hamile kadınlar için tasarlanmış köle kocalar
başlık "sevişilinebilizite" tarafından 17.12.2021 13:48 tarihinde açılmıştır.
1.
inkâr edemeyeceğimiz, son derece kızsal sorunlar var maalesef hayatlarımızda. hayatlarımızda diyorum çünkü bu sorunlar kızların benliklerinde kalmıyor, erkeklere de sıçrıyor. bence bu sorunların başında gelen ve en iyi örnek, kadınların hamilelik dönemleri.
kadınların en duygusal, en yoğun, en acımasız, en anlayışsız ve en çekilmez oldukları dönem olan hamilelik, bir kadından çok, erkeğin aşması gereken bir sınavdır bence. bakacak olursanız bunun bir çok başlıktan oluştuğunu görürsünüz. işin hatunu (b:‘’rahat ettirme’’) yönü var, cinsellik yönü var, olur olmaz kokularla gecenin bir vakti uyanma yönü var, yine sabaha karşı manav manav hindistan cevizi arama yönü var –ki muhtemelen daha önce yemedi bile; var da var.
başlarda erkek, sesini pek fazla çıkarmaz. o da heyecanlıdır çünkü, maymun gibi her istenileni yapar, her şeye olumlu yaklaşır ve öyle düşünmeye bakar. ama zaman gelecek, o bebeğin cinsiyeti öğrenilecek. doğacak bebek erkek ise, hamile kadın yaşadı, öyle söyleyeyim. çünkü bu durumu hala aşabilmiş değiliz; ‘’erkek adamın erkek evladı olur!’’
‘’ya kız olursa gaffur amca?’’
‘’o da olur…’’
türk kelimesi ‘’çoğalmak…’’ anlamına geldiğindendir herhalde, soy devam ettirmeye meraklı bir milletizdir. soy adımız yürüsün, büyüsün, her limanda bir imzamız olsun isteriz.
her neyse…
doğacak bebeğin erkek olması, vaziyeti bir müddet daha idare eder. baba, daha bir havalara uçar haliyle. anneye ise şu mantık yerleşir: tavuk sersemken kesmek lazım. bunun illa farkında olacaklar diye bir şey yok ama olan budur neticede.
günler ilerler… artık annenin içinde büyüyen su torbası iyice şişmiş, insanın belini ağrıtacak kıvama kadar gelmiştir.
‘’gaffuuuueeaarr…!!’’
‘’ne oldu safinaz!’’
‘’içimde bir sıkıntı var böyle… kursağıma kadar dayandı sanki… bir bardak su getir de, gider belki!’’
‘’tabi karıcığım…’’ diyip suyu getirir erkek. fakat, bardağı doldururken eline dikkat etmiştir. ne kadar yumuşak, ne kadar seksi duruyor o el öyle. eski günlere, mastürbasyon günlerine dönüş yapılır… bu işin bir de doğum sonrası yanıtlanması gereken, ‘’beni aldattın mı?’’ sorusu vardır ki, şimdi hiç girmiyorum.
hamile kadınların bu çekilmezliği hormonlardan mı kaynaklanıyor, iç güdüsel olarak mı yapıyorlar bilmiyorum. bazıları işi iyice abartıp, sanki kendi çocuğu değilmiş de erkek istedi diye hamile kalmış gibi davranır. başına bela almış psikolojisine bürünür. felakettir.
bu noktada aslında mikrofonu kadınlara, özellikle doğum yapmışlara bırakmak lazım. çünkü merak ediyorum bu ruh hali gerçekten ellerinde olmadan mı oluşuyor, yoksa ‘’hamileyim ulan kraliçe gibi yaşamam gerek!’’ mantığında mı büyüyor?
olur olmaz saatlerde uyanmalar, erkeği de uyutmamalar, bitmek bilmeyen arzular istekler, kıskançlıklar, laf anlayıp dinlememeler, ağlama krizlerine girmeler; hepsi mi psikolojik, hepsi mi hormonal?
zannetmiyorum.
kadınların en duygusal, en yoğun, en acımasız, en anlayışsız ve en çekilmez oldukları dönem olan hamilelik, bir kadından çok, erkeğin aşması gereken bir sınavdır bence. bakacak olursanız bunun bir çok başlıktan oluştuğunu görürsünüz. işin hatunu (b:‘’rahat ettirme’’) yönü var, cinsellik yönü var, olur olmaz kokularla gecenin bir vakti uyanma yönü var, yine sabaha karşı manav manav hindistan cevizi arama yönü var –ki muhtemelen daha önce yemedi bile; var da var.
başlarda erkek, sesini pek fazla çıkarmaz. o da heyecanlıdır çünkü, maymun gibi her istenileni yapar, her şeye olumlu yaklaşır ve öyle düşünmeye bakar. ama zaman gelecek, o bebeğin cinsiyeti öğrenilecek. doğacak bebek erkek ise, hamile kadın yaşadı, öyle söyleyeyim. çünkü bu durumu hala aşabilmiş değiliz; ‘’erkek adamın erkek evladı olur!’’
‘’ya kız olursa gaffur amca?’’
‘’o da olur…’’
türk kelimesi ‘’çoğalmak…’’ anlamına geldiğindendir herhalde, soy devam ettirmeye meraklı bir milletizdir. soy adımız yürüsün, büyüsün, her limanda bir imzamız olsun isteriz.
her neyse…
doğacak bebeğin erkek olması, vaziyeti bir müddet daha idare eder. baba, daha bir havalara uçar haliyle. anneye ise şu mantık yerleşir: tavuk sersemken kesmek lazım. bunun illa farkında olacaklar diye bir şey yok ama olan budur neticede.
günler ilerler… artık annenin içinde büyüyen su torbası iyice şişmiş, insanın belini ağrıtacak kıvama kadar gelmiştir.
‘’gaffuuuueeaarr…!!’’
‘’ne oldu safinaz!’’
‘’içimde bir sıkıntı var böyle… kursağıma kadar dayandı sanki… bir bardak su getir de, gider belki!’’
‘’tabi karıcığım…’’ diyip suyu getirir erkek. fakat, bardağı doldururken eline dikkat etmiştir. ne kadar yumuşak, ne kadar seksi duruyor o el öyle. eski günlere, mastürbasyon günlerine dönüş yapılır… bu işin bir de doğum sonrası yanıtlanması gereken, ‘’beni aldattın mı?’’ sorusu vardır ki, şimdi hiç girmiyorum.
hamile kadınların bu çekilmezliği hormonlardan mı kaynaklanıyor, iç güdüsel olarak mı yapıyorlar bilmiyorum. bazıları işi iyice abartıp, sanki kendi çocuğu değilmiş de erkek istedi diye hamile kalmış gibi davranır. başına bela almış psikolojisine bürünür. felakettir.
bu noktada aslında mikrofonu kadınlara, özellikle doğum yapmışlara bırakmak lazım. çünkü merak ediyorum bu ruh hali gerçekten ellerinde olmadan mı oluşuyor, yoksa ‘’hamileyim ulan kraliçe gibi yaşamam gerek!’’ mantığında mı büyüyor?
olur olmaz saatlerde uyanmalar, erkeği de uyutmamalar, bitmek bilmeyen arzular istekler, kıskançlıklar, laf anlayıp dinlememeler, ağlama krizlerine girmeler; hepsi mi psikolojik, hepsi mi hormonal?
zannetmiyorum.
devamını gör...
2.
yav şimdi kendime yazma yazma dedim ama yok duramayacağım. kocaların görevi bu. bir zahmet dokuz ay katlansınlar buna. bir meni attırıp baba oluyorsun. terbiyem bozuluyor hep sizin yüzünüzden, tüü. hamilelik çok zor evet. kadınlar o dönemde her yaptıklarında haklılar. kocalar da bunu kölelik olarak değil görev olarak bilip aşkla, şevkle yapmalılar.
devamını gör...
3.
annem hamile iken yaşım 14'tü bu duruma aklım eriyorken şahit olabildim.
annemin canı sadece 2 kez birşeyler çekti, ki bunlarda normalde fazla sevmediği muz ve ciğerdi. şimdi kardeşim bunları çok seviyor mesela.
annem zor ve riskli bir hamilelik yaşadı. buna rağmen abartılı tepkileri yoktu hatta pek mutlu istekliydi diyebilirim. babam da öyleydi. belki bana hamileyken falan yaşamışlardır bu hamilelik kusuntularını. ikiside o zaman pek genç ve cahil olduklarını söylerler. herşeyde hastaneye gider ağlarlarmış falan.
diyeceğim o ki gençlikten kaynaklı iki tarafın da hevesi heyecanı. bazı hamilelikler iki tarafa da işkence haline dönebiliyor bunu hastalarımda da gördüm. genç olanlar bu yükü daha zor sırtlanırken daha olgun olanlar herşeyi idare edebiliyor.
annemin canı sadece 2 kez birşeyler çekti, ki bunlarda normalde fazla sevmediği muz ve ciğerdi. şimdi kardeşim bunları çok seviyor mesela.
annem zor ve riskli bir hamilelik yaşadı. buna rağmen abartılı tepkileri yoktu hatta pek mutlu istekliydi diyebilirim. babam da öyleydi. belki bana hamileyken falan yaşamışlardır bu hamilelik kusuntularını. ikiside o zaman pek genç ve cahil olduklarını söylerler. herşeyde hastaneye gider ağlarlarmış falan.
diyeceğim o ki gençlikten kaynaklı iki tarafın da hevesi heyecanı. bazı hamilelikler iki tarafa da işkence haline dönebiliyor bunu hastalarımda da gördüm. genç olanlar bu yükü daha zor sırtlanırken daha olgun olanlar herşeyi idare edebiliyor.
devamını gör...
4.
her şey bende diyenler mi. bende köle demek zaten bırakın takılsınlar.
devamını gör...
5.
devamını gör...
6.
hak ettiklerini bulan kocalardır. bu devirde bok var üreyip dünya nüfusuna artılar ekliyorsunuz. takılın işte karı koca ne güzel. aldığınız maaş gün geçtikçe çöp olduğunda bakalım o çocuğa güzel bir gelecek vaat edebilecek misiniz? yoksa onun için üzülecek misiniz? kazandığımız para bize bile yetmiyor mk.
devamını gör...
7.
hak ettiklerini bulan erkekler bunlar. hadım olurlar. kadın gibi memeleri çıkar çoğunun evlilik ilerledikçe.
kaprisli kezbanları seçmiş, üzerine bir de evlenmiş ya akıl fikir. o kadın elbette ille hamile kalacak. analığı da kaynanalığı da aynı varoşlukta devam edecek.
kaprisli kezbanları seçmiş, üzerine bir de evlenmiş ya akıl fikir. o kadın elbette ille hamile kalacak. analığı da kaynanalığı da aynı varoşlukta devam edecek.
devamını gör...
8.
ağlama duvarı mı burası? grip olunca triplenen yataklara düşen, nazından geçilmeyen erkeklerin doğum surecı hakkında fıkrı olmasın bır zahmet.
devamını gör...
9.
bu noktada aslında mikrofonu kadınlara, özellikle doğum yapmışlara bırakmak lazım. çünkü merak ediyorum bu ruh hali gerçekten ellerinde olmadan mı oluşuyor, yoksa ‘’hamileyim ulan kraliçe gibi yaşamam gerek!’’ mantığında mı büyüyor? olur olmaz saatlerde uyanmalar, erkeği de uyutmamalar, bitmek bilmeyen arzular istekler, kıskançlıklar, laf anlayıp dinlememeler, ağlama krizlerine girmeler; hepsi mi psikolojik, hepsi mi hormonal?
cevap veriyorum:
hamile kadınlarda ciddi hormonal değişiklikler olur. hormonlar hem duyguları hem bedeni değiştiriyor. pek hafife alınacak bir konu değil. hamileler dışında örnek verecek olursak serotonin eksikliği intihara götürebiliyor, lohusalık sendromu annenin bebeğini öldürmesine sebep olabiliyor.* bunlar bizim şu anki ruh halimizle anlayamayacağımız şeyler ama bunlar oluyor.
hamile kadınlar arasında bu durumunu kullanan da vardır muhakkak, ama bu “kaprislerin” sebebi bile içgüdüsel olabilir.* hamile kadın içgüdüsel olarak babanın bebeğe bağlanmasını ister. şımarıklıklarıyla, sürece eşini dahil etmesiyle farkında olmadan bunu yapıyor olabilir.
kurduğumuz toplumsal düzen de bebeğin hayatta kalma şansını arttırmak için tek eşliliğe yönlendiriyor. evlenenin toplumda statüsü artıyor, çocuğu olanınki daha da artıyor. hamile kalmayan gelin genelde hor görülüyor. anne, baba olmak kutsallaştırılıyor, yüceltiliyor. baba, annenin yanında oluyor. böylece baba da bebeğe bağlanıyor.
farklı bir toplum geliştirmiş olabilirdik. kadınların ayrı, erkeklerin ayrı gruplar halinde yaşadığı, çocuklara, hamilelere kadınlar tarafından ortaklaşa bakıldığı, karşıt cinslerin sadece çiftleşmek için bir araya geldikleri kabileler varmış. ama devam edemediğine/ yaygınlaşmadığına göre demek ki bebeğin anne baba tarafından bakılması daha iyi. zaten erkekler de gebelikten itibaren bebekle temas edince hormonal olarak değişecek şekilde evrimleşmiş.
dr. klinik psikolog ayşe bombacı, “hamileliğin son döneminde ve doğumdan sonraki ilk aylarda erkekler, onları daha şefkatli, duyarlı ve sevgi dolu olmaya hazırlayan bazı önemli hormonel değişimlerden geçer. yapılan araştırmalara göre erkeklerin tükürük örneğinde yükselmiş prolaktin, kortisol ve östrojen gibi koruma ve bağlanma davranışlarını uyaran hormonlara rastlanmıştır. ayrıca doğum sonrası ilk haftalarda baba olmuş erkeklerde testosteron hormonu seviyesinde hızlı bir düşüş yaşandığı saptanmıştır. erkeklik hormonu olan testosteron, erkeği cinsel partner arama, güç ve statü için savaşma ve risk alma konusunda motive eder. bu hormonel değişimler sayesinde erkekler, eşinin ve bebeğinin ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı olur” dedi.
kaynak
erkek bile hormonal değişimden geçip “köle koca” oluyorsa, bir de kadının vücudundaki hormonların, fizyolojik değişikliklerin kadına etkisini düşünün. çocuklar nasıl iğne yapılınca bas bas bağırır, büyüklerse tepki vermez ya, tecrübesizliğin, ilk gebeliğin tüm bu hormonal, fiziksel değişimlerin anneyi ne kadar kuvvetli etkilediğini hayal edin. o da ikinci, üçüncü bebekte daha rahat olacak, babayı daha az yoracaktır.
ilk aylar endişeyle geçer. düşükler en çok ilk üç ay olur. bebeğim sağlıklı olacak mı, iyi besleniyor muyum, eskiden içtiğim sigaralar bebeği etkiler mi, yeterli bir anne olabilecek miyim vb. genelde bulantı, kusma vb olur. hiçbir şey yiyememek çok zor ama her şey daha da zorlaşacak. vücut, hormonal değişikliklere adapte olmaya çalışır. vücudun aslında bir parazit olan bebeği atmaması için bağışıklık düşer. kovitten ölen genç gebeler bu yüzden mikrobu yenemediler.
3-6 ay arası en rahat dönem. ödemi falan saymıyorum onlar basit şeyler. hızla şişmanlanıldığı için cildin bu hıza yetişememesi ve çatlaması gibi kozmetik problemleri ben yaşamasam da çok kadın yaşıyor.
6 aydan sonra vücut ağırlığı artar. ben 50’den 70’e çıktım. kilom %40 artmış oldu. kaslar zayıf, bir anda 7/24 sırtında bir damacana taşımaya başladığını düşün. karında bebek iç organları sıkıştırıyor, kaburgalar yukarı itildiği için batıyor, nefes alamıyorsun, mesane kapasitesi küçülüyor, eğilmek yerden bir şey almak zorlaşıyor, kalp atışı ve soluk alma hızı artıyor, kabızlık oluyor, yatakta sırt üstü yatılamıyor (anne için de zor, bebek için de zararlı), yüz üstü zaten yatılmıyor, bacak arasına yastık alarak yan yatılıyor…
burada anlatmışlar
doğum anında ise gerçekten öleceğimi düşündüm.
velhasılıkelam zor bir süreç. kimisi zorluğu 10 üzerinden 5 yaşar, kimisi 10. kimisi bunu belli etmemeye çalışır, kimisi olduğundan fazla gösterir. benim için eşimle aramızdaki bağları güçlendiren bir süreç oldu. nasıl ki o hastalandığında başında bekleyip bakıyorum, elimden geldiğince mutlu etmeye çalışıyorum, o da benim ihtiyaçlarımı gidermeye çalıştı. arkadaşlarının, evlendiğine inanamadıkları bir insan olan eşim, başlık sahibinin deyimiyle “köle koca” oldu, canım benim.
kimse büyük konuşmasın, hormonlar insana neler neler yaptırıyor…
devamını gör...