istanbul sözleşmesi'nden çekilmemizi onaylayan yüzde yirmi altılık kesim

metropoll araştırma şirketinin anketine göre türkiye'nin istanbul sözleşmesinden çekilmesini %26'lık kesim onaylıyor. onaylamayanlar arasında %81 oran ile saadet partililer de var.

kaynak

bir kadın öldürülürse kucağında ufacık bebeğiyle ya da çocuğunun gözleri önünde sorumlusu sizsiniz.

bir kadın öldürülürse, kendisini üç beş kuruşa elin adamlarını satan kocasının ellerinde sorumlusu sizsiniz.

bir kadın öldürülürse yolda yürürken, evine girerken henüz hayalleri bile büyümemiş iken, sorumlusu sizsiniz.

bir kız çocuğu evlendirilirse oyuncakları kendisine küçülmeden sorumlusu sizsiniz.

öldürülen her bir kadının sorumlusu sizsiniz yine sizsiniz!

hepinizin elleri kanlı hepiniz katilsiniz!

siyasal islamın kadına bakışıdır. biatcı, yobaz, karanlık, cahil...

%26 kabaca bu ülkede dindar nüfusun oranıdır.

nasıl bir kanserle yaşamaya çalıştığınızı bilin.

(bkz: doğvu mu samet)

yok olurlarsa türkiye'nin iq ortalamasını 5 puan artıracak kesimdir.

potansiyel katildir

olmasalardı da olurdu dediğim kesim.

umarım bir gün kızınız, kardeşiniz, tanıdığınız öldürüldüğünde ya da tacize, tecavüze uğradığında televizyonlara, kamu kurumlarının önüne çıkıp "katili, tecavüzcüyü bulun yalvarıyorum!" diye bağırmazsınız dediğim kesimdir. sözleşmeye karşı olan kim varsa direkt bu cümle ile karşılık verip ağzını kapatıyorum. insanın başına gelmeden, canı yanmadan anlamaz hiçbir şeyi.

cahil kesimdir. bahsi geçen bu kesimin içinde kadınların da olması çok acı. yarın öbür gün şiddete maruz kaldıklarında, hatta öldürüldüklerinde bu kadınların hakkını biz arayacağız. yanlarında biz duracağız. bunu düşündükçe kanım çekiliyor. bu kadar da aptal olunamaz diyorum.

kadın haklarına sonuna kadar saygı duyup sahip çıkıyor olsam da istanbul sözleşmesinin gereğini hala anlayabilmiş değilim. bunun karşısındaki en büyük tez ise "2011 yılından beri yürürlükte olan bu sozlesme/anlaşma bugüne kadar neyi engelledi, ne değişti?"
buna cevap vermediğim için gerekliliğini de anlayamıyorum. öte yandan sözleşmenin kadınlara tanıdığı pozitif ayrımcılık hakları da bir çok erkeği mağdur ettiğini okuduk, gördük.
hem bisey engellemiyor hem de mağduriyet yaratiyorsa devaminin ne anlami var?
bir kadın bir erkeği "bana tecavüz ettiğini söylerim" diyerek tehdit edebiliyor. ve şikayet ettiği anda soruşturma açılıyor ve erkek kendini aklamak zorunda kaliyor. bu süreçte maddi manevi yıpranıyor, adı kirleniyor. eğer bir çözüm bulunacaksa bu çözüm kadına bu tarz hakları veren bir sözleşme kesinlikle değildir. ksldirilmasi konusunda bu sebeplerden ötürü nötr'üm.

her nötr olan veya destekleyeni de siyasal islamcı vs diye yargılamayın derim. entrylerime göz attığınızda hem siyasal görüşümü hemde dine bakış açımı görebilirsiniz. aklı başında her insan bu tarz bir ayrımcılığa karşı durmalıdır sevgili yazarlar.

ortaçağda cadı avına çıkan küflü zihniyet bir kaza sonucu günümüze ışınlanmış gibi...

transa para verip birlikte olan, yeri geldiğinde ise çomar sürüsü içinde "ulan ibinaaa" deyip adam döven kişidir.

türkiye'ye şöyle bir baktığımda oranını az bulduğum kitledir. kaldı ki; kadın haklarının savunulması hususunda yapılacak eylemlerin, istanbul sözleşmesi'ne indirgenmesine de karşıyım. ülkemizde gördüğümüz üzere, bu sözleşme geçerli iken kadınlarla alakalı davalarda çıkan kararları da biliyoruz, kamuoyu yoklamasını da. en nihayetinde istendiği takdirde, gece yarısı karar alma yetkisi olan bir cumhurbaşkanının yönetimindeki devlet, istanbul sözleşmesi'ni üçe katlayacak bir yasa çıkartıp kadın cinayetlerinin önüne de geçebilir, kadınlara özgür yaşam hakkını devlet güvencesiyle de sağlayabilir. niyet önemli niyet, ama kime niyet kime kısmet...

istanbul sözleşmesine karşı çıkanları anlamıyorum anlamakta istemiyorum.

bu yüzde yirmi altının içinde şiddet gördüğünde zırlaya zırlaya bizden destek isteyecek kadınlar, kızına zarar geldiğinde 'neden devlet onu korumuyor' diye çemkirecek babalar ve anneler de var. eğer kadınlara zarar vermek istemiyorsanız bu sözleşme neden bu kadar size batıyor anlamıyorum. biz sadece güvence istiyoruz, biz sadece yaşamak istiyoruz. neden yaşamamıza bu kadar karşılar anlamıyoruz. beddua etmeye karşıyımdır ancak bu yüzde yirmi altının hepsinin yaşamak istediğini haykırdığı ve bu en temel hakkı elinden alındığı/elinden alınma ihtimalinin devlet izni ile artırıldığı zamanları görmek dileğiyle

ankette çıkan oranı az buldum. zira iktidar durduk yerde sözleşmeden çekilme kararı almadı. tabandan bir istek ve baskı söz konusuydu. bence iktidar tabanının tamamına yakını bunu onaylıyor

sabah akşam a haber izleyip, hükümetin yaptığı her şeyi doğru bulan kesimdir. ben %40 civarı bekliyordum. demek ki bu konuda yeterince propaganda yapılamamış.

karşı çıkanların neredeyse hepsi erdoğan öyle karar verdi diye karşı çıkıyor. sözleşmenin içeriğinden bile haberleri yoktur çoğunun. eğer erdoğan bu sözleşmeyi destekleseydi eminim çoğu bu sözleşmeye destek verirdi.

dindar (istisnaları tenzih ediyorum) ve bir o kadar da yobaz şeriat, namus,anam,bacım diyip 13 14 yaşında kız çocuklarını istismar eden onların deyimine göre evlenen(!),canlıların en temel hakkı olan yaşam hakkını kadınlara çok gören kesimin toplumun %26 sını oluşturduğunu öğrendiğimiz başlıktır.

verilerle değil gözlemlerimle belirtmem gerekirse cahil kesimdir. kör cahil bir kesim hatta. sözleşmenin maddelerini, neden ve nerede çıktığını anlatıyorum. hayır öyle değil o maddeler eksikler var diyorlar hatta maddelerin doğruluğuna inanmıyorlar. eşcinsel evliliğini bu sözleşmenin onayladığını, sağladığını sanıyorlar. türkiye cumhuriyetinde bunun mümkün olmadığını söylüyorum hayır mümkün diyorlar. kısaca klasik malum kişi taraftarları... sorgulama yok itaat çok.