zaman tüneli
istanbul'un en yaşanılası ilçesi
bilmiyorum.
devamını gör...
sadettin saran'ın testinin pozitif çıkması
köfteci yusuf’ta da domuz eti çıkmıştı değil mi ?
devamını gör...
yazarların yaşadığı saçma anılar
birkaç ay içinde şehir değiştireceğim. büyükşehir dediğin şey zaten son zamanlarda bana, sürekli bağıran ama ne dediği anlaşılmayan bir insan gibi geliyordu. o yüzden ''ben bir sahil kasabasına kaçıyorum'' dedim. kaçmak diyorum ama öyle aksiyon filmi gibi değil; daha çok excel tablosu yüzünden kaçamayan adam dramı. ev satılacak, iş yoğun, ''ben gidiyorum'' diye kapıyı çarpamıyorsun. hayat, maalesef, dramatik çıkışlara uygun yazılmamış.
şirkete durumu söyledim. zaten gitmemi istemiyorlar; işleri teslim etmem için de bir aylık süre için bana villa tuttular. villa.
hayatım boyunca villa kelimesini daha çok reklamlarda ve yazları yaptığım 3-5 günlük tatillerden biliyorum. biz orta halli büyüdük. 3+1 kiralık evlerde, kombinin yanına sandalye koyarak ısınan bir kültürden geliyorum. lüks dediğin şey en fazla çift balkon olurdu.
dedim ki, ''bir gideyim bakayım şu villaya.'' hem yeni yıl planı yaparım, hem bavulları bırakırım. ev satılınca da direkt geçerim. mantık pırıl pırıl.
ama tabii evin satışı üç gün gecikti. ben de ''madem öyle, gidip bavulları alayım'' dedim. yanıma kuzeni aldım, iki de yakın arkadaş; berk ve adem. dört kişi, saat 23.30, villa sitesine doğru ilerliyoruz. dışarıdan bakınca kesin netflix’te yarım sezon sonra iptal edilen bir suç dizisi gibiyiz arabanın içinde.
güvenliğe geldik. adam muhtemelen uykusundan fırladı. sesi titriyor.
ben kibarım tabi:
''iyi görevler güvenlik bey, 8 numaraya geldik.''
''misafir misiniz?''
''hayır, bir ay kadar burada kalacağım. geçen gün de gelmiştim eşya bırakmaya.''
o sırada arabada entelektüel tiyatro başladı. berk arkadan ''ya camus zaten…'' diye giriyor, adem kitap isimleri sayıyor. kuzen de önden destekliyor. tamamen güvenlik beyin bunlar nezih insanlar diye düşünmesi için saçmalanıyor arabada.
adam yönetimi aradı. eli ayağı titriyor. bu saatte, bu sitede, bu eşgaller… haklı aslında.
neyse doğrulama geldi ve girdik siteye. villalar inci gibi dizilmiş. araba garajın önünde durdum. eve girdik.
eve girmek demeyeyim, eve düşmek diyeyim. içeriden lüks akıyor. duvarlar bile zengin bakıyor. ben kendi kendime;
''olum bizim ne işimiz var burada, kesin yanlış hayatı yaşıyoruz.''
merak zirvede. sauna, havuz, hamam, spor salonu… ev gezmekten ziyade kültür turu yapıyoruz. bir ara sayımız dörtten üçe düştü. adem kayboldu. yedi dakika. yedi. ev o kadar büyük ki insan içinde kendini kaybediyor.
havuz başında sohbet ederken dedim:
''tamam, bavulları alalım çıkalım. hırsız gibi dolaşıyoruz.''
kuzenle iki kocaman bavulu aldık, çıktık. berk ve adem dış cephe inceliyor. evi klonluyorlar resmen. bavulları bagaja koyduk, çıktık. bitti.
ertesi gün şirketteyim. kahve yaptım, tam müzmin bir business man havası. iki yudum aldım… üç polis.
allah allah bunlar ne mana demeye kalmadan genel müdür çağırdı beni. odaya girerken beynim boş ekrana geçti. polislerden biri ismimi söyledi;
''sizi karakola alacağız.''
ben hala kahveyi düşünüyorum. bu kahveyle ne suç işlemiş olabilirim diye.
sonra dedim ki; ''yasada böyle bir şey yok komutar bey! ne için alıyorsunuz söyler misiniz?''
söylemediler...
neyse el mahkum gittik emniyete. bir girdim… berk, adem, kuzen.
o an beynim error verdi. konuşamıyorum. sadece bakıyorum.
komiser sordu:
''dün gece neredeydiniz?''
''evde.''
''şu sitede görüntüleriniz var. iki kişi bavulla, iki kişi etrafı kolaçan ediyor. dün o sitede bir villa soyuldu.''
ve işte orada, gülme geldi. kontrolsüz. hayatım boyunca başıma gelen her saçmalığın final sahnesiydi bu.
arkadaşlar ağlamaklı anlatıyor. komiser bana döndü:
''sen niye gülüyorsun?''
''komiserim'', dedim, ''önce şunu sorayım… bizim girdiğimiz villa ile soyulan villa aynı mı?''
''hayır.''
''o zaman neden buradayız'' dediğim an içeri janti bir abi girdi. takım elbise, aura, final boss enerjisi.
''bunlar mı?'' dedi.
ben hemen keskin zekamı kullanarak bu kesin amir, müdür dedim içimden.
''amirim'', dedim, ''biz neyle suçlanıyoruz?''
abi bana baktı. komisere baktı. tekrar bana baktı.
sonra komisere döndü;
''olay olan villa ile bunların girdiği villa arasında altı villa var. hepsini izledim. üstelik önceki gün bavul bırakılmış. sen devamını izlememişsin. bunlar çıktıktan sonra sitenin afgan görevlisi bodrumdan çantayla çıkıyor.''
o an çektiğim ''oh'', ciğerlerimde yankılandı.
ifadeler alındı, bırakıldık. dışarı çıktık. herkes sigara yaktı. konuşmadık. sadece baktık. sonra herkes arabasına binip gitti.
akşam hepsini aradım, görüntülü.
''hazırlanın'', dedim. ''ev yarın satılıyor. yarın akşam villadayız.''
hiçbiri cevap vermedi.
tek tek kapattılar.
şu an bu satırları villadan yazıyorum.
her şey tamam.
sadece… yakacak odun bulamadım.
şirkete durumu söyledim. zaten gitmemi istemiyorlar; işleri teslim etmem için de bir aylık süre için bana villa tuttular. villa.
hayatım boyunca villa kelimesini daha çok reklamlarda ve yazları yaptığım 3-5 günlük tatillerden biliyorum. biz orta halli büyüdük. 3+1 kiralık evlerde, kombinin yanına sandalye koyarak ısınan bir kültürden geliyorum. lüks dediğin şey en fazla çift balkon olurdu.
dedim ki, ''bir gideyim bakayım şu villaya.'' hem yeni yıl planı yaparım, hem bavulları bırakırım. ev satılınca da direkt geçerim. mantık pırıl pırıl.
ama tabii evin satışı üç gün gecikti. ben de ''madem öyle, gidip bavulları alayım'' dedim. yanıma kuzeni aldım, iki de yakın arkadaş; berk ve adem. dört kişi, saat 23.30, villa sitesine doğru ilerliyoruz. dışarıdan bakınca kesin netflix’te yarım sezon sonra iptal edilen bir suç dizisi gibiyiz arabanın içinde.
güvenliğe geldik. adam muhtemelen uykusundan fırladı. sesi titriyor.
ben kibarım tabi:
''iyi görevler güvenlik bey, 8 numaraya geldik.''
''misafir misiniz?''
''hayır, bir ay kadar burada kalacağım. geçen gün de gelmiştim eşya bırakmaya.''
o sırada arabada entelektüel tiyatro başladı. berk arkadan ''ya camus zaten…'' diye giriyor, adem kitap isimleri sayıyor. kuzen de önden destekliyor. tamamen güvenlik beyin bunlar nezih insanlar diye düşünmesi için saçmalanıyor arabada.
adam yönetimi aradı. eli ayağı titriyor. bu saatte, bu sitede, bu eşgaller… haklı aslında.
neyse doğrulama geldi ve girdik siteye. villalar inci gibi dizilmiş. araba garajın önünde durdum. eve girdik.
eve girmek demeyeyim, eve düşmek diyeyim. içeriden lüks akıyor. duvarlar bile zengin bakıyor. ben kendi kendime;
''olum bizim ne işimiz var burada, kesin yanlış hayatı yaşıyoruz.''
merak zirvede. sauna, havuz, hamam, spor salonu… ev gezmekten ziyade kültür turu yapıyoruz. bir ara sayımız dörtten üçe düştü. adem kayboldu. yedi dakika. yedi. ev o kadar büyük ki insan içinde kendini kaybediyor.
havuz başında sohbet ederken dedim:
''tamam, bavulları alalım çıkalım. hırsız gibi dolaşıyoruz.''
kuzenle iki kocaman bavulu aldık, çıktık. berk ve adem dış cephe inceliyor. evi klonluyorlar resmen. bavulları bagaja koyduk, çıktık. bitti.
ertesi gün şirketteyim. kahve yaptım, tam müzmin bir business man havası. iki yudum aldım… üç polis.
allah allah bunlar ne mana demeye kalmadan genel müdür çağırdı beni. odaya girerken beynim boş ekrana geçti. polislerden biri ismimi söyledi;
''sizi karakola alacağız.''
ben hala kahveyi düşünüyorum. bu kahveyle ne suç işlemiş olabilirim diye.
sonra dedim ki; ''yasada böyle bir şey yok komutar bey! ne için alıyorsunuz söyler misiniz?''
söylemediler...
neyse el mahkum gittik emniyete. bir girdim… berk, adem, kuzen.
o an beynim error verdi. konuşamıyorum. sadece bakıyorum.
komiser sordu:
''dün gece neredeydiniz?''
''evde.''
''şu sitede görüntüleriniz var. iki kişi bavulla, iki kişi etrafı kolaçan ediyor. dün o sitede bir villa soyuldu.''
ve işte orada, gülme geldi. kontrolsüz. hayatım boyunca başıma gelen her saçmalığın final sahnesiydi bu.
arkadaşlar ağlamaklı anlatıyor. komiser bana döndü:
''sen niye gülüyorsun?''
''komiserim'', dedim, ''önce şunu sorayım… bizim girdiğimiz villa ile soyulan villa aynı mı?''
''hayır.''
''o zaman neden buradayız'' dediğim an içeri janti bir abi girdi. takım elbise, aura, final boss enerjisi.
''bunlar mı?'' dedi.
ben hemen keskin zekamı kullanarak bu kesin amir, müdür dedim içimden.
''amirim'', dedim, ''biz neyle suçlanıyoruz?''
abi bana baktı. komisere baktı. tekrar bana baktı.
sonra komisere döndü;
''olay olan villa ile bunların girdiği villa arasında altı villa var. hepsini izledim. üstelik önceki gün bavul bırakılmış. sen devamını izlememişsin. bunlar çıktıktan sonra sitenin afgan görevlisi bodrumdan çantayla çıkıyor.''
o an çektiğim ''oh'', ciğerlerimde yankılandı.
ifadeler alındı, bırakıldık. dışarı çıktık. herkes sigara yaktı. konuşmadık. sadece baktık. sonra herkes arabasına binip gitti.
akşam hepsini aradım, görüntülü.
''hazırlanın'', dedim. ''ev yarın satılıyor. yarın akşam villadayız.''
hiçbiri cevap vermedi.
tek tek kapattılar.
şu an bu satırları villadan yazıyorum.
her şey tamam.
sadece… yakacak odun bulamadım.
devamını gör...
kendinle yüzleşmek
kendinle barışmaktır. başarının yolunu açar.
devamını gör...
yazarların mahlaslarının anlamı
dil bilgisi.
devamını gör...
kötü mal sokakta iyi mal sarayda satılır
iyisi kötüsü yaygaraları hikaye, sağlam mallardan bir kitle tabanı edinirseniz (varsa) bence asıl o zaman malı götürürsünüz.. (ciddi gözlemlerim var hafife almayın..)
devamını gör...
acun'un ödül olarak pavyona götürmesi
kıskanmayın istesek yoldaş’ da bizi götürür. şahsen yoldaş böyle bir hedef belirlese; ben gece gündüz madalyalı tanım, öne çıkan tanım girer karmaya yüklenirim. amaçsızca heves gelmiyor bende, sıkılıyorum.
yoldaşşş pavyona götür bizi. hu huuu…
yoldaşşş pavyona götür bizi. hu huuu…
devamını gör...
sadettin saran'ın testinin pozitif çıkması
biz de ite köpeğe yedirecek başkan yok!
devamını gör...
alttaki yazara bir alıntı bırak
düşünüyorum, öyleyse varım.
devamını gör...
fener kel sever
hem uyuşturucu testinde saç olmayınca pozitiflikte çıkmaz.
devamını gör...
kolay gibi görünen ama çok zor olan şeyler
yaşamak.
devamını gör...
sözlüğün 3'lü çetesi
acilen muadil bir 3'lü çete kurulmasının elzemliğini gösteren çete. böylece üçünüze üçümüz bayram etsin çükümüz düsturu ile yol alıp uzaklara gidebilirler.
devamını gör...
fener kel sever
(bkz: fener zenci sever)'in 2025 yılında güncellenmiş hali.
devamını gör...
kendinle yüzleşmek
bu bir gerginlik yaratır. sürtüşme vardır. kolaylık değil, mücadele vardır.
ama işin püf noktası şudur; bu seni bozmaz, olgunlaştırır.
seni yıpratabilir, ama seni geliştirir. kendi hatanı, kendi yanılgını, kendi beklentini sana ayna gibi gösterir.
o yüzden her başarısızlık hissi “kendinle yüzleşme” zamanıdır. değerlendirmeli...
ama işin püf noktası şudur; bu seni bozmaz, olgunlaştırır.
seni yıpratabilir, ama seni geliştirir. kendi hatanı, kendi yanılgını, kendi beklentini sana ayna gibi gösterir.
o yüzden her başarısızlık hissi “kendinle yüzleşme” zamanıdır. değerlendirmeli...
devamını gör...
yazarların yeni yılda duymak istedikleri
kimseden ses duymak istemiyorum kendi odamda alköl alıp sözlükte gezinmek ıstiyorum ses duymak istesem mekana giderdim
devamını gör...
yazarların favori reklamları
devamını gör...
acun'un ödül olarak pavyona götürmesi
hayır eskiden olsa hocasının ortamına götürüp bi erik dalı falan izletirdi belki de, şimdi yapacağına ihtimal vermiyorum. ona yürü ya acunum diyen abilerinden çekinir. o kadar aptal mı..
devamını gör...
yazarların yeni yılda duymak istedikleri
durdun durdun turnayı gözünden vurdun.
devamını gör...
kolay gibi görünen ama çok zor olan şeyler
şu koca bir yangın yerine çevrilmiş dünyada insan olmak ve yinede insan kalmaya çalışmak..
devamını gör...
uganda ligi'nde ödül olarak süt ve ekmek verilmesi
demek herkesin ödül anlayışı başka ya da fena kapa yapmışlar
devamını gör...