geçememek olarak adlandırıyorum çünkü tam olarak geçebilmiş değilim.

keyif aldığım en ufak şey, mesela kedi sevmek bile keyif vermiyor. kahveler bile keyif vermiyor.
uzun yürüyüşler, okuduğum çizgi romanlar bile keyif vermiyor. filmler, müzikler sadece daha kötü hissettiriyor.

bir de bir süredir alkole tutunmuş durumdayım, kullandığım antidepresanlarla birlikte tüketince kelimenin tam anlamıyla koskoca bir mala dönüyorum.
ki alkolden de keyif almıyorum, sadece küçük bir anlık bir şeyleri o kadar şey etmeme durumu içinde bulunduğum diğer durumlardan daha kolay geliyor fakat sonrasında daha da dibe çöktürüyor.
işte o dibe düşünce de olumsuzluklar dışında hiçbir şeyi algılayamıyorum, sadece kapkara bir pencereden bakabiliyorum her şeye.

aslında bir şeylerden keyif alıp almamakta çok umrumda değil, sadece yaşamak için saçma sebepler bulsam bile olurdu.
ne bileyim işte bir ideolojiye tutunsam her şey tıkırında ilerleyebilirdi, ya da dine, ya da bir hayale.
şu an ait hissettiğim herhangi bir fikir, insan, durum, hayal yok. aslında ait hissetme mevzusu da çok çalkantılı bir konu da neyse işte.
devamını gör...
en çok ben geçtim bana soracaksınız
devamını gör...
zor zamanlar herkese göre ne kadar da farklıdır aslında. mide kanaması geçirmiştim bundan 13 yıl önce. o zamanlar çok zor gelmişti bana, bakacak kimsem yoktu. ayakta duramıyor, iş yerinde mobbing yaşıyordum. nasıl hissedeceğimi bilemez bir haldeydim ve kimsenin yardım etmeyeceğini bilmenin üzüntüsünü yaşıyordum.

şimdiye gelirsek temmuz ayında sağ bacağımın femur boynundan tümör aldırdım ve bu tümörü yaratan kemiğin içi boşaldığı için içerisine kemik tozu döküp platin taktılar. 25 cm bir kesiğim var artık. hastalık ilk olarak haziranda ortaya çıktı o kadar aniydiki benim için çok kısa bir zamanda öleceğimden tutun da hangi kanser türüdüre kadar her hikayeyi dinledim.
bakımı zor olan bir süreçten geçiyorum. yürümek yasak, düşmek yasak, sadece sırt üstü uyuyabiliyorum. onu da uyuyamıyorum sürekli aynı pozisyonda yatmaktan sırtım ağrıyor. evde hiç bir işimi kendim yapamıyorum. işe başlamam ne kadar süre alacak bilemiyorum. ben hayatımda ilk defa ortopedi onkolojisi diye bir bölüm olduğunu öğrendim. daha saçması devlet çalışanı olarak devlette randevu bulamadım özelde tedavi oldum. çünkü femur kemiğimin kırılma ihtimali olduğu gibi tümörün patlama ihtimali de vardı. acil müdahale gerekli dediler. iş yerim neden hastasın, raporlusun diye mobbing yapıyor yine.

bunları niye anlattım? ben haziran ayından beri yaşadığım süreci bir gün bile zor görmedim. beni kim bakar diye düşünmedim. artık o evreleri geçeli çok olmuş. saçma sapan güçlü kadın tripleri falan değil yaşadığım dümdüz hayat. hayatta her şey oluyor. üzülmek, kırılmak, beklenti içinde olmak sizin iç dünyanızla ilgili. kendi kendime tüm sorunlarımı çözeceğime inandım. sağolsun ailemde beklemediğim bir şekilde destek verdi. vermeseler de çözerdim sorunlarımı ama destek alabilmek yine de mutlu etti.

aslında anlatmak istediğim, her şey sizin beyninizde başlayıp bitiyor. dünyayı algılamanız, çevrenize ve kendinize bakış açınızla alakalı.

ne diyor kafka "beni üzecek gücü sana verdiğim için kendimden özür diliyorum." değil bir başkasının, kendinizin bile sizi üzmesine izin vermeyin. hayat üzüntü silsilesi içerisinde geçirebileceğiniz kadar uzun değil. o yüzden mutluluklara, eğlencelere odaklanmak benim için daha değerli.
devamını gör...
bitmiyor ki geçmiyor yani bir ara ölünce biter sanıyordum artık birde üstüne yanarız diye düşünüyorum
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"zor zamanlardan geçmek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim