deprem.
devamını gör...

uyumaktan, uykuya dalmaktan korkma hastalığı. rahatsızlığa sahip olan kişi, uyurken kötü şeyler olacağını, uyurken öleceği veya kabus göreceği düşüncesiyle uykuya dalmaktan korkar. bu korkudan dolayı da yeterli uyku alınamaz ve sonu başta depresyon olmak üzere pek çok sağlık sorunlarına götürür.
devamını gör...

"dağda gezerken kart kurt sesler çıkaran dağ türkleridir, adları oradan gelir" deniyordu 90'lara kadar kürtler için.. şimdi de börekleri için benzer tuhaf hikayeler uyduruluyor. lütfen burası sözlükse "ben öyle duydum, bence böyle" gibi biyerlerimizden element uydurmayalım. seversiniz sevmezsiniz ama adı kürt böreğidir bunun..
devamını gör...

deveye hendek atlatmaktan beter olan durum. bu tipler gözleri ile gördükleri şeyleri dahi bu göz yanılsamasıdır ya... diyerek reddederler yine de ikna olmazlar.
devamını gör...

küçük insan. insan ama. her ne kadar unutulsa da çoğu zaman bu.
çok seviyorum kendilerini. yeni doğanını ayrı, biraz büyümüşünü, ele avuca gelenini ayrı, yaşına gelenini, oyun çağındakini, okula başlayanını, erken ergen olanını ayrı. asi olanını, yumuşak başlı ama nevi şahsına münhasırını ayrı... hepsini çok seviyorum. gerçekten çok seviyorum. her yaşlarının ayrı bir güzelliği var. çok öğreticiler, çok özellikliler, çok güzeller. onlarla etkileşim içinde olmayı da çok seviyorum onları gözlemlemeyi de. iki ablam bir abim var. hepsinden ikişer de yeğenim. her birinin doğumunu, serpilip büyümesini izleme fırsatım oldu. çok şanslıyım gerçekten.
her zaman çocuk seven biriydim. 6 yıl evli kaldım, çocuk yapmadım. konuştuk bunu evet, ama yapmadım. yapamazdık da zaten. yanlış olurdu. çünkü çocuk sevmekten, bunu istemekten hatta iyi bir ebeveyn olacağını düşünmekten çok başka şeyler “de” gerektiriyor dünyaya bir çocuk getirme kararı. biyolojik saatim işliyor, bugün aşık olsam, karşımdaki adam da bana olsa, işler yolunda gitse -çocuk doğurmaya karar verecek kadar- minimum 2 sene. yaş olacak 35. bence makul. ama ne kadar mümkün? geçelim.
hiç pişman değilim. olacağımı da düşünmüyorum dünyaya bir çocuk getirecek kadar güvendiğim bir ilişkim olmaz ve hayatımı anne olmadan noktalarsam eğer. “ben de atları çok seviyorum eve at getiriyor muyum evladım” diye sormuştu babam, ablam köpeğimizi sahiplenip eve getirdiğinde. aslında mesele bu kadar basit. sadece kendinizi ilgilendiren bir konuda istediğinizi yapabilirsiniz. sizi seven insanları da etkiler tabi ki kendinizle ilgili aldığınız kararlar. ama günün sonunda kendi aklınız, kalbiniz ve vicdanınızla kalıyorsunuz. kendinize kadar özgürsünüz, olmalısınız. size ait olmayacak, sizin aracılığınızla dünyaya gelecek bir canlı için karar vermeden önceyse, seviyorum, istiyorumdan fazlasını düşünmek zorundasınız. akıl, kalp, vicdan? bunun hesabını veremezsiniz. açık gözlerle tabi...
dünyada sevilecek çok çocuk var. sevelim.
devamını gör...

(bkz: kaf dağı)
memleketim.*
devamını gör...

hayatımda tanıştığım en mükemmel insandın ve ben bunu batırdım. keşke yanlış yerde ve yanlış zamanda tanışmasaydık, sana hak ettiğin önemi veremediğim için çok özür dilerim. umarım mükemmel bir hayatın olur ve o harika enerjini hep korursun. keşke hala dost olabilseydik. seninle geçirdiğim zamanlar benim için bir altın değerinde ve bilmeni isterim ki seni asla unutmayacağım. beni ben yaptığın için sana minnetarım.
devamını gör...

fakir olmasak burada işimiz ne?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

başkasının cümleleri ile başkasının aşkını yaşayan christian mı veya gözünün önünde duran böyle incelikli bir sevgiyi göremeyecek kadar kör olan roxane mı yoksa korkularından ötürü sevgisini cümlelere hapsetmiş olan cyrano mu daha bahtsız? kelimelerin ne denli etkili olduğunu bilsem bile bana bazen korkulardan arınmış bir dokunuşun umutsuzca sarfedilen kelimelerden daha etkili olduğunu düşündüren edmond rostand oyunu. oyunu yalnızca bu aşk üzerinden değerlendirmek oldukça yanlış olurdu şüphesiz. cyrano riyakarlıktan uzak, kendince hak ve adalet arayışında ve 100 kişi ile düşünmeden mücadele edecek kadar iyi bir düellocu. üstün bir düellocu cyrano ama kalemi bana kalırsa kılıcından daha keskin olmuştur bundan ötürü kendini boş yere başkasının dış görünüşüne zincirlediği bu aşk bana hep talihsiz gelmiştir zaten. o meşhur "yoksa eldivenim ne çıkar! bir tanecik kalmıştı babamızdan yadigar, yanımda bulunsaydı yine kullanacaktım; ne çare, bir asilzadenin suratında bıraktım." cümleleri de esasında bu oyunda geçmektedir. konuya gelecek olursak; cyrano roxane'a deliler gibi aşıktır fakat oldukça büyük olan burnundan ötürü çekinip açılamaz ona. şansa bak ki cyrano'nun sözde çirkinliği yanında güneş gibi parlayan christian da roxane'a karşı bir şeyler hissetmektedir ve bu karşılıksız da değildir fakat christian ve roxane'ın aşkı gölgede kalacak bir sevgi olur çünkü christian'ın fısıltıları cyrano'nun cümlelerinden başka bir şey değildir. kendi dizginlenemez aşkını christian üzerinden aktarır cyrano ve ölüm kapısını çalana kadar bu gerçekten habersiz kalacaktır roxane. hem onurlu hem de ne budalacadır aslında cyrano'nun yaptığı oysa bazı gönüller cümlelerle de fethedilebilirdi şüphesiz. victor hugo'ya mal edilen ama ona ait olmayan pek meşhur bir şiirde şöyle bir dize var; çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? bu daima havada asılı kalacak bir soru.


vicomte, hiddetten boğulur gibi.
tavrı küstah, sözü tok,
bir köy asilzadesi, eldiveni bile yok!
sırmasız, fiyongosuz, kurdelesiz bir herif!
(ces grands airs arrogants !
un hobereau qui… qui… n’a même pas de gants !
et qui sort sans rubans, sans bouffettes, sans ganses !)

cyrano
evet ama, çok şükür, maneviyatım zarif!
hayır, bir züppe gibi takıp takıştıramam,
elbisem gösterişsiz olunca süsüm tamam
olur. bilhassa ihmal etmediğim şey budur:
yıkanmamış hakaret, paçavra olmuş gurur,
uykudan vicdanımın gözleri çapak çapak,
ve kirli endişeler ile sokağa çıkmak ...
yürürken, sırmadan çok pırıldar her tarafım:
hürriyetirn, gururum, şahane itikafım,.
göğsüme sıralarım, büküp bıyıklarımı,
bir alay kordon değil, kahramanlıklarımı
çarpık, pörsük bir vücut değildir, bu her zaman
bir korse giymiş gibi ruhumdur dimdik duran!
her yerde bir erkekçe sayhadır her satırım,
hakikati bir rnahmuz gibi şakırdatırım.
(moi, c’est moralement que j’ai mes élégances.
je ne m’attife pas ainsi qu’un freluquet,
mais je suis plus soigné si je suis moins coquet ;
je ne sortirais pas avec, par négligence,
un affront pas très bien lavé, la conscience
jaune encor de sommeil dans le coin de son œil,
un honneur chiffonné, des scrupules en deuil.
mais je marche sans rien sur moi qui ne reluise,
empanaché d’indépendance et de franchise ;
ce n’est pas une taille avantageuse, c’est
mon âme que je cambre ainsi qu’en un corset,
et tout couvert d’exploits qu’en rubans je m’attache,
retroussant mon esprit ainsi qu’une moustache,
je fais, en traversant les groupes et les ronds,
sonner les vérités comme des éperons.)

vicomte
fakat mösyö, ben ...
(mais, monsieur…)


cyrano
yoksa eldivenim ne çıkar!
bir tanecik kalmıştı babamızdan yadigar,
yanımda bulunsaydı yine kullanacaktım;
ne çare, bir asilzadenin suratında bıraktım.
(je n’ai pas de gants ?… la belle affaire !
ıl m’en restait un seul… d’une très vieille paire !
– lequel m’était d’ailleurs encor fort importun.
je l’ai laissé dans la figure de quelqu’un.)
devamını gör...

ağlamama sebep olan bir kitaptı özellikle meryem'in kendini feda etmesi beni çok derinden etkiledi.
devamını gör...

allah affetsin .
(bkz: anın fotoğrafı)
devamını gör...

boş fakat epik, naif bir gayrettir. ne müzikle ne filmlerle ne güzel kitaplarla erişilebilir bu acinasi kişilere. onlar ki birer zombi gibidir.
devamını gör...

komplike düşünmeyi sevmedikleri için diye yanıtlayabileceğim soru. düşünemedikleri için değil, böyle konular üzerinde düşünmeyi sevmedikleri için.

gayet güzel anlayanlar da var tabi kadınları. bence sorun kadınların anlaşılmaz veya tuhaf olmalarından değil, erkeklerin yaklaşımından kaynaklı. fakat tam tersi şekilde, anlaşılmaz davranışlar gösteren erkekler de var. bu biraz insanların karakteriyle ilgili. dümdüz bir insansanız, içiniz dışınız birse herkes sizi anlar, sorun da yaşamazsınız.

komplike düşünme konusuna da aşırı ama aşırı basitleştirilmiş bir örnek vereyim ve konuyu kendi adıma kapatayım. koltuğa cips düşse, büyük ihtimalle erkek alıp ağzına atar. kadın koltuğun pisliğinden, mikrop kapma olasılığına kadar birkaç şeyi düşünüp cipsi çöpe atar. bu kadar basit bir ayrım var arada aslında.
devamını gör...

karizmatik alfalar ferasetiyle anlatıyor.

anaam nasıl manyak oldu ama. *
devamını gör...

"var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?"
devamını gör...

john legend - all of me (official video) *

nakarat:
'cause all of me
loves all of you
love your curves and all your edges
all your perfect imperfections
give your all to me
ı'll give my all to you
you're my end and my beginnin'
even when ı lose, ı'm winnin'


devamını gör...

yaşanıp yaşanmadığı hala bir muamma olan, üzerinde uzun tartışmaların döndüğü, bu kadar insanın canlı yayında duyup tolga abinin ısrarla reddettiği 20. yüzyıldan 21. yüzyıla taşınmış en gizemli konuların başında gelen olay.
devamını gör...

ikinci bir mavi gözlü dev yazabilmek için ipin ucundan tutmuş, gayret ve çaba ile içindeki yaraları deşme cesaretini göstermiş, kendisini başkalarını sebepsiz yere küçümsemek yerine, sanat ile ifade etmeye çalışan kafa sözlük yazarının kitabıdır.
devamını gör...

buzağılarla süt kardeşimiyiz?
devamını gör...

yok öyle birşey.. onu sana kim öğrettiyse hemen unutuyosun..
bunu sana öğretenler hasbelkader birşeylere sahip olmuş insanlar.. senin zaten hiçbirşey vermeden sahip olduğun şeyleri buda senin payına düşen, zaten senin hakkın bu diye vermeyen insanlar.. bir düşün.. önce ailenden başla.. sana verdikleri imkan konfor vs.. herneyse.. hakkın olduğunu hissettirerekmi verdiler yoksa borçluluk hissi uyandırarakmı.. yani bugün ailesine borçlu hissetmeyen varmı.. okuttuk ettik büyüttük laflarını duymayan varmı.. bunlar zaten bizim hakkımız.. karşılıksız hakkını veren.. "değer" veren anne babalarımız olmadığı için oluşuyor bu düşünceler.. bizede değer vermiyorlar, yaptığımız hiçbir işe de.. takdir bile etmiyorlar.. dolayısıyla kendimizide değersiz zannederek büyüyoruz, yaptığımız işinde emeğimizinde değersiz olduğunu zannediyoruz.. bunu aşıp ilerleyemediğimiz için kendini iterek yaşamaya çalışan, geçmişte yaşatılan o değersizlik hissini "haketmediğini" anlayıp çözemeyen o kadar çok insan varki.. senden çok şey olur arkadaşım.. sana 0 sıfır muamelesi yapanlar "haksız" sen "hak"lısın, +1 sin.. 1 kişi, bir insan, bir beden, bir ruhsun.. varsın.. önce bir ben ben varım ya de.. ben burdayım de.. benim konuşmaya fikrimi söylemeye, ürettiğim birşeyin bedelini istemeye, her ne olursa olsun, konuştuğumun dinlenmesine, yaşamaya, rahatsız edilmemeye.. kısaca herşeye "hakkım var" de..
bugün türkiyenin yarısı olan o mal sürüsü, zaten hakkı olan herşeyi rt nin hediyesi zannettiği için, zaten hakettiği hiçbirşeyi almadan vermek zorunda olduğunu zannettiği için ak partiye oy veriyor.. rt herşeyi kendine hak görüyor.. ve alıyor.. kimsede demiyorki abi hiçbirşey vermiyosun ama alıyosun, ne iş.. ne hakla..? demiyor..
çünkü kendisinin birşeylere hakkı olduğunu bilmiyorki.. neye hakkı var.. hiçbirşey almadan niye veriyorum kardeşim diyebilecek matematiği olan bir allahın kulu yok..
o diğer %50 de bunun farkında olarakmı veriyor onuda zannetmiyorum ama, senden çok şey olur arkadaşım.. yeterki "hakkın" olduğunu anla, denemekde hakkın.. başarılı yada başarısız olmakda hakkın.. sen varsın, göster kendini.. çık ortaya...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim