erdoğan'ın insanlar yurtdışına gitmek istemiyor açıklaması
erdoğanın insanlar istemiyor tabi ki. onlar pudra şekeri makam ve lüksleriyle burada mutlular.
devamını gör...
erdal baksır production
başlığa bak, erdal baksır production. erdal tamam da baksır ne ya? ciddi bi iş yapıyorsunuz ama bu ciddi işin başlığı baksır. bakın burası çokomelli işte. neyse yine de her şey gönlünüzce olsun, şiir ilgi alanım olsaydı ya da edebiyat birkaç şey yazmak isterdim de alanım bunlar değil.
*
*
devamını gör...
hiç bilinen türk ressam olmaması
neden ki mutluluğun resmini çizmeye çalışan abidin abi varya...
devamını gör...
miralay
günümüzde ''albay'' rütbesine tekabül eden osmanlı dönemi askeri rütbesidir.
devamını gör...
muhafazakar ailenin farklı düşünen çocuğu olmak
tam olarak o çocuktum, tam olarak bükmenin dediklerini yaşadım, kuranı 5 yaşında öğrenmiştim. ezber yaptırmalar, cemaatin sıkı yönetimli yurtlarına göndermeler(camdan bakmak dahi yasaktı). soru sormaya korkardım dinsiz damgası yiyeceğim diye. sonra din algısını resetledim kafamda. ateist bir arkadaşım kuranda sadece iyi insan ol yazmalıydı demişti. ben de takıldığım yerde kitaba baktım. meğer nasıl iyi insan olunurun açıklaması da varmış. kendim buldum sonradan. hem daha sağlam, hem daha sevimli oldu böylesi. şimdilerde iyi insanım, arada polisten kaçarım arkadaşlarla buluşup üflüyoz falan...
devamını gör...
kafir bile olsa hiç kimsenin kalbini kırma
müslüman bile olsa kimsenin kalbini kırma diye arttırdığım vecize.
devamını gör...
yunus bülbül nasıl geçiniyor sorunsalı
benden de kötü geçinmesin bi zahmet.
devamını gör...
800 tanıma kitap kampanyasını sosyal yardım kampanyasına dönüştürelim
varım dediğim başlıktır.
devamını gör...
haç
türkçe’ye ermenice’den geçmiş kelimedir. batı dillerinde latince crux köküne dayanan cross*, croix * ve kreuz * kelimeleri kullanılır. grekçe’si stavrosdur. dilimizde istavroz olarak anılır. grekçe’de 'direk, sivri uçlu kazık, sırık' anlamlarına gelen stavros sonradan haç anlamında kullanılmaya başlanmıştır. kelimenin ibranice’si talah, arapça’sı salib, farsça’sı çehar mihtır. bunların hepsi 'dört çivi' anlamına gelir. bu anlamdan dolayı dilimize çarmıh olarak yerleşmiştir.
hristiyanlar 4. yüzyıldan günümüze kadar haça inanç ve fedakarlığın bir sembolü olarak saygı göstermişlerdir. bizans imparatoru konstantin'in hristiyanlığı kabul etmesinden sonra hristiyanlara yapılan zulüm ve işkenceler bitmiş, geniş halk kitleleri arasında dinsel bir sembol olarak yaygınlık kazanmaya başlamıştır. tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar bir çok din ve öğretide sembol halinde gelen haç bir çok şekilde tasvir edilmiştir.
grek haçı*; dört kolu da bir birisine eşit olan haçtır.
latin haçı*; üç kolu eşit, alt kolu diğerlerinden uzun olan haçtır.
tau haçı*; aziz antony haçı da denilmektedir. büyük 't' harfi şeklinde olan haçtır.
aziz andrew haçı*; bir birini çapraz kesen iki koldan oluşan haçtır.
kulplu haç*; latin haçına benzer fakat üst kısmı oval olan haçtır.
gamalı haç*; grek haçına benzemektedir ancak uç kısımları grek alfabesindeki gama harfine benzer.
malta haçı*; dört kolu eşit nacak uç kısımlar çentikli olan haçtır.
lorraine haçı*; yatayda iki kolu bulunan haçtır.
kelt haçı; latin haçı şeklindedir fakat kolların kesiştiği yer bir daire ile çevrilmiştir.
peter haçı; latin haçının tersi şeklinde olan haçtır.
papalık haçı*; yatayda üç kolu bulunan haçtır.
hristiyanlar 4. yüzyıldan günümüze kadar haça inanç ve fedakarlığın bir sembolü olarak saygı göstermişlerdir. bizans imparatoru konstantin'in hristiyanlığı kabul etmesinden sonra hristiyanlara yapılan zulüm ve işkenceler bitmiş, geniş halk kitleleri arasında dinsel bir sembol olarak yaygınlık kazanmaya başlamıştır. tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar bir çok din ve öğretide sembol halinde gelen haç bir çok şekilde tasvir edilmiştir.
grek haçı*; dört kolu da bir birisine eşit olan haçtır.
latin haçı*; üç kolu eşit, alt kolu diğerlerinden uzun olan haçtır.
tau haçı*; aziz antony haçı da denilmektedir. büyük 't' harfi şeklinde olan haçtır.
aziz andrew haçı*; bir birini çapraz kesen iki koldan oluşan haçtır.
kulplu haç*; latin haçına benzer fakat üst kısmı oval olan haçtır.
gamalı haç*; grek haçına benzemektedir ancak uç kısımları grek alfabesindeki gama harfine benzer.
malta haçı*; dört kolu eşit nacak uç kısımlar çentikli olan haçtır.
lorraine haçı*; yatayda iki kolu bulunan haçtır.
kelt haçı; latin haçı şeklindedir fakat kolların kesiştiği yer bir daire ile çevrilmiştir.
peter haçı; latin haçının tersi şeklinde olan haçtır.
papalık haçı*; yatayda üç kolu bulunan haçtır.
devamını gör...
sen kimsin
devamını gör...
tarık akan'ın filmlerde sergilediği rezalet oyunculuk
ben 70'li yıllardaki o salon erkeği, aşk adamı rollerini oynadığı filmlerini pek sevemedim. en sevdiğim dönemi 80'li yıllardaki çektiği mesaj verici, toplumsal odaklı filmleri olmuştur. maden'deki işçi nurettin, pehlivan'daki bilal, karartma geceleri'ndeki mustafa ural, beyoğlu'nun arka yakası'ndaki haydar gibi ağır adam rollerini sevmişimdir.
devamını gör...
saç müzesi
kapadokya avanos'da bulunan bulunan saç müzesi, 1998 yılında guinness rekorlar kitabı'na girmiştir.
nevşehir'e turistik seyahat için gelen fransız kadın, bir çömlek ustasına aşık olur ve ülkesine döneceği zaman hatıra kalması için bir tutam saçını ona verir. çömlek ustası galip usta, saçı mağara duvarına asar ve o günden sonra çömlekçiyi ziyarete gelen her kadın, dilek dileyerek saçlarını mağaraya bırakmaya başlar. günümüzde 16 bin kadının saçının sergilendiği müze, nevşehir'in en çok ziyaret edilen noktalarından biri haline dönüşmüştür.
nevşehir'e turistik seyahat için gelen fransız kadın, bir çömlek ustasına aşık olur ve ülkesine döneceği zaman hatıra kalması için bir tutam saçını ona verir. çömlek ustası galip usta, saçı mağara duvarına asar ve o günden sonra çömlekçiyi ziyarete gelen her kadın, dilek dileyerek saçlarını mağaraya bırakmaya başlar. günümüzde 16 bin kadının saçının sergilendiği müze, nevşehir'in en çok ziyaret edilen noktalarından biri haline dönüşmüştür.
devamını gör...
atalet
atalet kelimesinin güzel yanı aslında yanında momentum kelimesi olmayınca anlamsız gözükmesidir.
atalet momenti ise namı değer eylemsizlik momentidir.
adından da anlaşılacağı üzere atalet momenti, bir cismin harekete karşı tepkisidir.kütlenin dönme hareketindeki karşılığıdır.
atalet momenti ise namı değer eylemsizlik momentidir.
adından da anlaşılacağı üzere atalet momenti, bir cismin harekete karşı tepkisidir.kütlenin dönme hareketindeki karşılığıdır.
devamını gör...
konseri bedava olsa bile gidilmeyecek şarkıcı
demet akalın
devamını gör...
kendini kandırmak
böyle böyle yaşıyoruz
devamını gör...
kabuğunu soyacağımız meyvenin yıkanmasının sebebi
tozlu olması, yere düşmesi, tüketiciye ulaşıncaya kadar üzerinde insanların tükürük damlacıklarına kadar pek çok şeyin bulunabilir olmasını geçiyorum çünkü bunlar en azından kabuğu soymakla bertaraf edilebilirler. o meyve yıkanmazsa zirai ilaç kalıntılarï ve kimyasallar önce kişinin eline bulaşır, sonrasında ağzına yol alır. ilaçlamadan sonra meyveyi hasat etmek için minimum süreler vardır, bu süre bazı ilaçlar için iki günken bazı ilaçlarda yedi güne kadar çıkar ve üreticinin bu uyarıya sadık kaldığını bilmeniz imkansızdır. ham halde koparılıp daha sonra olgunlaştırılan meyveler de olgunlaştırılma esnasında kimyasallara maruz bırakılır, bu yöntem özellikle muzda kullanılır. satın aldığınız meyve bu işlemlere maruz bırakılmış olabilir. olmasa dahi o meyveyi satın alınıncaya kadar daha önce kimse yıkamamıştır çünkü yıkanma çürümeyi hızlandırır. o meyve yıkanmadan soyulduğunda muhtemelen bir sonraki gün kimse zehirlenmez ancak az miktarda alınan bu zirai zehirler vücutta uzun vadede etkisini gösterir.
devamını gör...
habil ile kabil
kabil ve habil’in hikayesi, ahlak ve kul hakkı kavramlarının, dinler daha yokken var olan kavramlar olduğunu, semavi ve sair tüm dinlerin de temel olarak bu kavramlar üzerine oluşturulduğunu gözler önüne seren çok güzel bir hikayedir.
hikayede kardeşinin canına kasteden ve yaşama hakkını elinden alan başka bir kardeş var. hikayede kıskançlık var, hasetlik var. baştan aşağı etik dışılıkla yoğrulmuş bir kıssa.
sonrasında gelen tüm dinler, tüm kitaplar ve peygamberler ve semavi olmayan dinlerin veya inanışların fikir önderleri genel olarak “ahlak” ı ve “kul hakkı” nı(tüm canlıların doğuştan var olan hakları) anlatmışlar.
anlatmışlar ama biz bir türlü anlamamışız veya anlamak zor gelmiş, anlamamış gibi yapmışız. ikinci seçenek daha gerçekçi gibi. çünkü işimize gelmedi bu gerçekler hiçbir zaman. biz, zaman içinde dinlerin temeli olan bu kavramlara uymadan dindar da olduk. kul hakkına girdik, haset ettik, saygısızlık yaptık, öldürdük ve tüm bunları dinin içine de yapıştırıp geçtik. oysa yaratıcı dememiş mi ümmeti olduğumuz pergamber için; “şüphesiz ki sen, yüce bir ahlak üzeresin”.
“ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dan yola çıkarak ahlaksızlığımızın diz boyu olduğu su götürmez bir gerçek. e dinimize de laf edemeyiz sonuçta kişi dindarım diyorsa dindardır. sonuç olarak ahlaksız dindar oluyoruz biz. sıkı bir tezatlık barındırsa da tanımımız bu.
bir arada olmayacak iki kavramı biz bir araya getirmeyi başardık. ahlaksızlık ve dindarlık. belki dinden önce ahlakı öğrenip içimize sindirebilseydik ve alt yapıyı bu şekilde ahlak-saygı ikilisi üzerine üzerine kursaydık, sonrasında dinle üzerinde harika bir solo atardık. ama atamız kabil bizim.
tabi atamız kabil diye tüm suçu kabil ve şeytana atma üç kağıdına girmeyelim. bunu yapma ihtimalimize istinaden de düşünüp tutalım diye bize öğütler de verildi akıl da. kabil de olabiliriz habil de.
hikayede kardeşinin canına kasteden ve yaşama hakkını elinden alan başka bir kardeş var. hikayede kıskançlık var, hasetlik var. baştan aşağı etik dışılıkla yoğrulmuş bir kıssa.
sonrasında gelen tüm dinler, tüm kitaplar ve peygamberler ve semavi olmayan dinlerin veya inanışların fikir önderleri genel olarak “ahlak” ı ve “kul hakkı” nı(tüm canlıların doğuştan var olan hakları) anlatmışlar.
anlatmışlar ama biz bir türlü anlamamışız veya anlamak zor gelmiş, anlamamış gibi yapmışız. ikinci seçenek daha gerçekçi gibi. çünkü işimize gelmedi bu gerçekler hiçbir zaman. biz, zaman içinde dinlerin temeli olan bu kavramlara uymadan dindar da olduk. kul hakkına girdik, haset ettik, saygısızlık yaptık, öldürdük ve tüm bunları dinin içine de yapıştırıp geçtik. oysa yaratıcı dememiş mi ümmeti olduğumuz pergamber için; “şüphesiz ki sen, yüce bir ahlak üzeresin”.
“ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dan yola çıkarak ahlaksızlığımızın diz boyu olduğu su götürmez bir gerçek. e dinimize de laf edemeyiz sonuçta kişi dindarım diyorsa dindardır. sonuç olarak ahlaksız dindar oluyoruz biz. sıkı bir tezatlık barındırsa da tanımımız bu.
bir arada olmayacak iki kavramı biz bir araya getirmeyi başardık. ahlaksızlık ve dindarlık. belki dinden önce ahlakı öğrenip içimize sindirebilseydik ve alt yapıyı bu şekilde ahlak-saygı ikilisi üzerine üzerine kursaydık, sonrasında dinle üzerinde harika bir solo atardık. ama atamız kabil bizim.
tabi atamız kabil diye tüm suçu kabil ve şeytana atma üç kağıdına girmeyelim. bunu yapma ihtimalimize istinaden de düşünüp tutalım diye bize öğütler de verildi akıl da. kabil de olabiliriz habil de.
devamını gör...
eskiden sevilip şimdilerde nefret edilen şeyler
insanlar.
devamını gör...
gelen moderatörlük teklifini reddetmiş olmam
(bkz: hele hele)
devamını gör...

