1.
dalga malzemesi olmaktır. kuran okunan fasulye projesinin birincilik aldığı, türkiye'nin sözde en büyük bilim kuruluşu tübitak, atık maddelerden çimento üretimi gibi harika bir projeye red veriyor. aynı projeyi ise harward havada kapıyor.
neden? çünkü bu proje, parayı betona gömenlere, beton üretenlere, inşaat şirketlerine, yani yandaşlara yaramayacak.
sonra "nidin biyin giçi iliyir", beyin göçü, yetenekli insanlar bu bok çukurunda değer görmediği ve yaşamak istemedikleri, kendilerine ve çalışmalarına değer verilen yerde yaşamak istedikleri için oluyor.
sizden de bizden de bir bok olmaz oğlum.
neden? çünkü bu proje, parayı betona gömenlere, beton üretenlere, inşaat şirketlerine, yani yandaşlara yaramayacak.
sonra "nidin biyin giçi iliyir", beyin göçü, yetenekli insanlar bu bok çukurunda değer görmediği ve yaşamak istemedikleri, kendilerine ve çalışmalarına değer verilen yerde yaşamak istedikleri için oluyor.
sizden de bizden de bir bok olmaz oğlum.

devamını gör...
2.
birkaç özverili akademisyen ve özel şirket haricinde içler acısıdır.
geçenlerde milli eğitim sistemi hakkında yazdığım bir entry de pisa sonuçlarını paylaşmıştım, tekrara düşmemek için özet geçeceğim; türkiye 37 oecd ülkesi arasında, okuma - fen ve matematik sıralamasında 30. sıra veya daha aşağısında.
düzgün bir eğitim veremediğimiz çocuklarımıza ve gençlerimize, haydi bakalım bilim ile uğraşın da geleceğimizi kurtarın diye yükleniyoruz.
yoksa yüklenmiyor muyuz?
aslında bile isteye bu çocuklara ve ülkeye kötülük ediyoruz. çünkü bilim ile uğraşmak merak ister, sorgulama gerektirir, kimsenin baskısı altında kalmadan özgür düşünce ister. bu üç madde baskıcı toplumlarda, sözde kırmızı çizgileri olan halk kitleleri arasında ve hala birey olamamış, sürünün içinde kalmanın güvenli atfedildiği topluluklar arasında bulunmaz.
daha temelden ipin ucunu kaçırıyoruz yani.
öte yandan; bilim yapacak üniversiteler de son derece vahim halde. kütüphanelerinde bin tane kitap olmayan yüzlerce üniversite var, bulundukları şehirlerde hiçbir sosyal imkan olmayan, öğrencilerin okuyup tartışabilecekleri bir ortam bulunmayan anca nargile kafe olan yerler var. bu üniversitelere atanan akademisyenlere değinmek bile istemiyorum. yaptıkları yayın sayısı abartılı şekilde olsa bile iki senede üç senede uluslararası camiada, makalelerine bir atıf bile alamayan akademisyenler mi gençleri bilimde ileriye götürecek veya yeni ufuklar açacak?
belirli başlı üniversiteler harici birçok üniversite ne yazık ki ziyan. peki çocukların bilimle tanıştığı - gerçi biraz geç ama - liselerde durum ne? birçok lisede laboratuvar yok, öğretmenler zaten can derdinde, kaç yıllık öğretmene bekçi kadar maaş veriyoruz sonra da azimli olup gençlerimizi eğitmesini bekliyoruz. tabi bir de siyasete malzeme olan liseler var. imam hatipler gibi; işte size birkaç imam hatip projesi, üstelik tübitak yarışmalarına giriyorlar.
buradan
es kaza bu topraklardan yetişen bilim insanlarımız, hemen yurt dışına gidiyor. orada belirli bir süre geçirdikten sonra part time olarak geri dönüyor ya da emekliliğini ülkemizde geçirip köşe yazısı yazıyor. ne yapabilirler ki? bu insanlar özgür düşünen, eleştiren, eğriye eğri diyen insanlar. burada bir laf söyleseler biliyorlar sonları iyi olmayacak. üstüne üstlük, ülkemizde ne yazık ki böyle insanlara araştırma yapmaları, laboratuvar kurmaları için maddi destek de sağlamıyoruz.
olur mu canım diyenler olacaktır. lütfen atom enerjisi kurumunun, cern'de çalışan türk fizikçilere verdiği ödeneğin yıllar içerisindeki değişimine baksınlar, sürekli eksiliyor, azalıyor. hatta ve hatta diyorlar ki " o kadar para verdik hocam, ne oldu şimdi?"
televizyonlara bakıyorsunuz tüm tartışma programlarında aynı yüzler. üstelik bunlar bilim insanı da değil. depremi de tartışır salgını da tartışır, hava kirliliği de tartışır, iki saat sonra futbol tartışır. çünkü söyledikleri ya da söyleyecekleri bellidir, ne şişi yakar ne kebabı. oysa ciddi bir bilim insanı, cehaletimizi, hatalarımızı ve yanlışlarımızı korkusuzca yüzümüze yüzümüze vurur.
o sebeple hangi bilim diye sorasım geliyor.
geçenlerde milli eğitim sistemi hakkında yazdığım bir entry de pisa sonuçlarını paylaşmıştım, tekrara düşmemek için özet geçeceğim; türkiye 37 oecd ülkesi arasında, okuma - fen ve matematik sıralamasında 30. sıra veya daha aşağısında.
düzgün bir eğitim veremediğimiz çocuklarımıza ve gençlerimize, haydi bakalım bilim ile uğraşın da geleceğimizi kurtarın diye yükleniyoruz.
yoksa yüklenmiyor muyuz?
aslında bile isteye bu çocuklara ve ülkeye kötülük ediyoruz. çünkü bilim ile uğraşmak merak ister, sorgulama gerektirir, kimsenin baskısı altında kalmadan özgür düşünce ister. bu üç madde baskıcı toplumlarda, sözde kırmızı çizgileri olan halk kitleleri arasında ve hala birey olamamış, sürünün içinde kalmanın güvenli atfedildiği topluluklar arasında bulunmaz.
daha temelden ipin ucunu kaçırıyoruz yani.
öte yandan; bilim yapacak üniversiteler de son derece vahim halde. kütüphanelerinde bin tane kitap olmayan yüzlerce üniversite var, bulundukları şehirlerde hiçbir sosyal imkan olmayan, öğrencilerin okuyup tartışabilecekleri bir ortam bulunmayan anca nargile kafe olan yerler var. bu üniversitelere atanan akademisyenlere değinmek bile istemiyorum. yaptıkları yayın sayısı abartılı şekilde olsa bile iki senede üç senede uluslararası camiada, makalelerine bir atıf bile alamayan akademisyenler mi gençleri bilimde ileriye götürecek veya yeni ufuklar açacak?
belirli başlı üniversiteler harici birçok üniversite ne yazık ki ziyan. peki çocukların bilimle tanıştığı - gerçi biraz geç ama - liselerde durum ne? birçok lisede laboratuvar yok, öğretmenler zaten can derdinde, kaç yıllık öğretmene bekçi kadar maaş veriyoruz sonra da azimli olup gençlerimizi eğitmesini bekliyoruz. tabi bir de siyasete malzeme olan liseler var. imam hatipler gibi; işte size birkaç imam hatip projesi, üstelik tübitak yarışmalarına giriyorlar.
buradan
es kaza bu topraklardan yetişen bilim insanlarımız, hemen yurt dışına gidiyor. orada belirli bir süre geçirdikten sonra part time olarak geri dönüyor ya da emekliliğini ülkemizde geçirip köşe yazısı yazıyor. ne yapabilirler ki? bu insanlar özgür düşünen, eleştiren, eğriye eğri diyen insanlar. burada bir laf söyleseler biliyorlar sonları iyi olmayacak. üstüne üstlük, ülkemizde ne yazık ki böyle insanlara araştırma yapmaları, laboratuvar kurmaları için maddi destek de sağlamıyoruz.
olur mu canım diyenler olacaktır. lütfen atom enerjisi kurumunun, cern'de çalışan türk fizikçilere verdiği ödeneğin yıllar içerisindeki değişimine baksınlar, sürekli eksiliyor, azalıyor. hatta ve hatta diyorlar ki " o kadar para verdik hocam, ne oldu şimdi?"
televizyonlara bakıyorsunuz tüm tartışma programlarında aynı yüzler. üstelik bunlar bilim insanı da değil. depremi de tartışır salgını da tartışır, hava kirliliği de tartışır, iki saat sonra futbol tartışır. çünkü söyledikleri ya da söyleyecekleri bellidir, ne şişi yakar ne kebabı. oysa ciddi bir bilim insanı, cehaletimizi, hatalarımızı ve yanlışlarımızı korkusuzca yüzümüze yüzümüze vurur.
o sebeple hangi bilim diye sorasım geliyor.
devamını gör...
3.
bilimin yapılmasına müsaade bile edilmiyor ki. teknofest'e katılmak istemiştim ama beni kabul etmemişlerdi. üzerine üstlük projemi daha okumadan. bu örnek benden, diğer örnekleri saymaya tenezzül bile etmeye gerek yok. bizim potansiyelimiz var ama kullandırtmıyorlar, saçma sapan icatları 1. yapıyorlar. bizim dahilerimiz de amerika' ya gidiyor, avrupa' ya gidiyorlar. aziz sancar mesela, adama 5 tl üzerindeki dna sarmalında hata bulmuş, kimse onu dikkate dahi almamıştır.
devamını gör...
4.
(bkz: ne bilim ben)
devamını gör...
5.
hangi bilim?
devamını gör...
6.
geçen yıl, haftalarca hazırlık yaptığımız tübitak projemize 1400 lira bütçe ayrılacağını öğrenmiştik ve mecburen vazgeçmek zorunda kalmıştık.
yeterince özetlemişimdir umarım.
yeterince özetlemişimdir umarım.
devamını gör...
7.