1.
en başlarındaki konuşma kısımlarında, "ı've been mad for f*cking years, absolutely years. ı've been over the edge for yonks. been working with bands so long, ı think. crikey..." ve "ı've always been mad, ı know ı've been mad, like the most of us are." dediği, pink floyd'un dark side of the moon albümünün 2.şarkısı. en sevdiğim pink floyd şarkısı olmakla birlikte, başındaki slide gitar insanı beyaz tavşanı aramaya itiyor...
dark side of the moon albümünü ilk kez dinlerken, aynı zamanda buket uzuner'in uzun beyaz bulut - gelibolu kitabını okuyordum, ne zaman breathe dinlemiş olsam aklıma kanlısırt muharebeleri falan geliyor, çok saçma, değil mi?
dark side of the moon albümünü ilk kez dinlerken, aynı zamanda buket uzuner'in uzun beyaz bulut - gelibolu kitabını okuyordum, ne zaman breathe dinlemiş olsam aklıma kanlısırt muharebeleri falan geliyor, çok saçma, değil mi?
devamını gör...
2.
aynı zamanda the prodigy'nin efsane bir şarkısıdır. buradan oldukça iyi bir canlı performansını izleyebilirsiniz:
edit: bir kez daha rahmetli keith flint'i anmak istiyorum.
edit: bir kez daha rahmetli keith flint'i anmak istiyorum.
devamını gör...
3.
devamını gör...
4.
breathe in,
breathe out,
you reached the top of the chain
inhale
exhale
you made it 'til the end of days
every man's a sinner
every man's a liar
life's a slow procession into the fire
carry the weight or crush under it
carry the weight or crush
every man's a sinner in the name of the father
history's repeating into the fire
carry the weight or crush under it
carry the weight or crush
we started wanting to be ourselves until we are no more
breathe in,
breathe out,
you reached the top of the chain
inhale
exhale
you made it 'til the end of days
every man is a leader
every man is a martyr
every man is in trouble caught in your fire
carry the weight or crush under it
carry the weight or crush
we started wanting to be ourselves, to live our lives
we went too far perhaps beyond control until we are no more
breathe in,
breathe out,
you reached the top of the chain
inhale
exhale
you made it 'til the end of days
(bkz: moonspell)
breathe out,
you reached the top of the chain
inhale
exhale
you made it 'til the end of days
every man's a sinner
every man's a liar
life's a slow procession into the fire
carry the weight or crush under it
carry the weight or crush
every man's a sinner in the name of the father
history's repeating into the fire
carry the weight or crush under it
carry the weight or crush
we started wanting to be ourselves until we are no more
breathe in,
breathe out,
you reached the top of the chain
inhale
exhale
you made it 'til the end of days
every man is a leader
every man is a martyr
every man is in trouble caught in your fire
carry the weight or crush under it
carry the weight or crush
we started wanting to be ourselves, to live our lives
we went too far perhaps beyond control until we are no more
breathe in,
breathe out,
you reached the top of the chain
inhale
exhale
you made it 'til the end of days
(bkz: moonspell)
devamını gör...
5.
bir ömürlük misafirlerin konakladığı odalardan odalara atıyorsun kendini, çıldırmışçasına. duvarlarına çarpa çarpa ilerlediğin o iki kapı arasındaki yollar önünde sonsuzluğa denk iken, ardına baktığında yalnızca anlık bir mesafe. dilin damağın kurumuş, kan ter içerisinde. birbirine karışmış tuhaf saçların, duvarlardan güç almaya çalışan ellerin, dizlerinde dinmeyen sızı, burnunda tüten hep o aynı hikaye... odalardan birinin her yanı camdan duvarlarla örülü. içerisi ıssız; nafile zevkler uğruna tüketilmiş hayatlar gibi bomboş. parıltısı çoktan silinmiş camların üzerinde onlarca göz ve ciğerin izleri duruyor. o eski kahkahalar ve çığlıklar yansıyor; bir köşeden öbür köşeye, sonra bir diğerine. kaybedilmiş kalabalığın hastalıklı izlerinin kalıntılarının hatırlattığı terk edilmişlik duygusuyla öfkeleniyorsun ve etrafını paramparça ederek çıkıyorsun bu odadan. ellerin, yüzün, saçların; her yanında milyonlarca kum tanesi... sonra başka bir odaya atıyorsun kendini. ardından diğer bir oda ve bir tane daha. ufacık bir açık bulmayı umut ederek tekrar ediyorsun bu döngüyü, hep aynı süreklilikle. tam da sonlanmayacağını düşünüp pes etmek üzereyken üzerindeki kumları yere serpip bir kapı çiziyorsun. kapının üzerine secde edip derin bir nefes çekiyorsun. kapı ardına kadar açılıyor ve içeridesin, kum taneleri içinde... gökyüzü masmavi, gökyüzü tertemiz; sonsuza dek yetecek kadar oksijen bulabilirsin kum taneleriyle doldurduğun ciğerlerine. ölmesini değil de yaşamasını bilmiyorsun sadece.
devamını gör...