anne dayağı yedikten sonra hırçınlaşmak
başlık "dostlarımızla geleceğiz" tarafından 09.03.2025 11:34 tarihinde açılmıştır.
1.
bu sadece "anne " figürü ya da "annenin eylemleri" ile alakalı değildir. tüm "zorla size yapılan/yaptırılan eylemlerin" arkasından ortaya çıkan güdüdür. öznenin kim olduğu önem arz etmez. önemli olan , "iradenizin kabul etmediği bir işlemin size dayatılmasıdır." diğer değişle "bireysel aşağılanmayı, iradenizin önemsenmemesini yedirememe" halidir.
zaten coğunlukla insanları, " öldürme" eylemine iten seyin bu olduğunu düşünüyorum. bu duygu, aslında içsel bir güdüdür. size hasar verene, size verdiğinden daha büyük hasar vererek; dağılan egonuzu yeniden inşa ediyorsunuz. bu size bireysel özgüven ve tatmin olma durumu veriyor. şöyle bir tablo oluşturalım ve sonuç daha net olsun;
size zarar veren birine karşılığını verip, onun sizi düşürdüğünden daha kötü bir duruma düşürdüğünüzde ve hatta o kişi gelip sizden durmanızı, onu affetmenizi istediğinde; yaşadığınız kötü olay size eskisi kadar( duygusal açıdan) hasar verir mi? - hayır. çünkü size, yine size hasar vererek üstünlüğünü kanıtlamış kişiden, o üstünlüğü geri alıyorsunuz. ( ego)
size zarar veren birine karşılık veremediğinizi düşünün? ya da denesenizde, hep başarısız olduğunuzu? o zaman hasar aldığınız o olay size nasıl hissettirmeye devam eder? aşırı kötü- değersiz- anlamsız değil mi? çünkü size karşı üstünlük sağlayan kişiden, o üstünlüğü geri alamadınız. egonuzun incinmiş olmasının verdiği buhran, sizi derin melankoli hatta eylemin türüne göre( yaşadığınız) intihar teşebbüsüne kadar götürebilir. her ne kadar örnek vermek istemesem de, cinsel istismar buna iyi bir örnektir. sokakta bir sürü tecavüzcü yargılandığı halde dolaşıyor. almaları gereken cezaları almadıklarında, mağdur edileni düşünün?
bir de, tecavüzcünün 120-140 yıl hapis yediği bir senaryoyu hayal edin? dolayısıyla portre çok net. tüm olay kendi içinizde aslında. bu yüzden hayata ve olaylara bakış açınızı değiştirmeli, insanlara anlam yüklemeden; onlara güvenmeden yolunuza bakmayı bilmelisiniz. insanın tek dostu + sırdaşı kendi zihni ve ruhudur. anneniz ve babanıza bile yeri geldiğinde güvenmemeniz gerekir. onlar tarafından dahi, yarı yolda bırakılabilirsiniz ya da bırakmasalar dahi, sözlü- fiziksel olarak istismar edilebilirsiniz. bunlarında toplumda örnekleri haylii fazla.
sadece kendinize güvenin. siz %100, etrafınız ise; her zaman sizinle ilgili %20 bilsin. koşullar değiştiğinde, kimsenin sizinle ilgili kullanabileceği bir bilgisi, yönetebileceği zaaflarınız olmasın.
üzülerek söylüyorum ki; hayatım boyunca, genelde hep arkadaşlarımdan bu konuda hasar almışımdır. bu yüzden çok ketum bir tip haline dönüştüm. ön görülerim sayesinde iyi toplara oynamaya başladım. herkesin derdini dinlerim ama benim derdim varsa bile, aslında yoktur. kimseye teshir etmem. bu yüzden hayatıma giren/ cıkan/ kıskanan insanlarla ilgilenmem. ne yaparlarsa yapsınlar, bana karşı kozları olmuyor. bu sefer iyice kudurup, iyice hedef haline getiriyorlar orası ayrı. siz yolunuzda yürüyün. boşuna söylemiyorlar " elin oğluna/ elin kızına güvenilmez."
zaten coğunlukla insanları, " öldürme" eylemine iten seyin bu olduğunu düşünüyorum. bu duygu, aslında içsel bir güdüdür. size hasar verene, size verdiğinden daha büyük hasar vererek; dağılan egonuzu yeniden inşa ediyorsunuz. bu size bireysel özgüven ve tatmin olma durumu veriyor. şöyle bir tablo oluşturalım ve sonuç daha net olsun;
size zarar veren birine karşılığını verip, onun sizi düşürdüğünden daha kötü bir duruma düşürdüğünüzde ve hatta o kişi gelip sizden durmanızı, onu affetmenizi istediğinde; yaşadığınız kötü olay size eskisi kadar( duygusal açıdan) hasar verir mi? - hayır. çünkü size, yine size hasar vererek üstünlüğünü kanıtlamış kişiden, o üstünlüğü geri alıyorsunuz. ( ego)
size zarar veren birine karşılık veremediğinizi düşünün? ya da denesenizde, hep başarısız olduğunuzu? o zaman hasar aldığınız o olay size nasıl hissettirmeye devam eder? aşırı kötü- değersiz- anlamsız değil mi? çünkü size karşı üstünlük sağlayan kişiden, o üstünlüğü geri alamadınız. egonuzun incinmiş olmasının verdiği buhran, sizi derin melankoli hatta eylemin türüne göre( yaşadığınız) intihar teşebbüsüne kadar götürebilir. her ne kadar örnek vermek istemesem de, cinsel istismar buna iyi bir örnektir. sokakta bir sürü tecavüzcü yargılandığı halde dolaşıyor. almaları gereken cezaları almadıklarında, mağdur edileni düşünün?
bir de, tecavüzcünün 120-140 yıl hapis yediği bir senaryoyu hayal edin? dolayısıyla portre çok net. tüm olay kendi içinizde aslında. bu yüzden hayata ve olaylara bakış açınızı değiştirmeli, insanlara anlam yüklemeden; onlara güvenmeden yolunuza bakmayı bilmelisiniz. insanın tek dostu + sırdaşı kendi zihni ve ruhudur. anneniz ve babanıza bile yeri geldiğinde güvenmemeniz gerekir. onlar tarafından dahi, yarı yolda bırakılabilirsiniz ya da bırakmasalar dahi, sözlü- fiziksel olarak istismar edilebilirsiniz. bunlarında toplumda örnekleri haylii fazla.
sadece kendinize güvenin. siz %100, etrafınız ise; her zaman sizinle ilgili %20 bilsin. koşullar değiştiğinde, kimsenin sizinle ilgili kullanabileceği bir bilgisi, yönetebileceği zaaflarınız olmasın.
üzülerek söylüyorum ki; hayatım boyunca, genelde hep arkadaşlarımdan bu konuda hasar almışımdır. bu yüzden çok ketum bir tip haline dönüştüm. ön görülerim sayesinde iyi toplara oynamaya başladım. herkesin derdini dinlerim ama benim derdim varsa bile, aslında yoktur. kimseye teshir etmem. bu yüzden hayatıma giren/ cıkan/ kıskanan insanlarla ilgilenmem. ne yaparlarsa yapsınlar, bana karşı kozları olmuyor. bu sefer iyice kudurup, iyice hedef haline getiriyorlar orası ayrı. siz yolunuzda yürüyün. boşuna söylemiyorlar " elin oğluna/ elin kızına güvenilmez."
devamını gör...