90'lı yıllara dair akılda kalanlar

nokia 8110, kral tv, 17 ağustos, öss-öys, walkman, kaset doldurtmalar ilk aklıma gelenler.

meşe
leblebi tozu
sporcu kartları
turbo sakız
taso
ilaçlama arabalarının arkasından koşmak
hugo
sulugöz

saymakla biter mi ...

sokakta oynadigimiz oyunlarin herbiri ayri bir guzeldi. bazen hala aksam saklambac oynayasim gelir. yada su an uzerinde hastane olan bos arazide top kosturmak ve agaclarin altinda marketten aldigimiz biskuvi, cikolata ve içeceklerle mini piknik yapmak. evinin onunde top oynadigimiz amcalarin bizi bastonla kovalamasi :) -umarim affetmislerdir bizi. daha 10 yasinda bile yoktuk-

televole kasetleri/cdleri

bilyalilar

tuf tuf

tetris, gazetelerin verdiği maket evler, annenin arada bir kendinize doğru uçan topuğu sivri terliği, okuldan geldikten sonra evinizde yapılan günden arta kalan poğaça börekleri gömme hali, susam sokağını kaçırmamak için okuldan eve koşa koşa gelme çabaları, gazete kuponlarını biriktirip yaysatta sıra olma annenin kızı gibi baktığı kırılmaz arcopal tabakları gidip binbir zorlukla kupon karşılığı alma, meydan larousse ansiklopedilerinin haftalık tozunu alma görevinden yırtma çabaları, paranın 1 top dondurmaya yetme fakirliği ama bundan gocunmama durumu, yıkanmış çarşaf ve nevresimlerin evdeki büyükler tarafından iki ucundan çekilerek katlanması aşamasında çarşafın ortasına atlayıp sallanma isteği, bayramlarda gezilecek akraba ziyaretlerinin, hangi akraba da kaç dakika konaklayacağız, nerede ne yenilecek ve bize misafir geldiğinde neler ikram edilecek planlarının tam olarak 1 ay öncesinden aile eşrafı tarafından planlanması ve sizin de buna çocuk olarak dinleyici olmanız.

bu liste uzar gider. ahh ne günlermiş burada mirkelam'dan hatıralar çalsın fon müziği olarak. ancak o anlatır duygularımı.

power rangerstan sonra yayınlanan goosebumps korku dizisi. (bkz: travma)

meclisten gözaltına alınan milletvekilleri, kaybedilen şahıslar, devlet-mafya ilişkisi, rüşvetçi bakanlar, operasyonlar, parti kapatma davaları...
nostalji bile yaşanmıyor bu ülkede. doksanlarda olup da şimdi olmayan yegane şey pop müzikteki kalite.

(bkz: taso)
(bkz: öss)
(bkz: atari (mikro genius))
(bkz: misket)

fail-i meçhul cinayetler ve "tansu hanım tak diye söyler ben de şak diye yaparım".

akşam ezanı okunduktan sonra top oynamayı bırakıp eve dağılmaktı.

okuldan sonra koşa koşa eve gidip shaman king izlemek.

aşık olmuştum.

sürekli devalüasyon ve ekonomik istikrarsızlık
bununla beraber sürekli hükumetin sürekli ortakların değişmesi de
de ler saydıkça çoğalabilir
kısa kesiyorum.

(bkz: furby)(bkz: luna)

müzik o kadar iyiydi ki çekilen sıkıntılardan çok konserler aklımda kalmış.

kivinin çok pahalı ve zor bulunur olması.

98 liyim ben aklımda kalan tek şey bisiklet çarpması.travmatik olduğundan galiba

90lar deyince benim aklıma video kasetler geldi ve ilk izlediğim film bir hint filmi olan naginaydı. babam çok pahalı birşey almış diye her akrabayı akşam eve bu filmi seyretmeye davet ederdi. repliklerini bile ezberlemiştim. hey gidi günler *

sıraya insanlar yerine bidonların girmeye başladığı su istasyonları,

en az renkli televizyon kadar etki bırakan star 1 ve gizemli reklamları ile tele on tv kanalları,

yemin ettim albümü ve kayahan'ın arabesk müziğe attığı adım,

tüzmen adlı bir arkadaşın, ismi tarkanla aynı olduğundan, soyad kullanarak albüm çıkarması ile pop camiasının ilk defa distortion efektini resmen tanıması ve kabulü,

dolmuşların eski tip plymouth, chrysler vs modellerinden ford'un "transit" serilerine geçişi,

mehmet ali erbil'in iyice parlaması ve skandal çıkış sinyalleri vermesi,

medyum keto'nun medyum memiş'ten yediği dayak,

yıldo diye bir adamın bir şekilde peydah olması ve anlamsız şöhreti,

vs gibi, güncellemeye de müsait, detaylardır.

100.000 e aldığımız o saçma sapan cipsler