antarktika'da şimdiye kadar hiçkimsenin cağ kebabı yememesi
başlık "mebus paltosu" tarafından 04.09.2021 15:24 tarihinde açılmıştır.
1.
tuhaf bir durum. haydi ana akım medyanın böyle mühim mevzulara değinmeyip, kifayetsiz haberler hazırlamasına alıştık ancak interaktif sözlüklerde de herhangi bir kimse bu konuya değinmemiş, atıf yapmamış, bahsetmemiş bile. akıl alır gibi değil.
bilen bilir. sirkeci - harem vapurunda ikinci zabit olarak görev yapıyorum. gençliğimin hemen hemen %90'ı denizlerde açılarak; gemilerde staj kovalamakla geçmiştir. arktik denizine de gittim, hint'e de, pasifik'e de. bulunmadığım yer hemen hemen yoktur.
herman melville'in de dediği gibi: engin denizler, bilinmeyen, akıl sır erdirilemeyen gizlerle kaplıdır.
ve; bizler o gizi keşfetmek için çabalayan bir grup insanız hepsi bu.
neyse bir yandan 1. kaptan'a rota tarifi veriyorum, bir yandan da gemici çocukları azarlıyorum. iskeleden çözüldük, demiri içeri aldık derken iç kamaradan bir tane çocuk diğerlerine bağırıyor:
"beyler, yemeksepeti'nde joker çıktı ne seçelim?"
öteki bu bilgi cümlesi karşısında neşelenmiş olacak ki, diğer çocuğa dönerek:
"hangi restoran kanka" dedi.
"ya işte dönerci ama cağ kebabı da var işte... yicekseniz..."
o işte o anda dostlarım size tüm içtenliğimle yemin ederim ki gözlerimde bir şimşek çaktı. boğazımda bir düğüm oluştu böyle ama herhangi bir olumsuzluk karşısında birdenbire oturan acı ruh halinden değil. bilakis; yıllardır dümen sallamama rağmen, aklımın ucuna bile gelmemiş olan bir fikre aldığım tavır bu...
nasıl aklıma gelmez? dili lâl olmuş adamlar gibi bağırdım acı acı:
"ah!"
o sırada ellerim boşaldı ve dümeni olanca gücümle çevirdim, sert bir alabanda hareketi yaptık. içerideki tayfa dahil hemen herkes bu beklenmedik ani hareket karşısında, adeta ani fren yapmış iett aracının içindeki zavallı yolcular gibi düşeyazdılar. birinci kaptan, ikinci kaptan, başçarkçı, gemi adamı, makinist, kondüktör ve diğer mürettebat yukarı kaptan köşküne çıktılar.
"kaptan neler oluyor? iceberg'e mi çarptık?"
bu mesnetsiz şaka karşısında öfkelenerek: "geçin içeri, derhal! rıza kaptanım siz bir dakika kalır mısınız?"
rıza kaptan'a durumu ince ince izah ettim. antarktika'ya o da gitmişti. durumun ne kadar tuhaf olduğunu o da anladı haliye:
"antarktika'da bilirsin istasyonlar var. türlü türlü yemekler konserveler gidiyor. cağ kebabı nasıl oraya gitmemiş olabilir. yenmiş olsaydı bilirdik muhakkak."
bana gün içerisinde bu konuyu araştırmam için izin verdi ve eve gittim. o sırada annem akşamdan kalma ağabeyimi ayıltmak için uğraşıyordu. ağabeyimin bu savsak halini oldum olası sevmem. her akşam uyumadan önce cenab-ı rabbimden bu embesil adam için zeka ve hidayet vermesini dua ederim. size yemin dostlar, dünyada benim ağabeyim kadar ahmak bir adam göremezsiniz. maaşının neredeyse tamamını karı-kız müessesine harcamaktan imtina etmez. iddia oynamak -daha doğrusu kazanabilme ihtimalini sevmek- temel hayat motivasyonu herifin... girdiği işlerin içine s.çıp batırması detayını vermeye bile gerek yok. geçen sene "ben üniversite okuyacağım" diyerek ortaya bir laf attı. sınava girip bir yerde metalurji mühendisliği tutturmuş. "ben meteoroloji diye yazmıştım tercihe tüh." diyor. böylesine pırıl pırıl fazla kullanılmamış bir beyne sahip işte.
