#final yapan diziler
orijinal adı: 폭싹 속았수다 / pokssak sogatsuda
senaryosu lim sang-choon tarafından yazılan 2025 güney kore yapımı dizi iki farklı zamanda geçmektedir. 1950'li yıllarda jeju adası'nda oh ae-sun ile yang gwan-sik'in zorlu yaşantılarını, aile ilişkilerini ve aşklarını konu alan dizi, aynı zamanda bu ikilinin kızlarının da yetişkinliğindeki yaşantısını ve aşk hayatını aktarmaktadır. dizi 16. bölümde final yapmıştır.
senaryosu lim sang-choon tarafından yazılan 2025 güney kore yapımı dizi iki farklı zamanda geçmektedir. 1950'li yıllarda jeju adası'nda oh ae-sun ile yang gwan-sik'in zorlu yaşantılarını, aile ilişkilerini ve aşklarını konu alan dizi, aynı zamanda bu ikilinin kızlarının da yetişkinliğindeki yaşantısını ve aşk hayatını aktarmaktadır. dizi 16. bölümde final yapmıştır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "lost soul" tarafından 29.03.2025 04:10 tarihinde açılmıştır.
1.
ulan bu nedir be! ilk bölümün 35 dakikasını izledim. ciğer miğer bırakmadı bende. ben başlarken neşeli bir romantik film bekliyordum. 35 dk'da 3-4 kere gittim geldim.
sonra devamını izledim. bölüm bittiğinde sinirlerim mi boşaldı, bir rahatlama mı geldi... ne desem bilemedim. ama bu sefer de tatlı bir hüzün ile ağlattı.
devamını izleyince (izlemeye yüreğim dayanırsa) uzun uzadıya yorum yaparım.
tanım: fakirlikler ve zorluklar içinden çıkan iki gencin mücadele, dram ve romantizm dolu hikayesini konu alan kore dizisi.
sonra devamını izledim. bölüm bittiğinde sinirlerim mi boşaldı, bir rahatlama mı geldi... ne desem bilemedim. ama bu sefer de tatlı bir hüzün ile ağlattı.
devamını izleyince (izlemeye yüreğim dayanırsa) uzun uzadıya yorum yaparım.
tanım: fakirlikler ve zorluklar içinden çıkan iki gencin mücadele, dram ve romantizm dolu hikayesini konu alan kore dizisi.
devamını gör...
2.
ilk defa izlediğim bir diziyi nasıl yazıya dökeceğimi bilmeden geçiyorum bu tanımın başına. her zamanki gibi kadrodan, yönetmenden vs bahsederek baslamayacagım zaten üstte hepsi mevcut. hem gözlerim de ağlamaktan şiş bir halde yazıyorum.
ben onlarca dizi film izlemiş biri olarak ilk defa 16 bölümlük bir dizinin 16sında da ağladım. ergenlik geçip de büyümeye başlayınca romantik ya da dram yapımlarında ağlamıyordum ama sanki henüz 5 yaşındaki yaramaz morvampir oldum. 16 yaşındaki ilk defa aşık ,18inde en sevdiği insanı kaybeden, 20sinde kalbi paramparça eline verilen, 27sinde tekrar aşkı bulan.. ve bunların hepsini bana yaşatan bu dizi oldu. gözlerim dolu dolu kendi hayatımdan izlerle izledim. bol spoiler içerecek bu tanım çünkü başka türlü anlatmam mümkün olmayacak.
güney kore 'nin hayatını okyanusa dalıp derinlerden deniz ürünü toplayarak geçiren adına haenyo denilen kadınları ile meşhur adası jeju'da bu işi yapan jeon gwnag rye ( (gbkz: yeom hye ran)) 'nın kızı oh ae sun 'ın ((gbkz: ıu) ) hikayesi aslında bu dizi. 2 farklı zamana hatta belki de daha fazla zamana değiniyor. 50li yıllarda başlıyor. annesinin dalmasından korkan küçük ae sun yoklukla mücadele ederlerken hep çok başarılı olan , şiir yazmayı seven bir kız. 9 yaşında annesini kaybedip kimsesiz kalıyor. babası zaten yok. ama yanında kendiyle yaşıt, sümüklü bir balıkçının oğlu var . yang gwan shik ( (gbkz: park bo gum) ) . büyüyüp liseye gidenlerden üniversite ve seoul hayali kuran ae sun yapayalnız ve parasız kalınca gwan shik ile kaçıp evlenmek istiyor. liseden atılıyor okuyamıyor, kayinvalidesi istemiyor, evleri yok paraları yok ve hamile. kocası ise denize açılıp balık tutuyor. o çocuk halleriyle birbirlerine sahip çıkıyorlar. hele öyle bir eş dünyada asla bulunmayacak cinsten. kızları oluyor yang gyung myeong ((gbkz: ıu)) . kızlarının büyümesini izliyoruz sonra. zaten onun ağzından dinliyoruz arka planda olanları. henüz 4 yaşındaki 3.cocugunu kaybediyor ve evlat acısı yaşıyor*. yetmiyor paraları yok eşi hep bir yerini yaralıyor geliyor kendisi hiç istemese de ev işleri vs yapıyor. tek amacı ise çocukları ileride kimseye bağımlı olmasın ayakları üzerinde dursun. zaman geçiyor kızları büyüyüp üniversite kazanıyor gurur kaynakları oluyor . yurt dışı eğitimine hak kazanıyor yıllarca zar zor biriktirip aldıkları evi kızları için satıp kiraya çıkıyorlar. kızları biriyle evlenmek istiyor çocuğun ailesi ise çok kötü onun sıkıntısını çekiyorlar. oğulları haksız yere tutuklanıyor kefareti için geçim kaynakları tekneyi satıyorlar. her şeylerini, varlarını yoklarını çocukları için harcıyorlar. ve birbirlerine çok aşıklar.
dizi belki ama * öyle bir koca bu evrende bile bulunmaz. 60li yıllarda aile kurallarına karısı için çocuğu için karşı gelen, hiçbir imkani yok diye gece gündüz teknelerde balık tutmaya çalışan, çocuklarını eşini seven , eşine her gün saç tokası alan *, her zorlukta ailesinin yanında olduğunu hissettiren emektar ve fedakar biri. böyle biri tarafından sevilir miyim hayalleri ile izledim diziyi. ama tabii ailem geldi aklıma. hangimizin ailesi bize canla başla bakmıyor ki. sabah erkenden ise giden, hiçbir şeyimizi eksik etmeyen babam, sevgi ve şefkatle bizi sarmalayan annem . hayatıma giren hiçbir erkek gwan shik gibi değildi asla olamayacak da. üstü gelmez bu adamın. ayrıca evlat olmak. zamanla aileden uzaklaşıp zıt düşmek hep kızmak ama asla onların ne olursa olsun bizi düşündüğünü anlamıyor olmak. böyle hem aile, hem sevgili eş, hem evlat olmayı işleyen ve insanın kendisini sorgulatan aynı zamanda da ciğer falan bırakmayan dizi. ağlamaktan şiş gözlerimle bu saate kadar oturdum resmen. hayata nasıl karışacağım bugün bilmiyorum.
gerçekten sırf kore dizisi diye ön yargı ve aşağılama olmadan herkesin izlemesi gereken bir dizi. hayatta böyle şeyler de vardır elbette ama bu kadar mükemmel sevilen bir kadın, bu kadar şefkatle büyüyen bir evladın yaşadığı hayattan bir an bile ne zorluk yaşarsa yaşasın pişmanlık duyması mümkün değil.
su sürekli şikayet ettiğimiz hayatımızda ruhumuza bahar ne zaman geliyor? ya da geliyor mu? belki de hayatımızı zorlaştıran o şikayetleri yaratan biziz. ve tam tersi de elimizde. kendime sordum önce sabahları gülerek uyanmak yerine huysuz uyanmayı tercih etmem benim seçimim, dökülen ,kırılan, dağılan eşyalara kızmak ve kalp kırmak da benim tercihim. bir şeylere mutlu olabilmeyi unutmak da. ve hepsinden önemlisi bunları tersine çevirebilmek de benim tercihim.
ve hayatta ne olursa olsun sevgi saygı sadakat şefkat ve hoşgörü varsa sanırım ruha bahar da bir şekilde gelir.
ben onlarca dizi film izlemiş biri olarak ilk defa 16 bölümlük bir dizinin 16sında da ağladım. ergenlik geçip de büyümeye başlayınca romantik ya da dram yapımlarında ağlamıyordum ama sanki henüz 5 yaşındaki yaramaz morvampir oldum. 16 yaşındaki ilk defa aşık ,18inde en sevdiği insanı kaybeden, 20sinde kalbi paramparça eline verilen, 27sinde tekrar aşkı bulan.. ve bunların hepsini bana yaşatan bu dizi oldu. gözlerim dolu dolu kendi hayatımdan izlerle izledim. bol spoiler içerecek bu tanım çünkü başka türlü anlatmam mümkün olmayacak.
güney kore 'nin hayatını okyanusa dalıp derinlerden deniz ürünü toplayarak geçiren adına haenyo denilen kadınları ile meşhur adası jeju'da bu işi yapan jeon gwnag rye ( (gbkz: yeom hye ran)) 'nın kızı oh ae sun 'ın ((gbkz: ıu) ) hikayesi aslında bu dizi. 2 farklı zamana hatta belki de daha fazla zamana değiniyor. 50li yıllarda başlıyor. annesinin dalmasından korkan küçük ae sun yoklukla mücadele ederlerken hep çok başarılı olan , şiir yazmayı seven bir kız. 9 yaşında annesini kaybedip kimsesiz kalıyor. babası zaten yok. ama yanında kendiyle yaşıt, sümüklü bir balıkçının oğlu var . yang gwan shik ( (gbkz: park bo gum) ) . büyüyüp liseye gidenlerden üniversite ve seoul hayali kuran ae sun yapayalnız ve parasız kalınca gwan shik ile kaçıp evlenmek istiyor. liseden atılıyor okuyamıyor, kayinvalidesi istemiyor, evleri yok paraları yok ve hamile. kocası ise denize açılıp balık tutuyor. o çocuk halleriyle birbirlerine sahip çıkıyorlar. hele öyle bir eş dünyada asla bulunmayacak cinsten. kızları oluyor yang gyung myeong ((gbkz: ıu)) . kızlarının büyümesini izliyoruz sonra. zaten onun ağzından dinliyoruz arka planda olanları. henüz 4 yaşındaki 3.cocugunu kaybediyor ve evlat acısı yaşıyor*. yetmiyor paraları yok eşi hep bir yerini yaralıyor geliyor kendisi hiç istemese de ev işleri vs yapıyor. tek amacı ise çocukları ileride kimseye bağımlı olmasın ayakları üzerinde dursun. zaman geçiyor kızları büyüyüp üniversite kazanıyor gurur kaynakları oluyor . yurt dışı eğitimine hak kazanıyor yıllarca zar zor biriktirip aldıkları evi kızları için satıp kiraya çıkıyorlar. kızları biriyle evlenmek istiyor çocuğun ailesi ise çok kötü onun sıkıntısını çekiyorlar. oğulları haksız yere tutuklanıyor kefareti için geçim kaynakları tekneyi satıyorlar. her şeylerini, varlarını yoklarını çocukları için harcıyorlar. ve birbirlerine çok aşıklar.
dizi belki ama * öyle bir koca bu evrende bile bulunmaz. 60li yıllarda aile kurallarına karısı için çocuğu için karşı gelen, hiçbir imkani yok diye gece gündüz teknelerde balık tutmaya çalışan, çocuklarını eşini seven , eşine her gün saç tokası alan *, her zorlukta ailesinin yanında olduğunu hissettiren emektar ve fedakar biri. böyle biri tarafından sevilir miyim hayalleri ile izledim diziyi. ama tabii ailem geldi aklıma. hangimizin ailesi bize canla başla bakmıyor ki. sabah erkenden ise giden, hiçbir şeyimizi eksik etmeyen babam, sevgi ve şefkatle bizi sarmalayan annem . hayatıma giren hiçbir erkek gwan shik gibi değildi asla olamayacak da. üstü gelmez bu adamın. ayrıca evlat olmak. zamanla aileden uzaklaşıp zıt düşmek hep kızmak ama asla onların ne olursa olsun bizi düşündüğünü anlamıyor olmak. böyle hem aile, hem sevgili eş, hem evlat olmayı işleyen ve insanın kendisini sorgulatan aynı zamanda da ciğer falan bırakmayan dizi. ağlamaktan şiş gözlerimle bu saate kadar oturdum resmen. hayata nasıl karışacağım bugün bilmiyorum.
gerçekten sırf kore dizisi diye ön yargı ve aşağılama olmadan herkesin izlemesi gereken bir dizi. hayatta böyle şeyler de vardır elbette ama bu kadar mükemmel sevilen bir kadın, bu kadar şefkatle büyüyen bir evladın yaşadığı hayattan bir an bile ne zorluk yaşarsa yaşasın pişmanlık duyması mümkün değil.
su sürekli şikayet ettiğimiz hayatımızda ruhumuza bahar ne zaman geliyor? ya da geliyor mu? belki de hayatımızı zorlaştıran o şikayetleri yaratan biziz. ve tam tersi de elimizde. kendime sordum önce sabahları gülerek uyanmak yerine huysuz uyanmayı tercih etmem benim seçimim, dökülen ,kırılan, dağılan eşyalara kızmak ve kalp kırmak da benim tercihim. bir şeylere mutlu olabilmeyi unutmak da. ve hepsinden önemlisi bunları tersine çevirebilmek de benim tercihim.
ve hayatta ne olursa olsun sevgi saygı sadakat şefkat ve hoşgörü varsa sanırım ruha bahar da bir şekilde gelir.
devamını gör...