roman / edebiyat
8.5 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

büyüleyici bir roman, muhteşem bir tarz ile yazılmış. hayali gibi gelse de bir dönem latin amerika' yı bayağı betimleyen, koloniciliğin ilk çirkin yerleşmesini de içeren, hatta her şeyi, hayatı içerebilen nadir edebiyat şaheserlerinden biri.
devamını gör...
orijinal ismi için (bkz: cien años de soledad)

bana insanları anlamamda ve hatta olduğu gibi kabullenmemde çok büyük faydaları dokunmuş olan, en sevdiğim márquez romanı.
isimler konusu sadece başlarda sıkıntı olmuştu benim için, kitabı okumaya devam ettikçe her bir karakteri yakından tanımaya ve dolayısıyla kimden bahsedildiğini daha kolay anlamaya başlıyorsunuz.
yüzyıllık yalnızlık, bana göre insanı, insan olmayı en iyi anlatan kitaplardan biri. her şeyin bir sebebi mutlaka vardır. insanlar değişir. insanlar durduk yere kötü olmazlar. insanlar durduk yere iyi olmazlar. insan, insandır işte ve yalnızlığa mahkumdur. büyülü gerçekliklerin, asırlar süren yaşamların içinde de böyledir, gerçek dünyada da.
márquez'in genel olarak anlatım tarzını severim, diğer birçok kitabını da okudum, ancak yüzyıllık yalnızlık içlerinde apayrı bir yere sahip.
devamını gör...
bu romanı puslu kıtalar atlası akabinde okumuştum. farklı tarzlarda, kültürlerde kitaplar olmalarına karşın, karakterlerin hem gerçek hem masalsı yönü, beni kendi dünyalarında yaşatmıştı bir süre. çok gerekli bir bilgi olmasa da yüzyıllık yalnızlık eski başkan bill clinton’ ın en sevdiği kitap imiş.
devamını gör...
bu hangi aureliano bu hangi kardeş kim kimin eşiydi derken bir süre isim kargaşası yaşadığım kitap. 100. sayfaya geldim karakterler anca oturdu. bereket keyif verici, akıcı bir dili var marquez'in
devamını gör...
nobel ödüllü kolombiyalı yazar gabriel garcia marquez abinin en üst metnidir. roman mıdır gerçekten bilmiyorum bence bu bir roman olmamalıdır.

palu ailesinin halt edeceği iğrenç bir sülaleyi anlatır. ensest ilişkiler büyücülük delilik çılgınlık ne kadar ilginç iğrençlik varsa yüzyıllardır bu ailededir.
7 büyük günah diye söylenen günahların içinden geçen bu lanetli ailenin yüzyıllık yalnızlığını okuruz.

çok zor bir kitaptır (bence) okuması sabır isteyen hatta okurken cinnet geçirten bir eserdir.
büyülü gerçekçilik mevzusunu hemen hemen herkes bu kitaptan tanır ve öğrenir.

kitabın arkasında yazarın söylemleri bence bu kitabı çok güzel anlatır.

yüzyıllık yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. yüzyıllık yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. yüzyıllık yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.


okumak için acele etmeyin hayatınızın bir kısmında bu kitap okunmak için kucağınıza düşecektir.
devamını gör...

"insanın oturduğu toprakların altında ölüleri yoksa, o adam o toprağın insanı değildir."

geleceğin belirsizliği, yüreklerini geçmişe çevirmişti.

ölümü umursadığı yoktu, ama yaşam çok şey demekti.

"insan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür."

çünkü erkeklerin en büyük özelliği, doyduktan sonra açlığı inkâr etmeleriydi.

çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anılarını bırakarak onları arıtmış, büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.



gabriel garcia marquez, yüzyıllık yalnızlık okuduğum için kendimi tebrik ediyorum. ursulanın kitabın başından sonuna kadar yaşamış olması; diğer karakterlerin birer birer ölmesi ve acının en yoğununu ursulanın yaşaması, karakterin ne kadar güçlü olduğunu görüyor insan. gözleri kör olduktan sonra bile duyularıyla hareket edip ailenin diğer bireylerine körlüğünü belli etmemesi büyük hayranlık uyandırıyor. benim hüzünlü orospularım'ı okuduktan sonra okumam daha iyi olmuştur.
devamını gör...
gabriel garcia marquez'in babaannesinin anlattığı gerçeküstü hikayelerden yola çıkarak kaleme aldığı enfes roman. romanın konusu buendio ailesinin macondo isimli kasabada geçen yüz yıla yakın bir süreçteki aile hikayesi. jose arcadio ve ursula çifti serüvenin başlangıç noktası. çiftin başlarda keyifli ve sakin olan hayatı zaman içinde yaşanan trajedilerle ve kasabanın gelişimiyle ilginç bir hal alıyor. kasaba içerisinde ve ailede oldukça fantastik karakterler görebiliyoruz. romanda 6 kuşak boyunca yaşanan hayat hikayeleri okuyucuya aktarılıyor. sıradanlığın ve fantastiğin iç içe geçtiği roman oldukça zengin bir içeriğe sahip. ilk anlarda aile ilişkileri ve karakterleri kavramak bir nebze zorlayıcı olsa da zaman içerisinde olay örgüsü sizi içine çekiyor ve destansı bir yolculuğa çıkarıyor.
devamını gör...
çok kitap okumadım ama okuduklarım arasında sevdiklerimden. tek aklıma gelen eleştiri gerçeklik sınırlarında dolandığı kısımlar sembolizmden çok cidden soyuta kayabilirdi bekledim öyle bir şey. aile ağacının hikayesi falan düşününce duygulandırıyor.
devamını gör...
popülerliğine inanıp merak etmiştim lakin her abartılıya gönlüm yanaşmadığından buna da yanaşmadı ismiyle barışık kendiyle karışık vaziyette bıraktık. başlıktekileri okurken yalnızlığımı bir kere daha sevdim. herkesin yüzyılına kimse karışamaz gerçi. müthiş ünlü herşeyin fank fink fonk yorumu woouuwları benim yüzyılım da değil belli ki
devamını gör...
on beş yıl yazmayı düşünmüş bu kitabı yazar ama bir türlü başlayamıyormuş. ailesiyle tatile gittikleri yolda bir aydınlanma yaşamış romanını hangi cümleyle başlatacağını bulmuş ve u dönüşü yapıp eve yazı makinesinin başına geçmiş. karısına biraz para bırakmış , on sekiz ayın sonunda bu şaheser ortaya çıkmıştır.
en sevdiğim kitaptır.
(bkz: gabo)
devamını gör...
bu kitabı okurken karakterleri karıştırabilirsiniz. bunun önüne geçmek için yanınıza soy ağacını gösteren bir fotoğraf almanızı öneririm. aksi bu karakter hangisiydi diye düşünebilirsiniz. yanlış hatırlamıyorsam kitabın ya sonunda ya da başında bir soy ağacı çizmişlerdi.
devamını gör...
trt radyo tiyatrosu başarılı bir şekilde uyarlamıştır. 12 bölüme ayrılmış 20 şer dakikalık kayıtları trt dinle den dinleyebilirsiniz.
devamını gör...
okurken bir film şeridi gibi gözümde canlanan, su gibi akan romandır. sayesinde marqeuz’in şer saati, kırmızı pazartesi, başkan babanın sonbaharı, labirentteki general, benim hüzünlü orospularım gibi diğer romanlarını da okumama vesile olmuştur.
devamını gör...
eserde askerlere ettiği küfrü asla unutamam. gençtim herhalde her ülkede tıpkı buradaki gibi askerin kutsal görüldüğünü sanıyordum. bir de eserde tonla karakter geçse de( hepsinin de büyük tutkuları da olsa) aslında sonucunun hep aynı olması ve değişen en ufak bir şeyin olmaması hayatın anlamsızlığını da yüzünüze çarpıyor.
devamını gör...
okuyunca kendini kötü hissettiren kitaptır. insan doğasının tatsız iç yüzünü kanıtlamak ister bir hali vardır. defalarca yıkandığı halde cesetten çıkmayan ağır koku. evde kazara yangın çıkardığı için büyükannesinin zorla fuhuş yaptırdığı kızın çarşafının betimlenmesi., böylece karınlarını doyurabileceklerdir, . akılda tatsız izler bırakır.
devamını gör...
bu başyapıt radyo tiyatrosunda ölümsüz sanatçılar tarafından taçlandırılmış adeta; dinlemenizi şiddetle öneririm.

(bkz: yüzyıllık yalnızlık romanını yarıda bırakmak) başlığı altında paylaştığım tavsiyem, moderasyon tarafından bu başlık altına uygun görülmüş ve taşınmış. onlar daha iyi bilirler tabi.
devamını gör...
jose arcadio'ların havada uçuştuğu ama aslında hepsinin karakterini çok iyi bir şekilde yansıtmış marquez kitabıdır. ailesel ve toplumsal ilişkilerin çarpıklığını gözler önüne sererken düşündüren, geliştiren büyük bir eserdir.
devamını gör...
henüz okumamış olanları kıskandığım roman.
hayatımın geri kalanında bu kadar mükemmel bir roman daha okuyacak mıyım acaba?
zannetmiyorum zira yazılmış en iyi roman olma olasılığı oldukça yüksek.
keşke okumamış olsaydım da şimdi oturup tekrar, en baştan, albay aureliano buendia'nın babasının kendisini buzu göstermeye götürdüğü o ilk günden başlayarak tüm romanı su içer gibi içseydim.
devamını gör...
zorlandım diyen arkadaşlar olmuş onlara tavsiyem marquez okumaya yüzyıllık yalnızlık'la başlamamalarıdır. kırmızı pazartesi, benim hüzünlü orospularım, mavi köpeğin gözleri gibi kitapları okunduktan sonra yüzyıllık yalnızlık okunmalıdır bence. o büyülü dünyaya girizgâh yapıldıktan sonra büyük eserine geçilirse daha keyifli bir deneyim yaşanabilir. yüzyıllık yalnızlıktan çok daha zor okunan başkan babamızın sonbaharı ise en son okunmalıdır.
devamını gör...
2. dünya savaşı sonrası insanların insanlığa inancını yitirip yeniden bulmaya çalıştığı zamanlarda roman türü neredeyse bitti kabul ediliyordu. ta ki marquez' in 1967'de yüzyıllık yalnızlık romanı ortaya çıkıncaya kadar... don kişot nasıl ki ilk roman örneği sayılıyorsa bu eser de roman türünün yeniden dirilişi olarak görülür.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yüzyıllık yalnızlık" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim