bir psikiyatrist ve hastasını merkeze alan bu gerilim dolu filmde intihar etmeyi planlayan bir genç sanatçı ile onu tedavi etmek için çıktığı yolda kendisi de durumdan oldukça etkilenip gerçek ile kurduğu bağ zarar gören bir doktorun hikayesini izliyoruz. başrolde ünlü oyuncular ryan gosling, ewan mcgregor, kate burton, naomi watts'ı izlediğimiz filmin yönetmen koltuğunda ise marc forster oturuyor.
yönetmen: marc forster
oyuncular:
ewan mcgregor
naomi watts
ryan gosling
elizabeth reaser
kate burton
bob hoskins
oyuncular:
ewan mcgregor
naomi watts
ryan gosling
elizabeth reaser
kate burton
bob hoskins
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bengaripsengüzeldünyaumutlu" tarafından 06.04.2022 15:38 tarihinde açılmıştır.
1.
2005 yapımı marc foster filmi. izleyen herkesin 'yoksa? david lynch?' doğal uyaranıyla irkildiğini biliyorum.
hayatımın belli dönemlerinde izlemem gerektiği dürtüsüne kapıldığım filmi az evvel izleyip bir leveli daha tamamlamış bulundum. başrollerde doyurucu oyunculuklarıyla ryan gosling, ewan mcgregor, newyork'tan manzaralar, massive attack'in angel'ı, animatrix'in who am i'ı bol yağmur, çok karanlık, gri bir balon, çarpık görüntüler, ikizler, sanat, sanat ve sanat bulunmakta.
kurgu tam anlamıyla şaşı bak şaşır. bir an karakterin biriyle kitapçıda iken aniden kendinizi trende buluyorsunuz ve geçişler normal değil. hiç değil. boğuk, kaygan, flu, son derece kararlı. filmin başlangıcından itibaren 'bir şey olacak, şimdi çok ilginç bir şey olacak' dürtüsü bırakmıyor yakanızı. hastalıklı ve haklı. film ilerledikçe beklenen şey gerçekleşiyor ancak hiçbir ipucu vermediği için aydınlanmak yerine adım adım geri çekilmek zorunda kalıyorsunuz. karakter zihinlerinin iç içe geçtiği, olağan dışı, mistik, sürreal ögeler sahnelere nesneler yardımıyla öyle başarılı yerleştirilmiş ki hayranlık duymamak elde değil. film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi. film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi. film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi. kendisini en baştan tekrarlayıp duran sahneler. tekrarlanan cümleler. zekice yerleştirilmiş metaforlar. fonda akan mekanik-trip müzikler. henry'nin sigarası, saplantıları, yaşamayan ama ısıran köpek, perşembe günü de orada duran piyano, tek taş yüzük. ve gözleri gören kör adam.
henry'nin kolundaki sigara yanıklarını gören sam onları neden yaptığını sorar ve henry ona cehennem için alıştırma yaptığını söyler.
lila yemek masasında sam'e döner ve ''yanına yedek bir jilet alacak kadar hayatından nefret ettiğini hayal edebiliyor musun?'' diye sorar.
ve yine film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi...
hepsinin; film boyunca görülen tüm objelerin, mantıksız gibi gelen ani cümlelerin, vurguların, figüran sanılan oyuncuların, sokakların, köprülerin... hepsinin orada olmalarının bir sebebi var ve bu sebep filmin en sonunda ortaya çıkıyor. bu yüzden her anını pür dikkat izlemek gerekiyor.
''zarif bir intihar sanatın en üst noktasıdır...''
- tristan reveur
eğer bir film olsaydım, 'stay' olurdum.
''galiba budistler haklıymış sam! bu dünya bir hayal!''
hayatımın belli dönemlerinde izlemem gerektiği dürtüsüne kapıldığım filmi az evvel izleyip bir leveli daha tamamlamış bulundum. başrollerde doyurucu oyunculuklarıyla ryan gosling, ewan mcgregor, newyork'tan manzaralar, massive attack'in angel'ı, animatrix'in who am i'ı bol yağmur, çok karanlık, gri bir balon, çarpık görüntüler, ikizler, sanat, sanat ve sanat bulunmakta.
kurgu tam anlamıyla şaşı bak şaşır. bir an karakterin biriyle kitapçıda iken aniden kendinizi trende buluyorsunuz ve geçişler normal değil. hiç değil. boğuk, kaygan, flu, son derece kararlı. filmin başlangıcından itibaren 'bir şey olacak, şimdi çok ilginç bir şey olacak' dürtüsü bırakmıyor yakanızı. hastalıklı ve haklı. film ilerledikçe beklenen şey gerçekleşiyor ancak hiçbir ipucu vermediği için aydınlanmak yerine adım adım geri çekilmek zorunda kalıyorsunuz. karakter zihinlerinin iç içe geçtiği, olağan dışı, mistik, sürreal ögeler sahnelere nesneler yardımıyla öyle başarılı yerleştirilmiş ki hayranlık duymamak elde değil. film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi. film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi. film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi. kendisini en baştan tekrarlayıp duran sahneler. tekrarlanan cümleler. zekice yerleştirilmiş metaforlar. fonda akan mekanik-trip müzikler. henry'nin sigarası, saplantıları, yaşamayan ama ısıran köpek, perşembe günü de orada duran piyano, tek taş yüzük. ve gözleri gören kör adam.
henry'nin kolundaki sigara yanıklarını gören sam onları neden yaptığını sorar ve henry ona cehennem için alıştırma yaptığını söyler.
lila yemek masasında sam'e döner ve ''yanına yedek bir jilet alacak kadar hayatından nefret ettiğini hayal edebiliyor musun?'' diye sorar.
ve yine film ilerledikçe fonda her an karşınıza çıkan ağlayan bebek sesi...
hepsinin; film boyunca görülen tüm objelerin, mantıksız gibi gelen ani cümlelerin, vurguların, figüran sanılan oyuncuların, sokakların, köprülerin... hepsinin orada olmalarının bir sebebi var ve bu sebep filmin en sonunda ortaya çıkıyor. bu yüzden her anını pür dikkat izlemek gerekiyor.
''zarif bir intihar sanatın en üst noktasıdır...''
- tristan reveur
eğer bir film olsaydım, 'stay' olurdum.
''galiba budistler haklıymış sam! bu dünya bir hayal!''
devamını gör...
2.
başrollerinde ewan mcgregor, ryan gosling, naomi watts'ın olduğu, sonunda alakasız bir plot twist olan film, başrollerin oyunculukları için izlenebilir, hak ettiği değeri görmeyen kenarda kalmış filmlerden
ryan gosling'in karakterinin kendine idol olarak belirlediği tristan reveurla ilişkisi çok etkileyiciydi ama
'kötü sanat trajik bir şekilde iyi sanattan daha güzeldir, çünkü içinde insan hatasını barındırır.' -tristan reveur
yine de depresyon gibi rahatsızlıklara sahip insanlar için tetikleyici olabilir
--! spoiler !--
henry(ryan gosling) kolunda sigara söndürüp cehennem için hazırlık yaptığını söylüyordu doktoruna daha sonrasında saat kaçta kendini öldürmeyi planladığından bahsediyordu, lila(naomi watts)'ın benzer bir hikayesi vardı yanına yedek jilet almasına sebep olan...
--! spoiler !--
ryan gosling'in karakterinin kendine idol olarak belirlediği tristan reveurla ilişkisi çok etkileyiciydi ama
'kötü sanat trajik bir şekilde iyi sanattan daha güzeldir, çünkü içinde insan hatasını barındırır.' -tristan reveur
yine de depresyon gibi rahatsızlıklara sahip insanlar için tetikleyici olabilir
--! spoiler !--
henry(ryan gosling) kolunda sigara söndürüp cehennem için hazırlık yaptığını söylüyordu doktoruna daha sonrasında saat kaçta kendini öldürmeyi planladığından bahsediyordu, lila(naomi watts)'ın benzer bir hikayesi vardı yanına yedek jilet almasına sebep olan...
--! spoiler !--
devamını gör...
"gitme (film)" ile benzer başlıklar
gitme
30