toplumsal ahlakın zayıfı kollaması

evet, toplumsal ahlakın temeli ve amacı tamamen zayıf insanları korumaya onları da hakanın içinde tutmaya yöneliktir.
toplumsal ahlak, evrim biyolojisi ve psikolojisiyle ters hareket eder. zaten etmese zayıfı nasıl kollardı? şimdi buraya birkaç aktivst, feminist bla bla gibi kolektif hareketlerin mantıksız duygu patlamaları gelip
"ne evrimi kardeşim 21yy.'da orman kanunlarıyla mı hareket edelim" diyecek.
21.yy dediğiniz şey zaten orman kanunlarının modernize edilmiş hali. bunu diyen güruh aynı zamanda gidip twittıra "mısırda kölelik vardı, şimdi ise gizli kölelik var." tarzı twitler döşemiştir.

toplumsal ahlak zayıf olanı nasıl korur kısmına gelecek olursak ilk örneği tabii ki ormanın yobaz temsilcileri olarak cinsel seçilimden vermek durumundayız.
(bkz: hipergami) çok basit olarak kadınlar ayda bir yumurta üretirken, erkekler ortalama 5 günde 200milyon sperm üretirler. yine basit bir ekonomik mantıkla az olan çoktan her zaman değerlidir diyebiliriz. e o halde bir taraf (bkz: etken) bir taraf (bkz: edilgen) olmak durumunda. az ve değerli olan(kadınlar) biyolojik olarak seçerken çok ve değersiz olan(erkekler) seçilmek durumundadır.

kadınlar seçen taraf olduğundan biyolojik olarak 10 erkek içinden 2'sini seçip doğacak cocuk için en iyi genetiği seçer. diğer 8 erkeğe ne oldu derseniz muhtemelen soyunu devam ettiremeden öldüler. işte o pis toplumsal ahlak burada devreye giriyor. (bkz: evlilik) evlenelim ve ölene kadar birlikte kalalım. sadık olalım kadın başka iyi genetikleri seçmesin gelinlikle gelsin kefenle gitsin. zayıf halka da soyunu devam ettirsin. görücü usulü evlenelim bla bla uzar gider. sonra evrime karşı gelen toplumsal ahlak yüzünden doğal seçilme uğramadan doğan kalitesiz gene sahip çocuklar. daha yavaş gelişen insan nesli vs. o kadınlar toplumsal ahlak ve kültürlerin etkisinde kalmadan istediği kişileri seçebilseydi doğal seleksiyonla insan nesli şu an ki halinden 10 adım önde olurdu. ama zayıf insanlarda genetiğini aktarsın sonra onların çocuğu da derken mükemmel bir kısır döngü oluştu ve hala devam ediyor.

ekonomik toplumsal ahlaka gelirsek gelir vergisi, sadaka vermek... adam çok yetenekli mesela alıp uçucak pastadaki pay belli bu herif pastanın yarısını alırsa en güçlü olarak diğer zayıflara pay kalmıycak. ne yapmalı bu herifin payından alıp diğerlerine dağıtmalı bunu nasıl yaparız? kanunla, kültürle e harika o zaman yapalım.

direkt bizim toplumu derinden sarsan en pis gelenek ise tasavvuf geleneğidir. gelişime bu kadar ket vuran başka bir düşünce yoktur dünya üzerinde sanırım. ana düşünce maddeyi tamamen yerip, manayı tamamen yüceltmektir. akabinde oluşan insan kitleleri ise dünyadan elini eteğini çekmiş son derece pasif kitlelerdir. yine bu kültür tasavvufla ilgili olmasak bile bizim toplumumuza işlediğinden anne babalar çocuklarına dışarda çok sivrilmemesi gerektiğini, ortama uyması gerektiğini öğütler.

sanırım en büyük lanet ise demokrasidir. zayıflarında söz hakkı var şeklinde lanse edilen bu ideolojide, bu zayıflar gerçekten işinde ehil olan, güçlü, yetenekli insanları bastırmak için ellerinden geleni yapıp onları kendi seviyelerine indirmek adına oy verirler ve ona göre politika izlerler. bu örneği detaylandırmama gerek yok günümüz türkiyesine bakmanız yeterli. doktor, mühendis, avukat yüksek gibi yüksek mertebe mesleklerin itibarsızlaştırıp vasıf gerektirmeyen güvenlik sektörüne ait mesleklerin yüceltilmesi örneğinden kolaylıkla anlayabilirsiniz.

özetle toplumsal ahlak denen zırvalığı yıkıp bireysel ahlakınızı inşa etmelisiniz ancak o zaman hak ettiğinizi alabilirsiniz.

milyonlarca yıllık evrim mirası ve hala hipergamiden bahsediliyor. biz vallahi bıktık.
evet toplumsal ahlak zayıfı kollar çünkü en gelişmemiş hayvan bile yaşamak için zayıfa da ihtiyacı olduğunu her şeyin birbirini tamamladığını ve uyumun hayatın devamlılığını sağladığını sezerken insanın güçlüsü sezemiyor. zaten eğer doğanın dengesini keşfedebilseniz o zayıf dediklerinizin ne kadar kıymetli olduğunu bilirdiniz.