romantize etmeden açıklamaya çalışırsak:

kültürel yaşam, insanlığın topyekün katıldığı küresel bir oyun. kuralları olan bir oyun. katılmaktan imtina etmediğimiz, katılmazsak kendimizi insan olarak tarifleyemeyeceğimiz bir roller bileşeni. herkes rolünü biliyor, herkes rolüne hakim. öğretmen, öğretmenlik mesleğini icra ederken rolüne sadık, şarkıcı şarkısını söylerken rolüyle hemhal.

herkes üstlendiği rol ne ise onu hakkıyla yerine getirmeye çabalıyor. çünkü öyle olmazsa bu nasıl bir öğretmen ya da bu ne biçim bir şarkıcı gibi ithamlara maruz kalacağını biliyor. müşteri temsilcisi, üstelendiği rol gereği hissiz, robotumsu, kayıtsız. devlet memuru alışılagelmiş rolü yüzünden bu kadar hırçın, asabi ve hayattan bezmiş. market çalışanının ayrı, kasabın manavın ayrı ayrı rolleri var. herkes rolünün bilincinde. yakışıklı erkekler rolleri gereği çapkın; güzel kadınlar rolleri gereği masum. vatandaşın, rolü gereği boynu bükük, yöneticinin rolü gereği başı mağrur.

hayata gözlerimizi açar açmaz bizi karşılayan bir roller dünyası var. o rollerden birine illa ki uyuyor, günlük yaşamda rolümüzden neredeyse hiç şaşmıyoruz. rolümüz bizim kimliğimiz, bel kemiğimiz.

kimimiz durmadan rol değiştiriyor kimimiz rolüne sadık. kimimiz rolünü tastamam öğrendiği şekliyle oynuyor, kimimiz rolüne doğaçlama değerler katıyor. roller de değişiyor zamanla başkalaşıyor. ölüyor hatta bazı roller ve yerine yenileri geliyor.
devamını gör...
zaman zaman hissettiğim durumdur. hayat bir rpg bilgisayar oyunu gibi. mesela işten çıkmışım bir ağacın altında sigara içiyorum. sarı sarı yapraklar ağacın altına dökülmüş, güzel grafikler diyorum. sağa sola araba ev asset'i kondurmuşlar. loş sarı bir ışık vuruyor. bir bakıyorum bir tane eleman var arabaya yaslanmış sigara içerken göz ucuyla bana bakıyor. hangi görevdesin, kaç levelsin diye sorasım geliyor. vazgeçiyorum sigaram bitmiş çöpe atıyorum. ardından eve yöneliyorum. ev nedir akşamları görev bittiğinde herkese ayrı tahsil edilmiş ve oraya gidilen kutucuklar. orada başka başka şeyler yapıyor herkes. sokakta kalan yok pek kalanlar da evsiz onlar hard modda oynuyor. tabi para diye bir parametre de koymuşlar ne kadar görev yaparsan çoğalıyor gibi, bazen de elinden gidiveriyor sebepsiz o da oyuna heyecan işte olum. oyuna sağlık ta koymuşlar, mesela bazen karakter halsiz hisseder, öksürür. doktor diye iksir, item yazan biri var. ona gidiyorsun verdiği iksirleri içiyorsun, bazen canın eski haline dönüyor yani yükseliyor bazen de dönmüyor. %70te kalıyor mesela. bir de herhalde karakterler sıkılmasın diye depresyon, anksiyete gibi bir takım psikolojik sağlığı düşüren parametreleri basmışlar. onda da karakterin fiziksel olarak can seviyesi iyi, ortada bir sorun da görünmüyor ama psikolojik canı kendi kendine düşüyor, fiziksel canı da negatif etkilenebiliyor. yalnız bu oyunda ölünce ne olacağı belirsiz. işte o can sıkıcı, insan bir metin verir elimize. ha kutsal kitaplar var tanrı'dan geldiği düşünülen. o metinler de birtakım şeyler söylüyor, bazı vaatlerde bulunuyor. metinde yazanlara göre ekstra görev yapmak lazım ama sonuç olarak metin yanlış olabilir. o zaman boşa yapmış olursun gibi. neyse kısaca hayatı çok ciddiye almaya başlayınca bir bakıyorum aynı oyun yav. o kadar da kafaya takmamak lazım diyorum sonra, geçiyorum.
devamını gör...
iki gün flower. üçüncü gün game over!
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"hayatın bir oyun olduğu gerçeği" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim