orijinal adı: fenitschka/ eine ausschweifung
yazar: lou andreas-salome
yayım yılı: 1898
yıllardır sevdiği ve yaşamın amacı olarak gördüğü bir erkek ile kendi özgürlüğü arasında cevap arayışına giren bir kadını konu almaktadır.
yazar: lou andreas-salome
yayım yılı: 1898
yıllardır sevdiği ve yaşamın amacı olarak gördüğü bir erkek ile kendi özgürlüğü arasında cevap arayışına giren bir kadını konu almaktadır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "wells" tarafından 07.01.2022 15:22 tarihinde açılmıştır.
1.
künye
orijinal adı: eine ausschweifung
yazar:lou andreas-salome
ceviri: ilknur igan
sayfa sayısı: 80
arayışlar. isim itibarıyla merak uyandıran bir kitap. hele kitabın yazarı lou andreas-salome olursa. peki bizi kitap boyunca ne tür bir arayış bekliyor? burası sanırım okuyan kişinin ne bulmak istediğine bağlı olarak değişiyor.
yaşamı dikkate aldığınızda, eğer alabiliyorsanız gerçekten, yaşamın temelinin aslında bir arayış olduğunu söylemek yanlış olmaz. herkes farkında olarak ya da olmayarak hayatını toplumun ona öğretmiş olduğu “iyi” standartlara yükseltme amacıyla bir arayış içerisinde geçiriyor. bu süreç içerisinde her bir hissini kişilere, zamana, mekana ya da kendi durumuna göre farklı şekilde anlamlandırıyor. nihayetinde de hiçbir zaman arayışını sonuca erdiremiyor. işte bu noktada arayışlar sizi kendinize karşı bir nebze daha dürüst olmaya çağırıyor.
arayışlar, bir insanın kendi arayışının ve anlamlandırma şeklinin aslında hiçbir zaman doğru ya da yanlış olarak ifade edilen hiçbir kalıba sokulamayacağını gözler önüne seren çarpıcı bir yapıt. kendinize karşı ne kadar dürüstsünüz? sizi o an mutlu eden şey aslında sorumluluklarınızdan bir kaçış, arayışınıza verilen bir ara mı yoksa aslında korkunun esiri olmuş halinize bulduğunuz bir kılıf mı?
aynı zamanda kitap kişilerin birbiri üzerindeki baskıcı ya da daha doğrusu hükmedici etkilerine de hem açık hem üstü kapalı diyebileceğimiz şekilde değiniyor. bir kadının ya da bir erkeğin karşısındaki insana yaşattığı üstünlüğün onu nasıl köle haline getirebileceğini, kişinin bu kölelik ya da efendilik pozisyonundan aslında içten içe tatmin duygusunu nasıl yaşadığını göz önüne seriyor. korkmadan gerçekten kendinizle yüzleşerek okursanız kitabı eğer bugüne kadar ben kimlerin kölesi oldum sorusunu bile belki sorabilirsiniz kendinize. cevabınızdan hoşlanır mısınız veya cevap verebilir misin bilmiyorum ama en azından kendinizi keşfetme yolunda ufak da olsa bir adım atmış olursunuz.
orijinal adı: eine ausschweifung
yazar:lou andreas-salome
ceviri: ilknur igan
sayfa sayısı: 80
arayışlar. isim itibarıyla merak uyandıran bir kitap. hele kitabın yazarı lou andreas-salome olursa. peki bizi kitap boyunca ne tür bir arayış bekliyor? burası sanırım okuyan kişinin ne bulmak istediğine bağlı olarak değişiyor.
yaşamı dikkate aldığınızda, eğer alabiliyorsanız gerçekten, yaşamın temelinin aslında bir arayış olduğunu söylemek yanlış olmaz. herkes farkında olarak ya da olmayarak hayatını toplumun ona öğretmiş olduğu “iyi” standartlara yükseltme amacıyla bir arayış içerisinde geçiriyor. bu süreç içerisinde her bir hissini kişilere, zamana, mekana ya da kendi durumuna göre farklı şekilde anlamlandırıyor. nihayetinde de hiçbir zaman arayışını sonuca erdiremiyor. işte bu noktada arayışlar sizi kendinize karşı bir nebze daha dürüst olmaya çağırıyor.
arayışlar, bir insanın kendi arayışının ve anlamlandırma şeklinin aslında hiçbir zaman doğru ya da yanlış olarak ifade edilen hiçbir kalıba sokulamayacağını gözler önüne seren çarpıcı bir yapıt. kendinize karşı ne kadar dürüstsünüz? sizi o an mutlu eden şey aslında sorumluluklarınızdan bir kaçış, arayışınıza verilen bir ara mı yoksa aslında korkunun esiri olmuş halinize bulduğunuz bir kılıf mı?
aynı zamanda kitap kişilerin birbiri üzerindeki baskıcı ya da daha doğrusu hükmedici etkilerine de hem açık hem üstü kapalı diyebileceğimiz şekilde değiniyor. bir kadının ya da bir erkeğin karşısındaki insana yaşattığı üstünlüğün onu nasıl köle haline getirebileceğini, kişinin bu kölelik ya da efendilik pozisyonundan aslında içten içe tatmin duygusunu nasıl yaşadığını göz önüne seriyor. korkmadan gerçekten kendinizle yüzleşerek okursanız kitabı eğer bugüne kadar ben kimlerin kölesi oldum sorusunu bile belki sorabilirsiniz kendinize. cevabınızdan hoşlanır mısınız veya cevap verebilir misin bilmiyorum ama en azından kendinizi keşfetme yolunda ufak da olsa bir adım atmış olursunuz.
devamını gör...
2.
son noktada; "neden istediğim biri gibi olmadın, daha rahat etmez miydik öyle," diyen çeperindeki insanlara karşı, inşa ettiği yaşamı savunmak yerine sadece göstermenin yeterli olduğu gibi doğru bir kanıya varmış olan bir kadının, karşılaştığı histerik tepkilere verdiği olağan şaşkınlığı okuduğumuz oldukça temel bir metin. anlatmıyor, hitap etmiyor, itham etmiyor; durumun tuhaflığı da burada gizli: salome'un sadece tasvir etmesi yeterli gelmiş. kaynak bir metin olarak da okunabilir. bu yaşıma kadar okumamıştım, o ayrı kayıp tabii.
devamını gör...
3.
kendisine deli gibi aşık olan nietzsche'nin evlenme teklifini reddedip/ kitaplarına konu olan, şair rainer maria rilke'nin aşık olduğu ve şiirlerine ilham olan, sigmund freud'un hem öğrencisi hem de yıllarca süren (sağlam temelli) dostu olan rus yazar lou andreas-salomé'in eserlerinden biridir.
kitabın konusu ise sanata ilgi duyan ressam adine'ın arayış içine girmesi, bu arayışlarda doğru yolu bulmasıdır. ılk sayfalarda bahsettiği ailesinin tasvirini ne güzel yapmıştı. annesi babasını seviyor, babası ise adine'ı sevip koruyordu. babasını kaybettikten sonra kuzeni benno'ya ilgi duyması, ona gözü kapalı güvenmesi, her şekilde onu kabul etmesi, benno'un budalaca mükemmeliyetçi yanını eleştirmeden, tutkuyla boyun eğmesi ve kendi üstünde görmesi mutsuz bir aşk hayatı geçirmesine neden olmuştur. oysa ki sırf yakışıklı olduğu benno'ya aşık olup onunla nişanlanmıştı. sonra ise ne kadar yalvarsa da benno onu terketmişti.
adine için benno mükemmeliyetçi ve ahlakçıydı, baskıcıydı onun için. benno için adine'ın ise eksik biriydi. ondaki eksikliğin nedenini çözemiyordu. güçlü ve sağlıklı yanını bir akıl hastası doktoru olarak yanlış anlıyor, adine'ın içindeki sanatsal yanı göremediği için onu hasta biri olarak nitelendiriyordu.
fakat adine 6 yıllık bir zaman sayesinde arayış içinde olduğu şeylerin aramaya layık şeyler olup olmadığını anlayacaktı. benno ile ayrı geçirdiği süre zarfında deneyim edinmiş, kısıtlanmadığı, özgür olduğu ortamda kendi sınırlarını çizip aşmıştı.
benno'ya duyduğu şeyin aslında sevgi olmadığını anlamıştı. hissettiği duygunun tarifini adlandırmaya çalışıyordu. bunun için bile arayışa girmişti. bu yoğun duygunun, dürtünün arayışına...
sürükleyici bir kitap. okumanızı tavsiye ederim. özellikle sonlara doğru nefesim kesilir gibi oldu. benno'un adine'ın kıymetini sonunda anlaması ama artık adine için çok geç olması bir şey anlam ifade etmemesi ders verici nitelikteydi. özellikle ne olursa olsun ne yaparsa yapsın adine'in benno hakkında kötü bir şey düşünmemesi, laf ettirtmemesi de takdir edilesiydi.
"gerçekten bize ait olan bir şeyi adine, hiç kimse elimizden alamaz. gerçekten bize ait olan, er veya geç bizim olur. bu yüzden, senindi benimdi cinsinden bütün hasisçe kaygılar değersizdir. yapmamız gereken tek şey yolumuza devam etmektir; bize ait olan birlikte gelir, bizimle yürümeyeninse bizi durdurmasına izin vermemeliyiz " sayfa 49.
kitabın konusu ise sanata ilgi duyan ressam adine'ın arayış içine girmesi, bu arayışlarda doğru yolu bulmasıdır. ılk sayfalarda bahsettiği ailesinin tasvirini ne güzel yapmıştı. annesi babasını seviyor, babası ise adine'ı sevip koruyordu. babasını kaybettikten sonra kuzeni benno'ya ilgi duyması, ona gözü kapalı güvenmesi, her şekilde onu kabul etmesi, benno'un budalaca mükemmeliyetçi yanını eleştirmeden, tutkuyla boyun eğmesi ve kendi üstünde görmesi mutsuz bir aşk hayatı geçirmesine neden olmuştur. oysa ki sırf yakışıklı olduğu benno'ya aşık olup onunla nişanlanmıştı. sonra ise ne kadar yalvarsa da benno onu terketmişti.
adine için benno mükemmeliyetçi ve ahlakçıydı, baskıcıydı onun için. benno için adine'ın ise eksik biriydi. ondaki eksikliğin nedenini çözemiyordu. güçlü ve sağlıklı yanını bir akıl hastası doktoru olarak yanlış anlıyor, adine'ın içindeki sanatsal yanı göremediği için onu hasta biri olarak nitelendiriyordu.
fakat adine 6 yıllık bir zaman sayesinde arayış içinde olduğu şeylerin aramaya layık şeyler olup olmadığını anlayacaktı. benno ile ayrı geçirdiği süre zarfında deneyim edinmiş, kısıtlanmadığı, özgür olduğu ortamda kendi sınırlarını çizip aşmıştı.
benno'ya duyduğu şeyin aslında sevgi olmadığını anlamıştı. hissettiği duygunun tarifini adlandırmaya çalışıyordu. bunun için bile arayışa girmişti. bu yoğun duygunun, dürtünün arayışına...
sürükleyici bir kitap. okumanızı tavsiye ederim. özellikle sonlara doğru nefesim kesilir gibi oldu. benno'un adine'ın kıymetini sonunda anlaması ama artık adine için çok geç olması bir şey anlam ifade etmemesi ders verici nitelikteydi. özellikle ne olursa olsun ne yaparsa yapsın adine'in benno hakkında kötü bir şey düşünmemesi, laf ettirtmemesi de takdir edilesiydi.
"gerçekten bize ait olan bir şeyi adine, hiç kimse elimizden alamaz. gerçekten bize ait olan, er veya geç bizim olur. bu yüzden, senindi benimdi cinsinden bütün hasisçe kaygılar değersizdir. yapmamız gereken tek şey yolumuza devam etmektir; bize ait olan birlikte gelir, bizimle yürümeyeninse bizi durdurmasına izin vermemeliyiz " sayfa 49.
devamını gör...