şarap
her zaman her yerde şarap içmem,
bence bir konsepti var, yani bende öyleymiş, şimdi bu tanımı yazarken düşündüm, genelde geceye yakışıyor, şahsen çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşacaksam, uzun süredir görmüyorsam şarap içmeyi severim, özel bir kutlama, keyifli bir buluşma varsa, spontane uzayan bir sohbet olmuşsa çaydan kahveden şaraba geçilebilir,
kırmızı tercih ederim
bordeaux şarapları favorimdir
bence bir konsepti var, yani bende öyleymiş, şimdi bu tanımı yazarken düşündüm, genelde geceye yakışıyor, şahsen çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşacaksam, uzun süredir görmüyorsam şarap içmeyi severim, özel bir kutlama, keyifli bir buluşma varsa, spontane uzayan bir sohbet olmuşsa çaydan kahveden şaraba geçilebilir,
kırmızı tercih ederim
bordeaux şarapları favorimdir
devamını gör...
#kadinasiddetehayır
twitter yönetiyor bizi.
merak ediyorum bu twiti twitleyen ama öfkesini gemleyemeyen çirkinleşen bazı erkek kısmısı o an ne hissediyor. ne biçim adamlar var diyor mu? kadınlara el kalkar mı diyor mu?
eve gidince de
senin gibi kadınlar insanı çıldırtır diyor mu?
twitter ruh hali çelişki dolu adamlarla dolu.
merak ediyorum bu twiti twitleyen ama öfkesini gemleyemeyen çirkinleşen bazı erkek kısmısı o an ne hissediyor. ne biçim adamlar var diyor mu? kadınlara el kalkar mı diyor mu?
eve gidince de
senin gibi kadınlar insanı çıldırtır diyor mu?
twitter ruh hali çelişki dolu adamlarla dolu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
yazacak o kadar çok şey var da anlayacak kimse var mı ?
belki hayatımın kısa özetini geçsem şu ayrılmış başlığa, okuyanların belki de çoğu inanmaz, " bu kadar da olmaz" diyebilir.
insanlara dışarıdan bakıp, tanıdığını sanıp yargılayan o kadar acımasız kişi var ki.
acımasızlık popüler bir huy haline gelmiş, bireysellik almış başını gidiyor.
dolayısıyla paylaşmak sorun değil de bir tek kelime cevap alamamak kötü.
hayata 1 değil 4 - 0 geriden başlayanlara benden selam olsun, selam olsun ki benim de bu " kader fukarası " gillerden olduğum anlaşılsın.
her anı elveda ile tehdit altında olup, bir merhabaya hasret olanlar için selam olsun...
belki hayatımın kısa özetini geçsem şu ayrılmış başlığa, okuyanların belki de çoğu inanmaz, " bu kadar da olmaz" diyebilir.
insanlara dışarıdan bakıp, tanıdığını sanıp yargılayan o kadar acımasız kişi var ki.
acımasızlık popüler bir huy haline gelmiş, bireysellik almış başını gidiyor.
dolayısıyla paylaşmak sorun değil de bir tek kelime cevap alamamak kötü.
hayata 1 değil 4 - 0 geriden başlayanlara benden selam olsun, selam olsun ki benim de bu " kader fukarası " gillerden olduğum anlaşılsın.
her anı elveda ile tehdit altında olup, bir merhabaya hasret olanlar için selam olsun...
devamını gör...
kadınların efendi erkek sevmemesi
zerre umrumda değil. birkaç tane sidikli kezban için tavrımdan ödün veremem.
devamını gör...
me11isho (yazar)
andromeda’nın bütün ihtişamına karşın samanyolu’nu seçmiş, satürn’ün halkasında oturup galaksiyi izleme hayalleri kurmuş bir süperaptal.
