roman / edebiyat / biyografi-otobiyografi
8 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

güzeller güzeli tezer özlü’nün bir romanıdır.

gökyüzü gibi bir şey olan çocukluk asla bir yere gitmez. bunu hepimiz biliriz ama şiirini turgut uyar yazabilir, romanını ise tezer özlü.

şimdi, içinde yaşadığımız bu çağda çocukluk ne kadar çocukluktur bilemiyorum ama benim çocuk olduğum dönemlerde çocukluk hakkı verilen bir dönemdi. zordu, hem de çok zordu ama bir o kadar da eğlenceli idi. mahrumdu her şeyden, hem de çok mahrumdu ama hayal gücü de o kadar renkli idi.

sobalı bir evde büyüdüğünüz zaman sobanın yandığı ve evin tek sıcak odasında uykun gelene kadar oturmak sonra da buz gibi yatağa girip kaçmasın diye uykunun bir yerinden tutmaya çalışmak zordu ama güzeldi.

sabah daha soba yanmadan, evde kimse uyanmadan kalkıp çizgi film izlemek için tir tir titremeyi göze almak zordu. ama neler neler öğretti bize. anlatsak kimse inanmaz.

sobanın arkasında babanın kendine yaptığı yerdeki minderi o yokken kapmak için kardeşinle yarışmak ya da orda oturma hakkını sıraya koymak güzeldi.

bizim çocukluğumuzun sadece geceleri değil, gündüzleri de soğuktu çoğu zaman. belki de hala hayatta kalmış olmasının nedeni budur çocukluğumuzun.

ben elbette iyi anlatamadım derdimi ama siz tezer özlü’den dinlerseniz anlayacaksınız elbette.
devamını gör...
bu gece tabletten, karanlıktaki balkonda kitabı okurken aklımdan çok farklı düşünceler de birbiri ardına geçiyordu. tezer özlü o an bana bakıyor olsa, 12 mart muhtırasından ayaküstü bahsettiği kitabının bu tarz bir araçla o an benim tarafımdan ışığa ihtiyaç duyulmadan okunduğunu görse acaba ne olurdu? manisi geçse desem, mani kötü bir şey mi? pesimizmi ölse desem, e o zaman salt deli mi olsun? gerçekten çok zor. pavyon dediği, sinir hastalıkları hastenelerindeki anlarını, anılarını anlattığı bir kısım... sonlara doğru artık... birkaç gün önce okumaya başlamışım. kıyamıyorum okumaya. yakında bitecek. acı... çok acı. bir yanda benim depresyonum ve öbür yanda onun uçlu, delice coşkulu yaşamı. bir yanda benim bir zamanlar kullanıp tekrar yazdırmaya gitmediğim anti depresan-kaygı ilacı kombinim öbür yandan ona hastanede yapılan, dile felç geçirten ve felci geçirmek için başka bir iğneye başvurulan iğne; elektroşok... yazık, çok yazık kadına.
devamını gör...
tezer özlü'nün tek seferde bitirdiğim 68 sayfalık otobiyografik deneme tadında olan ve yapı kredi yayınları tarafından basılmış kitabı.

başta çocukluğu ve 1950'li yılların sefâletinden, yokluktan ve çocukluğun soğuk gecelerinden bahsediyor.
hayallerinden, düzene duyduğu kırgınlıktan, hayattan ve ölümden, akıl hastanesine yatırılmaktan, zamandan ve felsefeden, aşktan ve ayrılıktan, sevişmek ve sonsuzluktan, kadın erkek ilişkilerinden, yasaklardan ve özgürlükten bahsediyor.

kitabı sevdim, alıntı içine aldığım birkaç pasaj bırakıp tanımımı bitiriyorum.

yarın ayrılacağız.


bunni eski giysileri çok seviyor.
hiç yeni giymiyor.
altmış yıl süresince önemli günlerde bohçadan çıkarıp giydiği bir yeşil ipekli giysisi var. gözleri gri mavi. yüzü bumburuşuk.
yetmiş yıldır hiçbir erkekle yatmadı. yaşamayı seviyor.
en çok kendi cenaze törenini merak ediyor.


artık gerçekleri söy­leyene komünist diyorlar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
benim için kişisel yıkım olarak nitelendirebileceğim bir kitaptır. tezer özlü'nün anlatım şekli ve hikayenin akışkanlığı kitabı bir kaç saatte bitirmenizi sağlıyor.
hikaye benim içimde çok derin yerlere dokundu diyebilirim. kitaptan not aldığım bir kaç alıntıyı paylaşmak isterim.
1: (sayfa 12)

karanlık bir gecenin geç vaktinde kalkıyorum. herkes her geceki uykusunu uyuyor. ev soğuk. çok sessiz davranmaya özen gösteriyorum. günlerdir biriktirdiğim ilaçları avuç avuç yutuyorum. kusmamak için üzerine reçelli ekmek yiyorum. genç bir kızım. ölü gövdemin güzel görünmesi için gün boyu hazırlık yapıyorum. sanki güzel bir ölü gövde ile öç almak istediğim insanlar var. karşı çıkmak istediğim evler, koltuklar, halılar, müzikler, öğretmenler var. karşı çıkmak istediğim kurallar var. bir haykırış! küçük dünyanız sizin olsun. bir haykırış! sessizce yatağa dönüyorum. ölümü ve yokluğu uzun bir süre düşünmeme zaman kalmıyor. şimdi gözümün önündeki görüntüler renkli kırları andırıyor. korkacak bir şey yok. kırlarda koşuyorum. sanki bir deniz kentinde yaşamıyorum. hep kırlar.

2: (sayfa 16)

pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijama da aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayınlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek... isterim hep.

3: (sayfa 24)

hiç düşündünüz mü? ölen bir okula gidebilir misiniz? ölen bir evde uyuyabilir misiniz? o yıllar öldü. o yılları bize öldürecek bir biçimde yaşattılar.

4: (sayfa 40)

anlatamayacağım. bu insanlar "guguk kuşu" filmini de, napolyon'un yaşamöyküsü filmini de, limana yanaşan beyaz bir yolcu gemisini de, vitrinlerdeki yeni sonbahar giysilerini de aynı gözle seyredebiliyorlarsa, elimden ne gelir?

5: (sayfa 44)

neden bunalımları çözümleyemiyoruz? neden dost olamadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? yirmi yaşlarının başındaki insanlar böyle mi olmalı? sevişmek için, ilkin nikah imzası mı atılmalı? ya da yalnız kalıp, yıllar yılı erkek-kadın özlemiyle kendi kendilerine mi boşalmalılar? erkekler, kadın resimlerine bakıp heyecanlanmalılar? ilk kadını genelevde mi tanımalılar? karı-kocalar birbirlerinin gövdelerine "mal" gözüyle mi bakmalı? insanın doğal yapısı bu davranışların tümüne aykırı. bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması çocukluktan engelleniyor. saptırılıyor. çarpılıyor.

6: (sayfa 64)

yıllar, olaylar beni hiç yıpratmamış, aksine duygularıma yön vermiş. güzelin, bir insanı sevmenin, bir insanın tenini okşamanın, bir insanla birleşmenin kutsallığını, bu kutsallığın tadına varmayı öğretmiş bana.
iki insanın birleşmesi ile kutsallaşan bu an. sonsuzluk. varoluşun tüm zamanlarını uzlaştıran bu an. iki insanın birleşmesindeki sonsuzluk özü olmalı insan yaşamının. özü olmalı güneşin. özü olmalı sevişmeyi duyan ve duyuran gücün. bizi saran sıcaklığın. soğuyan gecelerin. ve geceleri gökyüzünü bürüyen yıldızların. akdeniz'in üzerini kaplayan mavi gökyüzünün özü olmalı bu birleşme. bu ıslaklık.
sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri çağlara doğru devreden bu birleşme...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"çocukluğun soğuk geceleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim