yönetmen koltuğunda krzysztof kieślowsk'un yer aldığı 1993 yapımlı romantik/komedi/drama/gizem filmidir. film, polonyalı karol karol adlı karakterin dışa dönük hayatını verdiği yaşam mücadelesi ve intikam arzusunu konu almaktadır. trois couleurs: blue (üç renk: mavi) filminin devam filmidir.
berlin uluslararası film festivali'nde en iyi yönetmen dalında gümüş ayı ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "miko" tarafından 10.03.2021 17:39 tarihinde açılmıştır.
1.
polonyalı ünlü yönetmen krzysztof kieślowski'nin üç renk üçlemesi* olarak bilinen serisinin devam filmi ve beni en çok etkileyeni. bu filmden sonra kırmızı'yı* izleyip izlememek konusunda çok kararsız kalmıştım. ağzımda kalan son tat bu olsun istemiştim. keşke öyle yapsaymışım.
devamını gör...
2.
üçlemenin maskülen filmi. film eşitsizlikle başlar, eşitlikle biter. naif bir erkeğin intikam için en fazla ne kadar çizmeyi aşabileceğini anlatır diyebiliriz. üçlemenin kadın fanları daha çok olduğu için kırmızı veya mavi daha çok sevilir ama beyaz'ın hakkı yenmiştir. filmin son sahnesi bana kafamda bir tuhaflık'ın son cümlesini hatırlatmıştı.* "ben bu alemde en çok rayiha'yı sevdim."
devamını gör...
3.
üç renk üçlemesi'nin ikinci filmidir.
yönetmen krzysztof kieślowski yine ilk filmde olduğu gibi bir renk ve bir konsept üzerinden ilerliyor. beyaz üzerinden eşitliği anlatıyor ve her sahne beyazla bütünleşiyor.
sahnelerde beyazın kullanılması, oyunculukların mükemmele yakın olması, her görüntünün estetik açıdan güzelliği ve anlamı çok başarılıydı. bütün bunlar olurken zbigniew preisner'in müzikleri bu filmi bambaşka bir yere taşıyor. müzikler çok doyurucu ve sahnelerde çok başarılı şekilde kullanılıyor. her iki filmde de sahnelerin seyirciyi yaralama sebebi müzik kullanımı.
ilk filmin müzikleri de güzeldi ama bu filmde müzikleri daha güzel buldum. ilk filmle kıyaslamam gerekirse daha gerçek bir film izlediğimi düşünüyorum. ilk filmde görüntülerle beraber inanılması güç, büyülü bir dünya izlemiştim. bu film hem beyaz rengiyle hem anlatısıyla daha gerçekti. ayrıca kieślowski oyuncu seçimi konusunda çok başarılı. hem ilk filmde hem bu filmde çok güzel kadın oyuncularla çalışıyor. ilk filmde kadın karakterimiz çok güzel ve zarifti. bu filmde de aynısıyla karşılaşıyoruz. çok güzel ve zarif bir kadını izliyoruz.
filmin konusu iktidarsızlığı yüzünden karısı tarafından terk edilen bir adamı anlatıyor. bir mahkeme sahnesiyle başlıyor ve film sizi içine alıp götürüyor. üzerine bol bol düşüneceğim ve sahneler uzun süre hafızamdan silinmeyecek. muhteşem bir kieslowski filmi.
yönetmenin filmde eşitsizliği anlatma yöntemini çok sevdim, eşitsizliğin ikili ilişkiler üzerinden anlatılması ilginç ve güzel bir fikir. filmin ilk sahnesinde mahkemeye bir kadın giriyor, o kadın ilk filmde mahkemeye giren kadının aynısı. burası çok hoşuma gitti. hem ilk filmden ikinci filme gönderme yapılıyor, hem ikinci filmden ilk filme selam çakılıyor. gerçekten tebessümle izlediğim bir sahne oldu. yine ilk filmde şişeyi geri dönüşüm kutusuna atamayan yaşlı teyzeyi, ikinci filmde de görüyoruz. yönetmen neden bu filmleri üçleme olarak yapmış çok rahat anlıyoruz.
filmde en sevdiğim sahne ise mahkemeye giderken güvercinleri hayranlıkla izleyen adamın üzerine güvercinlerin pislemesi oldu. bu sahneden sonra mahkeme salonuna giriyor ve hayranlıkla izlediği karısı, onu sevmediğini söylüyor. zekice bir sahneydi, tabii ki çok hoşuma gitti. kieslowski filmlerinde dramı pornoya çevirmeden aktarmayı başarıyor ve bu benim çok sevdiğim bir şey. saygı!
filmde sevdiğim ve zorlandığım kısım ise intikamın sebebini pek haklı bulamadım. yani herkese göre değişir ama bana olaylar o kadar vurucu ve güçlü gelmedi. bu olay yüzünden böyle bir plan yapılması mantıklı değildi diye düşündüm. onun dışında her saniyesinden keyif aldım. muhteşemdi.
devamını gör...
4.