141.
olması gereken bir olaydır abartılcak ya da övülücek bir yeri yoktur
devamını gör...
142.
eğer bir evde hem kadın hem erkek çalışıyorsa, ev işlerini de mantıken bölüşmeleri gerekir. ve bu çok doğal bi durum. ama toplumca ev işi yapan erkekleri uzaylı veya hanımcı görüyoruz. saçmalık.
kadın çalışmıyor ve erkek çalışıyorsa da bu durumda kadın iş bölümünden daha büyük bir pay alır. elinden geldiğince ev işi yapar, çocuk varsa çocuğa bakar. erkek de işin küçük bir payını üstlenir. eve gelince işten geldim diye tüm işlerden muaf da olamaz, öbür türlü kadın bildiğin hizmetçi gibi bir şey oluyor.
tanım: normal bir erkektir.
kadın çalışmıyor ve erkek çalışıyorsa da bu durumda kadın iş bölümünden daha büyük bir pay alır. elinden geldiğince ev işi yapar, çocuk varsa çocuğa bakar. erkek de işin küçük bir payını üstlenir. eve gelince işten geldim diye tüm işlerden muaf da olamaz, öbür türlü kadın bildiğin hizmetçi gibi bir şey oluyor.
tanım: normal bir erkektir.
devamını gör...
143.
yıl olmuş 2021 mevzu hala bu mu? şahsen bir erkek olarak anneme yardım için ev işi de yapıyorum yemekte yapıyorum erkekliğimden de bir şey kaybetmedim hatta eşine annesine yardım eden bir erkek diğerlerinden daha delikanlıdır bence.
devamını gör...
144.
hala mı bu konular tartışılıyor? temizlik, yemek vs. bunlar zaten bir insanın hayatta kalabilmek yaşamını idame ettirebilmek için yapması gereken şeyler.
devamını gör...
145.
elektrikli süpürge tutmaya bayılıyorum. çünkü şahinden keskin gözlerim ile hiçbir yerde zerre toz bırakmam.
devamını gör...
146.
ütüyü parayla yaptırıyorum. diyeceklerim bu kadar gerisini anlatırsam infial oluşur.
devamını gör...
147.
olması gereken şeydir. eğer evliyse ve eşi çalışmasa bile erkeğin kendi işini kendi görmesi gerekir. bu bir sorumluluktur ve kimse kimsenin bakıcısı değildir.
devamını gör...
148.
yalnız yaşıyorsanız ev işi de yapıyorsunuz, ütü de. çamaşır da katlıyorsunuz çöpte çıkartıyorsunuz. haftada bir temizlikçi gelse de yapıyorsunuz tüm bunları haftada 2 gelse de. her gün geldiğinde bile yapacak işiniz oluyor. para bile verseniz kimse sizin donlarınızı çekmecenize yerleştirmiyor.
devamını gör...
149.
abi herkes kendi arkasını toplasın yani bunun bir ayrımı mı var?yok bide alkış tutalım ,madalya takalım
devamını gör...
150.
devamını gör...
151.
ne yani anne babamıza da yardım etmeyeceksek ne halta yarayacağız. tabiki yapacağız, yardım edeceğiz evin işlerine. üzmeyin anne babanızı.
devamını gör...
152.
güzel insandır. her erkek yapmalıdır.
devamını gör...
153.
müptelası değilim ama yapmasan da olmuyor. elden geldiği kadar yapılan işler .
devamını gör...
154.
yaptığı şeyin övülmesinin ve takdir edilmesinin bile ataerkil zihniyetin üzücü bir sonucu olduğu kişidir. gerek bekar gerek evli olsun bir erkeğin yaşadığı evin işlerini yapması zaten olağan bir durum olması gerekirken bizim gibi toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılamamış insanların yaşadığı ülkelerde bu kişi okumuş çevrelerde takdir toplarken geleneksel çevrelerde aşağılanmaktadır. olması gereken bir özelliğin takdir edilmesi kadar saçma ve ikiyüzlü bir davranış bizim ülkemizde malesef o kadar çok ki. bu durum da o davranışlara örneklerden sadece biri.
devamını gör...
155.
antalya'da takıldığım dönemlerin birinde kendi başıma bir bekar evinde kalmıştım. başlangıçta her işimi dışarda görüyor, yeme içme gibi zorunlu ihtiyaçlarım için sık sık evden çıkıyordum. bu, bir süre sonra sıktı beni ve artık ucundan kıyısından bazı şeyler kendim halletmeye başladım. örneğin yumurta veya makarna pişirme konularında kendimi eğittim. google de bu konuda harika bir yardımcımdı.
neyse asıl konudan sapıyorum. konuya döneyim.
tam da o günler hayatıma bir kadın girdi. ben havaalanında çalışıyordum o da oralarda bir yerlerde alt departmanların birinde çapında küçük bir yöneticiydi. aradan bir süre geçti, onunla yakınlaştık. bu yakınlaşmadan sonra seks yaptık onunla. ama asla birbirimize karşı duygusal bir şey hissetmiyorduk. iş çıkışı bana gidiyor, içiyor seks yapıyor ayrılıyorduk.
gel zaman git zaman bu kız benim evden çıkmaz, kendi evine gitmez oldu. bir süre sonrada komple yanıma taşındı. buraya kadar problem yok, yani benimde işime geliyordu ama kız tam bir beceriksizdi. eline hiç bir iş yakışmıyordu. ne yemek yapabiliyor, ne de bulaşık yıkama, çamaşır gibi işlere bakıyordu.
başlangıçta iyi gibi görünen bu durum git gide bana yük olmaya başladı. öyle ya, zaten ben kendim için bile ev işlerine katlanmakta zorlanırken şimdi birde onun kıyafeti, bulaşığı, yemeği çıkmıştı ortaya. bir gün bunu ona söyledim. ya bana yardımcı ol, ya da evimden git dedim. ağlamaya başladı. salya sümük bir hale geldi. acıdım ona. tamam dedim. gitme.
birlikteliğimizin en sert seksini yaptık. aradan bir ay kadar geçti. ama ev işleri konusunda değişen bir şey yoktu. geliyor, gidiyor ne varsa ben yapıyordum. dişimi sıkıyor, ama iyiden iyiye kızıyordum.
bir gün akşam iş dönüşü şehre gittim. dönüşte bir de ne göreyim? evde nilay(bu benim baş belası oluyor) ve iki kız daha var. gözlerimin nasıl yaşlandığını bilemezsiniz.
gelenlere yarım ağız hoşgeldiniz dedikten sonra nilah'ı mutfağa çağırdım. yaptığı saçmalığın ne olduğunu sordum. ve derhal onları sepetlemesini istedim. o ise arkadaşlarını kıramadığını, çaresiz kaldığını sırf bu yüzden bana öncesinde söylemeye dahi korktuğunu söyledi. ne yapacağımı bilemiyordum. sanırım kızları da kovamayacaktım. nitekim öyle de oldu.
oğlum murat başına belayı aldın. artık köleleri olursun, senin canına okurlar diyordum dışarıda sigara içerken.
ama bu öngörülerimin hiç biri gerçekleşmedi. şöyle ki, gelen kızlar tam birer ev kızı, hamarat, beceriklilerdi. bizde kaldıkları iki hafta boyunca sabahları böreksiz kahvaltı yapmadım. akşamları da türlü çeşit lezzetli yemekler. öte yandan ev işleri de cabası. benim nikay'a ara sıra, şu kızlar gibi ol, sende öğren diyorum ama nerde, kedi yağrusu gibi kendini koynuma atıyor, tüm olayı bu.
günlerden bir gün kızlar gitti. eski düzene geri döndük. nilay'da nasıl olduysa atandı, öğretmen oldu doğuya bir şehre gitti. ne kadar da gitsin diye beklesem de gittiği gün gözyaşlarına boğulmuş, sabaha kadar içip hastanelik olmuştum. ve hala anarım onu, bazen de gelir görüşürüz. benim maharetsiz ellerimden kahvaltı yapar, şehre çıkarız...
devamını gör...
