1.
kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin avrupa konseyi sözleşmesi ya da bilinen adıyla istanbul sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.
devamını gör...
2.
yaşatır* denilen içeriklerinin tamamının kimsenin okumadığını düşündüğüm bir tarafın bir tarafı dinsiz ahlaksız bir tarafın bir tarafı tacizci tecavüzcü diye kutuplaştırılan tüm maddelerinin açık şekilde halka anlatıldıktan sonra onaylama sürecine girilmesi gereken sözleşme
devamını gör...
3.
yasatir.
devamını gör...
4.
neden imzalanmadığını anlayamadığım sözleşmedir.
devamını gör...
5.
işine gelmeyenin aşırı yanlış anladığı ve anlattığı sözleşme. 6284'ü uygula.
devamını gör...
6.
dincilerin karşı çıktıkları sözleşme.
onlar da haklılar. inandıkları kitapta nisa 34 diye bir kadın dövme olayı var. uygulamak istiyorlar.
sorun onlarda değil kaynağında.
onlar da haklılar. inandıkları kitapta nisa 34 diye bir kadın dövme olayı var. uygulamak istiyorlar.
sorun onlarda değil kaynağında.
devamını gör...
7.
hâlâ imzalanmamistir, karşı çıkanlar da akp yalayıcısı oluyor genellikle.
devamını gör...
8.
kadınları, yobaz erkeklerin ve potansiyel katil tiplerin eline teslim etmemek için destek olunması gereken sözleşmedir.
devamını gör...
9.
ismi istanbul sözleşme ama sözleşmenin resmi dilleri ingilizce ve fransızcadır.
devamını gör...
10.
valla hiç görmedik yaşattığını. yaşatan bir şey isterseniz kısas'ı getirirsiniz. allah boşuna demiyor kısas'ta hayat var diye.
devamını gör...
11.
kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arınmış bir avrupa yaratmak için yapılan istanbul sözleşmesi, 1 ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
türkiye, sözleşme'yi imzaya açıldığı 11 mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.
ancak, akp cenahının konuya bakışı abdurrahman dilipak'ın gözünden aynen şöyledir.
"biz kendi değerlerimiz açısından böyle bir sözleşmenin insan haklarına da, temelde allah’ın rızasına da uygun olmadığını, yine insan hakları açısından bir aldatmacanın söz konusu olduğunu, kaş yapayım derken göz çıkartan bir sözleşme olduğunu düşünüyoruz."
akıllara durgunluk verecek cinsteki bu yaklaşımın sonu ne olur, bekleyip görmek gerek .
buradan
türkiye, sözleşme'yi imzaya açıldığı 11 mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.
ancak, akp cenahının konuya bakışı abdurrahman dilipak'ın gözünden aynen şöyledir.
"biz kendi değerlerimiz açısından böyle bir sözleşmenin insan haklarına da, temelde allah’ın rızasına da uygun olmadığını, yine insan hakları açısından bir aldatmacanın söz konusu olduğunu, kaş yapayım derken göz çıkartan bir sözleşme olduğunu düşünüyoruz."
akıllara durgunluk verecek cinsteki bu yaklaşımın sonu ne olur, bekleyip görmek gerek .
buradan
devamını gör...
12.
istanbul sözleşmesi, kadınların; her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı korunmasını esas alan sözleşmedir.
özellikle son yıllarda belirli bir kesim heteroseksüel ve beyaz ya da kendini beyaz sanan erkekler (beyaz zannedenlere örnek olarak türk erkekleri mesela) ve ataerkil sistem yanlısı -stepne- kadınlar tarafından sürekli olarak söz konusu sözleşmenin, toplumun ve geleneksel aile kurumunun köküne dinamit koyacağı; bu durumun ise ne kadar kötü ve dehşet verici olduğu iddiası pompalanıyor. bu yapılan, basbayağı imtiyazlı bir kesimin mevcut imtiyazlarını kaybetme korkusuyla zehirli ve tarihi geçmiş fikirlerini bilinçli ve sistematik bir biçimde empoze etmeye çalışmasıdır. özellikle sosyal medya gibi anonim ve sanal mecralarda, son zamanlarda sıkça karşılaşılan bir durum artık bu. temelinde ise aynı, politikacılar ve din adamları tarafından yüzyıllardır insanları sindirmek ve bilinçlenmelerini önlemek maksadıyla kullanılan basit bir yöntem var; korku.
bu kesim, insanları sürekli olarak geleneksel aile ve benzeri eşitsizlik temelli kurumların ne kadar "iyi, ne kadar "güvenli" olduğuna inandırmaya çalışırken diğer taraftan bu "güvenli alandan" ayrılınca toplumun ne denli büyük bir kargaşaya sürükleneceği, nasıl yıkılacağı, her şeyin ne kadar kötü olacağı üzerine laf ebeliği yapıp durmakta. elbette onların gözünde "alternatif" diye bir şey söz konusu değil veya buna gayet art niyetli olarak değinmiyorlar.
şunu açıklığa kavuşturalım; insanlık tarihinde "geleneksel" aile kurumu var olmadan çok önce dahi insanlar topluluklar halinde yaşıyor ve bu topluluklarda çeşitli "düzenler" hüküm sürüyordu.
bu bahsedilen "geleneksel yapı" ezeli olmadığı gibi zamanla her "geleneksel" sosyal sistem parçasında ortaya çıkan entropi ve yozlaşmadan nasibini almıştır. bu noktada değişim bir gereklilik olmanın ötesinde kaçınılmazdır ve yine doğanın bir kanunu olarak (evet, malum kesimin o çok sevdiği ama sürekli kendi çıkarlarına çalışan doğa kanunları) değişim gerçekleştiğinde uyum da olağan ve kaçınılmaz olacaktır. elbette ki değişim süreçleri sancılı olur ancak yozlaşmış bir düzenin, sistemin veyahut kurumun çöküşü hiçbir toplumda, gezegende veya paralel evrende kaosa falan yol açmayacaktır.
dipnot: bu tür felaket tellalığı içeren söylemlerde çoğu zaman "ben kadına/kediye/kuşa/bilmem neye şiddeti savunmuyorum a.m.a " diyen bir güruh var. ne yazık ki yaptıkları beceriksiz bir rasyonalizasyon yapma çabasından öteye gitmiyor.
özellikle son yıllarda belirli bir kesim heteroseksüel ve beyaz ya da kendini beyaz sanan erkekler (beyaz zannedenlere örnek olarak türk erkekleri mesela) ve ataerkil sistem yanlısı -stepne- kadınlar tarafından sürekli olarak söz konusu sözleşmenin, toplumun ve geleneksel aile kurumunun köküne dinamit koyacağı; bu durumun ise ne kadar kötü ve dehşet verici olduğu iddiası pompalanıyor. bu yapılan, basbayağı imtiyazlı bir kesimin mevcut imtiyazlarını kaybetme korkusuyla zehirli ve tarihi geçmiş fikirlerini bilinçli ve sistematik bir biçimde empoze etmeye çalışmasıdır. özellikle sosyal medya gibi anonim ve sanal mecralarda, son zamanlarda sıkça karşılaşılan bir durum artık bu. temelinde ise aynı, politikacılar ve din adamları tarafından yüzyıllardır insanları sindirmek ve bilinçlenmelerini önlemek maksadıyla kullanılan basit bir yöntem var; korku.
bu kesim, insanları sürekli olarak geleneksel aile ve benzeri eşitsizlik temelli kurumların ne kadar "iyi, ne kadar "güvenli" olduğuna inandırmaya çalışırken diğer taraftan bu "güvenli alandan" ayrılınca toplumun ne denli büyük bir kargaşaya sürükleneceği, nasıl yıkılacağı, her şeyin ne kadar kötü olacağı üzerine laf ebeliği yapıp durmakta. elbette onların gözünde "alternatif" diye bir şey söz konusu değil veya buna gayet art niyetli olarak değinmiyorlar.
şunu açıklığa kavuşturalım; insanlık tarihinde "geleneksel" aile kurumu var olmadan çok önce dahi insanlar topluluklar halinde yaşıyor ve bu topluluklarda çeşitli "düzenler" hüküm sürüyordu.
bu bahsedilen "geleneksel yapı" ezeli olmadığı gibi zamanla her "geleneksel" sosyal sistem parçasında ortaya çıkan entropi ve yozlaşmadan nasibini almıştır. bu noktada değişim bir gereklilik olmanın ötesinde kaçınılmazdır ve yine doğanın bir kanunu olarak (evet, malum kesimin o çok sevdiği ama sürekli kendi çıkarlarına çalışan doğa kanunları) değişim gerçekleştiğinde uyum da olağan ve kaçınılmaz olacaktır. elbette ki değişim süreçleri sancılı olur ancak yozlaşmış bir düzenin, sistemin veyahut kurumun çöküşü hiçbir toplumda, gezegende veya paralel evrende kaosa falan yol açmayacaktır.
dipnot: bu tür felaket tellalığı içeren söylemlerde çoğu zaman "ben kadına/kediye/kuşa/bilmem neye şiddeti savunmuyorum a.m.a " diyen bir güruh var. ne yazık ki yaptıkları beceriksiz bir rasyonalizasyon yapma çabasından öteye gitmiyor.
devamını gör...
13.
saadet partili oğuzhan asiltürk'ün iddiasına göre cb. erdoğan'ın kaldırılacağını kesin olarak ifade ettiği sözleşme.
kaynak: bundle.app/ZHKhs4r7
kaynak: bundle.app/ZHKhs4r7
devamını gör...
14.
yaşatır!
devamını gör...
15.
karşı çıkan kadın düşmanlarının sözleşmede itiraz ettikleri asıl nokta temelini istanbul sözleşmesi’nden alan 6284 sayılı “ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanundur.
6284 ile şiddet uygulayana, taciz edene uzaklaştırma kararı aldırılıyor ve soruşturma başlatılıyor. bu sadece dosyanın açılması için gerekli. kimse kadın beyanı ile tutuklanmıyor.
sözleşme cinsiyet eşitliğinin sağlanması için türkiye' nin de imzacısı olduğu bir sözleşmedir. sadece şiddete uğrayan kadınlar değil lgbti +, çocuk ve cinsel şiddet yaşayan erkekler de sözleşme maddelerine istinaden şiddetten korunmaktadırlar.
uygulanması ile kadın cinayetleri azalacaktır. ama uygulamamaktadır. hatta geri ideolojilerin halkı galeyana getirmek için kullandığı siyasi bir malzemeye dönüşmüştür.
kırmızı çizgimizdir tartışmaya bile açılamaz.
not; bizzat kendim bir taciz sonrası 6284 ile taciz eden kişiye uzaklaştırma kararı aldırdım. ısrarlı takip ve suç devamlılığı olmadığı için kişi ceza almadı. taciz eden veya kadın katili olan erkeklerin korunmasını değil insanı koruyan gerçek adaleti istiyoruz.
6284 ile şiddet uygulayana, taciz edene uzaklaştırma kararı aldırılıyor ve soruşturma başlatılıyor. bu sadece dosyanın açılması için gerekli. kimse kadın beyanı ile tutuklanmıyor.
sözleşme cinsiyet eşitliğinin sağlanması için türkiye' nin de imzacısı olduğu bir sözleşmedir. sadece şiddete uğrayan kadınlar değil lgbti +, çocuk ve cinsel şiddet yaşayan erkekler de sözleşme maddelerine istinaden şiddetten korunmaktadırlar.
uygulanması ile kadın cinayetleri azalacaktır. ama uygulamamaktadır. hatta geri ideolojilerin halkı galeyana getirmek için kullandığı siyasi bir malzemeye dönüşmüştür.
kırmızı çizgimizdir tartışmaya bile açılamaz.
not; bizzat kendim bir taciz sonrası 6284 ile taciz eden kişiye uzaklaştırma kararı aldırdım. ısrarlı takip ve suç devamlılığı olmadığı için kişi ceza almadı. taciz eden veya kadın katili olan erkeklerin korunmasını değil insanı koruyan gerçek adaleti istiyoruz.
devamını gör...
16.
harbi ve kofti yanları kendi içinde mündemiç olan ve fakat hakkında yurdum folkloristlerinin tek satır dahi yazmadıkları bir toplumsal sözleşmedir. bu kendini dev aynasında gören güruhun içinde özellikle "ayh toplumsal cinsiyet çalışıyorum yeani, kadın çalışmalarına duyarlıyım tabee, feminist kuram da benden sorulur aynen" ayağına yatan neotype folklorist tontiklerin bu sözleşme ile alakalı olarak kuma gömdükleri başları alaçıktır, alenidir, ortadadır.
devamını gör...
17.
biraz önce samsun’da sokak ortasında eşi tarafından şiddete uğrayan kadınla ilgili haberleri gördüm. midemin kaldırmayacağını bile bile videoları izledim; insanların yorumlarını, tepkilerini, sosyal medyadan yardım çığlığı atarkenki çaresizliklerini gördüm. sonra da sayın adalet bakanı abdülhamit gül'ün herhalde millet laf etmesin diye konuşmak için konuştuğu açıklamaya rastladım.
işte o anda aklıma düştü, sahi, bir istanbul sözleşmesi vardı. hani çok bilmiş zatıalileri hazretlerinin sırf canı öyle istediği için düşman ilan ettiği, cahil cühelanın ağzına sakız ettiği istanbul sözleşmesi. hani alakası olmamasına rağmen eşcinsellikle bağdaştırabildiği, kendisinin her dediğine koşulsuz şartsız inanan aptal sürüsünün de öyle bellediği istanbul sözleşmesi.
şu istanbul sözleşmesi.
eşcinsellikle ilişkilendirilen maddenin (madde 4) ilgili ifadesine gözüm takıldı:
"taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin deceklerdir."
kadına yönelik şiddet meselesi üzerine böylesine anlamlı, kapsamlı ve yararlı bir sözleşmenin yukarıdaki bölümdeki iki kelime yüzünden tartışıldığı, yürürlüğe alınmadığı ve kaldırılacağını fark ettim: "cinsel yönelim." evet! toplumumuzun ahlakını bozan, bu iki kelimeydi sadece. aynı sözleşmede 126 kere geçen "şiddet" ifadesinin suçu günahı yoktu. onu tartışmaya ve çözüm üretmeye ne gerek vardı?
şimdi, sırf canı öyle istediği için bu sözleşmeyi diline dolayıp ayaklar altına alabilen zatın altında çalışan sayın adalet bakanı çıkmış, "adalet tecelli edecektir merak etmeyin." demiş. yok canım, neden merak edelim ki?
işte o anda aklıma düştü, sahi, bir istanbul sözleşmesi vardı. hani çok bilmiş zatıalileri hazretlerinin sırf canı öyle istediği için düşman ilan ettiği, cahil cühelanın ağzına sakız ettiği istanbul sözleşmesi. hani alakası olmamasına rağmen eşcinsellikle bağdaştırabildiği, kendisinin her dediğine koşulsuz şartsız inanan aptal sürüsünün de öyle bellediği istanbul sözleşmesi.
şu istanbul sözleşmesi.
eşcinsellikle ilişkilendirilen maddenin (madde 4) ilgili ifadesine gözüm takıldı:
"taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin deceklerdir."
kadına yönelik şiddet meselesi üzerine böylesine anlamlı, kapsamlı ve yararlı bir sözleşmenin yukarıdaki bölümdeki iki kelime yüzünden tartışıldığı, yürürlüğe alınmadığı ve kaldırılacağını fark ettim: "cinsel yönelim." evet! toplumumuzun ahlakını bozan, bu iki kelimeydi sadece. aynı sözleşmede 126 kere geçen "şiddet" ifadesinin suçu günahı yoktu. onu tartışmaya ve çözüm üretmeye ne gerek vardı?
şimdi, sırf canı öyle istediği için bu sözleşmeyi diline dolayıp ayaklar altına alabilen zatın altında çalışan sayın adalet bakanı çıkmış, "adalet tecelli edecektir merak etmeyin." demiş. yok canım, neden merak edelim ki?
devamını gör...
18.
yahu bu istanbul sözleşmesine kim neden karşı. okuyun bi anlayacaksınız zaten. afkanistan'da ultra-irtica beyin yıkama eğitimi almadıysanız şikayet edeceğiniz madde bulmanız çok zor. ama tabi herkes işini iyi biliyor, yukarıdakiler biliyor milletin sözleşmeyi okumayacağını. bedavadan polimik işte.*
devamını gör...
19.
(bkz: babala tv'deki istanbul sözleşmesi ve kadın hakları tartışması) izleyin, kim neden karşı anlıyorsunuz zaten.
edit: istanbul sözleşmesi linkten bakabilirsiniz sözleşmenin maddelerine.
edit: istanbul sözleşmesi linkten bakabilirsiniz sözleşmenin maddelerine.
devamını gör...
20.
etkin bir şekilde uygulanmadığı halde garip garip olayların bunun yüzünden olduğu iddiasıyla kadın katliamına engel olabileceği halde ayrıcalıklı konumlardaki bazı insanlarca karalanmaya çalışılan sözleşmedir.
karalama kampanyası yürütenlerin bir kez bile açıp okumadığına eminim.
karalama kampanyası yürütenlerin bir kez bile açıp okumadığına eminim.
devamını gör...