dilan polat’ın hayatının film olması
başlık "hristiyanismail hepinizi seviyor" tarafından 14.09.2023 20:45 tarihinde açılmıştır.
1.
türkiye’nin en başarılı iş kadınlarından dilan polat’ın hayatı biyografik film olacakmış.
kendisini tebrik ediyoruz.
vallahi daha kemal sunal’ın, levent kırca’nın veya kayahan’ın, barış manço’nun hayatı film olmadan kendisininki oluyor :)
kendisini tebrik ediyoruz.
vallahi daha kemal sunal’ın, levent kırca’nın veya kayahan’ın, barış manço’nun hayatı film olmadan kendisininki oluyor :)
devamını gör...
2.
ya kusura bakmasın da bu kadar gösteriş meraklısı bir insanın hayatını bilmek çok mu gerekliydi.
diyeceksiniz ki izleme o zaman
izlemem zaten
diyeceksiniz ki izleme o zaman
izlemem zaten
devamını gör...
3.
tüm gerçekleri ile anlatılacak ise ben merak ediyorum nasıl bu kadar şeye sahip oldu.
devamını gör...
4.
dilan polat'ın kim olduğunu öğrenmek için google'a bakmak zorunda kalmam, kendisini hiç tanımamam beni iyi hissettirdi açıkçası.
devamını gör...
5.
ilgi-talep meselesi arkadaşlar. izlenmeyeceğini düşünseler çekmezler muhtemelen. neticede zararına iş yapacak halleri yok . yani demem o ki toplum çok vasat .
devamını gör...
6.
neden film oluyor ki? zaten her şeyini kendisi paylaşıyor
devamını gör...
7.
toplumumuzun, özellikle de kolay yoldan para kazanmak için her yolu mübah gören bazı şuursuzların, tam da şuan böyle bir aksiyona ihtiyacı var. bu film, dilan polat'ın lüks hayatını görgüsüzce insanların gözüne soktuğu paylaşımlarının altına "ben büyüyünce dilan polat olacağım." yazan genç kızlarımıza ibretamiz nitelikte olsun ama mümkünse...
devamını gör...
8.
bizde böyle hikayelerden hakkıyla bir film çıkmaz . kara para baronları yapımcılara baskı kurar gerçekler anlatılamaz, polatlar da prim kasar . gelin biz en iyisi 45 dk.lık 140journos belgeselinde anlaşalım.
devamını gör...
9.
her insanın izlenesi, anlatılası bir hikayesi vardır.
asıl olay, çekebilecek ve yönetebilecek insanların olması.
şaşırmanıza gerek yok.
asıl olay, çekebilecek ve yönetebilecek insanların olması.
şaşırmanıza gerek yok.
devamını gör...
10.
koskoca memleketin gündemini neredeyse bir aydır bir paçozun işgal etmesini film yapsak daha doğru olurdu sanki...
devamını gör...
11.
şeyma subaşının kitabının çıktığı, bilmemkaç yüz sayfa sadece özür dilerim yazan kitabın basıldığı yerde şaşırtıcı değil.
sinema sektörümüz zaten ölü gibi. ya birilerinin allayıp pullayıp dramatikleştirerek çekilmiş biyografisi ya da çalıntı senaryolar üzerine.
bu da film yapılır. kader kurbanıymış gibi lanse edilir. ağlaya ağlaya filmden çıkanları olur.
yalnız buna gelene kadar kocası birileri tarafından yılın iş adamı ödülü verilen sonradan tü kaka itirafçı vatan hainine dönüşen kadının hikayesi var. bir ara yıldız mı ne satın alacaklardı sanırım, senaryoda güzel görseller çıkabilir. keza torbacı ablamız var, hapis yatmış kişiler ünlü edilmemeli diyip hapis yattıktan sonra kankalarıyla geniş bir düet yapan. azmettiricilikten içeri giren ablamız var. varoğlu var. sırasını beklesin.
sinema sektörümüz zaten ölü gibi. ya birilerinin allayıp pullayıp dramatikleştirerek çekilmiş biyografisi ya da çalıntı senaryolar üzerine.
bu da film yapılır. kader kurbanıymış gibi lanse edilir. ağlaya ağlaya filmden çıkanları olur.
yalnız buna gelene kadar kocası birileri tarafından yılın iş adamı ödülü verilen sonradan tü kaka itirafçı vatan hainine dönüşen kadının hikayesi var. bir ara yıldız mı ne satın alacaklardı sanırım, senaryoda güzel görseller çıkabilir. keza torbacı ablamız var, hapis yatmış kişiler ünlü edilmemeli diyip hapis yattıktan sonra kankalarıyla geniş bir düet yapan. azmettiricilikten içeri giren ablamız var. varoğlu var. sırasını beklesin.
devamını gör...
12.
her gün çıkan o kadar habere rağmen filmi gişe rekortmeni yaptıracak hala destek olan , üzülen bir kitle var .
( para parayı çekiyormuş gerçekten )
( para parayı çekiyormuş gerçekten )
devamını gör...
13.
(bkz: çakallarla dans dilan)
devamını gör...
14.
büyük konuşmak gerekirse benim için izlenmeyecek filmler arasında yer alacak film. gider pek yakında'yı 11. kez izlerim.
devamını gör...
15.
ya ne alaka ne alakaa !
devamını gör...
16.
ay hayır ya!
devamını gör...
17.
şöyle bir anelizini yapalım meselenin.
türkiye'nin 90'ları ve 2000'lerinde belgesel yapabilecek nitelikte gazetecileri vardı. bahsettiğim tayfa birand'lar, rıdvan akar'lar, can dündar'lar. keza politik, toplumsal konuların irdelenip tartışılabildiği programları vardı. örneğin savaş ay'ın a takımı, ali kırca'nın siyaset meydanı, uğur dündar'ın arena'sı ve hatta abbas güçlü'nün genç bakış programı. işte bu programlarda topluma dair bütün meseleler tartışılırdı. örneğin dilan polat gibilerin ipliği pazara çıkarılabilir, türlü kanıtlar ve sorularla polat ailesi'nin yükselişi ele alınabilirdi. 2010'larda bu programlar ve belgeseller tek tek yok oldu. peki bunun ardından ne furyası başladı: biyografik filmler furyası. biyografik filmler, aradaki kalite ve konu farkını göz ardı edersek, 90'lardaki birand belgeselleriyle benzer işlevleri görmeye başladı.
bu iki mesele arasında bir bağlantı olması lazım. 90'ların ve 2000'lerin televizyonları insanların bir ihtiyacına cevap veriyordu. toplumun ilgi gösterdiği bir mesele ve bu meselenin karşıt görüşlü insanları bir araya gelip fikirlerini ve tezlerini ortaya döküyordu. bu programların yok olup yerine akp'nin mamaladıklarını bir masa etrafına toplayıp akp lehine rıza üretme merasimleri pek ilgi uyandırmıyor tabi. peki ne oluyor? insanlar bir döneme damga vuran kişi ve olayların anlatıldığı filmleri tercih ediyor. müslüm, ayla, cep herkülü naim süleymanoğlu bunların en başarılı örneği.
eskiden ne olabilirdi: müslüm filmi yerine toplumun tüm kesimlerinden insanların bir araya gelip arabesk müzik, köyden kente göç, 1960-2000 arasında esen sol rüzgarı konuşup bunlar arasındaki ilintiyi tartışabilirdi. ayla filmi yerine cumhuriyetin erken dönemi, nato süreci, kore savaşı vs. tartışılabilirdi. tabi bu erdoğan'ın bile isteye yaptığı bir şey. çünkü tartışma kültürünün altına dinamit koymak ve kendi lehine tezleri öne sürecek kuklaları ekrana yerleştirmesi çok çok daha işlevsel.
ayrıca meselenin bir de kar boyutu var. 90'larda a takımı, 2010'larda müslüm çok daha karlı işlerdi.
bir anelizin daha sonuna geldik. bu tanımı demirkırat'la bitirmek isterim. "demokrasi dünyanın en narin çiçeğidir. onu yaşatan hoşgörüdür, uzlaşıdır, diyalogtur. size bu gece ülkemizde yetişen demokrasinin doğuş ve emekleme öyküsünü anlatacağız. coşkulu, ancak güç bir dönemin örtüsünü açacağız. başrolü oynayanlardan hiçbiri hayatta değil. ancak kurup bize hediye ettikleri demokrasi hâlâ yaşıyor."
sevgiler,
levi.
türkiye'nin 90'ları ve 2000'lerinde belgesel yapabilecek nitelikte gazetecileri vardı. bahsettiğim tayfa birand'lar, rıdvan akar'lar, can dündar'lar. keza politik, toplumsal konuların irdelenip tartışılabildiği programları vardı. örneğin savaş ay'ın a takımı, ali kırca'nın siyaset meydanı, uğur dündar'ın arena'sı ve hatta abbas güçlü'nün genç bakış programı. işte bu programlarda topluma dair bütün meseleler tartışılırdı. örneğin dilan polat gibilerin ipliği pazara çıkarılabilir, türlü kanıtlar ve sorularla polat ailesi'nin yükselişi ele alınabilirdi. 2010'larda bu programlar ve belgeseller tek tek yok oldu. peki bunun ardından ne furyası başladı: biyografik filmler furyası. biyografik filmler, aradaki kalite ve konu farkını göz ardı edersek, 90'lardaki birand belgeselleriyle benzer işlevleri görmeye başladı.
bu iki mesele arasında bir bağlantı olması lazım. 90'ların ve 2000'lerin televizyonları insanların bir ihtiyacına cevap veriyordu. toplumun ilgi gösterdiği bir mesele ve bu meselenin karşıt görüşlü insanları bir araya gelip fikirlerini ve tezlerini ortaya döküyordu. bu programların yok olup yerine akp'nin mamaladıklarını bir masa etrafına toplayıp akp lehine rıza üretme merasimleri pek ilgi uyandırmıyor tabi. peki ne oluyor? insanlar bir döneme damga vuran kişi ve olayların anlatıldığı filmleri tercih ediyor. müslüm, ayla, cep herkülü naim süleymanoğlu bunların en başarılı örneği.
eskiden ne olabilirdi: müslüm filmi yerine toplumun tüm kesimlerinden insanların bir araya gelip arabesk müzik, köyden kente göç, 1960-2000 arasında esen sol rüzgarı konuşup bunlar arasındaki ilintiyi tartışabilirdi. ayla filmi yerine cumhuriyetin erken dönemi, nato süreci, kore savaşı vs. tartışılabilirdi. tabi bu erdoğan'ın bile isteye yaptığı bir şey. çünkü tartışma kültürünün altına dinamit koymak ve kendi lehine tezleri öne sürecek kuklaları ekrana yerleştirmesi çok çok daha işlevsel.
ayrıca meselenin bir de kar boyutu var. 90'larda a takımı, 2010'larda müslüm çok daha karlı işlerdi.
bir anelizin daha sonuna geldik. bu tanımı demirkırat'la bitirmek isterim. "demokrasi dünyanın en narin çiçeğidir. onu yaşatan hoşgörüdür, uzlaşıdır, diyalogtur. size bu gece ülkemizde yetişen demokrasinin doğuş ve emekleme öyküsünü anlatacağız. coşkulu, ancak güç bir dönemin örtüsünü açacağız. başrolü oynayanlardan hiçbiri hayatta değil. ancak kurup bize hediye ettikleri demokrasi hâlâ yaşıyor."
sevgiler,
levi.
devamını gör...
"dilan polat’ın hayatının film olması" ile benzer başlıklar
dilan polat
58