dantes yazar profili

dantes kapak fotoğrafı
dantes profil fotoğrafı
rozet
karma: 1073 tanım: 55 başlık: 2 takipçi: 41

son tanımları


sözlüğün ölmüş olması

sebebi gerçek hayatta da sıkça karşılaştığımız bir durumdur. argo tabirle adam kayırma ve yalakalık.
baya başlık gezdim. özellikle kitap başlıklarını.
garip bir şey gördüm. bir yazar arkadaş bir kitapla ilgili öyle yorumlar yapmış ki o kitabı tekrar okuma isteği uyandırdı bende. çünkü o bakış açısını görememek beni kahretti. artıyı bastım hemen ve açıkçası kıskandım da onu.
bir tane de sözlükte ünlü sayılabilecek bir yazar yorum yapmış. belki de moderatör bilmiyorum. kitabın yazarını yazmış, ordan bir cümle araklamış. kısacası o kitabı okumayan birinin bile vikipedide bulabileceği bir şey yazmış. o iki cümleyle başlığın en çok beğenilen yorumu…
şimdi soruyorum kim hak eder burda asıl artıyı?
o adam bir daha yazmasa sözlükten ayrılsa yeri değil midir?
sözlük beyin göçüne uğruyor haberimiz yok!
pop sanatçısı kalırken bilim adamları ayrılıyor gibi geliyor bana. bu gidişle sadece moderatörler sözlükte kalır, diğerleri gider. onlar da kendi aralarında favlaşırlar artık.
devamını gör...

kahramanmaraş

garip insanların araya serpiştirildiği şehir.
dışardan bakınca tipik gözükür, sadece insanların yaşadığı başka bir özelliği olmayan bir şehir gibi.
öyledir de zaten.
ama birkaç farklı insan tanıdım oradan hayatımı değiştiren, hayatları değiştiren.
maraş akdeniz’de değildir.
maraş anadolu değildir.
maraş doğu veya güneydoğu değildir.
maraş maraştır.
ne eksik ne fazla
bir kabı doldurmaz, kazana sığmaz.
insanları gitgide yobazlaşan, ama farklı insanların enginliğinde içi içine sığmayan küçük koca şehir.
şairlerin memleketi.
abbaslar cumhuriyeti.
kaleden bakmaya gerek yok anlamak için.
bilakis çarşıyı gezmeye de.
maraşlı okumuş bir adamdaki enginliğin kibarlığa ve nezakete karşılığını; 4 nesildir üniversite mezunu bir adamda bulamazsınız.
bilmiyorum zekisi çok zeki aptalı tam aptal.
tıpkı hiçbir yere ait olmaması gibi kendisi bile bazen kaybeder kendini.
edeeee!
devamını gör...

cemil meriç

marmaray’da giderken bu ülke kitabını elime aldım ve rastgele bir sayfa açtım. önceden fazla okumuşluğum yoktu aslında. aldığım da ilk ve tek kitabıydı cemil meriç’in. açmamla kapatmam bir oldu. çünkü aklıma o cümleyi kazımak istedim, unutmamak istedim, o bakış perspektifini nasıl yakaladığını merak ettim ve kendi kendime tekrar ettim.
yobazlık, doğunun nefsi müdafaasıdır, dedim..
vay be! bakış açısına bak. herkesin her gün duyduğu yobaz kelimesinin arkasındaki anlamı işleyişine bak. hayat değiştirecek bir anlam taşımasa da düşünce akışımı etkiledi, yeni bir bakış açısı kattım hayatıma. sebebin, eylemin gölgesinde kalmaması gerektiğini öğretti bana. çünkü eylemsiz sebep olur; ama sebepsiz eylem olmaz, olamaz.
cümlenin anlamını kendimce yorumladım. nitekim boş bir cümle değil.
doğu geri kalırken bir tepki verdi. yobazlık.
ama dikkat edin! nefsi müdafaa zorunlu kalındığında yapılan bir eylemdir. farkında olmadan bile yapılabilir. yüzüne gelen topu elinle itmen gibi mesela. kendini korumak için başkasına zarar vermen gibi. bir nevi vahşi içgüdüdür. hayvanidir. ama oldukça hayatsaldır. nefsi müdafaasız yaşayamayız.
yani yobazlık kişinin farkında olmadan veya zorunlu kaldığında yaptığı bir eylemdir.
“yobazlık doğunun nefsi müdafaasıdır”
bundandır eskiden kendimce kınadığım, ayıpladığım, içimden sövdüğüm hareketleri yapan insanlara sanki arkalarında silik bir silüet varmış gibi baktım. nedir senin geçmişin? nerden geldin, nereye gidiyorsun?
bu yaptığın yobazlık! ama arkandaki silüet kim, seçemiyorum.
sanırım hayatta yobazlık herkesin bir özelliği. sadece bazılarında göze çarpıyor. ama bazısı da var ya, bu kadar da olmaz be kardeşim!
devamını gör...

alışkanlık

iki ucu keskin kılıçtır aslında.
seni payidar da eder, dibe de sürükler.
gariptir her iki yolun da sebebi aynıdır çünkü.
alışkanlıklardan zor vazgeçilir. seni sen yapan şeylerden biridir. kişiliğini belirler. uzun zamanda da hayatını..
eğer alışkanlığınız mesela eve gelince en az 1 saat telefonda takılmaksa zamanını yendiği gibi, gününü de bitirebilir.
ama eve gelir gelmez çalışmaya başlama alışkanlığı varsa bu senin için iyi bir şeydir mesela.
inception gibi gidecek olursak bir de bu işin alışkanlığa alışma boyutu vardır. (bkz: rüyada rüya gördüm muhittin inanamazsın)
bu durumda kabullenmişsindir yaptığın işi, vazgeçmek ikinin katları şeklinde zorlaşır ve tutsağı olursun alışkanlığının.
tabi alışkanlığımızın ne olduğuna bağlı bu durum.
çünkü zindana tutsak olmakla göğe hapsolmak arasında atmosfer kadar fark var.
insana alışır derler, haklılar. haksız olsalardı kimse memur olamazdı.
devamını gör...

yaşama sevinci

eğer hala gruba komik bir şey yazınca kimin gördüğüne sürekli bakıp için içine sığmıyorken kendi kendine gülüyorsan
eğer hala her gün geçtiğin yolları merakla izliyorsan
eğer hala sabah hemen olsun diye akşam erken yatıyorsan
eğer hala yürürken kendi kendine aklına bir şey gelince gülebiliyorsan
ne kadar tatsız tuzsuz da dursan çoğu zaman aldanma
sen yaşamayı seviyorsun.
devamını gör...

affetmek

biraz düşününce fark ettim ki ben insanları affetmiyorum. affedemiyorum değil, affetmiyorum.
kin gibi bir karanlıkta affın etrafını sarıyorum. geçirmiyorum dışarı..
ama en büyük yüzsüzlükleri görmezden gelebiliyorum. bana kötülük yapanların beni sevmesini sağlamaya çalışıyorum. köpek bile kendine vuran sahibi değilse affetmez, havlar. ben sesimi bile çıkaramıyorum. ama asla affetmiyorum. kindar mıyım? galiba, bilmiyorum.
ben affetmiyorum, unutuyorum. bana yapılan kötülükleri tıpkı affı çevrelediğim gibi kendimi sevdirme hissiyle kuşatıyorum. unutuyorum çünkü sevilmek istiyorum. anlık mayhoş duygular yaşıyorum kendi içimde, susuyorum. bazen kendimi düşmanların ortasında yalnız hissediyorum.
aklıma gelmesini bile istemediğim bir şey var.
bir gün unutamayacağım bir hatayı affetmekten korkuyorum.
kendimi tam anlatamadığımı bilerek yarıda bırakıyorum bu tanımı. ağır kaçtı.
devamını gör...

antidepresan etkisi gösteren şeyler

garip bir tanım girmenin zamanı geldi artık.
ceviz kırmak. ne zaman stresim artsa marketten ceviz alıyorum ve oturup kırmaya başlıyorum. beni o kadar rahatlatıyor ki zamanın nasıl geçtiğini dahi unutuyorum.
cevizin kabuğu problemim oluyor, ama bu problemimi aşıp çözünce içinden ödülümü alıp yiyorum.
galiba bilinç altımda bu yatıyor.
bazen problemim ve stresim o kadar büyük oluyor ki kırdığım cevizleri bitiremiyorum ve dağıtıyorum.
allah kimseye kıramayacağı cevizi vermesin.
devamını gör...

bursa'da gezilecek yerler

sana birkaç güzel tavsiyede bulunabilirim sanırım. ama öyle onedio tarzı saçma bir şey bekleme benden.
yılları orada geçen bir öğrenci gözünden anlatacağım nereleri gezmen gerektiğini. daha doğrusu benim nereleri gezdiğimi..
osmangazide metrodan inip ulu cami’ye kadar yürüyeceksin öncelikle. ordan tayyare müzesini soluna verip alt geçitten geçip sahafların olduğu yerde oyalanacaksın.
oradan tophane’ye doğru yürürken sağda kalan eski dükkanda iskender yiyebilirsin mesela.
tophane’de çay içmeden bursa’yı anlayamazsın. orda saat kulesindeki kurşun izlerini görmeden sağında ve solunda ilk iki padişahı göreceksin. sonra da bursa’yı.
mudanya’da sahili arşınla. kahveni iç balığını ye.
şehre yakın göller var birisini seçip gezebilirsin mesela.
özlüce modern şehir ve yaşanılabilirliğin birlikte olduğu yegane yerdir bence bursa’da. her ne kadar sevmediğim bir kitapçı olsa da ordaki bkm’yi gez derim atmosferi hoştur.
gelgelelim kampüse. iktisadi birimlerden gir mühendisliklerden çık. yolu eski ve doğaldır, huzurludur.
fırsatın olursa ve denk gelirsen kampüsteki geyiklere benden selam söyle.
iyi yolculuklar..
devamını gör...

dertleşmek istenen roman karakteri

raskolnikov demeyin onun derdi kendine yeter.
devamını gör...

normal sözlük tahmini ne zaman büyür sorusu

yeni gerçekleşen bir olayın haber sitelerinden önce sözlüğe düştüğü zaman,
birkaç hafta boyunca gündemde aynı başlıkların takılı kalmadığı zaman,
çevrenizdeki insanlar, bunu kafada okudum dedikleri zaman büyümüş demektir.
devamını gör...

annabel lee

ezberlemek için uğraştığım ilk yabancı dildeki şiir.
anlamadan okusan bile şiirdeki kafiyeyi hissetmemen olanaksız.
devamını gör...

okunur korkusuyla günlük tutamayanlar

küçükken kendi alfabemi kurmak gibi bir derde düşüşümü hatırlattı bu bana. her harfi sırayla ele alıp onları değiştirdim ve tadaaa benim kendime has yeni alfabem. tabi yaptığım şey a’yı ters çevirmek, b’nin ayna görüntüsü almak falandı. çocuğuz daha ama sonuçta işime yaramıştı kimse okuyamadı yazdıklarımı. hatta o kadar iyiydiki bir süre sonra ben de okuyamadım.
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

hep çocuk kalmak isterdim.
ekmeği düşürürsem alnıma koyup üç kez öpmek isterdim.
25 kuruşa 5 tane ekşi şeker almak isterdim. elbette hepsini aynı anda ağzıma atardım.
annemin sabah beni ekmek almaya göndermesini, akşam fırına göndermesini isterdim.
babamın işten dönüşünü beklemek ve kapıyı ilk ben açmak isterdim.
kardeşimle oyun oynamak, onunla kavga etmek sonra barışıp tekrar oyun oynamak isterdim.
dedemi çok özledim. onun göbeğine uzanıp dünyanın en masum portresini tekrar tekrar yaşamak isterdim.
ilkokul öğretmenimden azar işitmek, azarı yiyince büyük laflar etmek, öğretmenimin kulağımı çekmesini hissetmek, sonrasında ağlamak, öğretmenimle barışıp sarılınca da tüm sınıfın alkışlamasını isterdim.
düşünce ağlamak, sevinince gülmek, acıkınca bağırmak, sıkılınca kızmak, topum patlayınca sövmek, yeni atarimi görünce gülmek isterdim.
kısacası itiraf ediyorum, ben çocuk kalmak isterdim.
devamını gör...

martı jonathan livingston

o bir kurbağa! o bir uçak! o bir kuş! o superma...
o bir kuş doğru cevap. o bir martı.
özgürlüğü göklerde gören, ne kadar yükseğe uçacağı hakkında limit kabul etmeyen bir martı.
ilkokulda okuduğum bu kitabı indirimde görünce hemen tekrar satın aldım. yer etmişti zihnimde ve şu anki halimle tekrar okumak istedim.
bu kitap, hedef ile ilgili. ulaşmak istediğin yerle, kendini yıllar sonra görmek istediğin yer ile ilgili.
kendine hedef koyan birisi, hedefe ulaşınca ne yapar?
koyduğum hedef beni tatmin etti mi?
daha önce yapılmamış olan bir şey hedef olarak konabilir mi?
bir ilk olmak ne demek?
imkansız diye bir şey var mıdır?
bir martı ne yapabilir ki?

zaman yolcuğu mesela. ben şok...

bu soruların cevabı var bu kitapta.
bana sorarsanız cevabım hazır.
hayatımın herhangi bir anında martı jonathan livingston olmak isterim.
vesselam.
devamını gör...

puslu kıtalar atlası

fazlasıyla empati yapan biriyim. hatta o kadar çok empati yaparım ki house’u izledikten sonra bir süre topal gezdim. bu okuduğum kitaplara da yansıyor doğal olarak ve elbetteki yazarlara da...
okuduğum kitapları acaba farklı koşullarda yazarla aynı hayatı yaşasam ben de bu kitabı kaleme alabilir miyim diye düşünürüm hep. belki ego gibi gelecek ama cevabım genellikle evet oluyor. tabii istisnalar var. mesela puslu kıtalar atlası.
sadece ilk bölümü okumak bile beni mest etti.
gariptir, bu kitaptan önce da vinci şifresi’ni okuyordum ve neden bizde de böyle gizemli, sansasyonel, buram buram tarih kokan olaylar yok diye sormuştum kendime.
varmış.
bu kitap size pek bir şey katmaz ama osmanlı dönemine dair farklı bir bakış kazandırır. ne muhafazakarlar gibi ne de kendini solcu olarak tanımlayan biri gibi bakmayın bu tarihe.
tarih zenginliktir, tarihimiz ise çok çok zengin. seversin sevmezsin o ayrı konu.
ama kendinizi istanbul’da 300 sene öncesine götürmek isterseniz bu kitap tam da size göre derim.
devamını gör...

aşırı okuyan biriyle sohbet etmek

her iki tarafta da bulundum sanırım. hem beni birkaç yüz kitapla sollayan biriyle hem de beni entel olarak değerlendiren biriyle aynı ortamda bulundum. benden çok daha fazla okuyan biriyle sohbet ettiğimde çok ama çok canım sıkılır. çünkü onu kıskanırım ama iyi manada. şevkim yerine gelir ve daha çok okumak için istek duyarım. okumak benim yegane can sıkıntımı giderir, ona yetişmenin hayallerini kurarım. çok okuyan taraf ben olduğumda ise bu tamamen karşıdaki insana bağlı oluyor. meraklı ve istekliyse o kadar çok zevk alıyorum ki bir süre sonra da genelde kitap hediye ediyorum zaten bu sevincimi göstermek için. ama eğer isteksiz veya küçümser ise bir süre sonra susuyorum ve yakından tanıdığım biri ise arada sırada yazdığım bir deftere ismini yazıp anlatma diyorum ona, sus.
devamını gör...

evdekilere küsüp kızınca yapılanlar

12 yaşındayken en sevdiğim eşyam olan büyük kırmızı tenis raketini yanıma alıp kaçmaya çalışmıştım. tabiki yakalandım. sanırım tenis raketi çok büyüktü ondan olabilir.
devamını gör...

doğru kitabı seçmek için tavsiyeler

öncelikle kitap okumak ile neyi hedeflediğiniz önemli.
eğlenmek mi istiyorsun yoksa bilgilenmek mi?
gerçekçilik mi arıyorsun fantezi mi?
roman mı hikaye mi?
günlük mü deneme mi?
neye ilgin var? tarih, bilim, sanat...
bu sorulara cevap verdikten sonra liste baya daralır ama hala birçok yazar ve kitap vardır. işte burda devreye tavsiyeler girer. birkaç kitabı denemek gerekebilir. ama eninde sonunda doğru kitabı veyahut yazarı bulabileceğinizi düşünüyorum.
devamını gör...

ikizler burcu

ikizler burcunun sayın sakinleri,
sizde de içinizde aynı anda 10 farklı insan yaşıyormuş gibi bir his var mı?
bir dk önce çok mutluyken aniden karamsarlaşıyorum.
sinirlendiğim gibi kızgınlığım geçiyor.
bazen de toplaşıyorlar.
bilmiyorum sözlük...
devamını gör...

necip fazıl kısakürek

yazıp yazmamak arasında kararsız kalmadım. yazmam gerektiğini biliyordum çünkü ne yazacağımı düşünmeme bile gerek yoktu aslında. kendisi yıllar öncesinde kaldığı arafı şu serzenişle anlatmıştı:
“anlaşılmadan benimsenmek ve tanınmadan dışlanmak”
muhafazakar kesim tarafından anlaşılmadan benimsenen; liberal tarafın şiirlerini bile okumadan dışladığı bir şair düşünün.
necip fazıl’ın siyasi yönünü ben de hiç sevmedim. siyasete girmemesi gerekirdi bence.
ama bu onun şiirlerini okumama engel değildi, okudum da.
başlığa baktığımda adamın ne dediğini bilmeden öven insanları gördüm.
sırf adamı sevmediği için şiirlerine “vasat” diyen insanları da gördüm.
ikisinin de yıllar önce söylenmiş olan bir sözün, (hatta belki onlar doğmadan önce söylenmiş olan bu sözün) muhatabı olmaları ne kadar garip!
velhasıl kelam şairin kişiliği hakkında yorum yapma hakkı bende yok çünkü; onu tanımıyorum. ama şiirlerini okudum.
keskin bir kalemle alaycı bir dehanın bu satırlarda birleşmesine ise şiir dedim...
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim