lisanüstü bir şekilde tüm toplumun iliklerine
kadar hissettiği gerçek. bunu "ingilizce bilmek"
olarak nitelendirdim; zira eğitim durumuna
delalet eden birçok nitelik yine kişinin dış
görünüşünden anlaşılabilir olsa da özellikle
kişinin lisan becerisi dışarıdan bakılan bir gözle
dahi apaçık gözlemlenebilmekte. lisan olarak
"ingilizce"yi seçmemin sebebi ise dilin en
öncelikli biçimde ögrenilmesi gereken ve üstelik
en kolay dil oluşı. yetkin bir şekilde ingilizce bilmeyen bir aklın düşünebildiğine, değerli bir fikir sahibi olabileceğine karşı duyduğum şiddetli inançsızlığın sebebi böyle bir insanın şeksiz şüphesiz eksik, çarpık ve neredeyse boşu boşuna bir tahsilden geçtiğini veya eğitim almadığının kesin oluşudur. en basit örneği ile bugün akademisyen olmak için -sözümona- bir ingilizce seviye şartı olsa da imtiyaz sahibi kimselerin bu şartı "by-pass" ettiğini biliyoruz. bunu yapamayan insanların ise yök'ün verdiği bu temsili kararı "zulüm" diye nitelendirmesine ise sadece gülüyorum. daha daha öğrenmesi en basit ve dilbilimsel açıdan olağanüstü sadelik ve anlaşılırlıkta olan bir dili kavrayamamış bir zihin nasıl akademik bir katkıda bulunabilir veya literatüre bir şey katabilir; emin değilim.

konuyu dağıtmamak adına bu kısmı belki bir başka entry'de ele almak ihtimaliyle geçiyorum.

ingilizce bilmeyen kişinin yürüyüşü, seçtiği kıyafet, cebindeki para, gittiği mekan, kendi vücuduna gösterdiği bakım, saçının kokusu, zihninin o günki gündemi, bir arkadaşıyla rastlaştığında anlatacağı şeyler; bunların hepsi 0.5 saniye içerisinde karşıdaki kişide bir izlenim yaratıyor (mesela burada izlenim yerine "impression" kelimesini kullanmak istiyorum. zira impression, izlek'in sujedeki "basınçımsı" etkisini nitelerken izlenim kelimesi yalnızca sujenin objeye dair aldığı eylem ve takındığı tavrı dile getirmekte). insanlar her ne kadar toplum içerisinde veya işyeri içerisinde birtakım persona'lar ile dış dünya ile etkileşime geçip asıl benliğini uygun bir şekilde kamufle ettiği sanrısına kapılsa da bir bardak su içişimizdeki nobranlığın göze batması veya yapmacık nezaketteki yalan kokusunun buram buram gelmesi ile kendini çabucak ele vermekte. sırf bu yüzden emil cioran "yapış"ı değil, "oluş"un kendisini yeğ görmekte.

buradan şu soru çıkmakta: herkes ingilizce bilmek zorunda mı? benim bu soruya cevabım şu: sırtında arabasıyla kağıt toplayan çocuk bile en azından bir ingilizce bilmek zorunda ve haftada bir kitap bitirmek zorunda. bu işi örnek vermemin sebebi, en hakir görülen, acınarak bakınan ve hizmet sektörünün en dip seviyesi olarak değerlendirilen türde bir iş oluşu. bu işin mensubuna böyle bir misyon yüklememin sebebi ise artık elimizdeki telefon ile bilgiye ulaşmanın olağanüstü kolay oluşu -hatta 3 yaşında çocuğun bile youtube kullanabiliyor oluşu- ve bir paket sigara tüketiminin aylık bedeli 1000 liraya yakınken ayda 4 kitabı en kötü ihtimalle 300 liraya alabiliyor oluşumuz. (elbette 300 lira da bütçe zorlayıcı bir rakam olabilir ama herhalde en ucuz ve faydalı hobi olduğunu söylesem kimse karşı çıkmaz.)

nota bene: 4 kitap gibi sığ bir şartı koymamın sebebi de sadece bir standart belirlemek. marcuse'nin tek boyutlu insanı'nı veya elias canetti'nin kitle ve iktidar'ı okumak belki haftalar alacaktır; ancak sıradan bir cinayet romanı belki yarım günde bitebilir. beni anlamanızı rica edeceğim.

peşin edit: imla hataları giderildi.

alttaki yazara peşin cevap: onu diyorum işte, o amerika'da ingiltere'de okuyan ikinci nesil hindu mültecinin duruşu, hem mütevazı hem de kendine güvenen tebessümü ve yenebildiği kibrinin delaleti olan yürüyüşü ve gözlük çerçevesi seçkisinden dile olan hakimiyetinin de nedeni olan eğitime ve dünyayı daha güzel bir yer yapma misyonuna olan iştiyaki belli olurken "siz"in ilan sitelerinde ithal arabaların güncel fiyatlarını takip edişiniz, influencer'ların bugün ne yaptığını görmek için bastığınız storylerin buradan fizan'a yol oluşu ve daha bir sürü delil, bir sürü "yöneliminiz" yine sizi anlatıyor.
devamını gör...
lan biz daha present continius mu past perfect mi gelecek karar veremezken elin kılıksız hintlisi cayır cayır ingilizce konuşuyor. ne dış görünüşü.
devamını gör...
bahsedilen dış görünüş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"dış görünüşten ingilizce bilip bilmediğinin anlaşılması" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim