2009 yılında yönetmen spike jonze tarafından çekilen, maurice sendak'ın where the wild thing are romanından esinlenilen film.
film, yalnız bir çocuk olan max'in vahşi şeyler olarak bilinen yaratıkların yaşadığı adaya gitmesini ve orada vahşi şeyler tarafından onların kralı ilan edilmesini konu alıyor.
film, yalnız bir çocuk olan max'in vahşi şeyler olarak bilinen yaratıkların yaşadığı adaya gitmesini ve orada vahşi şeyler tarafından onların kralı ilan edilmesini konu alıyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "layda" tarafından 30.04.2021 15:58 tarihinde açılmıştır.
1.
dümdüz izlenince hiçbir şey anlaşılmayan ve saçma gelen, ama aslınds sembolizmi hakkıyla işlemiş film.
filmde üzerinde durulması gereken konu "canavarlar var mı? ada var mı?"sorusu olmamalı. filmin amacı o değil bir kere, zaten bunu izleyen herkes anlamıştır herhalde. bir çocuğun yaşadığı iç çatışmaları, birbirinden farklı duyguları onlara birer beden vererek anlatmak yapılabilecek en iyi anlatım biçimi olmuş. örneğin; carol düşünmeden hareket eden ve olur olmadık öfke patlamaları yaşayan dengesiz ruh halini temsil ediyor. bilhassa kw kendisiyle ilgilenmediğinde huzursuz ve mutsuz oluşu göze sokuluyor sürekli. benzer bir durum max'in ablası tarafından dikkate alınmadığında, ablasının arkadaşları özene bezene yaptığı kardan kalesini yıktığında ve dahası ablasını alıp gittiklerinde yaşanıyor. gidip ablasının odasını dağıtıyor. adaya ilk vardığında karşılaştığı sahnede carol kw yeni bulduğu arkadaşlarıyla gittikten sonra ortalığı yakıp yıkıyordu. judith adlı canavar ise max'in kıskançlık duygusunu sembolize ediyor. max 'in carol'la olan yakınlığını kıskanıp sinirlenmesi ve onu yemekle tehdit etmesi ya da max karşılarına ilk çıktığında "biz sorunlardan onları yiyerek kurtuluruz" diyip onu yemeye çalışması, max'in ilgisiz kalıp sinirlendiğinde vahşileşmesini temsil ediyor. hatta evden kaçmadan önce annesini ısırarak bunu bizzat sergiliyor. sorundan "yemeye çalışarak" kurtulmak istiyor. alexander'da ise max'in ciddiye alınmayışını görüyoruz. hatta max bunu "kimse seni dinlemiyor" diyerek dile getiriyor. sonunda evine, annesine dönmeye karar veriyor. adaya ilk geldiğinde vaad ettiği şeyler beklenilen gibi olmuyor ve çevresinde olan biten her şeye müdehale edemeyeceğini görüyor. kabullenmeyi öğreniyor.
filmde üzerinde durulması gereken konu "canavarlar var mı? ada var mı?"sorusu olmamalı. filmin amacı o değil bir kere, zaten bunu izleyen herkes anlamıştır herhalde. bir çocuğun yaşadığı iç çatışmaları, birbirinden farklı duyguları onlara birer beden vererek anlatmak yapılabilecek en iyi anlatım biçimi olmuş. örneğin; carol düşünmeden hareket eden ve olur olmadık öfke patlamaları yaşayan dengesiz ruh halini temsil ediyor. bilhassa kw kendisiyle ilgilenmediğinde huzursuz ve mutsuz oluşu göze sokuluyor sürekli. benzer bir durum max'in ablası tarafından dikkate alınmadığında, ablasının arkadaşları özene bezene yaptığı kardan kalesini yıktığında ve dahası ablasını alıp gittiklerinde yaşanıyor. gidip ablasının odasını dağıtıyor. adaya ilk vardığında karşılaştığı sahnede carol kw yeni bulduğu arkadaşlarıyla gittikten sonra ortalığı yakıp yıkıyordu. judith adlı canavar ise max'in kıskançlık duygusunu sembolize ediyor. max 'in carol'la olan yakınlığını kıskanıp sinirlenmesi ve onu yemekle tehdit etmesi ya da max karşılarına ilk çıktığında "biz sorunlardan onları yiyerek kurtuluruz" diyip onu yemeye çalışması, max'in ilgisiz kalıp sinirlendiğinde vahşileşmesini temsil ediyor. hatta evden kaçmadan önce annesini ısırarak bunu bizzat sergiliyor. sorundan "yemeye çalışarak" kurtulmak istiyor. alexander'da ise max'in ciddiye alınmayışını görüyoruz. hatta max bunu "kimse seni dinlemiyor" diyerek dile getiriyor. sonunda evine, annesine dönmeye karar veriyor. adaya ilk geldiğinde vaad ettiği şeyler beklenilen gibi olmuyor ve çevresinde olan biten her şeye müdehale edemeyeceğini görüyor. kabullenmeyi öğreniyor.
devamını gör...