zaman tüneli

demek ki saçmalama ve bira arasında zorunlu bir nedensellik ilişkisi yok. hatta saçmalama ile alkol, bira sayısı arasında bile kesin bir nedensellik yok(muş) denilebilir. kısaca yani, saçmalama potansiyeli kişiye dair miş.
'daha ikinci birada bile' saçmalayabilecek olan kişiler olabilir miş.. dimi.. (kamuoyunun dikkatine diyelim mi :)

doğru söylüyor başganım. utanma, ar, namus yok bizde. mamamızı kim verirse ona muamele çekiyoruz.

kendisinden başka hemen hemen herkesin, güllüyü kızının öldürdüğüne inanması sonucunda, tuğyan'ın (manası azgınlık, taşkınlık,isyan demek) bavullarla yurt dışına kaçmaya çalışması bizde onun öldürdüğü iddiasını güçlendirmektedir.

gerçek bir akp'li!

kötü değil ama yararsız. gereksiz.

medyatik ve sürekli ekran önünde olan, çok samimi; beyefendi, hanımefendi, süt dökmüş kedi gibi, karıncayı dahi incitmeyen insan portresi çizen bir çok kişinin, iç dünyasında neler yaşadığını veya kendisiyle baş başa olduğunda neler yapabileceğini bize gösteren kişilere sadece bir örnektir.

artık umurlarında değil hiç bir şey küpleri tıka basa.
(bkz: 'liyakatsiz işe alıma utanmıyor musunuz' tepkisine akp'li zengin'den yanıt: utanmıyoruz, gurur duyuyoruz yaptığımız işten)

bizde utanma yok

aman hiç çekilmez uzak durmak lazim işim var demek en güzeli

dümdüz diye pekiştirme yapılacak şekilde.
anlatılanları olduğu gibi anlar, anlattığımın olduğu gibi anlaşılmasını isterim.
insan davranışlarını, sosyal eğilimleri, kültürel pratikleri analiz etmeyi severim.
bir yanım “gerçekçi ve mesafeli”, diğer yanım “mantıklı gördüğüm manevi ve mistik alanlara açık”
içimden ne geçtiğini çok kişiye açmıyorum korkudan, şüphecilikten ve güvenmemekten.
bir yaşın üzerini geçtiğim günden itibaren de "her kişiyi" sevmiyorum, "insan" olana sıcağım yalnızca.

kavgaya başlangıç cümlesi.
birazdan yumruklar konuşur.
daha ileri boyutta silahlar konuşur.
allah korusun.

karnım açken bokumla bile kavga ederim. tok karnına şeker gibi bir insanım. pratik olduğumu düşünüyorum. geç kavrayan insanlara çok tahammüllüm yok. hem kaliteli hem de bayat espriyi severim. ne kadar ciddi durmaya çalışsam da bazen aklıma saçma sapan bir şeyler gelir. geçenlerde telefonda konuşurken durduk yere dünyanın sonu geldi! buuuzullar. buuzullar. şarkısını söyledim. inanılmaz da keyif aldım. nerede ne yapacağımı kestirememek gayet keyifli. elbette olması gerektiği yerde, olması gerektiği şekilde de davranıyorum ama onun dışında hayata karşı show must go on

ömrüm boyunca 0.5

bir tane bile değil. o da flört sayılmaz zaten.
çocukça duygularımla sevdiğim bir tane insan olmuştur. ah ben. ah zavallım. sana sevmek yakışmaz. sen garibanlığınla yaşa.

olması gerektiği gibi olmaya çalışan ama çoğu şeyi fazla ciddiye alan insan* kategorisindenim. şimdilerde biraz esnetmeye çalışsam da dakikim mesela, öyle böyle değil. insanlar geç kalınca içimde küçük bir dostoyevski belirip her şeyi sorun haline getiriyor. ama dışa vurmuyorum tabii.

fazla duygusuzlukla suçlanmışlığım var ama bence bu duygusuzluk değil, enerji tasarrufu modu.

insanlara ilk etapta hafif mesafeliyim. ısınmam zaman alıyor, hee ısındıktan sonra da yine çok bir şey değişmiyor ama olsun.

obsesif yanlarım var. ama düzen dediğin şey zaten biraz obsesyon gerektiriyor. ayrıca her şeyi kontrol etmeye çalışma huyumu da hayatı pratikleştirme çabası diye pazarlıyorum kendimce.

sıfır
zero

null
صفر

nula

нула

zéro

cero

zero

〇

공

zero

ноль

μηδέν


kosong

զրո

detaylı anlamını bilemediğim, bir atasözüdür.

bazı acılar paylaşılmaz, kök salar, filiz verir, boy verir ve büyür seninle. büyüdüğü gibi de büyütür, olgunlaştırır. bazıları yaşanmalıdır da.

bazılarında ise anlatmaya değecek ya da anlattığında o yükü paylaşacak bir kalp bulamazsın. öyle bir zamandayız ki artık insanlar birbirlerini ellerinde telefonlarıyla dinliyorlar. kaç kişi ile konuşmaya değer? kaç kişi gerçekten mutluluk ya da hüzünlerinizi paylaşmaya değer? sorgulayınca çok iç açıcı sonuçlar çıkacağını sanmıyorum.

adamın kadrosunun yarısı sakat. oyuncu kadrosunun yarısı da sakatlıktan çıkma.

fitboldan ağnayanlar için bu görüntü normal.

manyaklık da sınır tanımamak bu işte bu nasil öfke

sierra leone'de önemli bir iş anlaşmasına imza atmak üzereyim.

paramparça edilip eti yurdun dört yanındaki sokak köpeklerine sunulması gereken bir pijin işlediği vahşet.

ya da bu pijin karısını yarı yaşında bir gençle evlendirip , bu pije mutluluk içerikli kareler atacaksın, ondan çocukları falan olacak, hapiste, kıskançlıktan tek hücreli odasında demirparmaklıkları kemirerek yaşlanacak. senin vijdanını ve aklını silkeleyeyim yavşağın önde gideni, 2 çocuk annesi emekçinin ne suçu vardı?