süperaptallığı, hesaplamalarda yaptığı küçük, miniminnacık bir hata sonucu satürn’ün halkası yerine dünya’ya düşmesinden gelir. dünya’daki yalnızlığından minik jelibonlara bölünmek üzereyken kafa sözlük’ü bulmuş ve dünya’daki acılaşmaya bir çare olabilme umuduyla aranızda yazmakta.
eyov eyov,
dostlarım, çok uzaklardan geldim.
bilmenizi isterim ki bir şey her şeyse; o şey aynı zamanda hiçbir şeydir.
bildiğim her şey yarı bilgi, söylediğim her şey yarı doğru, her mellisho yarım mellisho’dur.
kimse mutlak değildir ve acı patlıcanı kırağı çalmaz.*
kırağı çalmamak için acılaşmış kalplere jelibon olmaya geldim.
bir süre daha buralardayım, diğerini bulana kadar bana izin verin.
o’nu bulduğumda çoktan gitmiş olacağız buralardan ve zaten siz de çoktan unutmuş olacaksınız bizi.
şimdilik eğlenelim.*
süperaptallığı, hesaplamalarda yaptığı küçük, miniminnacık bir hata sonucu satürn’ün halkası yerine dünya’ya düşmesinden gelir. dünya’daki yalnızlığından minik jelibonlara bölünmek üzereyken kafa sözlük’ü bulmuş ve dünya’daki acılaşmaya bir çare olabilme umuduyla aranızda yazmakta.
eyov eyov,
dostlarım, çok uzaklardan geldim.
bilmenizi isterim ki bir şey her şeyse; o şey aynı zamanda hiçbir şeydir.
bildiğim her şey yarı bilgi, söylediğim her şey yarı doğru, her mellisho yarım mellisho’dur.
kimse mutlak değildir ve acı patlıcanı kırağı çalmaz.*
kırağı çalmamak için acılaşmış kalplere jelibon olmaya geldim.
bir süre daha buralardayım, diğerini bulana kadar bana izin verin.
o’nu bulduğumda çoktan gitmiş olacağız buralardan ve zaten siz de çoktan unutmuş olacaksınız bizi.
şimdilik eğlenelim.*
devamını gör...
iç rahatlatan şey
doktora gidip tetkikler sonucu önemsiz bir geçici hastalıktan muzdarip olduğunu öğrendiğinde, odadan çıkıp doktorun kapısını çıkırt diye kapadıktan sonraki zaman dilimi.
devamını gör...
mafya sözlük olsa alınabilecek nick
yengeye elif dedin usta
devamını gör...
mayıs
küresel ısınmadan önce en sevdiğim ay iken dengesiz hava koşulları sebebiyle yerini eylüle kaptırmıştır.
devamını gör...
snowpiercer
2013 yılında yayınlanmış yönetmeni (bkz: bong joon ho) olan filmdir. oyuncu kadrosunda (bkz: chris evans), (bkz: ed harris) gibi isimlerin yer almasıyla ilgimi çekmiştir. küresel ısınma sonucunda cw7 adlı gazın dünyayı soğutmak amacıyla atmosfere verilmesini, dünyanın aşırı soğumasını ve bu soğukta sadece 1001 vagonlu trende bulunanların hayatta kalmış olmasını konu alır.
sistemsel bir eleştiri gibi yorumlansa da aslında bir eleştiri değildir, sisteme olan övgüdür. düzenin bu şekilde olması gerektiğini, azınlıkta kalan insanlar kaymak tabakasını yaşarken kalan çoğunluğun sürünmesinin gerekli olduğunu savunur. şapkalar için ayakkabılar düzeni devam ettirir. ayrıca ayakkabı olanların iradesi de yoktur. bunu curtis karakterinin başlattığı isyanda da görebiliriz. kendi kararlarıyla sisteme başkaldırdığını sansa da aslında piyondan ibaretti. bunu fark ettiği sahnede oldukça etkilendim. wilford'un bu esnada ona ''daha önce hiç yalnız kaldın mı?'' diye sorması ve düşünceleriyle başbaşa bırakması da şimdiye kadar curtis'in iradesiyle hareket etmedidiğini gösteren bir sahneydi. filmin sonunda trenin devrilmesi, dünyanın ısınması biraz absürd geldi yani tam da curtis isyanını mı bekliyordu bu olaylar? bir de çocukla kıza üzüldüm dünyaya adımlarını atmışken kutup ayısı ile bakışıyorlar. burada filmi nasıl bitirmek istiyorsanız zihninizde öyle tamamlıyorsunuz. bu yönden son sahneyi beğendim. yüksek beklentiler ile izlemezseniz tatmin edici bir film.
filmi izledikten sonra başka bir bakış açısı isterseniz barış özcan'ın film yorumu'nu buraya bırakıyorum. iyi seyirler.
sistemsel bir eleştiri gibi yorumlansa da aslında bir eleştiri değildir, sisteme olan övgüdür. düzenin bu şekilde olması gerektiğini, azınlıkta kalan insanlar kaymak tabakasını yaşarken kalan çoğunluğun sürünmesinin gerekli olduğunu savunur. şapkalar için ayakkabılar düzeni devam ettirir. ayrıca ayakkabı olanların iradesi de yoktur. bunu curtis karakterinin başlattığı isyanda da görebiliriz. kendi kararlarıyla sisteme başkaldırdığını sansa da aslında piyondan ibaretti. bunu fark ettiği sahnede oldukça etkilendim. wilford'un bu esnada ona ''daha önce hiç yalnız kaldın mı?'' diye sorması ve düşünceleriyle başbaşa bırakması da şimdiye kadar curtis'in iradesiyle hareket etmedidiğini gösteren bir sahneydi. filmin sonunda trenin devrilmesi, dünyanın ısınması biraz absürd geldi yani tam da curtis isyanını mı bekliyordu bu olaylar? bir de çocukla kıza üzüldüm dünyaya adımlarını atmışken kutup ayısı ile bakışıyorlar. burada filmi nasıl bitirmek istiyorsanız zihninizde öyle tamamlıyorsunuz. bu yönden son sahneyi beğendim. yüksek beklentiler ile izlemezseniz tatmin edici bir film.
filmi izledikten sonra başka bir bakış açısı isterseniz barış özcan'ın film yorumu'nu buraya bırakıyorum. iyi seyirler.
devamını gör...
128 milyar dolar nerede sorusuna akp'nin yanıtı
sözde; alkol, kumar, kadın da yok bunlarda... nerede yediniz o kadar parayı? kefenin de cebi yok.
cevap: "tüm dünya başkentlerine cami projesine harcadık." derler.*
cevap: "tüm dünya başkentlerine cami projesine harcadık." derler.*
devamını gör...
8 binler kulübü
bildiğiniz üzere 800 tanıma ulaşan 100 yazar d&r 50 tl hediye çekine sahip oldu.
o listedeki arkadaşlarımıza ulaşmak için : #40136
sözlüğümüzü sonradan keşfeden, 100 yazar arasına giremeyen "püh ulan 101. olduk, böyle sözlüğün ağzına tüküreyim" diyen yazarlarımız için 8 binler kulübünü kurduk.
+ nedir bu 8 binler kulübü ?
- 8 bin karma puanına ulaşmış yazarlarımıza d&r üzerinden online olarak kullanabilecekleri 50 tl hediye çeki ulaştırmayı kendisine vazife edinmiş, göynü zengin kafa sözlük yönetiminin oluşturduğu kulüptür.
yalnızca 100 yazar için geçerlidir.
kafa sözlük sermaye düşmanı yazarlar listesinde adı geçen yazarlarımız 8 binler kulübüne giremez. girmesinler de bir zahmet, yeter yani iliğimizi kuruttunuz *
+ nasıl katılırım ?
- 8 bin karma puanına ulaştığınızda @hi my i run adlı moderatörümüze yazmanız yeterli olacaktır.
karma puanı etkileyen faktörler kısaca ;
yazarlar tarafından şahsına verilen (+) oy ve favori,
toplam tanım sayın ve tanımlarının içerisindeki kelime miktarın
tanımlarının özgünlük oranı, (kopya içerik puan sağlamaz)
online kalma süren.
hediye çekleri, kontenjan tamamlandığında tek seferde ve toplu olarak iletilecek.
işte o liste:
bal porsuğu
köylü yazardan ironiler
uzat sarı saçlarını rapunzel
dunyalikisi
robins
celebrant
tutankamonun laneti
freud purosu
tenturdiyot
gandalfgillerden
evernevergreen
bir bilen
ateist kaplumbağa
bal yerine reçel yapan arı
bengaripsengüzeldünyaumutlu
uykusuzkahve
güneş
elma kurdu
mellisho
mahlassızım
hicligindansi
hobaaa3434
kedi yiyen fare
rimbaud
gaunter o'dimm
bol giyimli kukla
nikiforenko
pencere
pastirmalicorek
boop
spawn
domestic hıyar
unnecessary_
ne zaman gitti tren
10pele
dondurma
insanolunbiraz
thedansözkiller
yaprak sarma fan kılap
zippodan çıkan çınn sesi
cözülemeyen sudoku
ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü
orsalesta anafor
robnaja
aurora
hazall
brigadier
fuzzy lee
başımıza icat çıkarma denilen çocuk
romada roman okuyan roman
ozgur1ey
blackeyes
japon 35
gomercan
mortaks
ata
bekirçavuş
yaykadınıylaolur
onistanbul
zümrüd-ü anka
merdumgiriz_
valentina nappi iyi çalışıyor o da
banucabirhayat
yayladağ lokumu
yeşilevham
simon
corsairsgold
ı am melting lannn melting
sillage
clytie
4-3-3 oynatan aykut
jess
double cross
miko
cinci hoca
summer queen
gorgeous
nizanim
umut_için
dragonkemal
illiyetilezilyet
hincime
köşe yastığı
clara
doping yaparken hamile kalan pesmerge
100 numaralı adam
devrin skywalker
durumumuz yoktu sevisemedik
lahmacuncudanterasagelenkurum
zugra
honki ponkinin yeni mahlası
iorek byrnison
piyanist
eyluling
armullah
amaterasu
zed's dead baby
dünyanınbütünmeşhurlarınıntraşolurkenkullandığıjilet
baycerrah
marikaki
aynı zamanda : kafa sözlük t-shirtleri
(bkz: kocaman alkış)
o listedeki arkadaşlarımıza ulaşmak için : #40136
sözlüğümüzü sonradan keşfeden, 100 yazar arasına giremeyen "püh ulan 101. olduk, böyle sözlüğün ağzına tüküreyim" diyen yazarlarımız için 8 binler kulübünü kurduk.
+ nedir bu 8 binler kulübü ?
- 8 bin karma puanına ulaşmış yazarlarımıza d&r üzerinden online olarak kullanabilecekleri 50 tl hediye çeki ulaştırmayı kendisine vazife edinmiş, göynü zengin kafa sözlük yönetiminin oluşturduğu kulüptür.
yalnızca 100 yazar için geçerlidir.
kafa sözlük sermaye düşmanı yazarlar listesinde adı geçen yazarlarımız 8 binler kulübüne giremez. girmesinler de bir zahmet, yeter yani iliğimizi kuruttunuz *
+ nasıl katılırım ?
- 8 bin karma puanına ulaştığınızda @hi my i run adlı moderatörümüze yazmanız yeterli olacaktır.
karma puanı etkileyen faktörler kısaca ;
yazarlar tarafından şahsına verilen (+) oy ve favori,
toplam tanım sayın ve tanımlarının içerisindeki kelime miktarın
tanımlarının özgünlük oranı, (kopya içerik puan sağlamaz)
online kalma süren.
hediye çekleri, kontenjan tamamlandığında tek seferde ve toplu olarak iletilecek.
işte o liste:
bal porsuğu
köylü yazardan ironiler
uzat sarı saçlarını rapunzel
dunyalikisi
robins
celebrant
tutankamonun laneti
freud purosu
tenturdiyot
gandalfgillerden
evernevergreen
bir bilen
ateist kaplumbağa
bal yerine reçel yapan arı
bengaripsengüzeldünyaumutlu
uykusuzkahve
güneş
elma kurdu
mellisho
mahlassızım
hicligindansi
hobaaa3434
kedi yiyen fare
rimbaud
gaunter o'dimm
bol giyimli kukla
nikiforenko
pencere
pastirmalicorek
boop
spawn
domestic hıyar
unnecessary_
ne zaman gitti tren
10pele
dondurma
insanolunbiraz
thedansözkiller
yaprak sarma fan kılap
zippodan çıkan çınn sesi
cözülemeyen sudoku
ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü
orsalesta anafor
robnaja
aurora
hazall
brigadier
fuzzy lee
başımıza icat çıkarma denilen çocuk
romada roman okuyan roman
ozgur1ey
blackeyes
japon 35
gomercan
mortaks
ata
bekirçavuş
yaykadınıylaolur
onistanbul
zümrüd-ü anka
merdumgiriz_
valentina nappi iyi çalışıyor o da
banucabirhayat
yayladağ lokumu
yeşilevham
simon
corsairsgold
ı am melting lannn melting
sillage
clytie
4-3-3 oynatan aykut
jess
double cross
miko
cinci hoca
summer queen
gorgeous
nizanim
umut_için
dragonkemal
illiyetilezilyet
hincime
köşe yastığı
clara
doping yaparken hamile kalan pesmerge
100 numaralı adam
devrin skywalker
durumumuz yoktu sevisemedik
lahmacuncudanterasagelenkurum
zugra
honki ponkinin yeni mahlası
iorek byrnison
piyanist
eyluling
armullah
amaterasu
zed's dead baby
dünyanınbütünmeşhurlarınıntraşolurkenkullandığıjilet
baycerrah
marikaki
aynı zamanda : kafa sözlük t-shirtleri
(bkz: kocaman alkış)
devamını gör...
edebiyat ne işe yarar sorunsalı
normalde şiir, edebiyat ve sanat havas işidir. aslında platon'cu tanım en harika tanımdır kanımca. psukhe'nin içine düştüğü anemnesis'ten* sonra insan sadece doxa'ya ulaşabilir. (bkz: doxa) düştükten sonra gerçekliğin bilgisi olan episteme idealar aleminde kalmıştır. insan bu bilgiyi ancak 'hatırlayabilir' ki, bunun adı (bkz: aletheia)dır. şiir ve sanat aslında episteme'yi hatırlamak isteyen insan için bir hatırlatma aracıdır. hatırlanmayanı hatırlatır, görünmeyeni görünür kılar, bilinmeyeni bildirir. bu tanımı 'şiirin nesir hali' olarak edebiyat için de yapabiliriz.
devamını gör...
dinden soğuma nedenleri
- dini kullanarak insanları maddi ve manevi sömüren tiplerin çoğalması
- dini kullanarak terör örgütleri kurmak ve masum insanları din adına katletmek
- kul hakkını en çok yiyenlerin nedense dindar geçinen tipler olması
- dini kullanarak terör örgütleri kurmak ve masum insanları din adına katletmek
- kul hakkını en çok yiyenlerin nedense dindar geçinen tipler olması
devamını gör...
beşiktaş
beşiktaş jimnastik kulübü aka kanser sebebi!
son bir kaç senedir maç izleme rutinime türkiye'de her şeyde olduğu gibi malum lig durumlarında da mükemmel işlere imza atanlardan dolayı zevkle izlediğimiz takımımı izlemeye ara vermiş hatta baya soğumuştum.
hadi bu sene bir umut ve nispeten düzgün oynadığımızı etrafımdaki güvendiğim kişilerden duyduğumdan dolayı haydi ben de izleyeyim de hem manevi destek olayım e hem de zevkli bir şampiyonluk göreyim diyordum ki....
böyle konuştuğuma bakmayın " benim hala umudum var" , neden olmasın ki zaten?!
not : gs tv'deki 2 kukumava buradan sesleniyorum ; " gol otmomoz lozom,ovorojo kopomomoz lozom" bla bla , göreceksiniz cumartesi akşamı averajı da şampiyonu da!!!!
kanser de etsen,kanırtsan da seni seviyorum beşiktaş'ım!!!!
son bir kaç senedir maç izleme rutinime türkiye'de her şeyde olduğu gibi malum lig durumlarında da mükemmel işlere imza atanlardan dolayı zevkle izlediğimiz takımımı izlemeye ara vermiş hatta baya soğumuştum.
hadi bu sene bir umut ve nispeten düzgün oynadığımızı etrafımdaki güvendiğim kişilerden duyduğumdan dolayı haydi ben de izleyeyim de hem manevi destek olayım e hem de zevkli bir şampiyonluk göreyim diyordum ki....
böyle konuştuğuma bakmayın " benim hala umudum var" , neden olmasın ki zaten?!
not : gs tv'deki 2 kukumava buradan sesleniyorum ; " gol otmomoz lozom,ovorojo kopomomoz lozom" bla bla , göreceksiniz cumartesi akşamı averajı da şampiyonu da!!!!
kanser de etsen,kanırtsan da seni seviyorum beşiktaş'ım!!!!
devamını gör...
en çabuk unuttuğumuz şey
ölüm.
devamını gör...
le trou
fransızca delik demektir (ingilizce the hole olarak sinemalarda oynatılmış)
1960 yapımı , yönetmen jacques becker'in ölümünden hemen önce çektiği filmidir. verelim spoilerı
--! spoiler !--
film, aynı hücrede kalan 5 mahkumun hapisten kaçma çabalarını anlatır.
aslında ilk bakışta hollywood sinemasının aynı konulu filmlerinde yüzlerce defa tekrar kullanılan klişeleri görmek mümkün. ancak unutulmaması gereken şey hepsinin öncüsünün bu film olması. aynı zamanda filmin çok derin bir psikolojik boyutunun olması da türdeşlerinin yanında parlamasını sağlamış. filmde her sahne akıllıca kurgulanmış. boşa geçen bir dakika bile yok. aslında aynı yıllarda yeni yeni başlayan ve döneme damga vuran fransız sinemasındaki " yeni dalga" ekolünün tam zıddına gidilerek çok yüksek tempolu bir film olarak çekilmiş. bu sayede de karakterlerimizin yaşadığı kaygı durumunun içine girmemiz kolaylaşmış.
özellikle gaspard karakteri müthiş yazılmış. filmin ortalarına doğru onu ne kadar çözdüğümüzü düşünsek de sürekli beklenmeyen hareketler ile karakterini tahmin edilemez kılıyor.
fransız sineması zaten kendine ait ekolleri olan dünya sinemasında çok önemli yeri olan bir sinema. hollywoodun bildik klişerinden sıyrılmak istediğinizde başvuracağınız ilk ülke sineması bence.
tarzının en başarılı örneklerinden biri, izlemesi keyifli bir film diyebilirim, seyretmediyseniz bir şans verin.
"pauvre gaspard"
--! spoiler !--
1960 yapımı , yönetmen jacques becker'in ölümünden hemen önce çektiği filmidir. verelim spoilerı
--! spoiler !--
film, aynı hücrede kalan 5 mahkumun hapisten kaçma çabalarını anlatır.
aslında ilk bakışta hollywood sinemasının aynı konulu filmlerinde yüzlerce defa tekrar kullanılan klişeleri görmek mümkün. ancak unutulmaması gereken şey hepsinin öncüsünün bu film olması. aynı zamanda filmin çok derin bir psikolojik boyutunun olması da türdeşlerinin yanında parlamasını sağlamış. filmde her sahne akıllıca kurgulanmış. boşa geçen bir dakika bile yok. aslında aynı yıllarda yeni yeni başlayan ve döneme damga vuran fransız sinemasındaki " yeni dalga" ekolünün tam zıddına gidilerek çok yüksek tempolu bir film olarak çekilmiş. bu sayede de karakterlerimizin yaşadığı kaygı durumunun içine girmemiz kolaylaşmış.
özellikle gaspard karakteri müthiş yazılmış. filmin ortalarına doğru onu ne kadar çözdüğümüzü düşünsek de sürekli beklenmeyen hareketler ile karakterini tahmin edilemez kılıyor.
fransız sineması zaten kendine ait ekolleri olan dünya sinemasında çok önemli yeri olan bir sinema. hollywoodun bildik klişerinden sıyrılmak istediğinizde başvuracağınız ilk ülke sineması bence.
tarzının en başarılı örneklerinden biri, izlemesi keyifli bir film diyebilirim, seyretmediyseniz bir şans verin.
"pauvre gaspard"
--! spoiler !--
devamını gör...
şebnem ferah şarkılarında geçen etkileyici sözler
"içine girdiğin küçük kaygan deliği yeni ve büyük bir dünya mı sandın?"
şebnem bunları süha yavuz kendisini ebru gündeş'le aldatınca yazmış.
şebnem bunları süha yavuz kendisini ebru gündeş'le aldatınca yazmış.
devamını gör...
tesadüf diye bir şey olmaması
sigaram ve çakmağım yok ama idare ediverin artık dostlarım. he bak sigara almaya gitmeli, unutmayayım. akşama cigara yok.

neyse bu başka başlığın konseptiydi, kusura bakmayın*? biz konumuza dönelim.
bugün 12 ağustos 2021. benim için oldukça önemli bir gün. kıymetlimin ellerimden kayıp gittiği gün. buna istinaden hem içimde hissettiğim kitap özleminden hem elimde çok fazla okumadığım kitap biriktiginden hem de kafamı dağıtmak istediğimden bir kitaba başlamak istedim. elime ulaştığından beri içimde aşırı derecede okuma isteği uyandıran tek bir kitap vardı. o da yukarıda fotoğrafını paylaştığım (bkz: bir gemide) isimli kitap. çok değer verdiğim bir deliye iki seçenek sunup onun seçtiği kitabı okuyacağımı söyledim ama hangisini seçerse seçsin istediğim kitabı okuyacağımı da adım gibi biliyordum.
o da aklımı okumuşcasına, kendinden çok emin bir şekilde "bir gemide"yi seçti. ilk saşkınlığım burada oldu ve bunu kendisine de söyledim. sadece güldük ve geçtik...
ardından telefonu kapattıktan sonra çayımı, kitabımı alıp köşeme çekildim ve okumaya başladım. daha ikinci sayfaya yeni geçmiştim ki bir cümle dikkatimi çekti.
/ geçtiğimiz ağustos aynının on ikisinde kişisel bir işimi izlemek için başkente gitmem gerekmişti..."/
işte burada durakladım. bugün ayın on ikisi. benim için çok çok önemli bir gün. ardından onca olasılığa rağmen bir kitap seçmek geliyor içimden, yetmiyor bir başkasına daha seçtiriyorum ve o da bu kitabı seçiyor. seçtiğimiz kitabın ikinci sayfasında ise böyle bir cümle. kitaptaki olay ise ağustosun on ikisinde geçiyor.
olaylar bununla sınırlı kaldı mı? tabii ki hayır. çok sevdiğim bir dostum olan (bkz: mitosfer) aradı, konuşuyoruz. ona bu olaydan bahsetmeye başladım. daha " bugün ayın on ikisi" dememe kalmadan, "aaa bugün benim kardeşimin doğum günü" dedi. bir kez daha afalladım. öncelikle hayat geldi aklıma. ne garip, benim için bir yas günü, ölümün tarihi olan 12 ağustos; bir başkasının doğum günüydü. biri bugün için ağlarken diğeri büyük bir gülümseme ile kutlama yapıyordu. daha sonra bugün olan diğer şeyler geldi aklıma. ağustos ayının on ikisi...
belki de büyütülecek bir şey yok ama tesadüf diye bir şey de yok dostlar.

neyse bu başka başlığın konseptiydi, kusura bakmayın*? biz konumuza dönelim.
bugün 12 ağustos 2021. benim için oldukça önemli bir gün. kıymetlimin ellerimden kayıp gittiği gün. buna istinaden hem içimde hissettiğim kitap özleminden hem elimde çok fazla okumadığım kitap biriktiginden hem de kafamı dağıtmak istediğimden bir kitaba başlamak istedim. elime ulaştığından beri içimde aşırı derecede okuma isteği uyandıran tek bir kitap vardı. o da yukarıda fotoğrafını paylaştığım (bkz: bir gemide) isimli kitap. çok değer verdiğim bir deliye iki seçenek sunup onun seçtiği kitabı okuyacağımı söyledim ama hangisini seçerse seçsin istediğim kitabı okuyacağımı da adım gibi biliyordum.
o da aklımı okumuşcasına, kendinden çok emin bir şekilde "bir gemide"yi seçti. ilk saşkınlığım burada oldu ve bunu kendisine de söyledim. sadece güldük ve geçtik...
ardından telefonu kapattıktan sonra çayımı, kitabımı alıp köşeme çekildim ve okumaya başladım. daha ikinci sayfaya yeni geçmiştim ki bir cümle dikkatimi çekti.
/ geçtiğimiz ağustos aynının on ikisinde kişisel bir işimi izlemek için başkente gitmem gerekmişti..."/
işte burada durakladım. bugün ayın on ikisi. benim için çok çok önemli bir gün. ardından onca olasılığa rağmen bir kitap seçmek geliyor içimden, yetmiyor bir başkasına daha seçtiriyorum ve o da bu kitabı seçiyor. seçtiğimiz kitabın ikinci sayfasında ise böyle bir cümle. kitaptaki olay ise ağustosun on ikisinde geçiyor.
olaylar bununla sınırlı kaldı mı? tabii ki hayır. çok sevdiğim bir dostum olan (bkz: mitosfer) aradı, konuşuyoruz. ona bu olaydan bahsetmeye başladım. daha " bugün ayın on ikisi" dememe kalmadan, "aaa bugün benim kardeşimin doğum günü" dedi. bir kez daha afalladım. öncelikle hayat geldi aklıma. ne garip, benim için bir yas günü, ölümün tarihi olan 12 ağustos; bir başkasının doğum günüydü. biri bugün için ağlarken diğeri büyük bir gülümseme ile kutlama yapıyordu. daha sonra bugün olan diğer şeyler geldi aklıma. ağustos ayının on ikisi...
belki de büyütülecek bir şey yok ama tesadüf diye bir şey de yok dostlar.
devamını gör...
günün sözü
kötü günülerin geçtiğini gördün,
her şeyin geçici olduğunu gördün,
yapamam dediklerini yaptın,
atlatamam dediklerini atlattın,
bittin zannettiğinde yeniden başladın
hiçbir şey gözünü korkutmasın!!!
her şey eskisinden daha güzel olacak...
_a.erel_
her şeyin geçici olduğunu gördün,
yapamam dediklerini yaptın,
atlatamam dediklerini atlattın,
bittin zannettiğinde yeniden başladın
hiçbir şey gözünü korkutmasın!!!
her şey eskisinden daha güzel olacak...
_a.erel_
devamını gör...