william shakespeare’in en ünlü tragedyalarından birisidir. sayısız defa sahnelenmiş sayısız defa sahnelenecek bu oyunun sinemaya da etkisi büyük olmuştur. zaman, mekan, karakter ve diyaloglar büyük oranda korunarak çekilen yirmiden fazla film ve tv yapımı mevcuttur, bunların dışında zamanın mekanın ve karakterlerin değiştiği ama olay örgüsünün değişmediği onlarca uyarlama film çekilmiştir. ilk kategoride benim en beğendiğim, 1971 yılı roman polanski yapımı olan “the tragedy of macbeth”dir. 2021 yılı joel coen yapımı aynı isimli filmi de izledim, o da epik denilebilecek seviyede. ses, görüntü, oyunculuk müthiş ve diyalogların korunmuş olması harika, gerçekten sinemanın ötesinde bir yapım. ikinci kategori yani uyarlamalar içinde en beğendiğim ise orijinal adı kumonosu-jo olan ve “kanlı taht” adıyla bilinen 1957 yılı akira kurosawa yapımı filmdir. benim açımdan toshiro mifune gelmiş geçmiş en iyi macbeth rolünü oynamıştır.

çok soru soduran, belirsizlikler bırakan sevdiğim türde bir tragedyadır benim için. macbeth bir protagonist mi yoksa antagonist mi? üç cadı doğru mu söylüyor yalan mı? kehanet hiç söylenmese cinayet gerçekleşir miydi? tahta geçmeyi sağlayan güç kader mi, hırs mı? bilgi bir virüs gibi insanın beynine girip onun kodlarını değiştirebilir mi? macbeth her şeyi akışına bıraksaydı, pasif kalsaydı banquo ile rolleri değişir miydi? bu sorulara oyundaki üç cadı ağzından cevap vermek gerekirse:
“iyi demek kötü demek, kötü demek iyi demek;
sisli puslu havalarda kanatlanıp uçmak gerek.”

bu oyunu bilmezseniz bir şey kaybetmezsiniz ama bilip de bir yerlerde ona dair bir şeylere rastlamak insanı bir kâşif gibi gururlandırıyor. birçok kitapta, video oyununda ya da şarkıda bu oyuna dair referanslara rastlanabiliyor. nazım hikmet’in “benerci kendini niçin öldürdü?” eserinde ikinci bap dördüncü bölümde, kalküta’da üç ingiliz polisinin karakol önündeki diyaloğu aktarılır.

birinci polis — nereye gitmiştin?
ikinci polis — domuz boğazlamaya...
üçüncü polis — sen nerdeydin?
birinci polis — köprünün üstünde
bir hintli karı gördüm demin.
kucağında kertenkele suratlı bir çocuk vardı.
çocuk beni görünce başladı ağlamaya
ağlamaya
ağlamaya...
karıya:
— sustur şu piçi,
britanya polisine selam versin,
dedim.
selam vermezse, kuyruksuz bir fare gibi
gebersin
dedim.
ne sustu, ne selam verdi kara kurbağa yavrusu.
akıyordu su...
akar suya fırlattım bu zırlayan şeytan piçini.
anası yüzüme bakıp
kara bir uçurum gibi çekti içini.
dokundu rikkatime
bu iç çekiş.
madraslı bir ihtiyar:
«azabı azapla tedavi edin...»
demiş.
getirdim karakola kocakarıyı.
sarı sırtından kızıl kan sızdırıp
çekeceğim içinden ağrıyı...
ikinci polis — sana bu işte yardım için
kocakarıyı eski bir halı gibi
ayaklarına sereceğim.
birinci polis — lütufkârsın...
üçüncü polis — ben de sana:
bengale ormanlarında avlanmış bir filin
koparılmış erkekliğinden
bir kamçı vereceğim...
birinci polis — başka bir şey istemez...
malumdur bana azabı ısdırap,
ezberimdedir tekmil
kitabı ıstırap.
meselâ:
uykulara kâbus gibi çökebilirim,
tırnak sökebilirim,
kulakların içine kurşun dökebilirim.
ellerin derisini eldiven gibi soymak,
koltuk altına kaynar sudan yeni çıkmış
hindi yumurtası koymak,
sirke damlatarak gözleri oymak,
domuz topu ıtlak olunan usûl,
velhasıl daha bin bir usûlle gayeye vusûl
mümkündür bence...
bakınız, bende ne var?
3. ve 2. polis — göster bize
göster bize!!
birinci polis — grevde yakalanan
hintlilerden birinin
taze kesilmiş başparmağı...
kesildikten sonra yarım santim uzadı tırnağı...
3. ve 2. polis — haydi içeri gidelim,
uzayan tırnağı seyredelim...”

bu dizelerdeki aktarım yoluna çok anlam veremeden yıllarca okumuşumdur, sahnelerde ya da filmlerde göremediğim ilişkiyi oyunun metnini okuyunca görebildim. oyunda birinci perde üçüncü sahne sabahattin eyüboğlu çevirisi ile şöyledir:

"birinci cadı – bacı neredeydin?
ikinci cadı – domuz öldürmekte.
üçüncü cadı – sen neredeydin, bacı?
birinci cadı – bir gemicinin karısı… kucağında bir etek kestane;
yedikçe yiyor; çene değil değirmen karınınki.
“bana da ver” dedim, sen misin diyen:
“defol, cadı karı!” demez mi bana şırfıntı…
kocası halep’e gitmiş seninkinin;
kaplan gemisinin süvarisiymiş.
atlayıp bir eleğe düşeceğim peşine.
hem de nasıl: kuyruksuz bir sıçan olup gideceğim!
gideceem! gideceeeem! taş çatlasa gideceğim!
ikinci cadı – bir rüzgâr vereyim bari sana.
birinci cadı – eksik olma.
üçüncü cadı – bir rüzgâr da ben vereyim.
birinci cadı – üst tarafı bende var:
haritalar, maritalar…
şurada şu liman, burada bu liman:
şurada açıktan, burada kıyıdan.
kurutup çöpe döndüreceğim herifi, düpedüz:
ne gece uyutacağım ne gündüz
cehenneme çevireceğim teknesini.
dokuzu dokuza vur, ne eder?
o kadar hafta sallandı mı denizde yeter:
hayalifener olduğunun resmidir.
gemisi batmasına batmaz
ama yemediği fırtına kalmaz…
bakın nem var benim.
ikinci cadı – göster, göster! neymiş o?
birinci cadı – bir kaptanın baş parmağı:
memlekete dönemeden çekmiş cavlağı."
devamını gör...

kış günü bölgesel yağan yoğun karın zorlama biçimde tanrının gazabıyla ilişkilendirilmesidir. bu nasıl bir gazaptır ki meteoroloji öncesinde haber verebiliyor, bu nasıl bir gazap ki insanlara yolda kalmalarından ve kayıp düşmelerinden öteye zarar veremiyor. tarıyı ideolojik görüşlerinize destek için bu kadar küçültmeyin ki ona ve değerlerinize karşı beklediğiniz saygı diğerleri tarafından gösterilsin.
devamını gör...

ekonomik krizin dillendirilmeden kabulüdür.

2000'li yılların başında imf ile yapılan anlaşma sonrası da benzer tedbirler alınmış medya bunu meşhur "kemer sıkma" deyimi ile aylarca haberleştirmişti. sadece türkiye'ye özgü bir zaaf değil tüm dünya için, kemer sıkma, tasarruf gibi kelimeler korkutucudur, bolluk, harcama, yatırım gibi kelimeler daha çok sevilir. bağımsız medyamızın bunu nasıl haberleştireceğini merak etmiyorum, tahmin edebiliyorum.
devamını gör...

ülkenin ödememe gibi bir seçeneği olsa da sonuçları itibariyle kuzey kore gibi dünyaya kapanmayı göze almış olmalıdır. bu yüzden de ülkenin yap-işlet-devret modelindeki garanti ödeme süresi, mevcut iktidara verilen olağan görev süresiyle sınırlandırılmalıdır .

bu şirketler parasını alamazsa uluslararsı mahkemelerde sözleşmeden doğan haklarını bir şekilde alır. ancak şu da var, anayasamızın 125. maddesi son fıkrası "idare, kendi işlem ve eylemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür" der. ayrıca 129. madde 5. ve 6. maddeleri "memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir. memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır" der.

bu durumda ortada bir kamu zararı varsa ve bu zararın üzerine gitme iradesini gösterecek idare, tahkim mahkemesinde kaybedilen ve daha önce ödenen paralar geriye dönük olarak öncelikle kurumlardan, kurumlar da rücu yoluyla kişilerden söke söke alır.
devamını gör...

bu durum nutuk'da ayrıntısı ile atatürk'ün ağzından anlatılıyor zaten.


"...
efendiler, yeni meclis ilk devrinde, muhalefeti gizli bir azınlık hizip tara­fından aldatılmak vaziyetine maruz bulundu. fethi bey ve arkadaşlan, hükü­met vazifelerini sükûnetle yapamayacak bir hale getirildi. fethi bey, bu hal­den, bana defalarca şikayet etti ve şahsen heyeti vekile'den çekilmek istedi. diğer vekiller de aynı suretle şikayetlerde bulunuyorlardı.
fenalık, hükümet teşkilinin meclis seçimiyle olmasında idi. bu hakikati çoktan görmüştüm.
ben, meclis'te gizli ve mu­halif bir hizip keşfettikten, meclis'in mesaisinde hissiyatın hakimiyetini gördükten ve hükümet heyetinin mesaisindeki intizamın her gün esassız birtakım sebeplerle intizamsızlığa uğratılmakta olduğuna kanaat getirdikten sonra, tatbiki için münasip zamanını beklediğim bir fikrin tatbiki anının geldiğine hükmetmiştim. bunu itiraf etmeliyim. buna göre, şimdi ve­receğim malumat ve izahatı anlamak daha kolay olacaktır.
efendiler, halk fırkası'nın rauf bey'i gıyaben ikinci reisliğe ve sabit bey'i dahiliye vekaletine aday seçtiği tarih, 25 te şrinievvel [ekim] 1923 perşembe günüdür. aynı günde ve ertesi cuma günü heyeti vekile çanka­ya'da nezdimde toplandı. gerek heyeti vekile reisi fethi bey'in ve gerek diğer vekillerin istifa etme­leri zamanının geldiğini ve bunun lazım olduğunu ifade ettim. meclis'çe "yeni heyeti vekile seçiminde, mevcut heyete dahil bulunan vekillerden tekrar seçi­len olursa, onlar, bu seçimden sonra da istifa ederek yeni heyeti vekile'ye da­hil olmayacaklardır" esasını da kabul ettik. yalnız o zaman vekiller gibi seçilen ve heyeti vekile'ye dahil bulunan erkanıharbiyei umurniye reisi fevzi paşa bu karardan hariç bırakıldı. çünkü, ordu idare ve kumandasının tesadüfi bir za­ta bırakılması caiz görülmedi.
..."

atatürk cumhuriyetin kabulünü seçeneksiz bırakacak bir şey yapmamıştır. adam ancak siyasi bir dehanın gerçekleştirebileceği bir risk almış işlemediğinden adı gibi emin olduğu sisteme bombayı bırakmış, sonra da çözüm önerisini (cumhuriyet) sunmuştur. sonuçta bu sistem gerçekten işler olsaydı meclis yeni vekil heyetini kolaylıkla seçer ve atatürk'ü pasifize edip yoluna devam edebilirdi. siyasi kriz bu olayda olmasa ileride zaten ortaya çıkacaktı, atatürk sadece zamanı geldiğini düşündüğü için harekete geçti.

cumhuriyet'in ilanı öncesi süren tartışmalarda abdurrahman şeref bey'in şu sözlerini yazmadan geçemeyeceğim:
"eşkal-i hükümetin ta'dadına lüzum yok. hakimiyet bila-kayd ü şart milletindir, dedikten sonra, kime sorarsanız sorunuz, bu, cumhuriyettir. do­ğan çocuğun adıdır. ama bu ad bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin."
devamını gör...

doğal seçilimle birlikte evrimin en önemli dinamiklerinden biridir. orijinal terim "sexual selection" olup türkçede seksüel seçilim ve eşeysel seçilim olarak da bilinir. charles darwin bu konudan türlerin kökeni kitabında kısa bir bölümde bahseder. buna karşın konuyu öylesine önemser ki "the descent of man and selection in relation to sex" isimli kitabını sırf bu konu üzerine yazar. kitap türkçeye çoğu yayınevince insanın türeyişi olarak çevrilse de kitabın sadece beşte birinin insan açısından eşeysel seçilimi açıklaması nedeniyle bazı yayınevleri haklı olarak kitabı seksüel seçme adıyla basmıştır.

darwin'in hms beagle ile olan yolculuğunda topladığı kanıtlar (alkol dolu kavanozlara koyduğu böcek, kuş ve sürüngenlere ait dişi ve erkek örnekler) ve yaptırdığı dişi erkek karşılaştırmalı ayrıntılı çizimler bu konuya çok kafa yorduğunun göstergesidir.

aynı tür içinde dişi ve erkeğin birlikte geliştirdiği farklılıklar adaptasyon ile ilişkiliyken cinsiyetler arası fiziksel farklılıklar genel olarak seksüel seçilimle ilişkilidir. doğal seçililim ile karşılaştırınca gereksiz gibi görülebilir ama en az onun kadar önemlidir, hatta lokomotifidir denilebilir. ayrıca doğal seçilime de doğrudan katkısı vardır.

seksüel seçilimde anahtar dişidir. içgüdüsel olarak her iki cins de üreme isteğiyle yanar tutuşur. ancak ufacık bir fark vardır ki türü evrimsel gelişim açısından hep ileri taşır. erkek sadece kendi soyunu bir sonraki nesle aktarma derdindedir ve bunun için seçici değildir. dişiyse erkek gibi soyunu devam ettirmek istese de sadece kendi sosyal çevresindeki en iyi erkek ile birleşme içgüdüsünü taşır ve bu konuda çok katıdır. en iyi erkeği, türe göre dişinin hoşuna giden ses, koku, görünüm, tavır, cüsse belirler, bazı durumlarda istekli başka erkek kalmaması da bu seçimi etkiler ki bu da güç ile ilişkilendirilebilir.

güç kriteri en yaygın olan seçim kriterlerindendir. kısaca erkekler arası dövüşe dayanan bu seçilimde dişi ya da dişiler sadece erkekler arası kavgada galip gelen erkek ile çiftleşir, bu ise sadece güçlü bireylerin neslini devam ettirdiği anlamına gelmekle birlikte, sağlıksız olan bireylerin de şans eseri doğal seçilime uğramasa bile seksüel seçilimle elendiği bir sistemin işlemesini sağlar. aslanlar sürü halinde yaşayan hayvanlardır ve dişi ile erkeği ayıran en önemli fiziksel fark cüsse ve yeledir. genel olarak dişinin avlandığı bu hayvan türünde, erkeğin başının çevresinde bulunan bu kıl yumağının tek nedeni sürü liderliği ve dişilerle çiftleşme hakkı için erkekler arasında yaşanan kavgalar ve bu kavgalardaki ölümcül yaralanmalardan korunmaktır. dişilerde bu özelliğin olmaması da tamamen dişiler arası bu tarz bir rekabetin olamayışından kaynaklanır. kaplanlarda da aynı güç kriteri dişinin seçimlerinde etkilidir ancak aslanla karşılaştırılacak olunursa onlardaki gibi bir cüsse farkı mevcuttur ancak yele gibi bir savunma geliştirilmemiştir. bu da kaplanların sürü halinde yaşamaması ve aslanlardaki gibi erkekler arası sürekli bir rekabet yaşanmaması ile ilgilidir. kaplanlar tek yaşayan bölgeci hyvanlardır. erkek kaplan bölgesini iyi koruduğu ve bölgesine başka erkek sokmadığı sürece bölge içindeki dişilerle çiftleşme hakkına sahip olacaktır. bu bölgeler onlarca kilometre kare olduğu ve idrar ile işaretlendiği için erkeklerin karşılaşması ve kavgası nadir olur.

ses kriteri için verilebilecek en güzel örnek ağustos böcekleridir. bu türün erkeklerinin iç organlarının yüzde altmışı sadece ses çıkarmak için evrimleşmiştir, dişilerde ise böyle bir gelişim yoktur. dişi en gür sesli ağustos böceğini çiftleşmek için seçer, ama aslında seçtiği en sağlıklı genlerdir. ayrıca sesin mesafe ile ilişkisi düşünülürse en gür sesi çıkaran ağustos böceğinin en uzaktaki dişiyle bile şansı olabileceğini anlayabiliriz.

koku da hayvanlar arasında kimilerince de insanlar arasındaki seksüel seçimi belirleyen kriterlerdendir. en bilinen örnek sadece erkek geyiklerde bulunan misk feromonudur. dişinin seçiminde bu feromonun yoğunluğu değil yapısı etkili olur. bize her erkek misk geyiğinin kokusu aynı gelse de bilim adamlarına göre dişi misk geyiği için hoşuna giden ve cinsel açlık uyandıran hoş bir koku gibi görünse de, arka planda erkeğin gen çeşitliliği ve benzerliğini karşılaştırabileceği bir kitabı okumak gibidir. dişi en hoş kokulu erkeği seçerek aslında genetik yapısı en farklı bireyi seçmektedir ki bu da gen havuzunu çeşitlendirip, bir sonraki nesillerin hastalıklara ve çevresel zorluklara karşı daha dirençli olma ihtimalini artırmaktadır.

görünüm ve tavır kriterleri ile ilgili sadece örnek verip açıklama yapmayacağım, hem yazıyı uzatıp sıkmak istemem hem de meraklı olanlarda araştırma isteği doğurabilrim belki. bu örneklerde de dişi birey ile erkek bireyler bu kriterler özelinde farklılaşmıştır. görünüm için tavuskuşu ve dul kuşunu örnek verebilirim. tavır için gözlemleyebileceğiniz bir tür olan güvercinleri örnek verebilirim, özellikle ilkbaharda erkeklerin kur yapışını ve danslarını her yerde görebilirsiniz.

insanda seksüel seçilimle ilgili tüm bu kriterlerden bir miktar bulmak mümkün gibi görünüyor. genel olarak türden bağımsız, insanın oluşturduğu sosyal çevre (kültür) bu seçilim sistemini ya bozmuş ya da farklı kriterleri öne çıkarmıştır. statü, fiziksel belirginlikler, meslek, tavır, dans, ses, koku, varlık, bakım, giyim, zeka, duygu vs. çok fazla kriter söz konusu ve kültürler arası önceliklerin yanında bireysel seçimler de kültürden bağımsız değişkenlik gösterebiliyor.
devamını gör...

şüpheli durumunda olan kişinin kendisine karşı isnad edilen bir suça karşı, bu suçun işlendiği sırada kendisinin bir başka yerde olduğunu, gösteren kanıttır. suçsuzluğun kanıtıdır, mazeret ya da gerekçe kelimeleri bu tanımı tam olarak karşılamamaktadır. latincede "başka yerde" anlamına gelen bu ifade hukuki bir terim olup, genelde polisiye hikaye, roman ya da oyunlarda karşımıza çıkar. soruşturma sırasında şüphelilere ilk sorulan soru "şu zaman aralığında (suç saatinde) neredeydin?" sorusudur, alınan cevaba göre ikinci soru ise" yalnız mıydın" ya da "peki, bunu kanıtlayabilir misin?" olur genelde.

