hacı yağı

bu hayatta istediği her şeye ulaşmış adamın her sabah muhakkak sürmesi gereken şeydir. hayata doymak alkol almak, istediğin kadar para harcayarak yaşamak, her gün başka bir kadınla yatmak, kitap okumak, film izlemek demek değildir sevgili dostlarım. hayata gerçekten doymanın ve kurtuluşa ermenin yolu şüphesiz hacı yağının ciğerleri bile iyileştirecek güçteki o harikulade kokusunu her gün içine çekmek ve hacı yağının aşkıyla yanmaktır en derinlerde.

sencileyin diye bir markanın tarihi kokularını denemiştim. ailem biraz hacı yağına benzetmişlerdi ama hacı yağı öyle kokuyorsa çok beğenmemekle birlikte çok kötü de bulmamıştım. tarih meraklıları için buraya minik bir not düşmek istedim.

hacı yağı denen kokuların güncelleme alması ile alakalıdır. artık o içerisinde pamuk olan garip şeye parmak basılmıyor. daha modern şişeleme teknikleri mevcut. bununla birlikte kokularda da hissedilir bir düzenleme ve düzelme mevcuttur.

o yüzlerce hatta binlerce lira verdiğiniz parfümlerden daha iyi koktuğuna şahitlik ettiğim birkaç koku denemişliğim var.

son derece ağır, gül başta olmak üzere çiçek kokusu içeren, güzel kokması gereken ama kokmayan esans çeşidi. az önce burnuma geldi ve kokudan midem ağrımaya başladı. en kötüsü de kokudan kaçamıyor olmak.

ekleme: arap yağı bol bulunca orasına burasına sürermiş misali bunu bulanlar her yerlerine boca ediyorlar galiba. resmen arkada hacı yağı bulutu kaldı.

hacıları hidrolik pres ile ezerek çıkarılan, ardından kan ve etlerden ayrıştırıldıktan sonra şişelenerek piyasaya sürülen ürün.

tanesi 15 lira. 3 tanesi 40 lira. hacı patron çıldırdı! hacı misi bunlar.

miscilik.



tezgahımızı açtık, rızkımızı bekliyoruz.

efendim, 13 yaşındayken ikindi namazı öncesi mescidin bankında yaşıtım olan bir arkadaşla otururken, yanıbaşımızda sohbet eden iki yaşlı emmiden biri elime ufak bir şişe uzatmış ve sıvı bir maddeyi elimin üzerine sürmüştü, aynısını yanımdaki arkadaşa da sürdü. biz de ne olduğunu bilemeden bakışıp kaldık. tabi daha ne olduğunu bilmediğimizden haliyle sorduk bunun ne olduğunu. öteki yanık tenli orta yaşlı emmi de şaka yaparak " sakalınızın çıkmasını istiyorsanız yüzünüze sürün "
dedi. tabi biz ikimiz de o yaşta sakalımızın çıkmasını istemediğimiz için kabul etmedik ve o elimizdeki sıvı öylece kurudu kuruyacak. en sonunda yanık tenli emmi kavruk sesini yükselterek " sürün lenn! " diye çemkirince ani hareketle o yağımsı sıvıyı yüzümüze yedirdik. ilk siftahı böylece yapmış olduk.