şarkılarda sorulan en zor soru
herkes gider mi?
devamını gör...
direksiyon sınavına gireceklere tavsiyeler
sakin ol, aynaları kullan, gözünü ve kulaklarını aç.
gerisi zaten basit.
gerisi zaten basit.
devamını gör...
kimliksiz hikayeler
iki metre kare bir alan. siyah film camdan görünen biraz gökyüzü biraz da yandaki evin çatısı. uçsuz bucaksız ile çirkin bir kefede. duvarda deniz kabukları, sahte bir kuş hisssetiğim çoğu an gibi. birkaç mum romantik yanımı simgeleyen. ha bir de ay şeklinde minik pilli bir lamba. yakınca etrafa pek ışık saçmıyor ama izlemesi keyifli. hayatım gibi...
ne zaman biraz hüzün hissetsem açıyorum bir bira; ilişiyorum tahta, rahatsız, minik sandalyeye açıyorum bir müzik. şöyle göğsümde biriken acılara ulaşmak için... üflüyorum 'puffff' diye, tozların altında kalan yara izlerine bakıyorum sonra. çoğu iyileşmiş. bir tanesi var, işte o çok derin. her seferinde tam iyi oldu artık kabuk kopacak, çirkin bir iz kalacak diye bekliyorum. ve yine her seferinde bir parça pis iltihapla beraber kan akıyor. yine olmamış, diyorum.
geceye karışan müzik, başka ses yok. etrafı kaplayan, kocaman bir yalnızlığın sesi. dayanamıyorum. alıyorum elime telefonu. basıyorum bir tuşa. benim kadar sahte bir hayatı olan çok uzakta ancak bir o kadar yakındaki dostu arıyorum. ilk cümleyi ben kuruyorum. hep, her zaman. her mesajda, her telefonda. yine öyle oluyor.
- naber?
- iyi, normal. senden?
diyor her zamanki gibi. hep iyi, hep normal. işte bu cümle de onun özeti. yaşanmamış gibi. gün içerisinde aklından geçen, canını yakan onca şey yokmuş gibi; heyecanlandıran, gülümseten onca an. ona sorsan yok. ona sorsan kibri de yok. oysaki var işte adam göğsünde bir bıçak, zihninde deli cümleler var.
- ben kötüyüm ama...
- neden?
neden, desin istiyorum. biri beni görsün, gerçek beni. kırılgan acıyan yanımı. kahkahaların ardındaki hisleri de. sahte değil gülüşlerim. ama çok kocamanlar. yaşadığım her şeyi sığdırıyorum onların içine. bu yanımı da görsün istiyorum.
ama herkes değil. anlattığımda bana acımayacak, yargılamayacak biri görsün istiyorum. kimileri derine gömer, ben deşip iyileşiyorum kelimelere döktükçe. ama kelimelerin anlamını bilen biri dinlesin istiyorum. o neden, diyor; ben anlatıyorum.
kırıldığım, kırdığım anları seriyorum ipe. çok cümle kurmuyorum. uzun cümleler de kurmuyorum. ilk kez güzellemeden, savunmadan olduğu gibi aktarmaya çalışıyorum. çünkü yalın bir şekilde anlatmayı pek başaramam. her şeyi biraz savunarak, biraz güzelleyerek anlatırım. benim savunma mekanizmam da bu çünkü.
"gitti. beni benim onu sevdiğim kadar sevmedi. geri geldi ama artık ne bu sevgi eskisi gibi ne de ben."diyorum.
ne kadar klişe geliyor değil mi kulağa aşk acısı. ulan herkes bir diğerininkini umursamıyor da 'en çok benim acıyan' diye düşünüyor ya. işte tam olarak bu. beni az seviyor oluşu, bir zaman az sevmiş olması, bende değil bir başkasında huzuru araması... yıllar geçiyor. acı arada bir kalkıp yumruk atıyor. ahh, be...
"şimdi geçmiş işte. bir yola girmiş, bir karar vermişsin. sızlanma. korkaksın! korku çirkin bir bağ onu güzel bir masa üstü ile kapatıp üzerine bir çiçek koyup adına da aşk diyorsunuz." diyor. gerçeği pat diye bırakıyor havaya.
gözümden yaşlar akıyor. onca zamana rağmen. şöyle bir yokluyorum. o da ne! eskisi gibi acımıyor. hala kocaman bir yara, iyileşmedi. iyileşmesi de çok zor. kapatıyorum telefonu. uyuyorum sonra.
yeni bir güne uyanıyorum. bugün çok daha güzel diyorum. güzel görüyor, güzel hissediyorum gerçekten. çünkü fark ettim. ben korkağım! kendime itiraf edemediğim hep buydu. güçlü durmaya çalışıyor, kendimle mücadele ediyordum. artık kendime yalan yok. kabul ettim. buyum ben: aciz, aşık bir kadın.
ne zaman biraz hüzün hissetsem açıyorum bir bira; ilişiyorum tahta, rahatsız, minik sandalyeye açıyorum bir müzik. şöyle göğsümde biriken acılara ulaşmak için... üflüyorum 'puffff' diye, tozların altında kalan yara izlerine bakıyorum sonra. çoğu iyileşmiş. bir tanesi var, işte o çok derin. her seferinde tam iyi oldu artık kabuk kopacak, çirkin bir iz kalacak diye bekliyorum. ve yine her seferinde bir parça pis iltihapla beraber kan akıyor. yine olmamış, diyorum.
geceye karışan müzik, başka ses yok. etrafı kaplayan, kocaman bir yalnızlığın sesi. dayanamıyorum. alıyorum elime telefonu. basıyorum bir tuşa. benim kadar sahte bir hayatı olan çok uzakta ancak bir o kadar yakındaki dostu arıyorum. ilk cümleyi ben kuruyorum. hep, her zaman. her mesajda, her telefonda. yine öyle oluyor.
- naber?
- iyi, normal. senden?
diyor her zamanki gibi. hep iyi, hep normal. işte bu cümle de onun özeti. yaşanmamış gibi. gün içerisinde aklından geçen, canını yakan onca şey yokmuş gibi; heyecanlandıran, gülümseten onca an. ona sorsan yok. ona sorsan kibri de yok. oysaki var işte adam göğsünde bir bıçak, zihninde deli cümleler var.
- ben kötüyüm ama...
- neden?
neden, desin istiyorum. biri beni görsün, gerçek beni. kırılgan acıyan yanımı. kahkahaların ardındaki hisleri de. sahte değil gülüşlerim. ama çok kocamanlar. yaşadığım her şeyi sığdırıyorum onların içine. bu yanımı da görsün istiyorum.
ama herkes değil. anlattığımda bana acımayacak, yargılamayacak biri görsün istiyorum. kimileri derine gömer, ben deşip iyileşiyorum kelimelere döktükçe. ama kelimelerin anlamını bilen biri dinlesin istiyorum. o neden, diyor; ben anlatıyorum.
kırıldığım, kırdığım anları seriyorum ipe. çok cümle kurmuyorum. uzun cümleler de kurmuyorum. ilk kez güzellemeden, savunmadan olduğu gibi aktarmaya çalışıyorum. çünkü yalın bir şekilde anlatmayı pek başaramam. her şeyi biraz savunarak, biraz güzelleyerek anlatırım. benim savunma mekanizmam da bu çünkü.
"gitti. beni benim onu sevdiğim kadar sevmedi. geri geldi ama artık ne bu sevgi eskisi gibi ne de ben."diyorum.
ne kadar klişe geliyor değil mi kulağa aşk acısı. ulan herkes bir diğerininkini umursamıyor da 'en çok benim acıyan' diye düşünüyor ya. işte tam olarak bu. beni az seviyor oluşu, bir zaman az sevmiş olması, bende değil bir başkasında huzuru araması... yıllar geçiyor. acı arada bir kalkıp yumruk atıyor. ahh, be...
"şimdi geçmiş işte. bir yola girmiş, bir karar vermişsin. sızlanma. korkaksın! korku çirkin bir bağ onu güzel bir masa üstü ile kapatıp üzerine bir çiçek koyup adına da aşk diyorsunuz." diyor. gerçeği pat diye bırakıyor havaya.
gözümden yaşlar akıyor. onca zamana rağmen. şöyle bir yokluyorum. o da ne! eskisi gibi acımıyor. hala kocaman bir yara, iyileşmedi. iyileşmesi de çok zor. kapatıyorum telefonu. uyuyorum sonra.
yeni bir güne uyanıyorum. bugün çok daha güzel diyorum. güzel görüyor, güzel hissediyorum gerçekten. çünkü fark ettim. ben korkağım! kendime itiraf edemediğim hep buydu. güçlü durmaya çalışıyor, kendimle mücadele ediyordum. artık kendime yalan yok. kabul ettim. buyum ben: aciz, aşık bir kadın.
devamını gör...
muhteş ikiliyle kafa rock radyo yayını
(bkz: don't feed the troll) *
devamını gör...
sjögren sendromu
kuru göz ve kuru ağıza neden olan otoimmun (bağışıklık sisteminin kendi kendine yaptığı) bir hastalıktır.
ayrıntılı bilgi
adını ilk defa, gittiğim (bkz: romatoloji) doktorundan duymuştum. göz kuruluğu testi sonucu göz kuruluğu tespit edilince, sjögren sendromuyla bağlantısı olup olmadığını öğrenmek için (bkz: tükrük bezi biyopsisi) istemiş ve biyopsi yapılmıştı. (onu da başka başlıkta anlatırım artık.)
biyopsi deyince korktuğumdan ne olduğunu bile soramamış, sonuç çıkana kadar internetten bile araştırmamıştım. neyseki temiz gelmişti biyopsi sonucu. ne ile ilgili olduğunu o zaman konuşmuştuk doktorla.
devamını gör...
gamsız insanın mutluluğu
gamsız insanlara eğlence gelirmiş yaşamak; yüreğin hisli mi, işkencedesin, talihe bak!
mehmet akif ersoy.
mehmet akif ersoy.
devamını gör...
domestic hıyar
çamurunuz kurumadan gel, tahtalar yapışmıyor sonra. *
devamını gör...
babaların garip huyları
bir yere gidilecekse sabah 5'te ayağa dikmesi.
devamını gör...
glüten
buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan buğday proteini. çölyak hastalarının dışında gluten intoleransı olanlara da rahatsızlık verir. hazmı zordur. gluten alerjisini kesin olarak teşhis edebilecek bir yol yoktur. genellikle belli bir süre glutensiz diyet denenip vucudun verdiği tepki gözlemlenir. daha sonra gluten tüketilir tekrar vucudun verdiği tepkiler gözlemlenir. glutensiz diyet zordur. buğday ve türevlerinin girdiği mutfak, piştiği fırın, değdiği mutfak gereçleri iyi temizlenmelidir. çoğu paketli üründe glutensiz olup olmadığını belirten ibareler olmadığı için alışveriş yapmak işkence haline gelebilir. örneğin mısır unu glutensizdir ancak mısır ununun üretildiği fabrikalarda başka ürünler de üretildiği için çapraz bulaşmadan dolayı eser miktarda gluten içerebilirler. bağdat marka mısır unu glutensiz ibaresi taşımamasına rağmen glutensizdir. güvenle tüketilebilir. ülkemizde giderek farkındalık arttığı için hem glutensiz ürün yelpazesi genişliyor hem de firmalar gluten free ibaresini ürünlerinde kullanmaya başlıyor. bir de gluten hakkındaki büyük bir yanılgıya değinmem gerek. gluten hassasiyeti bağırsak hassasiyetidir. yani glutenin rahatsızlık verebilmesi için mideye girmesini gerekir. bu yüzden üzerinde glutensiz yazan şampuan ve benzeri ürünler pazarlama stratejisidir.
devamını gör...
sözlük yazarlarının çocuklarına vermek istedikleri isimler
çok zor bir soru ama 'hazar' koyardım.
tanım: tek bir çocuğumuz olsa ismini ne koyardık sorusuna cevap verdiğimiz başlıktır.
tanım: tek bir çocuğumuz olsa ismini ne koyardık sorusuna cevap verdiğimiz başlıktır.
devamını gör...
uyku kalitesini yükselten şeyler
nefes çalışması yapın yatmadan önce. uykuda sağlıklı bir şekilde nefes alıp vermek uyku kalitenizi olumlu etkiler, sabah daha dinç kalkarsınız.
devamını gör...
normal sözlük’ü bırakmak
sözlüklerde en irite olduğum şey yazarların sözlükten giderken gılgamış destanı yazmasıdır. kardeşim bırakıyorsan bırak, sevdiğin 3-5 insana da mesaj at sonra git. ha bıraktım, ha bırakıcam, ha bırakıyorum, bakın gidiyorum. sal bizi dostum.
devamını gör...
sözlük yazarlarının kredi kartı şifreleri
1453 tabiki. atm, internet bankacılığı, telefon, bilgisayar ne ararsan hepsi aynı bende.
bence güçlü şifre.*
bence güçlü şifre.*
devamını gör...
sözlük radyosu kaçak yayınları
adam seri katil.
bu sesi nerde duysam tanırım sısısıs
bu sesi nerde duysam tanırım sısısıs
devamını gör...
sözlükteki nickaltı övücülüğü
nick verin övelim.. adres neresi? ekibi toplayıp gelirim.
devamını gör...
müslümanların en büyük hataları
okumamak
devamını gör...
insana mutluluk veren kokular
evdeki temizlik kokusuna karışan, yeni pişmiş kek kokusu..
kek sevmiyorum, pişerken ki kokusuna bayılıyorum.*
kek sevmiyorum, pişerken ki kokusuna bayılıyorum.*
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
hiçbir iletişim aracına ihtiyaç duymadan telapati ile haberleşebileceğim müthiş bir kulüp. ne o öyle discord falan:)) henüz bütün şartları yerine getiremiyorum. şarkıyı ezberlerim zaten o en kolayı. film diyince ilk sezer sezin aklıma gelecek onu da kodladım. hunim de hazır. baştan anlaşalım mavi renk huni benim:))
bu arada huniliyiz ya şimdi haliyle bazen anlaşırken cızırtı olursa ya da hatlar karışırsa ateşi yakın dumandan anlarım ben sizi.
*

bayramlıklarımı giydim hunimi taktım:)
bu arada huniliyiz ya şimdi haliyle bazen anlaşırken cızırtı olursa ya da hatlar karışırsa ateşi yakın dumandan anlarım ben sizi.
*

bayramlıklarımı giydim hunimi taktım:)
devamını gör...
modların saçma sapan nedenlerle tanım silmesi
küfür edip neden tanımım silindi diye isyan eden bir yazar beyanı.
ne niyetle küfürü ettiği önemliymiş.
moderasyonun bir tek niyet okuyuculuğu yapmadığı kalmıştı, söylerim onu da yaparlar.
ne niyetle küfürü ettiği önemliymiş.
moderasyonun bir tek niyet okuyuculuğu yapmadığı kalmıştı, söylerim onu da yaparlar.
devamını gör...