filmi ilk izlediğimde de aklıma gelmişti. ben bunu yaparım demiştim ama unuttum gitti öyle. bir yabancı tarafından yapılmışını gördüm, ben yapsam da böyle bir şey yapardım heralde.

lost highway’den uyarlama bir klibe sahip cem karaca klasiği. oturup çeksen böyle klip çekemezsin.*

devamını gör...

doğu timor
endonezya'dan bağımsızlığını kazanıp ülke olalı 20 sene olmuş ama varlığı ya da yokluğu tanım başlığına tam uyuyor. sonradan ülke olduğu için de eski atlaslarda bulunmuyor.
devamını gör...

(bkz: kilonu hiç belli etmiyorsun)
kilolu muyum yoksa zayıf mıyım, 404 not found.
devamını gör...

çok muhafazakar ve baskıcı bir ailede yaşıyorum. açıkcası baksan kendileri de çok dindar değillerdir; namaz kılmaz, orucu bile zor tutarlar ama konu lafa gelince en müslüman onlar kesilirker. kimsenin diniyle bir sorunum yok fakat bu ailede doğduğum için yıllardan beri din baskısı görüyorum ve artık gerçekten çok sıkıldım. 12 yaşımdan beri kapanma baskısı görüyorum. aile zoruyla imamhatipe gönderildim. lisede de 450 puan almama rağmen 350 puanlık bir kız lisesine sırf "kız lisesi" olduğu için gönderildim. giyindiğim, konuştuğum, yaptığım her şey kontrol ediliyor. evde bile kolu kısa giyinince kızan bir babam var. ne kavgalar ettim evde bari rahat giyinim, izin verin diye. 18 yıldır aynı şehirde yaşıyorum, ama bıraksan kendi kendime dışarıya çıkıp hiçbir yere gidemem. otobüse bile ilk kez tek başıma geçen sene bindim. o kadar kontrolcüler ki her gittiğim yeri, konuştuğum arkadaşlarımı bile kontrol ediyorlar..
yahu arkadaş dizlerimde kireçlenme vardı, doktor ilaçlara rağmen ağrılarım geçmeyince yüzmeye git, sporla ilgilen demişti. ona bile sen yüzerken ne giyeceksin, sen otobüse binip yüzme kursuna nasıl gideceksin diye izin vermediler.
boğuluyorum artık. tek özgürlük alanım internet. daha onlara müslüman olmadığımı dahi söyleyemedim...
tek umudum üniversitede istediğim yeri kazanarak ailemden uzak bir yere yerleşmek..
umarım yapabilirim..
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tanzimat’tan sonra ingiltere, fransa ve italya’tan ticaret yapmak için osmanlı devletinin izmir, istanbul ve mersin gibi şehirlerine yerleşen, osmanlı tebaası olmadıkları hâlde seçimlerde aday olma ve oy kullanma dahil her türlü ayrıcalıklara sahip insanlar topluluğu. 20.yy’nin başlarında izmir’in %20’si bu topluluktan oluşmaktaydı. örneğin; buca ilçesi ingiliz levantenlerin kolonisiyken bornova fransız levantenlerin kolonisiydi. bugün bile buralarda gördüğümüz tarih yapıların bir çoğu levantenlerin yaşadığı konaklardır. cumhuriyetten sonra ulusal burjuvazi inşası sürecinde çoğu gitmek zorunda kalmıştır. kalan az sayıda levanten aile de türkleşmiştir. buradan son levantenlerle ilgili bir röportajı okuyabilirsiniz.

levant kelimesi köken bilimsel olarak osmanlı imparatorluğunun doğu akdeniz kıyısındaki topraklarına avrupalıların verdiği bir isimdir. bugünkü suriye, lübnan ve israil topraklarına tekabül ediyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: doctor who (dizi))
en iyi 11 derler ama bence 12.
devamını gör...

gelecekte belli bir tarih secerek, kendinize o tarihe bir email gonderebilireceginiz guzel bir site.
ben amacindan farkli olarak, birine cok kirildigimda, birinden kazik yedigimde atiyorum o maili, o gunku hislerimi detaylica tarif ediyorum ki, unutursam, affedersem ve acim hafiflerse, bana o aciyi gelecekte tekrardan hatirlatsin.
devamını gör...

kızılderili kültürüne duyduğu ilgi vesilesi ile yazılarını takip etmeye başlamıştım. netice de kendisi ile ortak bir paydada buluşuyoruz.

bazen karşıma kızılderili kıyafetlerini giymiş vaziyette pat diye çıkacakmış gibi hissettiriyor.

öyle bir durum gelişirse hazırlıklıyım. birlikte güneş dansı falan yapar sonrasında barış çubuğu tüttürürüz.

dip not: bugün girdiğim tanımlardan anlaşılacağı üzere nickaltı fobimi yenmeye çalışıyorum.
devamını gör...

bu başlıkta yazar arkadaşlar günlük adım rekorlarını ve hikayesini paylaşsın istiyorum.
hadi bakalım güzel yazın…


benimkini de yazayım da içimde kalmasın.

yer: kktc (gazimağusa)
zaman: ocak-şubat 2011
pozisyon: nöbetçi onbaşı
mesafe: günlük 42 km (40 gün boyunca günlük 42 km)

not: en az 42 km. çünkü nöbet aralarındaki dolaşmalar, nöbetçilerin peşinden koşmalarım, köşe kapmacalarımız hariç. onları hesaba katarsak bazı günler kolaylıkla 50 km oluyordu bence.

———-meraklısına————

usta birliğine katılalı iki üç gün olmuştu. bölüğümüz 3 takımdan oluşuyormuş. bölük komutanı beni 1. takıma vermişti.

bu arada askere gitmeden önce zor zamanlar geçirmiştim. stresten dolayı kendimi yemeğe vermiş ve 90 kiloyu aşmıştım.

takım komutanım ufak tefek ama zıpkın gibi biriydi. atik ve yetenekliydi. aynı şeyi bizden de bekliyordu. ama nerdeeee! kısa dönem olmam, kilolu olmam ve diğerlerinden 6-7 yaş büyük olmam bana bir ayrıcalık tanımadı elbette. zaten öyle bir beklentim de yoktu.

takım komutanımız eğitime çok önem verirdi. ben de hiç birini beceremezdim. sivilde gayet başarılı olan ben adeta bir mala dönüşmüştüm. çünkü yapılan aktiviteler beni çok yoruyordu. üstelik güçsüz kollarım barfiks ve şınav gibi hareketleri yapmama müsaade etmiyordu.

iki üç gün içinde takım komutanımın gözüne batmaya başlamıştım bile. hayret daha haftam dolmadan bölük komutanının önünde buldum kendimi. bölük komutanımız * çok baba adamdı. aynı yaşlardaydık. belki de ben büyüktüm ondan bilemiyorum. sohbet ettiğimizde ikimizin eşinin üç aylık hamile oluşu ortak noktamız oluvermişti.

bu ortak noktamız adamın yüreğini yumuşatmış olacaktı ki bana kıyak olarak nöbetçi onbaşı görevini verdi. ne kıyak ama üstelik kesintisiz. yani haftanın yedi günü. sabah 5-7 nöbetinden başlayıp akşam 5-7 nöbetine kadar tamı tamına 7 nöbet değişimini ben yapacaktım. her seferinde nöbete gidecek askerleri tek tek bulup hazırlayıp, nöbet yerlerini dolaşarak değişimleri yaparak nöbetten dönen askerleri bölüğe getirecektim. tabii ki de yürüyerek.

her nöbet değişimi için 6 km -3 gidiş 3 dönüş- yol katetmem gerekiyordu. sabah dörtte uyanıp akşam saat 5:40 kadar devamlı nöbet değişimi yapar olmuştum. her nöbet değişiminden sonra 40 dakikalık bir dinlenme vakti kalıyordu. bu sürede de kişisel ihtiyaçlarımı ancak gideriyordum. akşam olunca uyumuyor, bayılıyordum resmen. itiraf etmeliyim ki hayatımın başka hiç bir zaman diliminde o denli güzel uyumadım. bu vesileyle takım ve bölük komutanıma teşekkürü bir borç bilirim.

gelgelelim sivilde masa başı işe alışmış ham bedenim bu tempoya ancak 40 gün dayanabilmişti. bu sürede yaklaşık 13 kilo vererek 77 kiloya düşmüş ve filinta gibi bir delikanlıya dönüşmüştüm.

kilo vermek iyi hoş ama bu şekilde devam etmem mümkün gözükmüyordu. bedenim zorlanırken sinirlerim de yıpranmış ve nöbete gelmek istemeyen üst devrelerin tamamıyla kavga etmiştim. kısacası suyum ısınmıştı. sonra kendimi zar zor atmıştım komutanın odasına. can güvenliğim kalmamıştı. görevimi adil yapayım derken bir sürü düşman edinmiştim o kadarcık zamanda.

komutanım görev değişikliği talebimi sebeplerinden olacak ki hemen kabul etmişti. sağolsun daha güzel bir görev olan aile kantinine vermeyi teklif etmişti. kıyağa gel be. o apayrı bir hikaye. bir gün belki yazarım. bu serüvenimiz de başka entry konusu olsun...

———-meraklısına———-

(bkz: dış birlik)
devamını gör...

rusya, plüton'dan daha büyüktür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

1. sınıfta imamın oğluna aşık olmuştum. minik ve laik kalbimin yediği ilk darbeydi.
devamını gör...

eskiden olurdu, hala oluyor ama doğru bir ilişki türü değil. 30'lardan sonra aradaki 10-15 yaşlar çok önemli değil (mesela 35-45, 40-55..) ama 30 öncesinde, 18-30 ilişkisinde hiç bir şekilde denklikten ve derinlikten bahsedilemez. denklik yoksa da mutlaka bir taraftan daha çok gider.
devamını gör...

petrole, yola doyduk reis aman açıklama, aman kıskandırma şu doları bak kuduruyor şerefsiz!
devamını gör...

üzgünlüğümü arttırmak için her şeyi yapmak. yaşadığımız her şeyi fazlasıyla yaşamalıyız diye düşünüyorum. mutluysak en mutlu, üzgünsek en üzgün. yaptığım şeylerden bazıları;
-beni ağlatan şarkıları kulaklıkla son ses dinlemek.
-karanlıkta oturmak.
-yataktan çıkmamak. evdekilere yorgun hissediyorum, biraz uyuyacağım demek.
-aynanın karşısına geçip beni üzenlerle konuştuğumu hayal edip, söyleyemediklerimi söylemek.
-bir şeyler yemek.
-ağlamak.
üzüntümü iyice yaşadıktan sonra birde tedavi süreci var. burada artık iyice acı çektiğime kanaat getirip yeniden mutlu hissetmeye çalışıyorum. bunlardan bazıları;
-kitap okumak. bana kendi derdimi unutturup kitaptaki olaylara odaklanmamı sağlıyor.
-gökyüzünü izlemek.*
-canım istemese bile hareketli müzik açıp dans etmek.
-son olarak dostumla konuşmak. onunla konuşursam iyi hissederim zaten.
devamını gör...

çay bardağının içinde yüzebiliyorsanız gerçekten harareti alır, ben daha yüzemiyorum mesela.
devamını gör...

bir durum tespiti.

dönem dönem sayıda azalma olabilir. bazı sınavlardan önce mesela... 1 yıl içerisinde üniversitelerin vize ve final sınavları, ales, kpss, yks ve adını tek tek sayamayacağım bir sürü sınav daha yapılıyor. bunların hepsine de birçok yaş grubundan insan giriyor. sözlük tek yaş grubundan oluşmadığı için, bazılarının sınavı yokken bazılarının olabiliyor ve böylece sürekli bir dalgalanma yaşanıyor olabilir online kişi sayısında.

tamamen alakasız sebeplerden dolayı da yazılmıyor bazen. mesela son 1-2 haftadır gündüz saatlerinde sık sık dışarıda oluyorum, akşamları da evde başka işlerim olduğundan tanım girmeye de okumaya da fazla vakit bulamıyorum. pc de, sekmelerin birinde sözlük de sürekli açık ama ben pc başında olmuyorum. online olarak görünsek de işe yaramıyoruz yani bazen. hal böyleyken, benim gibi farklı gerekçelere sahip olan birçok insan olabileceğini tahmin ederek diyorum ki, geçici bir durumdur büyük ihtimalle. şu an için fazla takılmamak gerek bu konuya. zaten "nicelik mi, nitelik mi?" dersek, düzgün bir ortam isteyen çoğu kişinin hangisini tercih edeceği belli.

***

aynı başlığa sürekli tanım girebilme serbestliği, troll başlıkların sürekli hortlatılması anlamına geliyor. bence yasak olması gayet yerinde bir karar. en azından şahsi fikrim, bu işin böyle devam ettirilmesinden yana. ben de bazen ikinci tanımı girip, ilkinde vermeyi unuttuğum bilgileri eklemek istiyorum. editlemek, daha önce okuyup geçen kişilerin görmemesi anlamına gelebiliyor ama kötü niyetli kullanılacaksa varsın ben de girmeyeyim yeni tanım.
devamını gör...

evet, koskoca dünyada espri yapabilen tek kadın yok. erkekler espriden geçilmiyor tam bir kahkaha şöleni. mesela 31 sayısını gördüğünde veya duyduğunda gülen var, ne espri ama.
devamını gör...

ölmeden hemen öncesinde içini şekerle doldurup gönderdiği plastik bardak.
çocuktum, mutlu etmek için düşünüp göndermiş, bir kaç gün sonra öldüğünü öğrenmiştim.
evde birileri görünce tuhaf tuhaf bakıyor bardağa, plastik eski bardağın bu köşede ne işi var dermişçesine ama orda çocukluğum var, idolüm var, peşinde kuyruk olup beraber istanbul’u talan ettiğimiz adamın dokunuşu var.
devamını gör...

müzik dinleyerek yürümeyi pek severim, bilenler bilir punk hastasıyımdır. etrafıma baktığımda herkesin bir şeylere yetişmeye çalıştığını, git gide paranoyaklaştığını gördüm. ben koşmayı çok sevmem, yürüme adamıyımdır. ama o kadar uzun zamandır kimseyle yürümedim ki sözlük, aklın almaz.

neyse, şaşkınbakkal taraflarında geziniyorum, önüme bir dayı çıktı. 60'larının ortalarındaydı; beyaz bıyıklarına tahminimce adıyaman lüks tütünü içmekten sarı kıllar karışmış, rus kasketinden ötürü kafası terlemiş, kim bilir neler görüp neler geçirmişti. tüm bu saydıklarıma rağmen, tahmin edersiniz ki pek istenen durumlar değiller, bana bakmayı sürdürmüştü. yanıma yaklaşıp "evlat kafa sözlüğü duydun mu?" dedi. "hayır amcacığım, hiç haberim yok." diye karşılık verdim. "gir bir bak." dedi ve gitti. girip baktım.

tanım: hüzün dolu hikayemdir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim