zaman tüneli

içlerinde sevmediğim insan olmadığı.
biri ile tanışıyorum, çok seviyorum sonra bi bakıyorum, boğa burcu.
bu tanımdan tüm boğa burçlarına mavi boncuk vermek gibi bir şey yaptığım sanılmasın çünkü hepsi o mavi boncuğu hak ediyor. bende boğa burcunda doğan insan sayısı kadar mavi boncuk var.

beni her defasında etkileyen, bugün de bizzat tecrübe ettiğim bir ayeti paylaşmak istiyorum. tabi ki besmelesiz başlanmaz ayete.
"rahman ve rahim olan allahın adıyla"
böyle başlayınca da çok anlaşılır olmadı sanki.* evet ne demek rahman ve rahim? okulda öğretilen "esirgeyen ve bağışlayan" ne demek esirgeyen ve bağışlayan? merhamet eden, acıyan... ikisi de mi? o zaman neden farklı kavram olarak ele alındılar? çünkü ortak olarak merhameti, acımayı ifade etseler de bir tık fark var aralarında. ben bunu öğrendiğimde "vaaaay be müthiş" demiştim ve çok ilgimi çekmişti açıkçası. gerçi çok kapsamlı bir konu bu ama ben özet geçeceğim. neyse konuya dönelim. severim böyle zihnimde dağdan dağa atlamayı:))
rahman: dünyada inanan, inanmayan ayrımı yapmaksızın herkese merhametli olması,
rahim: ahirette sadece müminlere merhametli olması

aynı zamanda beşiktaş’ta şirin bir kahve mekanı.
şu saatte içi boş olduğu için rahat ama cumartesi saat ikide sgk bekleme salonu gibi oluyor.
duvardaki cezve dekorasyonuna bayıldım.

güzel olduğunu bilerek yaşarsa tehlikeli kadındır ama güzel olarak yaşarsa en güzel kadındır.

norveçli sıra dışı metal grubu borknagar'ın 2000 çıkışlı müthiş albümü quintessence'ın bana göre en iyi parçasıdır. hatta borknagar'ın en sevdiğim şarkısı olmasının da ötesinde genel bağlamda da en sevdiğim şarkılardan biridir. çıktığından beri manyağıyım bu parçanın.

tuhaf ve etkileyici folklorik tınıları ve inanılmaz güzel vokalleriyle fark yaratır.

zenginlik belirtileri de değişti artık. mesela ben şu an zenginim.

bu söz hep "çilem doğan 'ı " hatırlatır bana.

olay şöyle oldu hakim bey.......................

"içimdeki hayatta kalma mutluluğunu atamıyorum hakim bey. ağlayamamam bundandır."

kendisi ve tarihle barışık bir adam olsaydı şu an kendisinden hayranlıkla bahsediyor olabilirdik ama o tarihle kavga etmeyi seçti. anadoluya dair, etimolojiye dair müthiş programlar yapılabilirdi kendisiyle ama o kadar ağır türk ve atatürk düşmanı ki, her şeyini sıfırlıyor bu tutumu. benim nezdimde olan bir şey değil bu, toplum nezdinde.

chips master klasik deniz tuzlu kabuklu patates cipsi.

dostluğa çok önem veriyorlar.
konfor alanı ama elit ve kısıtlı bir çevre ile bunu yaşamayı seviyorlar. rahatlar ama anlamsız bir şekilde güven de veriyorlar.

konfor alanı, iştah, libido.

olay aynen şöyle oldu: hırbonun teki atv'nin motorunu bağırtıyordu. evden bir adam çıktı. "sustur lan o motoru annesini sevdiğim" dedi. karşılıklı küfürleşmeler sürünce, evden dört ya da beş adam çıktı. ellerinde zopa vardı. zopayla hırboya girişeceklerdi ki hırbo bir bıçak çekti. birisine sapladı. bıçağı yiyen yere düştü ama hırbo da ense köküne odunu yedi. bu arada kaaveden hırbonun arkadaşları sökün etti. o ona, bu buna derken biri bıçaklanmak suretiyle dört beş yaralı... polis geldi. ambulans geldi. bana "şahitlik yapar mısın" diye sordlar. o atv sürücüsünü bir silkin ondan sonra dedim.
olay aynen böyle oldu amir bey memurum.

kendim yapmadığım veya satmadığım sürece ciddi ciddi sorgulatır ha 200 liralık dönerin sağlamlığı garanti mi hayır o da meçhul

günaydın sözlük. bi kütüphaneye gideyim dedim yine misafirler bizim evde toplandı. eğitim öğretim hayatıma engel oluyor bu ev benim

erteleme huyları.

içemeyen değil içmeyen diyelim.
bu benim.
üniversitede tüm gün mavra yaptıktan sonra gece ders çalışmak için kahveye yumulurdum. iki üç su bardağı acı kahve. sonra okul bitti ve bana bir tiksinme geldi.o gün bu gün kahve içmem.

dişimizi karıştıracağız yakında 100 lira ile.

hep aç olması ve inatçılığı.. nerden bildigimi sormayın

hiç sevmem . aklımada gelmez .ömrü hayatımda iki veya üç kere içmişimdir.

yerden göğe kadar haklıdır.
aslında çok da sevilesi bir şey değil çünkü. stresli zamanlarda ayık kalmak için bardak bardak içtiğimde bana da bir soğuma geliyor. o yüzden kahveyi hep keyif verici şeylerin bir unsuru olarak görmek gerek.