odaklanmıyorlar. sadece 36 bölümü red john ile ilgili. bu da olağan bir şey sürekli red john cinayeti olamaz, büro başka cinayetlere de bakıyor. sıkılırım diyen varsa bu 36 bölümü izlerse dizi adına pek bir şey kaçırmaz. üstelik severseniz geri de dönebilirsiniz atladığınız bölümlere. her bölüm ayrı bir vakayı incelediği için lineer bir akış yok. sadece bazı ana karakterlerin kişilikleri ve ilişkileri hakkında fazladan şeyler öğrenebiliyoruz.

dizide yoğun bir house md havası var ve bu benim çok hoşuma gidiyor çünkü en sevdiğim dizi o. sherlock holmes, behzat ç, kanıt , true detective dizilerini sevdiyseniz bu diziyi seveceğinizi düşünüyorum.

abim 10-11'e gelince önerdi. "finalini izleyip önerseydin ya, ne bu acelelik?" demiştim tavırlı bir şekilde.
harika dizi bulmuş ve bensiz o bölümlere kadar gelmiş. :'( hiçbir şeye ortadan başlamayı sevmiyorum. en başını göreceğim ve sahne kaçırmayacağım. özellikle bu tarz dizilerde, nasıl birden 10-11 bölüm ileriden başlayayım? kendisi de bundan nefret ettiğimi bilmesine rağmen öyle yaptığı için tavır aldım. sonra orta yolu bulduk; bugün 2 bölüm izledik ve sonra kendisi beni bekleyecek. birlikte devam edeceğiz.

"bana yalan söyle" ya da "beni kandıramazsın" tarzda bir dizi vardı ve bunu ona benzettim tabi bir üstü olarak. onda jest ve mimikler (mikro/makro) tarzı ele alınmıştı. bunda ise üstüne eklenmiş gibiydi. ve bölümlere bakınca kendi izlettirecek kalitede olduğunu gördüm. niye çünkü beni şaşırtıyor veya ters köşe yapabiliyor. kurguları sevdim. böyle dizilerde onlarla ben de arıyorum. çok tahmin edilebilir olursa ve mantığa uymazsa izlemem. iz sürebilme olayını iyi aktarabilmeleri lazım. çünkü yeni takım arkadaşları oluyorum ve bir şeyden eksik kalırsam bozulurum...
izlettiren ayrı bir olay istediğim çokça mesleklerden birkaçını içinde barındırıyor. <3
(baştan sarınca tam bir değerlendirme ekleyeceğim.)

bir yerden sonra dizi "patrick jane kimi bu bölüm tatlı tatlı maymun edecek" diye izletiyor olan olaylardan ya da "red john kim ola ki" diye sormaktan ziyade. kötü mü, değil. arada sırada insan izledikten sonra kendini iyi hissettiği şeyler de tüketmek istiyor.

bir de holmes'taki "bn hpinizden akıllyım tmm mı" havası bunda çok yok, daha çok "ben düzenbazdım, insanlara zarar veren başka düzenbazların ipliğini pazara çıkarmak için geldim" şeysi var.

özetle eğlenceli ve izlenir. tavsiye ederim ben de.

2008 yapımı drama türündeki dizinin yönetmenliğini ise chris long ve david nutter yapmıştır.

arkadaşım bana diziyi yükledi izle diye ama daha açıp izleme cesaretine erişemedim. uzun dizilerden korkuyorum hele güzel diyorlarsa daha da korkuyorum çünkü benim huyum pis bir şeyi açıp izledikten sonra seversem hemen bitirmek istiyorum. bu dizide o katmanda benim için güzel olduğuna eminim çünkü öneren arkadaşın şimdiye kadar kötü filmi ya da kötü dizisi yok. film listemin tamamı o arkadaşa ait neredeyse o kadar diyebilirim. diziyi izleme yönünde bir kelime bile etsem yarın açıp bakar ve kala kalırım eminim korkuyorum açıkçası ve türüne bakınca benzer dizileri yerli bile olsa seviyorum. bizim galip derviş gibi kendi özgü yöntemleri var ama tabii galip derviş kadar uçuk olmadığına eminim.
dizi şu an yedi sezon gözüküyor ama kim bilir daha ne kadar devam eder. iyi seyirler.