türban

önce bir alıntı ile başlayalım.

dünyaya 16. yüzyılda osmanlı topraklarından yayılan lale dönmüş dolaşmış türkiye'ye bitmek bilmeyen bir soruna adını vererek geri gelmiş.

diğer adı sarık olan, genellikle ipek kumaştan yapılmış, kumaş baş örtüsü. genellikle asya ülkelerinde yaygındır.

1967 arap israil savaşından sonra vahhabiler tarafından geliştirilen siyasal islamın sembolü olan baş örtüsü. türkiye, iran, ürdün, suriye gibi çarşafın büyük ölçüde yasak ya da çeşitli nedenlerle giyilmediği ülkelerde propaganda aracı olarak ortaya atılmıştır. bizde ilk kullanan şule yüksel şenler adlı şeriatçı yazar bozuntusudur.

her zaman gündem olmuş, bereketli bir konuya dönüşmüş kadın baş örtüsü. meclis gündeminde heyecan uyandıran bir vaat, bir proje bulunmayınca, açılması istenmeyen konular konuşulmaya başlandığında aynı kadınların başını kapattığı gibi, istenmeyen mevzuların da üzerini kapatıyor.

bazen seksi olan ama aslında seksiliği örtmesi gereken kıyafet.

bazı kadınlara çok yakışandır.

bunun da fetişisti var. cinsel obje olmayan bir ben bir de gazoz açacağı kaldık mınısıtı.

farsça orijinali “dulbend” , farsçadan türkçeye “tülbent” olarak geçmiştir, türkçeden italyancaya “turbant” olarak geçmiştir, italyancadan fransızcaya “turban” olarak geçmiştir, en sonunda fransızca versiyonu türkçeye “türban” olarak yeniden geçmiştir.

islam dininde yeri olmayan uygulamadır. hıristiyanlık ve musevilik dinlerinden gelme bir gelenektir:

www.kurandakidin.com/2011/1...

türban, siyasal islamın kadınlar üzerine egemenlik kurduğu ilkel bir bez parçasıdır ve gericiliğin, yobazlığın sembolüdür. türbanın mucidi de şule yüksel şenler denilen araptapar, islamofaşist bir yazar bozuntusudur. maalesef ki orta yolcu cahil ve hain liberallerin "özgürlük" adı altında türbanı savunması, ülkemizi bu noktaya getirdi. sözde 28 şubat mağduriyeti(!)
türbanın kökeni taaa ilk çağ'da mezopotamya'daki semitik bir toplum olan asurlulara kadar dayanır. m.ö. 1500 yıllarında bir asur kıralı'nın çıkardığı kanunun 40. maddesi; evli ve hür kadınların başlarını örtmesi, cariye kadınların ise başları açık gezmelerini emretti. bu lanet ve aşağılık gelenek önce yahudiliğe daha sonra müslümanlığa geçti..

başörtüsü ilgi çekmemek adına kullanılan bir örtü iken nedense türbanlı hanımların oldukça dikkat çekici olduğu söylenebilir. zira dini duygularla başını örten bir hanımın daracık yırtmaçlı bir etek, yahut vücuduna yapışan bir giysi giyeceği düşünülemez, oysa türbanlarının altında birçok makyajlı kadın görülmektedir. yine söylemek gerekirki bazıları gerçek anlamda br stil oluşturmuşken, kimilerinin üzerinde bu modernleştirilmeye çalışılmış inanç ve istekler çatışması yapay durmaktadır. her ne kadar bu insanların da güzel görünmek istemek, zevklerini giysilerine uyarlamak gibi hakları olduğu kabul edilmelidirse de tutumlarındaki çelişki empati kurulmasını çoğu kez engellemektedir. yine bu davranışlarıyla samimiyetlerinden kuşku duyulduğundan, giysi bir siyasi imge olarak kalıplaşmıştır.

her şeyin en iyisini bilenler, bu konuda da görüyorum ki kanaat önderi...
siz kapanın ve doğru kapanamayan (!) kadınlara örnek olun o halde. zor değil.
işte o benim görüşüm değil, ben o dine inanmıyorum, beni bağlamıyor diyecekseniz de, her şeyin en doğrusunu biliyor gibi elestirmeyin o zaman.

bir başlık.

bu zamanda inanç uğruna başa takılan değil fantezi olarak takılan, motiflerle işlenmiş veya boyanmış tekstil ürünü.

islamda olmayan özellikle hristiyanlar özellikle bizanslılardan geçmiş kıyafet. tabi suriye'deki palmira antik kentindeki baal tapınağında duvar kabartmalarında türbanlı kadınlar görüyoruz


islamiyetin kutsal kitabı kur'an-ı kerim'de ise yakalarınızı örtün der fakat saçlar ile ilgili net bir tanım yoktur.

nur suresi 31.ayet

türban zaten ortadoğuda semavi/ibrahimi dinler ortaya çıkmadan önce bile giyilen bir kıyafetten ibarettir. japon'un kimono'su ne kadar kutsal ise o kadar kutsal ama bizim ihvancı-kutubçular anlamaz.