zaman tüneli

başlığınıza ayrı sözlüğünüze ayrı formatınıza ayrı...

android uygulama gelistiriciler icin nimet, kullanicilar icin bir parazit.
yazdiginiz koda google'un admob kodunu ekliyorsunuz ve reklamlar uygulamanizda cikiyor.
tiklama basina para aliyorsunuz. tabi aldiginiz para, tiklayan kisinin nerede yasadigina göre degisiyor.
almanya'da birinin tiklamasiyla türkiye'de birinin tiklamasi farkli kazandiriyor.
google'un bu uygulamalari yüzünden her yer (bkz: clickbait) uygulamalar, websiteleri ve haberlerle doldu. internet kocaman bir cöplük haline geldi google para kazanacak diye.
websiteler icin olan versiyonu ise (bkz: adsense)

ikibinonüçte bayrampaşadan ayrıldı
beşktaş onu kiraladı
(yedek olarak)
taraftar çok kızdı
dediler bu kim
bundan kaleci olmaz
bundan panter olmaz
şimdi de diyolar ki
ersiin destan yaz

güzel bir şişe şarap.

millet ryan gosling aynı ben yaaa diye gezerken ben bu adam olarak yaşıyorum legit

annemin anlattigina göre uzaktan akrabamiz olan büyük müzisyen.

noksaniyim...yoksaniyim... eksiğim...

şu an avrupa ağlıyor alttaki açıklamalar taze geldi

almanya: hüüüüüüüüüüüü nası laflar soktu öyle gece nasıl uyuyacak alman halkı naptın bize erdoğan
fransa: biz devleti kapatıyoruz aga baş edemeyiz bu adamla
ingiltere: ben böyle bi şey görmedim aga utanıyorum

meanwhile in turkey
gıda enflasyonu %72

çok çok güzel yarınlara sözlük.
güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle.

güzel kitap, güzel film ve güzel bir gün.

insan bilmediği şeyler hakkında daima abartılı düşüncelere kapılır*

müslüman tribünlerinden bir adet, afillisinden nida!

merak edenler için,

www.instagram.com/reel/Cw9_...

(bkz: fernando pessoa)

(bkz: huzursuzluğun kitabı)

tatil icin bir daha gitmeyecegim sehir. herhangi bir is icin bile yanindan gecmeyecegim sehir.

yazin tika basa dolu. havaalani moskova havaalani gibi. ınternet bile yok. redbull bile 6 euro.
ınsanlari kazikci. taksiye binince basliyorlar kazik atmaya. restaurantlarin önünde, kadin satanlar gibi sizi zorla iceri sokmaya calisan mafyavari tipler var. gelmiyorum deyince de "gelmezsen gelme lan" diye cömkürüyorlar.

denizi de rezil. merkezdeki tek sahilde denize girdim, suya dalip ciktiktan sonra kafamda izmaritler vardi. o an yemin ettim, ayaginin dibinde yunanistan, italya, ispanya varken ne diye gidiyorsun ki antalya'ya? orasi zaten rusya'nin bir ili olmus.

senenin son teras oturması olabilir. bu ne soğuk muhtar ya?

cumhur’u reisimiz, bizi kiskanan almanya’nin basbakani olaf scholz’u dinlene dinlene tokatladigi basin aciklamasi. sagli sollu giriserek dovdu dovmesine de bu dayagin bir bedeli olacak gibi duruyor. bugun resmen ikinci one minute vakasini yasadik diyebiliriz gencler. allah sonumuzu hayra cikarsin…

www.youtube.com/live/dgV-bB...

var böyle yazarlarımız, peşin söyleyeyim; 3. cümleden sonrasını okumuyorum...edebiyatı atom gibi parçalasalar da okumuyorum...olum az önce yazdın zaten ne anlatmak istediğini, farklı cümlelerle, süslü püslü cümlelerle niye tekrar anlatıyorsun...mal mıyız biz....kısa kes aydın abası olsun...

birileri bir şeyler diyor, susuyor, duruyor, koşuyor, düşüyor, düştüğü yerden kalkıyor. ışıklar yanıyor, sönüyor. zaman geçiyor, saatler duruyor. hayat akıyor, ruhum donuyor. anlamı ararken anlamsızlığın anlamım olacağı aklıma gelmezdi. başıma geliyor, aklım gidiyor.

çok küçükken (bkz: bir istanbul masalı) dizisinde gördüğüm ve diziye dair hatırlayabildiğim tek şey olarak değerlendirebileceğim hoş ayrıntı. hoş diyorum çünkü bu denli küçük bir jenerik sahnesi bile insanı geçmişe götürüp o dönemki anılarını tazelemeye yetiyor. her bölümün başlangıcında müzik girerken uçuşan bu beyaz tüy evleri, sokakları, yolları geçer de en sonunda varacağı yere ulaşınca karakterlerin tanıtımı, müzik ve dizinin diğer bileşenlerinin (yönetmen, senarist, ışık teknisyeni, sesçi vb.) tanıtımı biter ve bölüm başlar. şimdiki hafızamla karakterleri, olay örgüsünü, replikleri hiç hatırlamasam bile o tüyü hatırlarım işte. ha bir de, esma diye biri dalıp gitmişti ve karşısındaki kişi ''dünyadan esma'ya, dünyadan esma'ya!'' diye esprili bir dil kullanmıştı. ben de bir garibim ha :) ulan 3-4 yaşındasın bunlar olurken, nasıl oluyor da hem o sahneye canlı canlı şahit olup hem şimdi bile hatırlayıp hem de buraya yazıyorsun?

tam olarak hangi mesajı verdiğini bilmemekle birlikte ''her insan doğar, büyür ve ölür'' veya ''her şey başladığı yerde biter'' gibi bir teması olduğunu düşünüyorum jenerikteki o uçan beyaz tüyün. bir süreç, bir macera, bir akış içeriyor bu sahnenin temeli. sanki hepimiz o tüyün milyonlarca, milyarlarca gelişmiş kopyası misali olaydan olaya, dönemden döneme, acıdan komediye sürüklenen kişilermişiz gibi bir gizli teşbih yapılmış. jeneriği izlerken çocukluktan şimdiye dek bütün anıları, yaptıkları, yapmadıkları, hüzünleri ve mutlulukları canlanır insanın. belki geçmişe duyulan özlem ve geçmişin ağır yükü birbiriyle kıyasıya bir mücadeleye girer ve o bir dakika civarındaki jenerik bile izleme-izlememe tereddüdü oluşturur içinde. cesaret edip izleyebilen de eski o olarak kalmaz. bir jeneriğin gücü bazen insanın en derinlerine bile sirayet edecek kadar çok. işte öyle dostlar, öyle...

mümkünse debisi düşük olsun, sayfalarca debinin, tazyikli su kadar değeri yok...tazyik yüksek, kısa ve vurucu olsun.