1.
çocukluğumuzdaki arınma seanslarının baş aktörüydü. anneanneler, babaanneler tarafından teniniz etinizden sıyrılacak derecede keselenir; neredeyse kaynayan suyla ilk temas ettiğiniz zamanki çığlığa, bir de kafanıza inen tas eşlik ederdi.
"gözlerim yandı, su sıcak, vs,." gibi şikayet etme lüksüne ve hakkına sahip değildik.
(bkz: dalin) şampuanlar, bizler için sadece arada bir reklamlarda gördüğümüz ve "oha nasıl olur, gerçekten gözleri yakmıyor mu?" diye hayıflanıp, heves ettiğimiz bir nesneydi.
kurulanır, izin verildiği saate kadar bizimkiler dizisi izlenir ve 10 kiloluk kışlık yorganın altına girilerek uyulurdu.
ne kışlık yorganlar kaldı, ne de banyo yapmanın lüks olduğu yıllar.
baksanıza;
sarhoş cemil bile gitti.
yarın ki henceforth dance radyo yayını 'nda 80'ler çalmak farz oldu.
"gözlerim yandı, su sıcak, vs,." gibi şikayet etme lüksüne ve hakkına sahip değildik.
(bkz: dalin) şampuanlar, bizler için sadece arada bir reklamlarda gördüğümüz ve "oha nasıl olur, gerçekten gözleri yakmıyor mu?" diye hayıflanıp, heves ettiğimiz bir nesneydi.
kurulanır, izin verildiği saate kadar bizimkiler dizisi izlenir ve 10 kiloluk kışlık yorganın altına girilerek uyulurdu.
ne kışlık yorganlar kaldı, ne de banyo yapmanın lüks olduğu yıllar.
baksanıza;
sarhoş cemil bile gitti.
yarın ki henceforth dance radyo yayını 'nda 80'ler çalmak farz oldu.
devamını gör...
2.
ya rabbim ne büyük eziyetler yaşadık. z kuşağı ancak filmlerde görmüştür; ama bizim kuşak yaşadı, gördü, biliyor.
devamını gör...
3.
üç kardeşiz, sırayla banyoya sokardı annem bizi. çünkü banyo sobası kışın haftada bir kez yakılırdı. hiçbirimiz ilk ya da sonuncu girmek istemezdik. ilk giren ısınmamış suyla, son giren de soğumuş suyla yıkanırdı çünkü sıcak suyu kullandıkça üstten soğuk su dolar. her pazar önce müzakereler sonra kavga, en sonunda da annemin delirip rastgele birimizi banyoya göndermesi... hey gidi günler hey...
devamını gör...
4.
vallahi genç arkadaşların hiçbir şey kaçırmadığını söyleyebilirim. zira kendisi eziyetten başka bir şey değildi. öyle her allahın günü soba yakılamadığı için haftada sadece bir gün (ve evet pazar olurdu o) banyo yapabilirdiniz. termostatı falan olmadığı için banyoya ilk girdiyseniz cehennemin üçüncü katına denk bir ısı ile karşılaşmanız olasıydı. bir de bizimkinin üst kapağı mı yoktu yoksa hepsi mi öyleydi bilmiyorum ama aşırı ısınınca yukarıdan kaynar sular taşmaya başlardı. eğer sonlara doğru girerseniz de tabii ki götünüz dona dona yıkanmak zorunda kalırdınız. daha ufak yaşlarda babaanne tarafından yıkanırken bir de derinizin yüzülmesi ve saç derinizin kazınması gibi durumlar vardı. bitti sandınız değil mi? elbette hayır. banyo sobası olan ev elbette kaloriferli olmuyordu. doğal olarak ev de sobalı oluyordu ve cehennem sıcağından direkt kuzey kutbuna adım atıyordunuz. hayatta kalmak istiyorsanız sobanın önüne kadar olan mesafeyi öyle bir koşuyordunuz ki olimpiyatta koşsanız dünya rekorunu kırabilirdiniz. sobanın önüne çöktükten kısa bir süre sonra ise sırtınızın yanmaya başlamasından dolayı kömür ateşinde pişen tavuk gibi döne döne yenilecek kıvama geliyorduk.
sonuç olarak kombinin gözünü seveyim yav. bebeyim kombi.
sonuç olarak kombinin gözünü seveyim yav. bebeyim kombi.
devamını gör...
5.
çocuklar için zamansız yanması halinde ebeveynlerin yakın zaman önce seks yaptığını gösteren uyarı mekanizmasıdır.
devamını gör...