156.
antalya'da takıldığım dönemlerin birinde kendi başıma bir bekar evinde kalmıştım. başlangıçta her işimi dışarda görüyor, yeme içme gibi zorunlu ihtiyaçlarım için sık sık evden çıkıyordum. bu, bir süre sonra sıktı beni ve artık ucundan kıyısından bazı şeyler kendim halletmeye başladım. örneğin yumurta veya makarna pişirme konularında kendimi eğittim. google de bu konuda harika bir yardımcımdı.
neyse asıl konudan sapıyorum. konuya döneyim.
tam da o günler hayatıma bir kadın girdi. ben havaalanında çalışıyordum o da oralarda bir yerlerde alt departmanların birinde çapında küçük bir yöneticiydi. aradan bir süre geçti, onunla yakınlaştık. bu yakınlaşmadan sonra seks yaptık onunla. ama asla birbirimize karşı duygusal bir şey hissetmiyorduk. iş çıkışı bana gidiyor, içiyor seks yapıyor ayrılıyorduk.
gel zaman git zaman bu kız benim evden çıkmaz, kendi evine gitmez oldu. bir süre sonrada komple yanıma taşındı. buraya kadar problem yok, yani benimde işime geliyordu ama kız tam bir beceriksizdi. eline hiç bir iş yakışmıyordu. ne yemek yapabiliyor, ne de bulaşık yıkama, çamaşır gibi işlere bakıyordu.
başlangıçta iyi gibi görünen bu durum git gide bana yük olmaya başladı. öyle ya, zaten ben kendim için bile ev işlerine katlanmakta zorlanırken şimdi birde onun kıyafeti, bulaşığı, yemeği çıkmıştı ortaya. bir gün bunu ona söyledim. ya bana yardımcı ol, ya da evimden git dedim. ağlamaya başladı. salya sümük bir hale geldi. acıdım ona. tamam dedim. gitme.
birlikteliğimizin en sert seksini yaptık. aradan bir ay kadar geçti. ama ev işleri konusunda değişen bir şey yoktu. geliyor, gidiyor ne varsa ben yapıyordum. dişimi sıkıyor, ama iyiden iyiye kızıyordum.
bir gün akşam iş dönüşü şehre gittim. dönüşte bir de ne göreyim? evde nilay(bu benim baş belası oluyor) ve iki kız daha var. gözlerimin nasıl yaşlandığını bilemezsiniz.
gelenlere yarım ağız hoşgeldiniz dedikten sonra nilah'ı mutfağa çağırdım. yaptığı saçmalığın ne olduğunu sordum. ve derhal onları sepetlemesini istedim. o ise arkadaşlarını kıramadığını, çaresiz kaldığını sırf bu yüzden bana öncesinde söylemeye dahi korktuğunu söyledi. ne yapacağımı bilemiyordum. sanırım kızları da kovamayacaktım. nitekim öyle de oldu.
oğlum murat başına belayı aldın. artık köleleri olursun, senin canına okurlar diyordum dışarıda sigara içerken.
ama bu öngörülerimin hiç biri gerçekleşmedi. şöyle ki, gelen kızlar tam birer ev kızı, hamarat, beceriklilerdi. bizde kaldıkları iki hafta boyunca sabahları böreksiz kahvaltı yapmadım. akşamları da türlü çeşit lezzetli yemekler. öte yandan ev işleri de cabası. benim nikay'a ara sıra, şu kızlar gibi ol, sende öğren diyorum ama nerde, kedi yağrusu gibi kendini koynuma atıyor, tüm olayı bu.
günlerden bir gün kızlar gitti. eski düzene geri döndük. nilay'da nasıl olduysa atandı, öğretmen oldu doğuya bir şehre gitti. ne kadar da gitsin diye beklesem de gittiği gün gözyaşlarına boğulmuş, sabaha kadar içip hastanelik olmuştum. ve hala anarım onu, bazen de gelir görüşürüz. benim maharetsiz ellerimden kahvaltı yapar, şehre çıkarız...
devamını gör...
157.
yapmak zorunda kalıyorsun
devamını gör...
158.
159.
bünyesinde dahil olduğum, bu konuda kadınlardan daha ehil olduğumu düşündüğüm erkek tipi.
devamını gör...
160.
devamını gör...