yazarların sempati duyduğu kötü karakter
kerpeten ali - ezel.
tanım : sempati duyduğumuz kötü karakterleri paylaştığımız başlık.
tanım : sempati duyduğumuz kötü karakterleri paylaştığımız başlık.
devamını gör...
bir insanla ilişkiyi kesmek için yeterli sebepler
aptal yerine koyulmak,abi yalan söylemeyin ya yalan söylemeyin..
devamını gör...
en yakındaki kitabın 84. sayfasının ilk cümlesi
iki çocuk doğuyordu: phobos'la demos, bozgun ve korku yaratan tanrılardır bunlar.
(ve su sekilde devam ediyor)
belalı, korkunç savaşlarda bu tanrılar
iter kakarlardı ordu birliklerini
yakıp yıkıcı ares'in yardımıyla.
(ve su sekilde devam ediyor)
belalı, korkunç savaşlarda bu tanrılar
iter kakarlardı ordu birliklerini
yakıp yıkıcı ares'in yardımıyla.
devamını gör...
eşlerin ölçülmezliği
incongruence paradox
kant “concerning the ultimate ground of the differentiation of the directions in space” adlı makalesinde leibnizci uzay-zamanı ve dolayısıyla monadolojiyi tefe koymuş. bunu da farkına vardığı eşlerin ölçülmezliği paradoksuyla yapmıştır. daha sonra wittgenstein tractatus'ta dört boyutlu uzayda bu paradoksu aşma imkanından bahsetmiştir.
leibniz'e göre uzay/mekan temsillerin bir araya gelmesi sonucu görünür olur. biz temsillerden bağımsız bir uzaydan bahsedemeyiz. dolayısıyla uzay ve dolayısıyla zaman dediğim şey bize temsillerle sunulur. hatta leibniz'in aritmetikteki nicel eşitlik gibi geometri içinde bi eşitlik kavramı/işareti önerdiği bilinir. bu şu demektir, temsillerin sunduğu uzay topolojisinde nesneleri eşleştirip ölçebilmek, içerik olarak aynı olanları eşleştirebilmek mümkündür. yani bi nevi matematiksel bi metafizik de demektir bu.
kant'ta der ki, hoop birader nereye, sen bu monatları aldın ding an sich yaptın resmen (kant'ın schein/ding an sich ayrımı burada başlar)
meşhur eldiven örneği verilir burda. sağ eldiven ve sol eldiven birbirlerine karşılık gelse de sağ eldiven sol ele olmaz. şu çok daha güzel bi örnek bence: sağını solunu bilmeyen birine sağ ve solu merkeze alacak bir sıfır noktası belirlemeden - yani kavramsallaştırmadan - sağ ve solu gösteremezsiniz. yine sağ ve sola ihtiyacınız var tanımlamak için. temsil için kavramlardan kurtulma imkanımız yok. yine dolayısıyla uzay hakkında kavramlardan kurtulamadığımız için a posteriorik, gözlemsel bi bilgimiz de olamaz. o halde uzay a priori olarak verilidir bize. sae'de transendental diyalektik bölümünde de değinir buna.
kant “concerning the ultimate ground of the differentiation of the directions in space” adlı makalesinde leibnizci uzay-zamanı ve dolayısıyla monadolojiyi tefe koymuş. bunu da farkına vardığı eşlerin ölçülmezliği paradoksuyla yapmıştır. daha sonra wittgenstein tractatus'ta dört boyutlu uzayda bu paradoksu aşma imkanından bahsetmiştir.
leibniz'e göre uzay/mekan temsillerin bir araya gelmesi sonucu görünür olur. biz temsillerden bağımsız bir uzaydan bahsedemeyiz. dolayısıyla uzay ve dolayısıyla zaman dediğim şey bize temsillerle sunulur. hatta leibniz'in aritmetikteki nicel eşitlik gibi geometri içinde bi eşitlik kavramı/işareti önerdiği bilinir. bu şu demektir, temsillerin sunduğu uzay topolojisinde nesneleri eşleştirip ölçebilmek, içerik olarak aynı olanları eşleştirebilmek mümkündür. yani bi nevi matematiksel bi metafizik de demektir bu.
kant'ta der ki, hoop birader nereye, sen bu monatları aldın ding an sich yaptın resmen (kant'ın schein/ding an sich ayrımı burada başlar)
meşhur eldiven örneği verilir burda. sağ eldiven ve sol eldiven birbirlerine karşılık gelse de sağ eldiven sol ele olmaz. şu çok daha güzel bi örnek bence: sağını solunu bilmeyen birine sağ ve solu merkeze alacak bir sıfır noktası belirlemeden - yani kavramsallaştırmadan - sağ ve solu gösteremezsiniz. yine sağ ve sola ihtiyacınız var tanımlamak için. temsil için kavramlardan kurtulma imkanımız yok. yine dolayısıyla uzay hakkında kavramlardan kurtulamadığımız için a posteriorik, gözlemsel bi bilgimiz de olamaz. o halde uzay a priori olarak verilidir bize. sae'de transendental diyalektik bölümünde de değinir buna.
devamını gör...
yaş ilerledikçe fark edilen şeyler
ne için mücadele ediyoruz, yoruluyoruz, üzülüyoruz? sorularını düşünüp daha muallim bir hayat tarzı seçmek.
hayatta olduğumuz sürece bu hayatı lanet ederek yaşarsak mezardakilerin bize küfrettiğini düşünmek. sağlığımız el verdikçe şu iki günlük dünyaya inat kendimizi mutlu eden bir şeyler yapmayı öğrenmek.
hayatta olduğumuz sürece bu hayatı lanet ederek yaşarsak mezardakilerin bize küfrettiğini düşünmek. sağlığımız el verdikçe şu iki günlük dünyaya inat kendimizi mutlu eden bir şeyler yapmayı öğrenmek.
devamını gör...
spontane radyo yayını
ne kadar pozitifsin rob.
green book filminde yaşanılanların yaşanmamasını istiyor oluşun hepimizin temennisi fakat o zaman ırkçılık teması da nasıl işlenirdi ki?
sonuçta her şey yaşandı ve bitti saygısızca. ve muazzam da bir film ortaya çıkmış ayrıca.
green book filminde yaşanılanların yaşanmamasını istiyor oluşun hepimizin temennisi fakat o zaman ırkçılık teması da nasıl işlenirdi ki?
sonuçta her şey yaşandı ve bitti saygısızca. ve muazzam da bir film ortaya çıkmış ayrıca.
devamını gör...
sonunda iyiler mutlaka kazanır
bizim toplumda herkes iyi insan olduğu için* biz hep kazanan taraftayız sıkıntı yok.
devamını gör...
patagonyalı
benim için yazdığı nickaltına karşılık olarak nickaltı yazacaktım ki birde ne göreyim ? adam mod olmuş !
(bkz: artık patagonyalı bey diyeceksiniz)
t: mod olmasına sevindiğim (eski) yazar.
edit: turuncu yakışmış :)))
(bkz: artık patagonyalı bey diyeceksiniz)
t: mod olmasına sevindiğim (eski) yazar.
edit: turuncu yakışmış :)))
devamını gör...
şiddet gördüğü sevgilisiyle tekrar barışan insan
tehdit edildiği için beraber olmak zorunda kaldıysa eleştirmeyeceğim kişi.
insanlar bu tiplere her zaman kendi istekleriyle dönmüyor. polise, karakola gidip pek ciddiye alınmadıktan sonra öldürülen çok insan var. bazılarına aileleri de sahip çıkmıyor. koruyan kollayan olmayınca kendilerini mecbur hissediyorlar. korkudan, bana ya da aileme zarar vermesin diye düşünerek döndüklerini ve yine korkudan, pek de sağlıklı düşünemediklerini tahmin ediyorum.
yerinizde olsam fazla atıp tutmam. büyük konuşmak iyi değil.
insanlar bu tiplere her zaman kendi istekleriyle dönmüyor. polise, karakola gidip pek ciddiye alınmadıktan sonra öldürülen çok insan var. bazılarına aileleri de sahip çıkmıyor. koruyan kollayan olmayınca kendilerini mecbur hissediyorlar. korkudan, bana ya da aileme zarar vermesin diye düşünerek döndüklerini ve yine korkudan, pek de sağlıklı düşünemediklerini tahmin ediyorum.
yerinizde olsam fazla atıp tutmam. büyük konuşmak iyi değil.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
galata kulesinin önünde tek başıma içiyordum . öyle canım sıkılıyor öyle konuşmak istiyorum ki kalkıp sürekli birilerinden çakmak istiyorum , oysa çakmağım var . derken evsizler ,şarapçılar ,tinerciler her ne diyorsanız o arkadaşlardan istedim bir tanesi gelsene kardeş yanımızda otur dedi . benim için evsiz ,şarapçı,tinerci filan değillerdi o sırada hikayelerini merak ettiğim insanlardı . konuşan insanlardı ,ağız dolusu kahkahalar atıyorlardı ,mutlulardı . neyse oturdum dört beş kişiler onlar içiyoruz beraber . içkiler bitti ben ısmarlarım dedim bir arkadaş eşlik etti beraber aldık geldik . birkaç defa daha gittik geldik , herkes küfelik sarhoş . o sırada yurtta kalıyorum , çıkış yaptığım için gece o saatte üstelik sarhoş olarak dönme şansım yok . sabaha karşı üç dört gibi etraftaki birkaç kişinin haricinde kimse kalmamıştı . her şey yolunda gibiydi ama bir ara iki tanesi tartışmaya başladı ve kavgaya döndü mevzu . ben sırtımı duvara dayayıp sağlam durmaya çalışıyorum ama şarap kötü çarpmıştı . sonra bunları ayırdı iki tanesi ve polis geliyor gitmemiz lazım filan dediler . hakikaten ışıklı bir şeyler de yaklaşıyor ama seçemiyorum tam olarak . sesler filan yükseliyor . hızlandık ilerde tekel vardır bir tane galiba o sokaktan girip biraz koştuk . sonra bir kapının önünde durduk kapıyı açtı bizden biri ve içeriye attık kendimizi . korkunun etkisiyle biraz ayılmıştım , terk edilmiş bir binadayız . önceden oralarda gezinirken gördüğüm ahşap harabe binalardan biri . çıktık yukarıya bu gece burda yatarsın dediler , meğer barındıkları yaşadıkları yermiş . telefonun ışığını açıyorum etrafta şırıngalar ,kovalar var . her tarafta çöp var ,bok var . bana sen yukardaki yatakta yatarsın diyor gösteriyor çıkıyorum . demir bir ranza var ,sonra bir şişe uzatıyor , buraya işersin diyor . kafamı kaldırıyorum üzerimde çatı yok odanın yukarısı olduğu gibi açık . titreyerek uyumaya çalışıyorum müthiş bir yağmur başlıyor . bardaktan boşanırcasına üzerime serpiliyor . dışarda siren sesleri içerde donuyorum . o gece ölmediğim için çok ama çok mutluyum .
devamını gör...
normal sözlük’ün hayatınızda yarattığı değişiklikler
yazıyorum hemde durduramıyorum kendimi.daha önce hiç yazmazdım iki cümle ile kapatırdım mevzuyu şimdi yazıyorum uzun uzun bitmek bilmiyor.
devamını gör...
uzun entrylerin okunmaması
ben merak edip okuyorum genelde, o kadar çaba gösterip yazmışlar sonuçta. kestirip atmamışlar.
devamını gör...
kalenderilik
13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüş sufi topluluğu. anadolu'dan balkanlar'a kadar birçok merkezde tekkeleri vardır. bu sufilerin en temel özellikleri saçları kazıtıp yalın ayakla seyahat etmeleriydi. günümüzde kullanılan "yalın ayak başı kabak" deyimi kalenderi dervişlerinden kalmadır. tıpkı "abdala malum olur" deyişi gibi. zira bazı kalenderi dervişleri geçimlerini sağlamak için fal bakıp gelecek hakkında kehanette bulunur, haliyle tutan birkaç tahminlerinden sonra halk arasında böyle bir deyiş peydah olmuştur. ayrıca topluluk içinde esrar kullanımı da mevcuttur.
"dün esrarı gördüm binmiş gider bir ata
gelecek yıl çok derem der ister birazın sata"
bu beyit kalenderilere mensup bir abdal tarafından kaleme alınmıştır. burada şunu da belirtmek lazım kalenderiler sırf dervişlerden oluşmazdı. batmış esnaf, bir takım suçlular yahut devlet otoritesinden kaçan insanlar da kalenderilerin arasına karışıp kamufle olmuşlardır , bir zaman sonra yavuz sultan selim kalenderileri kırıp geçirmiştir. konuya merakı olan arkadaşlar için aşağıya bir kaynak bırakıyorum.
kalenderiler
"dün esrarı gördüm binmiş gider bir ata
gelecek yıl çok derem der ister birazın sata"
bu beyit kalenderilere mensup bir abdal tarafından kaleme alınmıştır. burada şunu da belirtmek lazım kalenderiler sırf dervişlerden oluşmazdı. batmış esnaf, bir takım suçlular yahut devlet otoritesinden kaçan insanlar da kalenderilerin arasına karışıp kamufle olmuşlardır , bir zaman sonra yavuz sultan selim kalenderileri kırıp geçirmiştir. konuya merakı olan arkadaşlar için aşağıya bir kaynak bırakıyorum.
kalenderiler
devamını gör...
simli far
sözlük'ümüzün yeni haberci yazarıdır kendisi.
sadece belli kategorilerde değil çeşit çeşit pek çok haberi, buraya taşımaktadır. sayesinde haber sitelerine girmeme gerek kalmamıştır. kendi adıma teşekkürlerimi sunuyor, hep güzel haberlerden haberdar etmesini niyaz ediyorum*.
iyi sözlükler sayın yazar!
sadece belli kategorilerde değil çeşit çeşit pek çok haberi, buraya taşımaktadır. sayesinde haber sitelerine girmeme gerek kalmamıştır. kendi adıma teşekkürlerimi sunuyor, hep güzel haberlerden haberdar etmesini niyaz ediyorum*.
iyi sözlükler sayın yazar!
devamını gör...
emek
bu hayatta sahip olduğumuz en önemli şeylerden biri olan zamanımızı bir şey için veya kimse için ayırmaktır. hayatta bir şeylerin sahibi olmak için, yaşamak için bir şeylere emek vermek durumundayız. aslında emek eşittir zaman demek.
devamını gör...
6 kelimelik hikayeler
"üzgünüm asker, ayakkabılar çift olarak satılır."
devamını gör...