neyse eve gittim ve atlasları karıştırmaya başladım. antarktika'a yani güney kutbu, türkiye'ye oldukça uzakta. biz sonuç olarak kuzey yarım kürede ve orta kuşakta kalıyoruz.
erzurum'a bir nokta koyduğumuz zaman, antarktika 8.226 deniz mili uzakta kalıyor. kuş uçuşu olarak tabii bu aldığım rakam.
uçakla tek tarifede aktarım mümkün değil tabii. oraya en yakın havaalanı ta cape town'da kalıyor. istanbul havalimanından gitmek istersek, 11 saat aktarmalı olarak uçabiliyoruz. tabii şimdi burada esas nokta, cape town'dan antarktika'ya gemi yolculuğunun olup olmadığı. güney amerika'da patagonya bölgesinden özel turlar düzenleniyormuş. cape town'dan da sanırım 2 saat kadar sürüyor antarktika turları. tabii her zaman bu turlara yetişmek mümkün değil. ayda 1 ya da 2 kez düzenleniyor. cape town uçuşunu takvimden bakıp doğru güne denk getirirsek, 12 saat uçak + 10 saat de konaklama diyelim + 2 saat de antarktika yolculuğu desek 24 saatlik bir yolculuk yapmş olacağız.
şimdi esas soru da şu: cağ kebabını bu kadar yolculukta nasıl sıcak tutacak şekilde muhafaza edeceğiz?
bunu henüz bulamadık. dün akşam arkadaşım batuhan'ı çağırdım. birkaç saat eskilerden muhabbet ettik. sonra hegel'den, kant'tan ve feminist görüşün sinemadaki izdüşümünden bahsederek yıllanmış rochester şarabımızı yudumladık. sonra bu 'antarktika'ya cağ kebabı götürme' fikrimi açtım. ilk başta "instagram'ı kurcaladın mı hiç? belki oraya giden bir türk post atmıştır kebap yerken" dedi. baktım onlara bakmaz olur muyum hiç...
gelgelelim henüz hiç gerçekleşmemiş bu durum. bir türk olarak milletimizi gururlandırmak istiyorum antarktika'ya yurdumun lezzetini götürerek. bu da vatana bir hizmet, yurttaşlık ödevidir sonuçta, öyle değil mi?
bilen bilir. sirkeci - harem vapurunda ikinci zabit olarak görev yapıyorum. gençliğimin hemen hemen %90'ı denizlerde açılarak; gemilerde staj kovalamakla geçmiştir. arktik denizine de gittim, hint'e de, pasifik'e de. bulunmadığım yer hemen hemen yoktur.
herman melville'in de dediği gibi: engin denizler, bilinmeyen, akıl sır erdirilemeyen gizlerle kaplıdır.
ve; bizler o gizi keşfetmek için çabalayan bir grup insanız hepsi bu.
neyse bir yandan 1. kaptan'a rota tarifi veriyorum, bir yandan da gemici çocukları azarlıyorum. iskeleden çözüldük, demiri içeri aldık derken iç kamaradan bir tane çocuk diğerlerine bağırıyor:
"beyler, yemeksepeti'nde joker çıktı ne seçelim?"
öteki bu bilgi cümlesi karşısında neşelenmiş olacak ki, diğer çocuğa dönerek:
"hangi restoran kanka" dedi.
"ya işte dönerci ama cağ kebabı da var işte... yicekseniz..."
o işte o anda dostlarım size tüm içtenliğimle yemin ederim ki gözlerimde bir şimşek çaktı. boğazımda bir düğüm oluştu böyle ama herhangi bir olumsuzluk karşısında birdenbire oturan acı ruh halinden değil. bilakis; yıllardır dümen sallamama rağmen, aklımın ucuna bile gelmemiş olan bir fikre aldığım tavır bu...
nasıl aklıma gelmez? dili lâl olmuş adamlar gibi bağırdım acı acı:
"ah!"
o sırada ellerim boşaldı ve dümeni olanca gücümle çevirdim, sert bir alabanda hareketi yaptık. içerideki tayfa dahil hemen herkes bu beklenmedik ani hareket karşısında, adeta ani fren yapmış iett aracının içindeki zavallı yolcular gibi düşeyazdılar. birinci kaptan, ikinci kaptan, başçarkçı, gemi adamı, makinist, kondüktör ve diğer mürettebat yukarı kaptan köşküne çıktılar.
"kaptan neler oluyor? iceberg'e mi çarptık?"
bu mesnetsiz şaka karşısında öfkelenerek: "geçin içeri, derhal! rıza kaptanım siz bir dakika kalır mısınız?"
rıza kaptan'a durumu ince ince izah ettim. antarktika'ya o da gitmişti. durumun ne kadar tuhaf olduğunu o da anladı haliye:
"antarktika'da bilirsin istasyonlar var. türlü türlü yemekler konserveler gidiyor. cağ kebabı nasıl oraya gitmemiş olabilir. yenmiş olsaydı bilirdik muhakkak."
bana gün içerisinde bu konuyu araştırmam için izin verdi ve eve gittim. o sırada annem akşamdan kalma ağabeyimi ayıltmak için uğraşıyordu. ağabeyimin bu savsak halini oldum olası sevmem. her akşam uyumadan önce cenab-ı rabbimden bu embesil adam için zeka ve hidayet vermesini dua ederim. size yemin dostlar, dünyada benim ağabeyim kadar ahmak bir adam göremezsiniz. maaşının neredeyse tamamını karı-kız müessesine harcamaktan imtina etmez. iddia oynamak -daha doğrusu kazanabilme ihtimalini sevmek- temel hayat motivasyonu herifin... girdiği işlerin içine s.çıp batırması detayını vermeye bile gerek yok. geçen sene "ben üniversite okuyacağım" diyerek ortaya bir laf attı. sınava girip bir yerde metalurji mühendisliği tutturmuş. "ben meteoroloji diye yazmıştım tercihe tüh." diyor. böylesine pırıl pırıl fazla kullanılmamış bir beyne sahip işte.
neyse eve gittim ve atlasları karıştırmaya başladım. antarktika'a yani güney kutbu, türkiye'ye oldukça uzakta. biz sonuç olarak kuzey yarım kürede ve orta kuşakta kalıyoruz.
erzurum'a bir nokta koyduğumuz zaman, antarktika 8.226 deniz mili uzakta kalıyor. kuş uçuşu olarak tabii bu aldığım rakam.
uçakla tek tarifede aktarım mümkün değil tabii. oraya en yakın havaalanı ta cape town'da kalıyor. istanbul havalimanından gitmek istersek, 11 saat aktarmalı olarak uçabiliyoruz. tabii şimdi burada esas nokta, cape town'dan antarktika'ya gemi yolculuğunun olup olmadığı. güney amerika'da patagonya bölgesinden özel turlar düzenleniyormuş. cape town'dan da sanırım 2 saat kadar sürüyor antarktika turları. tabii her zaman bu turlara yetişmek mümkün değil. ayda 1 ya da 2 kez düzenleniyor. cape town uçuşunu takvimden bakıp doğru güne denk getirirsek, 12 saat uçak + 10 saat de konaklama diyelim + 2 saat de antarktika yolculuğu desek 24 saatlik bir yolculuk yapmş olacağız.
şimdi esas soru da şu: cağ kebabını bu kadar yolculukta nasıl sıcak tutacak şekilde muhafaza edeceğiz?
bunu henüz bulamadık. dün akşam arkadaşım batuhan'ı çağırdım. birkaç saat eskilerden muhabbet ettik. sonra hegel'den, kant'tan ve feminist görüşün sinemadaki izdüşümünden bahsederek yıllanmış rochester şarabımızı yudumladık. sonra bu 'antarktika'ya cağ kebabı götürme' fikrimi açtım. ilk başta "instagram'ı kurcaladın mı hiç? belki oraya giden bir türk post atmıştır kebap yerken" dedi. baktım onlara bakmaz olur muyum hiç...
gelgelelim henüz hiç gerçekleşmemiş bu durum. bir türk olarak milletimizi gururlandırmak istiyorum antarktika'ya yurdumun lezzetini götürerek. bu da vatana bir hizmet, yurttaşlık ödevidir sonuçta, öyle değil mi?
devamını gör...
2.
allah yardım etsin, zor, çok zor!
devamını gör...
3.
oysaki erzurum türkiye'nin antarktikası eskimolar ve eskimolaların cağ kebabı festivali yapması elzemdir.
devamını gör...
4.
büyük kayıp
devamını gör...