alibiniz suç saatinde bulunduğunuzu iddia ettiğiniz bir başka mekansa, doğası itibariyle insanların sizi görebileceği ve tanıyabileceği kişilerin bulunduğu bir ortam olması gerekir. çünkü bu kişilere sizin o saatlerde orada olup olmadığınız sorulacaktır. birinci derece akrabalardan kişinin alehine tanıklık yapması istenemeyeceği için lehte tanıklıklarının da şüpheli karşılanacağı bilinmelidir. kredi kartı slipleri, benzinlik fişi gibi kanıtlar şüpheyi hafifletse de kartı ya da aracı kullanan kişi başkası olabileceği için net olarak ortadan kaldırmaz. en sağlam alibi bu gün de dört bir yanımızı sarmış olan güvenlik kameralarının kayıtlarıdır. adeta bir suç cenneti olan ülkemizde kriminal tiplerden değilseniz, önünden geçtiğiniz her güvenlik kamerasına selam vermekte fayda var. nerede ne zaman lazım olacağı belli olmaz.

bir de sahte alibi vardır ki, bazı ülkelerde sırf alibinin geçersiz olması bile başkaca kanıta gerek olmaksızın suçu doğrudan sahte alibi sunan kişiye yıkar.
devamını gör...

askeri terminolojide üstlerce verilen ve astlarca yenilen bir cezai emirdir.
devamını gör...

osmanlı tarihinde hiçbir zaman koloni kurmamıştır. hükmettiği topraklara savaşarak girmiş ya yönetici atayarak, vergisini toplayarak ya da onayladığı yerel bir yöneticiden senelik haracını alarak ordularını çekmiştir. o bölgeyle olan ticaret, bölgenin bayındırlığı ya da başka bir şey umurunda olmamıştır. balkanlarda uyguladığı iskan politikası ise kolonizasyon değil doğrudan yurtlaştırmadır. bazı tarihçiler osmanlının (isyan etme ihtimali ya da bastırılmış bir isyanın tekrarını önlemek için) sürgün ederek merkezden uzaklaştırdığı toplulukların koloni olarak değerlendirilebileceği görüşündedir. ancak bunlar koloni tanımına uymaz.
devamını gör...

ıñárritu'nun üç farklı yaşamı alışılmadık biçimde kesiştirerek hikayesini aktardığı üç filmden ilkidir. diğer ikisi 21 gram ve babel'dir.
devamını gör...

henüz gidip göremediğim sadece dinlediğim ve okuduğum uzak ülke.

şili'yi dinlemek isterseniz:
violeta parra
victor jara
inti illimani
sol y lluvia

şili'yi okumak isterseniz:
pablo neruda
isabel allende
devamını gör...

çaresizlik anında en zararsız kötülüğü yapmış hayvandır, gidip hane halkına ya da evcil hayvanlarına saldırmamış. her geçen gün yaşam alanları daralan bu hayvanların ne yapması bekleniyor anlamıyorum. bütün doğa tahribatlarının yanında bireysel olarak da insanlık bu hayvanlara başka çare bırakmıyor malesef. ormanda bulduğunuz meyve ağacınındaki meyveleri tek bir meyve kalmayana kadar toplarsanız, mantar avına çıkıp bulduğunuz bölgedeki yenilebilir mantarları tek bir numune bırakmayacak şekilde toplarsanız, su kaynaklarını borulardan geçirip köyünüze kadar kapalı taşırsanız, köstebek, fare gibi kemirgenlere tarım zararlısı deyip soyunu ilaçla ve tuzakla kurutursanız, dini gerekçelerle yemediğiniz domuzu anlamsız bir şekilde sadece yok etmek için öldürürseniz bu hayvanlar ölmüş ninenizi de yer dedenizi de.

bir de mezarda mikro organizmalar, böcekler ve larvalar tam olarak haberdeki ayının yapmaya çalıştığını yapıyor, yani artık bu dünya ile ilişkisi sadece fiziki varlığından ibaret olan bedeni yiyorlar, çok korkunç bir durum değil yani. bu hayvanın fotoğrafını çekmek için haftalarca ormanda ateş bile yakmadan kamp yapan insanlar var çoğu zaman elleri boş dönüyorlar, insandan ölesiye korkan bu hayvanlar bu kadar çaresiz olmasa değil insanın yaşadığı yere, ayak bastığı yere bile yaklaşmaz.
devamını gör...

"marksisto-leninist şuur,
30 kilo kemik
7 litre kan,
bir iki kilometre kadar,
damar,
adale, et, sinir ve deriyim."
n. hikmet
devamını gör...

yıllarca monopol olarak sömürünün dibine vurulmuş bir alanda, piyasa son yıllarda oligopole dönüşmüş, beklendiği gibi kar maksimizasyonu açısından firmalar piyasayı sömürmeye devam etmiştir. abb bu iş için iştiraki üzerinden ne kadar bütçe aktardığını açıklayacak olursa görülecek ki bedavadan biraz fazla maliyetle yapılacak bir iş için talep edilen hizmet bedeli bu güne kadar hep şişirilmişti. sırf tüketici ile işletmeyi veri güvenliğini bile sağlayamadığı bir platformda buluşturdu diye küçük işletmelerin karına yüzde 10 ortak olmak nedir, devlet bile burada sayamayacağım kadar güvence ve hizmetin karşılığı yüzde 20-30 vergi alıyor.
devamını gör...

bugün tarihi itibariyle iş bankası hasan ali yücel klasikler dizisinden çıkan 404 klasik eserin 42 tanesi william shakespeare'e aittir.
devamını gör...

bu gibi durumlarda ne yapılacağı konusu profesyonel askeri eğitimlerin en temel öğesidir. tekniğiyle ilgili eğitim videosunu bırakıyorum.

devamını gör...

kentaro miura üstadın ekim 1989'dan beri yayınladığı efsanevi manga serisiydi. geçen ay tüm hayranlarının korkusu gerçekleşmiş ve üstat eserini tamamlayamadan göçüp gitmiştir. serinin asistanlar ve yayıncılar eliyle bir noktaya bağlanacağı ve bitirileceği söyleniyor ancak benim için ve bir çok hayranı için berserk bundan sonra öksüz ve sonsuz olacak.
devamını gör...

10^(10^100)de bir ihtimalli bir piyangoda talihlinin bu bir tesadüf olabilir mi demesi gibidir. tesadüf işte.

tanrının varlığının kanıtı olarak "x olmasaydı yaşam olmazdı, bu tesadüf olamaz" argümanı kadar boş bir görüş yoktur. evrensel düzenin bir yaratıcı dizaynı olduğunu reddeden görüş zaten tüm bu koşullar bu biçimde var olduğu için canlılığın ortaya çıktığını savunur. varsayımsal olarak denklemden bir faktörü çıkarırsak, evet canlılık hiç var olmayabilirdi. ama dünya ve yaşam var işte ve tanrıyı var eden de kendi varlığını sorgulayacak insanın ortaya çıkmasıdır. yaklaşık üç yüz bin yıldır bunu anlamaya cevaplar bulmaya çalışıyoruz. tanrılar bu arayışımızda vardığımız sonuçlardan en çok kabul görmüş olanıdır. sadece hangisinin ya da hangilerinin gerçek yaratıcı olduğu konusunda ortak görüş çıkmamıştır. örneğin 300.000 yıllık insanlık tarihinde sadece son 4.000 yıldır tek tanrı inancı var. yüz binlerce yıl tapılan güneşin yanında bu günkü anlamda bildiğimiz tanrı çok gençtir, çocuk sayılır.

büyük patlamadan günümüze kadar olan süreyi bir yıla indirgeyen kozmik takvime göre, büyük patlama 1 ocak 00.00.00 saatinde gerçekleşmiştir. modern insanın ortaya çıkışı bu takvimin 31 aralık günü 23.52.00 sularına 300.000 yıl öncesine denk geliyor. ileride belki insanlık da yok olacak, ne bu takvim anolojisi ne bilimsel kanıtlar ne evreni anlamlandırmak için yapılan tanımlar ne de insanın uydurduğu diğer başla şeyler kalacak. sadece zaman varlığını sürdürecek, kendini tanımlayan bir varlık olmadığı sürece o da hiç var olmamış gibi akıp gidecek.
devamını gör...

odysseus, zeka ve strateji tanrıçası athena'nın el verdiği, kurnazlığıyla ünlü ithake kralı mitolojik kahramandır. genelde truva savaşını bitiren tahta at fikriyle tanınır ancak on yıl süren bu savaşın en önemli sebeplerinden biri yine bu cin fikirli abimizin eseridir. kendi sebep olduğu savaşı kendisi bitirmiştir.

leda, sparta kralı tyndareos'un güzelliğiyle nam salmış karısıdır. bu güzellik zeus'un gözünden de kaçmamıştır, ancak güzel olan her şeyi kendisine isteyen bu tanrı, karısı hera'dan çekindiği için bir kuğu kılığında leda'ya sokulur ve onunla birlikte olur. ne tesadüftür ki aynı gece leda, kocası tyndareos ile de birlikte olur. dokuz ay sonra iki yumurta doğurur, birinden zeus'un ikizleri polydeukes ve helen, diğerinden tyndareos'un ikizleri castor ve clytemnestra çıkar. erkek kardeşler castor ve polydeukes ((gbkz: dioskurlar)) maceradan maceraya atılırlar. kız kardeşlerin kaderi ise bellidir, ittifak ve iyi ilişkiler adına krallarla evlendirilmek.

clytemnestra miken kralı agamemnon ile evlendirilir. güzelliğiyle kız kardeşinden çok ötede olan zeus'un kızı helen ise daha evlenme çağına gelmeden kral theseus tarafından kaçırılır, sonrasında erkek kardeşleri dioskurlar tarafından kurtarılır. evlenme yaşına geldiğindeyse akhaları tam anlamıyla iç savaşın eşiğine getirir. o dönemde bekar ve nüfuz sahibi ne kadar kral ve prens varsa, hediyelerle güzel helen'in babası bildikleri tyndareos'un evine doluşurlar. kızı birimize vermeden buradan ayrılmayız derler. politik olarak tyndareos, helen'i menalous ile evlendirme niyetindedir çünkü diğer kızı ile evli olan menalous'un abisi agamemnon, akhalar içinde çok büyük nüfuz sahibidir ve bu akrabalık ilişkisinin güçlendirilmesi gerekmektedir. ancak ortam o kadar gergindir ki helen'i kiminle evlendirirse evlendirsin, diğer damat adayları o kişiye ve kendisine savaş açacaktır. işte tyndareos'un bu müşkül halini gören kurnaz odyseus helen'in kendisine uygun görüleceğini umarak, ona şu aklı verir: tüm damat adayları ile konuş ve bir tek bir şartla damadını seçeceğini bildir, bu şart da her kim kızının kocası olursa tüm diğer damat adayları ona bağlılık yemini edecek ve yardım istediğinde ona yardıma koşacak.

tyndareos bu fikri beğenir ve uygular ancak odyseus havasını alır, menalous helen'in kocası olur ve büyük bir çeyizle birlikte onu evine götürür. işte akhalar arasında yapılan bu anlaşma truva savaşının en büyük mitolojik nedenlerinden biridir. diğer neden zeus'un kendi çocuğu tarafından öldürülme paranoyası sonucu ortaya çıkan daha masalsı bir hikayedir. (bkz: thetis)

paris'in saraydan kız kaçırma olayı bir çok anlatıda helen'in çeyizlerini de kapsamaktadır. agamemnon bu durumu fırsat bilerek kardeşine yapılan haksızlığa karşı tüm akhalara bu anlaşmayı hatırlatır ve onları truva'ya karşı bir araya getirir.

not: tabi ki savaşın asıl nedeni yunan yarımadasındaki miken uygarlığı ile anadolu yarımadasındaki iyon medeniyetlerinin kaynak ve güç çekişmesidir. bir taraf aralarındaki birliği sağladığı anda diğer taraftaki en güçlü şehir devletine topluca saldırmış, sonradan anadolu devletleri bu tehdide karşı truvalılara yardım gönderse de truva'nın düşüşü engellenememiştir.
devamını gör...

un bar aux folies bergère - edouard manet

anlam veremediğim bir şekilde beni içine çeken tablolardandır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim