akademi bir çöplüktür, akdemisyenler de birer çöptür. günümüzde hakkını vererek, egolardan arınarak bu işi yapan kişi sayısı çok azdır. muhtemelen geçmişimizde de böyledir. dünya dahil.
devamını gör...
tam tersi olan 'akademisyen mütevazılığı' da mevcuttur ki karşısındaki insanı nezaketi dolayısıyla çok mahcup eder.arkadaşlarımın bir sözü vardı,kimi hoca asansörden indirir öğrenciyi, kimisi de önden siz buyrun der aynı öğrenciye. başağın başı doldukça başak eğilir.boş başağın başı daima havada ve dimdik olur.
devamını gör...
elindeki slaytı alırsanız yerle bir olacak egodur.
devamını gör...
elbette saygımız sonsuz fakat bazılarının egosu tavan yapmış vaziyette. iş öğrencilere gelince zamanları olmaz ve sadece araştırmalarına yoğunlaşırlar.
devamını gör...
"hay başınıza akademisyen egosu düşsün" dediğim hededir.
devamını gör...
akademisyenliğe gerek yok araştırma görevlisi olmak ile düşülen dipsiz kuyudur. bu insanlar her basamak atladığında kendini biraz daha iticileştiriyor.
devamını gör...
boş başak dik, dolu başak eğik durur. ailesinden, çevresinden göremediği saygıyı birilerinin elini ayagı ve muhtelif yerlerini öperek aldığı titr ile elde etmeye çalışmasıdır.
devamını gör...
kimi akademisyenlerin tevazu dolu, bazen edebî, bazen de şiirsel, eski sözlerle oluşan üslupları var.
fakat bazı meselelerde öyle öfkeleniyorlar ki bunun ne kadar yapma olduğu ortaya çıkıyor. defolar görünüyor.

bir tanesi en son "bu çok geri zekalıca, boş bir yorum." demiş. *
devamını gör...
doğrusu doktora yapmaya başlamadan önce akademisyen kavramının saygın bir intibası vardı nezdimde.

bu süreçte; maalesef türkçe literatürün zayıflığı, burnundan kıl aldırmayan hocaların makalelerinin nedense hep üç beş kişi ile ortak yazıldığı, yabancı çalışmalardan kötü bir çeviriyle intihal yaparak ortaya konan sözde eserlerin üzerine utanmadan ismini yazan önemli türk akademisyenlerin pişkinliği gibi gerçeklerle yüzleşince;

"o içi bomboş egonuzu da alın anca çöplüğünüzde oynayın, zira o çöplükten uluslararası camiaya bir adım atınca madara olduğunuzu en iyi kendiniz biliyorsunuz"

demeye başladım...
devamını gör...
eğer yarın öbür gün akademisyen olursam öğrencilerime hep üst perdeden bakacağım. sınavlarda kolay sorup herkese düşük puan vereceğim. çünkü neden yapmayayım?
devamını gör...
türk eğitim sisteminin bir ürünüdür. piyasaya sal yarısı işsiz kalır. bunların ki, sürekli ereksiyon halinde olan bir egodur. boşalmak nedir bilmez.

büyük çoğunluğu doktora tezlerinde intihal (hırsızlık) yapmıştır. evet.
devamını gör...
istanbul üniversitesinde kısmen yaşadım. yıllar sonra bülent ecevitte kralını yaşadım. kısacası her yerde bulunur.
devamını gör...
şöyle basit bir dil ile anlatayım
hayatları ders kitap ve öğrenci,okul
gibi kavramlar arasında geçtiği için
hep doğrudan taraf oluşmuştur..
ruhsal psikolojik anlamda ise dünyayı bu şekilde kavrarlar anlarlar bu ister istemez insanda üstünlük yaratır. maddi veya manevi bilge kişiliklerine makamı eklerlerse tadından yenmez...
devamını gör...
adamın topu topu iki dersi vardı. yalakalar hariç tüm okul dersin birini yaz okulunda dokuz eylül üniversitesi'nde diğerini dönem içinde kocaeli üniversitesi'nde verebilmiştik her çarşamba eskişehir'den izmit'e gidiyorduk.
devamını gör...
çünkü akademisyenlerin çoğu işi ile uğraşmak yerine onun bunun ayağını kaydırmaya uğraşıyor. bu açığını da ego ile kapatıyor.
devamını gör...
gerçek öğrenciler karşısında sönen egodur. siz ne kadar ayağı yere basan biri olursanız, karşınızdaki de sizi o kadar ciddiye alır. bu ilk olarak derste aldığınız söz haklarından belli olur. önemli olan uyuz olduğunuz insana saldırmak değil, ona sorduğunuz soruyla kendisini tuşe etmektir. zaten saldırı yapmanız karşı tarafa koz vermek ve mağlup olmaktır. egolu dediğiniz kişi için bulunmaz bir fırsattır. hemen sizi ezip en keyif aldığı şeyi yapacaktır. halbuki siz usulüne uygun teknik bir tartışma yaşarsanız hem onu manevra yapamayacak alanda tutarsınız hem de onlarca öğrenci önünde bu egolu kişiyle baş ediyor olursunuz. soru sormak bu insanların hiyerşilerine vurulan bir darbedir. süreç ne kadar sancılı olursa karşı taraf o kadar zorlanacaktır ve malum kişi artık size daha farklı davranacaktır. sizden çekinecektir.
devamını gör...
her meslek için geçerli olabilecek bazı temel argümanlar var. bu temel argümanlar sekteye uğrarsa, her şey bununla doğru orantılı olarak sekteye uğrar. türkiye'de akademi hayatı hiçbir zaman ahım şahım olmadı. amma velakin bazı teamüllere ve esaslara bir şekilde bağlıydı. yani kötünün iyisi diyebileceğimiz bir gelenek vardı. bu gelenekte köklerini 1933 üniversite reformundan alıyordu. özellikle o dönemin özel şartlarında türkiye'ye gelmiş olan akademisyenlerin attığı temel bizi bir süre idare etti. özellikle 2000'li yılların başıyla birlikte bu temelde çatırdamaya başladı ve geldik bu günlere. yalnız meseleye tek taraftan bakmakta her daim yanlış olur. akademisyen egosu denen şey nedir? nasıl bir şeydir? önce bunu adam gibi tespit etmek lazım. şimdi size 1933 üniversite reformu zamanı türkiye'ye gelmiş olan büyük hukukçu ernst hirsch ile ilgili iki anekdot aktaracağım;

hoca'nın bir kadro ve maaş sorunu ortaya çıkıyor. adam alman ve kendisini yeterlilik sınavına sokmak istiyorlar. türkçe dil yeterlilik sınavı eyvallahta adamı almancadan yeterlilik sınavına almak istiyorlar. hoca da bunu kabul etmiyor. açıkça ret ediyor. bakınız şimdi genelde burada akademisyenler hakkında atıp tutanların çoğunluğu bu hareketi bile bir ego göstergesi olarak görecektir. çünkü her şeye kulp takmaya çalışıyor, her şeyi gömmek için pusuda bekliyorsunuz. şu hareket bugün tanıdığınız bir akademisyen tarafından yapılmış olsa ego mego dümbelek kem küm diye ortada arzı endam edecektiniz. ulan adam alman! kendi dilinden neyin sınavını yapıyorsunuz siz? ama bu tepki bir egonun ürünü olmalı değil mi?

sonrasında hocaya adalet bakanlığı ''türk ticaret kanunu'nu hazırlamasındaki emekleri için bir miktar para gönderiyor. hoca bunu ret ediyor. ben bahşiş kabul etmem işimi yaptım diyor. bak sen şimdi egoya nasılda yıkılıyor değil mi?

ben bu iki örneği şimdi niye verdim? otu moku birbirine karıştırmakta üzerinize yok. bakın bir şeyler için emek vermişseniz, verdiğiniz emeğin boyutu ölçüsünde işinizi hakkıyla yaparsınız. bir işi hakkıyla yapıyorsanız da zaten doğal olarak tevazu sahibi olursunuz. zira verdiğiniz emek sizi olgunlaştırır. geçtiğiniz süreçler size tecrübe katar ve o tecrübeler sayesinde tepkileriniz ve davranışlarınız da buna göre şekillenir. misal burada hirch hocanın verdiği tepkiler bu olgunluğun ortaya koyduğu, hakkaniyet kavramı ile doğrudan ilintili tepkilerdir. ego ile alakası yoktur. birinde hak etmediğini düşündüğü bir muameleye karşı çıkmış, diğerinde ise hak etmediğini düşündüğü bir parayı kabul etmemiştir.

şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere; ota moka ego yorumu yapılmaması konusunda anlaştıysak şimdi size hak vereceğim. zaten girişte de bunun şerhini düşmüştüm. artık emek dediğiniz nane, liyakat dediğiniz kerata ve özgünlük dediğiniz terane akademilerde mumla aranır hale geldi. hal böyle olunca da insanlar taktıkları apoletlerin kuklası oldular. çünkü o apoletlerin içini dolduramadıklarını içten içe biliyorlar. eksikliklerinin, zaaflarının farkındalar, işte hal böyleyken bu açığı kapatmanın tek yolu, muhataplarını ezmeye çalışmak oluyor. yoksa kendisinden ve yaptığı işten emin olan hiçbir insan yaptığı şeyin çok büyütülmemesi gerektiğini bilir. zira bu işi kendisi gibi yığınla insan yapmaktadır. ancak bahsettiğimiz bu insanlar yeterliliklerinin sorgulanacağını bildiklerinden saldırganlaşmakta ve meslek etiğinin de yerlerde sürünmesine sebep olmaktadırlar. sistem düzelirse ve liyakat yeniden kör topal da olsa ihdas edilirse, bu davranışlar azalacak ve herkes yine işini yapmaya odaklanacaktır diye düşünürüm. yoksa siz hediye dağıtır gibi unvan dağıtırsanız, bu unvanlar değerini kaybeder ve birilerinin oyuncağı haline gelir. son olarak şunu da söyleyeyim; 2000'li yılların başında akademideki profesör sayısı gayet makul bir orandaydı, bu sayı sonraki 10 senede %75 arttı. bu neye göre ve nasıl oldu? ne şekilde oldu? bunlara bakmak lazım. tüm şikayetlerinizin cevabı o süreçte gizli *, sonrasına zaten girmeye bile gerek yok. halimiz ahvalimiz ortada.
devamını gör...
genelde akademisyenin donanımlı oluşu ile ters orantılıdır.
devamını gör...
allahım amin diyeceğim bir ego. millet kusura bakmayın ama bırakın da onlar da ego yapsın yani. saçma sapan insanları ünlü yaptığımız bir yerdeyiz boş insanların boş beyinlerinin egolarını izliyoruz. şu dünyadaki en haklı ego akademisyenlerin egosudur.
devamını gör...
ülkemizde akademisyenler toplum tarafından anlaşılan bir grup değil. kıymetleri de pek bilinmiyor. ha bana sorarsanız bunda en büyük suçlu kendileri. onlar da bu toplumsal sanrının acısını kendi kıymetini bilenlerden çıkarıyor. bana muhtaç olan herkesi ezerim diyorlar işte.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"akademisyen egosu" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim