sözlükte yapılan güncellemeler ile giderilmiş sorundur. 1500 karma puanına halledilebiliyor. 1500 puanı toplamak zor ama işte.

(bkz: sözlük mağazası)
devamını gör...

aslında ismi bu şekildedir, ama steam'de direk olarak "master of orion ismiyle de geçer. esas olarak serinin 4. oyunu olsa da, ilk master of orion serisinin, 2016 senesinde reboot edilmiş halidir. 4x türünde bir oyundur. tamamen bildiğimiz galaksi ve uzay yönetim stratejisi tarzındadır.

birinci oyun çok eskiydi. artık teknik olarak oynaması mümkün değil. ikinci oyun gerçekten dev bir klasikti. ismi hala yıldızlarda yankılanır. üçüncü oyun ise büyük bir hayal kırıklığı olmuştu.

bunu da sonunda dün, 3 saatlik bir ilk oyunla test etme şansı buldum

oyun gerçekten güzel. 4x oyunlardaki o inanılmaz stratejik derinlik yok. mesela stellaris oynamış arkadaşlar bunu biraz daha basitleştirilmiş bulacaklardır. bazı insanlar bunu severler, bazıları ise sevmezler. stellaris gibi oyunlar son derece ince macro ve micro yönetim isterler. son derece sarsılmaz bir dikkat ve (açıkçası) zeka ister. saatler boyunca micro yönetim ile binlerce şeyi aynı anda çekip çevirmeniz gerekir.

master of orion böyle değil, ancak yakın. bir çok bağlamda bir tık basitleştirilmiş bir oyun görüyoruz. ancak 4x türüne yeni girip de stratejik zekasını konuşturmak isteyenler için bire bir olmuş. ilk 3 oyunun bütün iyi özelliklerini almış, kötü özelliklerini ise köreltmiş.

7.5/10 diyorum. yarım puanı da nostaljik değerinden veriyorum. ancak sadece bir klasiğin ismini kullanarak para kazandırmaya değil, seriyi samimi bir şekilde yeniden başlatmaya çalışmış ve başarmışlar.

bu kardeşiniz de ilk galibiyetini psilon ırkıyla almıştır.

tavsiyedir.
devamını gör...

herkeste ve her yerde cyberpunk 2077 muhabbbeti dönerken burada böyle bir şeye rastlamamış olmak.
devamını gör...

muhteşem şiirlerin sahibi değerli şairimizin bu şiiri biraz düz yazı gibi. çok ciddiyim okullarda felsefe derslerinde okutulmalı, edebiyat dersi diyenlere de itirazım olmaz.

baştan söyleyim oldukça uzun ama bence her cümlesinin altı çizilir.



"ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.yağmur ha yağdı ha yağacak. incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, yüzüm ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?

her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar?
göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? bir güz düşünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış. böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir?

yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?

dönelim...dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...olsun dönelim biz yine de. bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım. büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.

yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım. bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir göz bebeklerimden. sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki?
yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama değil mi yoksa?
öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise, bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir ben'e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir ömür hanım?

susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür hanım, şiiridir beni konuşmaya zorlama ne olur. sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...yalnızım ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...sularım toprağa sızıyor bak. yüzümü geceler örtüyor. binlerce taş saklanıyor içimde. kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?

kendilerinden olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki...bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? yerini bulur mu gerçekten? sözü yasaklamalı ömür hanım yasaklamalı...kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki?
olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor muyum? olsun. yanıldığımı biliyorum ya...

yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. sessizlik sesten hele de güncel ve kof her zaman iyidir, düş gücü, iç zenginliği verir insana. dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.

kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile, bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur insanın küçücük ömrünün karşısında. istemenin kuralı yoktur; istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz.
biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. en büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...
kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir, ufuklarımızsa sisler içinde...o kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, ağız dil vermez geceye? ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. çözemeyiz de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla.

dünya bir testidir, de, ömür hanım, ömür bir su...sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. ve bir gün ölümün balkonundan...dökülür toprağa el içi kadar bir su. yerde birkaç damla nem bir avuç ıslaklık...ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de...
sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. yıldım ömrümün kalıplarından. beni duy ve anla.
yağmur dindi ömür hanım. gökyüzü masmavi gülümsedi yine. doğa aynı oyunu oynuyor bizimle. umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. ne aldanış! bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?

gökyüzünü öpmek isterdim ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. delilik mi dedin? kim bilir...belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? kim ne diyebilir ki?
kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan garip bir gülümsemeyle yüzümde, incelik adına ben geçtim...yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... yükümü yanlış bedestanlarla çözdüm.

ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. ürperiyorum. bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. içimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın ömür hanım?"
devamını gör...

daha da abartılı olanı fevkaladenin fevkinde olan kelimedir.
devamını gör...

kalite kişiden kişiye değişir diye düşünüyorum. benim için bir tanımın kaliteli olması;

-beni şaşırtması,
-okuduğum zaman doğru demiş demem,
-bilmediğim bir konu hakkında bilgilenmemi sağlaması veya bildiğim bir konu hakkında doğru bilgiler vermesi,
-özgün ve yazan kişinin düşüncelerini yansıtması,
-hoşuma gitmesi gibi şartlardan biri veya birçoğunu taşıması ile olur..
-
devamını gör...

rezalet gibi rezalettir. resmen haber paylaşılıyor. ben buraya şöyle yapan kız şöyledir böyle yapan erkeğin amacı budur gibi başlıkları okumak için giriyorum. siz resmen bilgilendirici içerikler gündem haberleri paylaşarak beni zorla fikir sahibi yapmaya çalışıyorsunuz. sizin amacınız ne?
devamını gör...

hukuk temalı filmleri izlerken keyif alıyorum. izlediğim ve tavsiye edeceğim filmleri aşağıya yazıyorum. izledikçe ek yapacağım.
12 kızgın adam (12 angry men)
beni suçlu bulun
bir cinayetin anatomisi
birkaç iyi adam
bülbülü öldürmek
dava
hüküm
jüri
şeytanın avukatı
suikast
sanık
the rainmaker
...and justice for all
nuremberg mahkemesi
öldürmek üzerine kısa bir film
devamını gör...

koca mustafa kemal'i yedin yine doymadın mı? ayı oğlu ayı dünya...
devamını gör...

orta avrupa'da protestan'lar ve katolik'ler arasındaki bir anlaşmazlıkla başlayan büyük savaş'tır.
devamını gör...

ünlü senarist ve yönetmen yavuz turgul'un eşidir.

onu izlediğim son yapım 2001-2002 arası yeditepe istanbul isimli diziydi.
devamını gör...

önüme verseler hiç çekinmem basarım ama yanlışlıkla oldu elim kaydı tüh demeyide ihmal etmem.sonuçta bayağı kafa göz dalma durumu söz konusu çaktırmamak lazım.
devamını gör...

nick altı olmayan çaylaklar da buna dahil mi?

edit:artık çaylak değilim*
devamını gör...

aktroll. uluda da yapıyor aynı trollüğü.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
(tematik)

afrika'da bulunan kamerun ülkesinin başkentidir.
devamını gör...

bizim insanımızda maalesef, adam gibi konuşma, "ciddiyet" yada normal kavramı yok, yani dikkat ettiyseniz, insanların konuşmaları, ya "ciddiyetsiz" güya şakalı bir laubalilik, ya da sinirli bir şekilde kavga hali, ikisinin arası yok..

ciddi insanlar sevilmiyor zaten, soğuk bulunuyor, sanki hep sıcak olmak gerekiyormuş gibi, çünkü genelde, o şekilde orta bir ayara denk gelen seviye olmuyor, karşısındaki insanda...

o yüzden konuşmayı bilmeyen büyük bir kesim, söyleyeceği bir şey varsa, içinde tuttuğunu/tutamadığını.. bunu bir tek, bu şekilde iletmeyi öğrenmiş, öyle görmüş..

bir söz vardı,
"karşındaki insanın ahlakını en çok, sana senin eksikliklerinle, kusurlarınla şaka yapıp yapmamasından anlayabilirsin"
diye, kimin söylediğini, nerde okuduğumu hatırlamıyorum her zamanki gibi,
yani bu ahlaksızlık... kabalık bile daha masum kalır yanında, bildiğimiz ahlaksızlık bu.. bilimsel olarak böyle

zaten sizi rahatsız eden ne varsa, araştırdığınız zaman, aslında huy değil, o da öyle bir insan değil, bildiğin yaptığı şeyin ahlaksızlık olduğunu öğreniyorsunuz, yani o hoşumuza gitmeyen bazı soğuk espriler, o hissettiğimiz can sıkıntısı, hiç de boşuna değil, o kadar çok şey varki, bu şakalar gibi aslında "ahlaksızlık" olan, öğrenseniz bir dert, öğrenmeseniz ayrı dert, herşeyi farketmek de kötü, ama bilmek her zaman için daha net bir durum, nedenini bildiğin zaman daha az üzülüyorsun, neye üzüldüğünü ayırt edebiliyorsun,

geçmişte bir programda bir psikoloğu izlemiştim tabiiki ismini hatırlamıyorum, derin gamzeli bir kadın var onun programıydı galiba, onunda ismi yok :)

ama adamı hiç unutmuyorum, o kadar zorlandıki anlatırken, konu bir şekilde geleneklere bağlandı ve dediki
"bir çok şeyi gelenek adı altında ezbere yapıyor bizim toplumumuz, en klasik mesela, kişilerin bayramlarda barışmasında bile haksızlık var, kimsenin hakkı kimseye teslim edilmeden, sorun çözülmeden, hata kabul edilip, haklı olan kişiden özür dilenmeden, kimse kimseyle barışmak zorunda değildir, bayram diye birini affedemezsiniz, bunun bir bedeli olmalı, çoğu adetimizde "bedel" yok, sağlıklı bir barışma değil bu, gelenek adı altında insanlar istemediği şeyleri yapmaya zorlanıyor, ve bunun gibi bir çok geleneğimizi kimse sorgulamıyor, hatta sorgulamak da yadırganıyor, yani çoğu şeyin matematiği yok, yani nasıl desem değer sistemimiz yanlış, ahlaki değerlerimiz biraz... "
filan.. o kadar zorlandıki ama sonunda,
"toplum olarak ahlaki değerlerimiz maalesef biraz düşük" dediğini hatırlıyorum, ki bunu bu kadar söyleyebilirdi televizyonda..
bunu söyleyenler psikologlar, psikiyatristler, ve ispatlıyorlar da, ispatlamasalar ne olurki, bir köylü kurnazı gerçeğimiz var bunu hepimiz biliyoruz... komik olunca da kurnazlık yaptığını zannediyor uyanık, bir akıllı o çünkü...
ciddi ciddi söylemesi gereken şeyi, şaka gibi söyliycek, kim oturup insan gibi konuşacak, karşısındakini de dinleyecek filan.. çünkü normal olarak söylese kavga olacağından korktuğu bir şeydir kesin, çünkü ikisinin ortası yok iki tarafta da, öyle bir seçenek yaşanmıyor da zaten çoğunlukla, ya o şekilde duyunca sinirlenip kavga çıkar, yada yine şaka ile laf sokulur, hiçbir şey ciddi ciddi halledilmez, sonuç olarak "çözüm" yok bizde..
bizde olanlar, şaka, laf sokmak, kavga...

herkesi kastetmiyorum tabiiki ama çoğunluk böyle, hatta oy oranlarından anlıyoruzki akıldan, zekadan, ahlaktan ölecekler...
belki de gerçekten ölecekler kimbilir...

edit :
kişinin, şaka dışında, düşündüğü şeyi,
karşısındaki kişi anlayacak şekilde
"ifade" edebilecek, derdini anlatmaya yetecek, kelime dağarcığı, yeterli bilgisi, fikri yoktur, bir şekilde derdini anlatmak için, görererek, ona yaşatılarak öğrendiği laubalilik bilincini kullanır.
devamını gör...

tüik, 2020 yılı enflasyon oranını yüzde 14,60 olarak açıkladı. 2020 yılı aralık ayında aylık enflasyon ise %1,25 oldu.


ulaştırma ve gıda önceki yıla göre arttı
bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu ana gruplar sırasıyla, %0,65 ile alkollü içecekler ve tütün, %5,73 ile haberleşme ve %6,84 ile eğitim oldu.

buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %28,12 ile çeşitli mal ve hizmetler, %21,12 ile ulaştırma ve %20,61 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

aralık 2020'de, endekste kapsanan 418 maddeden, 98 maddenin ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 36 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 284 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

aylık en çok patlıcan yükseldi
aralık ayında zam şampiyonu fiyatı yüzde 47,92 artan patlıcan oldu.

patlıcanı yüzde 25,62 ile salatalık, yüzde 18,88 ile beyaz lahana, yüzde 17,36 ile yeşil soğan oldu.

tık tık
devamını gör...


look around ted, you’re all alone.
devamını gör...

ağrı hissine karşı duyarsızlaşmanın olması için cerrahi öncesi yapılan işlemdir. estezi yani (aesthētos) "hissetmek" durumunun olmamasıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim