zaman tüneli
mansur yavaş'ın sokak köpeği açıklaması
yavaş, konuyu "uyutma" saçmalığından ayırıp "modern barınak" ve "kısırlaştırma" eksenine çekmeye çalışıyor, ki bu en azından iyi niyetli bir çaba. ancak bu "toplama" vaadi, devasa bir kalp hastası birisine doping basıp koşturmaya çalışmak gibi olur. ilk başta hasta koşuya başlar, 1 saate kalmadan da dört kolluya bindirirler.
işin acı tarafı şu: (bkz: 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu) yıllardır ortada. bu yasa belediyelere çok net bir görev veriyordu: "kısırlaştır, aşıla, aldığın yere bırak." peki türkiye'deki belediyelerin (ankara, istanbul, konya fark etmez) kaç tanesi bu görevi 20 yıl boyunca layıkıyla yaptı? cevap: sıfır. yıllarca kısırlaştırma için bütçe ayrılmadı, veteriner istihdam edilmedi, mobil klinikler kurulmadı. popülasyon patladı. şimdi "toplayacağız" demek, yıllardır yapılmayan görevin faturasını yine hayvanlara kesmektir.
bir de merdiven altı köpek üretimi konusunu ekleyelim.
bir yanda belediyeler 5199'u uygulamazken, öbür yanda "cins köpek" sevdası yüzünden apartman bodrumlarında, çiftlik denilen yerlerde dişi köpekler birer makine gibi kullanılıyor. bu ticaret, sokağa terk edilen hayvan popülasyonunun ana kaynaklarından biri. insanlar hevesle alıp, bakamayınca sokağa attığı o "cins" köpekler de üremeye devam ediyor. yıllarca arayıp bulamadığım spitz cinsi köpek, rasimpaşa mahallesine terk edilmiş, insanlar hayvancağıza yuva arıyor. yıllarca lüks çantalarda taşınan pomerian'lar varoş semtlerin parklarında dolaştırılıyor.
türkiye'deki barınak gerçeğini unutmamak lazım. "toplayıp barınağa alacağız" demek kolay. iyi de, türkiye'deki mevcut barınakların %90'ı zaten kapasitesinin katbekat üstünde ve koşulları hayvan toplama kampı seviyesinde. hastalık, pislik, açlık kol geziyor. milyonlarca köpeği alacak ne yer var, ne de bütçe.
"toplama" kelimesi kullanılıyor ama işlemin ne olduğu belirsiz. bu kelime haklı olarak hayvanseverleri en çok korkutan şey. kim, neye göre "saldırgan" diyeceğiz? küpe takıp "yerinde yaşat" denilen köpekler de mi toplanacak? bu işin sonu, gözden ırak yerlerdeki barınaklarda sessiz sedasız ölüme terk etmeye varır mı endişesi büyük. ve ülkemizde her konudaki süreçleri görünce bu endişede herkes haklı.
mansur yavaş'ın "kısırlaştırma" vurgusu doğru olsa da, "toplama" vaadi mevcut barınak kapasitesiyle (ki çoğunun hali içler acısı) bir hayal. milyonlarca köpeği hangi barınağa sığdıracaksınız?
kimse kusura bakmasın. bu işin çözümü, o 5199 sayılı yasayı ciddiye alıp, ülke çapında agresif bir kısırlaştırma seferberliği başlatmak. merdiven altı üretim bataklığını kurutmak. pet shoplarda hayvan satışını durdurup bu yasa dışı üreticilere hapis cezası getirmek. çip sistemiyle, hayvanını sokağa atana en ağır para cezasını kesmek.
bunları yapmadan "toplayacağım" demek, sorunu halının altına süpürmektir.
ittapar vs diyen kitleye de şunları söyleyeyim.
devlet görevini yapsın, belediye 20 yıldır yatacağına 5199'u uygulayıp kısırlaştırma yapsın demek 'ittaparlık' değil, vatandaşlık görevidir.
bu hayvanlar gökten inmedi, merdiven altı üretim bataklığı kurutulsun, pet shop'ta canlı hayvan satışı yasaklansın demek 'ittaparlık' değil, sorunun kaynağına inmektir.
insanlar heves edip aldığı köpeği sokağa atamasın, çip takibi yapılsın, atana ağır ceza kesilsin demek 'ittaparlık' değil, medeniyet talep etmektir.
senin "ittapar" dediğin insanlar, 20 yıldır görevini yapmayan belediyelerin ve bu işten para kazanan yasa dışı üreticilerin beceriksizliğinin faturasını, konuşamayan bir hayvana kesmeyin diyor.
asıl sorun ne biliyor musun? senin o "ittapar" diye yaftaladığın insanlara duyduğun öfkenin binde birini, o koltukta oturup 20 yıldır kısırlaştırma yapmayan belediye başkanına ya da bodrumda köpek çiftleştiren o... çocuklarına duymaman. çünkü sorunu çözmek zor, ama masum bir canlıdan nefret edip "toplayın/öldürün" demek kolay. "ittapar" diye saldırmak, mantıklı bir argümanın olmadığında sığındığın kofti liman. sen önce vergini alan devletten o 5199'un hesabını sor, sonra gel medeniyet tartışırız.
işin acı tarafı şu: (bkz: 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu) yıllardır ortada. bu yasa belediyelere çok net bir görev veriyordu: "kısırlaştır, aşıla, aldığın yere bırak." peki türkiye'deki belediyelerin (ankara, istanbul, konya fark etmez) kaç tanesi bu görevi 20 yıl boyunca layıkıyla yaptı? cevap: sıfır. yıllarca kısırlaştırma için bütçe ayrılmadı, veteriner istihdam edilmedi, mobil klinikler kurulmadı. popülasyon patladı. şimdi "toplayacağız" demek, yıllardır yapılmayan görevin faturasını yine hayvanlara kesmektir.
bir de merdiven altı köpek üretimi konusunu ekleyelim.
bir yanda belediyeler 5199'u uygulamazken, öbür yanda "cins köpek" sevdası yüzünden apartman bodrumlarında, çiftlik denilen yerlerde dişi köpekler birer makine gibi kullanılıyor. bu ticaret, sokağa terk edilen hayvan popülasyonunun ana kaynaklarından biri. insanlar hevesle alıp, bakamayınca sokağa attığı o "cins" köpekler de üremeye devam ediyor. yıllarca arayıp bulamadığım spitz cinsi köpek, rasimpaşa mahallesine terk edilmiş, insanlar hayvancağıza yuva arıyor. yıllarca lüks çantalarda taşınan pomerian'lar varoş semtlerin parklarında dolaştırılıyor.
türkiye'deki barınak gerçeğini unutmamak lazım. "toplayıp barınağa alacağız" demek kolay. iyi de, türkiye'deki mevcut barınakların %90'ı zaten kapasitesinin katbekat üstünde ve koşulları hayvan toplama kampı seviyesinde. hastalık, pislik, açlık kol geziyor. milyonlarca köpeği alacak ne yer var, ne de bütçe.
"toplama" kelimesi kullanılıyor ama işlemin ne olduğu belirsiz. bu kelime haklı olarak hayvanseverleri en çok korkutan şey. kim, neye göre "saldırgan" diyeceğiz? küpe takıp "yerinde yaşat" denilen köpekler de mi toplanacak? bu işin sonu, gözden ırak yerlerdeki barınaklarda sessiz sedasız ölüme terk etmeye varır mı endişesi büyük. ve ülkemizde her konudaki süreçleri görünce bu endişede herkes haklı.
mansur yavaş'ın "kısırlaştırma" vurgusu doğru olsa da, "toplama" vaadi mevcut barınak kapasitesiyle (ki çoğunun hali içler acısı) bir hayal. milyonlarca köpeği hangi barınağa sığdıracaksınız?
kimse kusura bakmasın. bu işin çözümü, o 5199 sayılı yasayı ciddiye alıp, ülke çapında agresif bir kısırlaştırma seferberliği başlatmak. merdiven altı üretim bataklığını kurutmak. pet shoplarda hayvan satışını durdurup bu yasa dışı üreticilere hapis cezası getirmek. çip sistemiyle, hayvanını sokağa atana en ağır para cezasını kesmek.
bunları yapmadan "toplayacağım" demek, sorunu halının altına süpürmektir.
ittapar vs diyen kitleye de şunları söyleyeyim.
devlet görevini yapsın, belediye 20 yıldır yatacağına 5199'u uygulayıp kısırlaştırma yapsın demek 'ittaparlık' değil, vatandaşlık görevidir.
bu hayvanlar gökten inmedi, merdiven altı üretim bataklığı kurutulsun, pet shop'ta canlı hayvan satışı yasaklansın demek 'ittaparlık' değil, sorunun kaynağına inmektir.
insanlar heves edip aldığı köpeği sokağa atamasın, çip takibi yapılsın, atana ağır ceza kesilsin demek 'ittaparlık' değil, medeniyet talep etmektir.
senin "ittapar" dediğin insanlar, 20 yıldır görevini yapmayan belediyelerin ve bu işten para kazanan yasa dışı üreticilerin beceriksizliğinin faturasını, konuşamayan bir hayvana kesmeyin diyor.
asıl sorun ne biliyor musun? senin o "ittapar" diye yaftaladığın insanlara duyduğun öfkenin binde birini, o koltukta oturup 20 yıldır kısırlaştırma yapmayan belediye başkanına ya da bodrumda köpek çiftleştiren o... çocuklarına duymaman. çünkü sorunu çözmek zor, ama masum bir canlıdan nefret edip "toplayın/öldürün" demek kolay. "ittapar" diye saldırmak, mantıklı bir argümanın olmadığında sığındığın kofti liman. sen önce vergini alan devletten o 5199'un hesabını sor, sonra gel medeniyet tartışırız.
devamını gör...
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
tanımıyorum yazdığı için pas geçtiğim yazar. tanımıyorsan bir şey yazmamalısın. tanıdığın biri gelince yazarsın değil mi?
imperactus: artık tanıyorummmm.
edit: araya muhtar girmiş. e muhtar işte... online listesini muhtarın üstüne yapınız. derin sözlükten talebimdir.
imperactus: artık tanıyorummmm.
edit: araya muhtar girmiş. e muhtar işte... online listesini muhtarın üstüne yapınız. derin sözlükten talebimdir.
devamını gör...
yazarların t.c. kimlik no'ları ve anne kızlık soyadları
arkadaşlar yemeyin, dolandırıcı var!
devamını gör...
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
tanımıyorum.
devamını gör...
grok
yahudi dölü bir makine. israil ile ve ya yahudilikle alakalı en ufak olumsuz soru sorunca hemen " o konular biraz tartışmalı konular cart curt " diye kıvırıyor ibine. çoğu zaman da cevap hiç vermiyor.
devamını gör...
gelir vergisi
adı öyle konulmakla birlikte tam aksine geliri az olanın fazla, fazla olanın az ödediği bir vergi kalemidir. bu ve diğer tüm vergiler, ha bire "tabana yayılır" da yayılır.. vergiyi taban öder safayı tavandaki şanslı bir azınlık yaşar.. yetmez ceza ve harçlar da yüklenir. her ne hikmetse tüm zamanaşımları, teşvik ve af piyangoları da tavana isabet eder..
devamını gör...
yazarların t.c. kimlik no'ları ve anne kızlık soyadları
ben hakim savcı.
itibar edebilirsiniz size sms ile gönderilen mesajlara itibar etmeyin asıl
hakiki hakim savcı benim.
itibar edebilirsiniz size sms ile gönderilen mesajlara itibar etmeyin asıl
hakiki hakim savcı benim.
devamını gör...
sözlük yazarlarının kredi kartı limitleri
0 tl. kredi kartım yok.
devamını gör...
sözlük yazarlarının kredi kartı limitleri
gelin
tek tek banka başlıklarında uğraşmayın
tek tek banka başlıklarında uğraşmayın
devamını gör...
mikoloji
miki filmlerin sanat tarihçiler tarafından irdelendiği bilim dalı..
devamını gör...
mikoloji
miki fare ve arkadaşlarını inceleyen bilim dalı.*
devamını gör...
inşaat ya resulullah
ülkece yaşanılan akp kabusu yıllarının (ki sermaye transferi ve tekelleşmenin arka yüzü anlatılır) evliya çelebi düş dileği ile ironileştirildiği yazılar..
edit: teşekkürler finder. katibi evliyaya terfi ettirdim.
edit: teşekkürler finder. katibi evliyaya terfi ettirdim.
devamını gör...
grok
naber yeğenim dedim. iyilik amca diye cevap verdi bana.
devamını gör...
gelir vergisi
geçen bir haber görmüştüm, türk hava yolları, türk telekom falan 5 yıldır tek kuruş vergi ödememiş. yani ben kıytırık bir vatandaş olarak onlardan fazla vergi ödemişim yani bu gurur hepimizin arkadaşlar övünmeliyiz.
boşuna dememişler, vergiyi fakir öder zenginler güya vakıf kurar ve bu bahaneyle vergi ödemezler. aslında vakıflar cartlar curtlar toplum yararına değildir zenginin vergiden kaçma yoludur.
boşuna dememişler, vergiyi fakir öder zenginler güya vakıf kurar ve bu bahaneyle vergi ödemezler. aslında vakıflar cartlar curtlar toplum yararına değildir zenginin vergiden kaçma yoludur.
devamını gör...
sevimsiz karga
abla naptın ya
helal olsun.
helal olsun.
devamını gör...
gelir vergisi
ingilizci akpnin önümüzdeki 20 yılımızı ingilize ipotek etmesi yüzünden, halk açlık sınırının altında yaşarken ödediği astronomik vergi.
gelir vergisi normalde çok kazananın çok vergi ödemesi esasına göre düzenlenmiş olması gerekirken, rte ve akp yönetiminde zengin fakir gözetmeden sadece ingilizci olmayanların ödediği bir vergi türüdür.
gelir vergisi normalde çok kazananın çok vergi ödemesi esasına göre düzenlenmiş olması gerekirken, rte ve akp yönetiminde zengin fakir gözetmeden sadece ingilizci olmayanların ödediği bir vergi türüdür.
devamını gör...










