1.
1966 ordu doğumlu psikiyatrist, tıp doktoru ,yazar şairdir.
en sevdiğim kitaplarından biri olan' beni sessiz de sevebilir misin?'de yer alan bir şiir ise şu şekilde:
sessiz oturabilir miyiz seninle?
aramızda yaprakların hışırtısından,
ve ceylanların hayata çıkışından
başka bir ses olmadan.
beni sessiz de sevebilir misin?
yağmur almış toprağı
ve üşüyen kainatı dinlerken,
araya dünya sözleri karışmadan.
biliyor musun çekirgelerin,
unutulmuş ülkelerin,
kahrından kuruyan nehirlerin
diliyle konuşabilirim seninle!
duyabilirim seni hiç konuşmadan.
kalbinin atışlarını duyabilirim
içinde bir yaz gezmesine çıkan çocuğu
ve dudağın en uzak sokağında
biriken dilini hayatın
sökebilirim, öğrenebilirim
sözcükler bağırtılar klaksonlar
ona karışmadan.
ay sesiyle, gün sesiyle, gül sesiyle
tırmanırım kalbinin tepesine ve işte,
zakkumların diliyle konuşabilirim seninle.
rüzgarın ve acının bildiği dilde
acelesiz, hiç yarışmadan,
sessiz oturabilir miyiz seninle?
en sevdiğim kitaplarından biri olan' beni sessiz de sevebilir misin?'de yer alan bir şiir ise şu şekilde:
sessiz oturabilir miyiz seninle?
aramızda yaprakların hışırtısından,
ve ceylanların hayata çıkışından
başka bir ses olmadan.
beni sessiz de sevebilir misin?
yağmur almış toprağı
ve üşüyen kainatı dinlerken,
araya dünya sözleri karışmadan.
biliyor musun çekirgelerin,
unutulmuş ülkelerin,
kahrından kuruyan nehirlerin
diliyle konuşabilirim seninle!
duyabilirim seni hiç konuşmadan.
kalbinin atışlarını duyabilirim
içinde bir yaz gezmesine çıkan çocuğu
ve dudağın en uzak sokağında
biriken dilini hayatın
sökebilirim, öğrenebilirim
sözcükler bağırtılar klaksonlar
ona karışmadan.
ay sesiyle, gün sesiyle, gül sesiyle
tırmanırım kalbinin tepesine ve işte,
zakkumların diliyle konuşabilirim seninle.
rüzgarın ve acının bildiği dilde
acelesiz, hiç yarışmadan,
sessiz oturabilir miyiz seninle?
devamını gör...
2.
tanımı girilmiş kişinin muhteşem şiiri.
ruknettin'in aynalarda ağladığı kadar var.bir mevsimin kıyısından tutarsan ruknettin
kurak ovalara yağmurlar yağar,
ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
kalbin şiir olup vadilerini sular.senin de vadilerin vardır ruknettin!
kehanetler kurarsın,yağmalarsın kendini
kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
niyedir,aynalarda azalır sesin.doktorum
ben bu kalbimi sarınır örtünürüm
kış gecelerinde o nu yakar ısınırım
üşürsem helak olacağımdan korkarım.doktorum
gayya kuyusuna inmek istemem
bana bir ip uzat,yağmurlar istemem
aynaları kırarım,suretimi istemem
mevsimler dönedursun,bu dünyayı istemem
ben allah'ı isterim.ben hep aynalardan geçerim doktor
aynalar benden geçer.
araf'tan bir sepet sarkıtırım aşağı,
doluşur içine narin böcekler
yaşamayı yeni öğrenmiş kelebekler
üşüşür ben kalbimi sarkıtınca aşağı
ben hep aynalardan geçerim doktor!günahları için ağlayan kim varsa
kanatlarıyla okşar onu meleklerhep böyle midir
kalbin hep böyle yavaş mıdır ruknettin?
aynalar sana bir savaş mıdır ruknettin?
yarin dudaklarından trenler geçer de
kalbiyin istasyonunda durmaz mı
sen hiç satrançta yenilmez misin
atına binip hep gider misin
bilmez misin,atından ayrı düşen bir vezir
zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı
ve nihayet şahlar da aynalardan geçer
bir sen mi kalırsın bu rüyada ruknettin
herhalde hep böyledir
bu dünya sevenlere bir tuzaktır ruknettin!buraya kalbinizi kuşatmaya geldiydik
konuşmayı unuttuyduk,hal diliyle söylediydik.
dua okuduyduk,yağmur dilediydik
kalbinizi kuşatmaya geldiydik.hoşgeldiniz.buyrun.işte kalbim.
adımı unuttuğum zamanlarda ruknettin'im
gövdesi ihlal edilmiş bir yetimim.
şu kapıdan buyurun, az ilerisi kalbim.benim kalbim bir ıslahevidir doktor.
yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde
benim kalbim gövdesi ıslahevlerine çakılı bir kuştur
uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde
kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor
tıkanır,ölür metropollerde.bir çiçeği uyandırmak için mi
söner bu ateşgahlar
kaldırmak için mi yeraltını
o derin uykusundan
kurur bu göl
ne var ve ne oluyor
neden türkü söylüyor fesleğenler
uzakta biri mi göründü
biri incil okurken düşüp bayıldı mı
bir rüya mı gördü yalnız keşişler
ne oldu?adım ruknettin,tanışıyor olmalıyız
bir çay ocağında ya da bir merdiven başında
sunmuş olmalıyım kalbimi size
bakın!demiş olmalıyım henüz avladım o'nu
igvanın zehrini boşalttığı kuyularda.
yalnız günah parlar zifiri karanlıkta
ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur
bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda
ay gibi ışıdığında bir aşk
bir mevsim yönünü şaşırdığında.hayret etmiş olmalısınız,kalbim
hezarfen misali havalanınca.korkarım sevgili doktor,bu mektuba kendimi üzerek başlayacağım
çabuk büyüyen bir çocuk gibi,
ceplerimin nerede olduğunu unutacağım önce
ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine.
sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım.
unutacağım,hangi şehirde durursam yar beni karşılar.
nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar
gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı,
terkedip gitmelerin ağırlaştığı bir güz olacak öte yarısı.alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak
ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet
''gönüllü mağlupları olacak hayatın'' doktor.
yarından korkan adam,ruknettin böyle söyler.siz doktor,yazabilir misiniz bir gülü yeniden
alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa
kabaran yağmuru yeraltına
ve bir aşkı ayrılığa
yakıştırabilir misiniz doktor
kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan
kuşlarla konuşabilir
ve trampetimi geri verebilir misiniz bana?ah kalbin moğolları ! size verecek ne kaldı
bir kitap olup yandı da o
külünden zehir kaldı
bir hayal olup uçtu da
gökte melekler bağırdı
''eve dön,eve dön!''döndüm ki;şehrin ağrıları üstüme kaldı
bulvara uzanmış diskotek kızları/o melul orospular/
süpermarketler,bankalar
/yani toplu insan mezarları/
üstüme kaldı.size ne denir ey kalbin istilacıları
barbar denir,'bir hayal yıkan'denir.
alın o'nu da götürün,bir kalbim kaldı.bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı
cenevizden geliyordum,elimde mektuplarım vardı.
elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı
bir mevsimin ortasında kalakaldıydımbakkaldan manavdan değil,
cenevizden geliyordum doktor
o kızın saçlarından geliyordum
yitirilmiş bir mahkemeden
galiba kalbimden geliyordum.bir güle boyun eğdiren nedir
o aşk değilse
nedir kalbe çıkartılan
tutuklama emri,
aşk değilse.
ah,o sığınaklardan
yitikleri toplayan
ve düşlere vuran gemi
nedir aşk değilsesize kendimden bahsediyorum doktor
biraz yağmur kimseyi incitmez.iyi ruhların arasında dolaşan
bir gölgeden sözediyorum.
acıdan çatlamış kalbi
soğuğa dayanıklı kılan bir bilgiden
terkedilmiş şizofrenleri
kendine çeken vadiden
keşişlerin hüznünden
ve bir aşk yüzünden
ayları karıştıran kişinin
tababet-i ruhiyyesindensize kendimden bahsediyorum doktor
ben kar yağarken ıslanmam.benim öbür adım rüzgar
uğradığım orman
değdiğim kalp uğuldar.deki bulunur elbet
iyi bir hal üzre kaybolan kişi
ruknettin'in aynalarda ağladığı kadar var.bir mevsimin kıyısından tutarsan ruknettin
kurak ovalara yağmurlar yağar,
ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
kalbin şiir olup vadilerini sular.senin de vadilerin vardır ruknettin!
kehanetler kurarsın,yağmalarsın kendini
kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
niyedir,aynalarda azalır sesin.doktorum
ben bu kalbimi sarınır örtünürüm
kış gecelerinde o nu yakar ısınırım
üşürsem helak olacağımdan korkarım.doktorum
gayya kuyusuna inmek istemem
bana bir ip uzat,yağmurlar istemem
aynaları kırarım,suretimi istemem
mevsimler dönedursun,bu dünyayı istemem
ben allah'ı isterim.ben hep aynalardan geçerim doktor
aynalar benden geçer.
araf'tan bir sepet sarkıtırım aşağı,
doluşur içine narin böcekler
yaşamayı yeni öğrenmiş kelebekler
üşüşür ben kalbimi sarkıtınca aşağı
ben hep aynalardan geçerim doktor!günahları için ağlayan kim varsa
kanatlarıyla okşar onu meleklerhep böyle midir
kalbin hep böyle yavaş mıdır ruknettin?
aynalar sana bir savaş mıdır ruknettin?
yarin dudaklarından trenler geçer de
kalbiyin istasyonunda durmaz mı
sen hiç satrançta yenilmez misin
atına binip hep gider misin
bilmez misin,atından ayrı düşen bir vezir
zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı
ve nihayet şahlar da aynalardan geçer
bir sen mi kalırsın bu rüyada ruknettin
herhalde hep böyledir
bu dünya sevenlere bir tuzaktır ruknettin!buraya kalbinizi kuşatmaya geldiydik
konuşmayı unuttuyduk,hal diliyle söylediydik.
dua okuduyduk,yağmur dilediydik
kalbinizi kuşatmaya geldiydik.hoşgeldiniz.buyrun.işte kalbim.
adımı unuttuğum zamanlarda ruknettin'im
gövdesi ihlal edilmiş bir yetimim.
şu kapıdan buyurun, az ilerisi kalbim.benim kalbim bir ıslahevidir doktor.
yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde
benim kalbim gövdesi ıslahevlerine çakılı bir kuştur
uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde
kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor
tıkanır,ölür metropollerde.bir çiçeği uyandırmak için mi
söner bu ateşgahlar
kaldırmak için mi yeraltını
o derin uykusundan
kurur bu göl
ne var ve ne oluyor
neden türkü söylüyor fesleğenler
uzakta biri mi göründü
biri incil okurken düşüp bayıldı mı
bir rüya mı gördü yalnız keşişler
ne oldu?adım ruknettin,tanışıyor olmalıyız
bir çay ocağında ya da bir merdiven başında
sunmuş olmalıyım kalbimi size
bakın!demiş olmalıyım henüz avladım o'nu
igvanın zehrini boşalttığı kuyularda.
yalnız günah parlar zifiri karanlıkta
ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur
bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda
ay gibi ışıdığında bir aşk
bir mevsim yönünü şaşırdığında.hayret etmiş olmalısınız,kalbim
hezarfen misali havalanınca.korkarım sevgili doktor,bu mektuba kendimi üzerek başlayacağım
çabuk büyüyen bir çocuk gibi,
ceplerimin nerede olduğunu unutacağım önce
ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine.
sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı unutacağım.
unutacağım,hangi şehirde durursam yar beni karşılar.
nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar
gülümseyen bir arap olacak yüzümün size bakan tarafı,
terkedip gitmelerin ağırlaştığı bir güz olacak öte yarısı.alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak
ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet
''gönüllü mağlupları olacak hayatın'' doktor.
yarından korkan adam,ruknettin böyle söyler.siz doktor,yazabilir misiniz bir gülü yeniden
alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa
kabaran yağmuru yeraltına
ve bir aşkı ayrılığa
yakıştırabilir misiniz doktor
kanatlarında hüzün ve manolya taşıyan
kuşlarla konuşabilir
ve trampetimi geri verebilir misiniz bana?ah kalbin moğolları ! size verecek ne kaldı
bir kitap olup yandı da o
külünden zehir kaldı
bir hayal olup uçtu da
gökte melekler bağırdı
''eve dön,eve dön!''döndüm ki;şehrin ağrıları üstüme kaldı
bulvara uzanmış diskotek kızları/o melul orospular/
süpermarketler,bankalar
/yani toplu insan mezarları/
üstüme kaldı.size ne denir ey kalbin istilacıları
barbar denir,'bir hayal yıkan'denir.
alın o'nu da götürün,bir kalbim kaldı.bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı
cenevizden geliyordum,elimde mektuplarım vardı.
elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı
bir mevsimin ortasında kalakaldıydımbakkaldan manavdan değil,
cenevizden geliyordum doktor
o kızın saçlarından geliyordum
yitirilmiş bir mahkemeden
galiba kalbimden geliyordum.bir güle boyun eğdiren nedir
o aşk değilse
nedir kalbe çıkartılan
tutuklama emri,
aşk değilse.
ah,o sığınaklardan
yitikleri toplayan
ve düşlere vuran gemi
nedir aşk değilsesize kendimden bahsediyorum doktor
biraz yağmur kimseyi incitmez.iyi ruhların arasında dolaşan
bir gölgeden sözediyorum.
acıdan çatlamış kalbi
soğuğa dayanıklı kılan bir bilgiden
terkedilmiş şizofrenleri
kendine çeken vadiden
keşişlerin hüznünden
ve bir aşk yüzünden
ayları karıştıran kişinin
tababet-i ruhiyyesindensize kendimden bahsediyorum doktor
ben kar yağarken ıslanmam.benim öbür adım rüzgar
uğradığım orman
değdiğim kalp uğuldar.deki bulunur elbet
iyi bir hal üzre kaybolan kişi
devamını gör...
3.
4.
mesleğe doymuş, yavaşlığa süķunete vurgu yapsada sürekli bitsede gitsek havasında olan psikiyatrist.
devamını gör...
5.
“yalan dünya” adlı yazısını okumanızı tavsiye ederim. küçük bir kuple sunuyorum size, linkten yazının tamamına ulaşabilirsiniz.
“ insan yeryüzünde şairane mukimdir.” heidegger’in hölderlin’den naklettiği, çok da incelikli tercüme edilmiş bir mısra. yalanın insan doğasının hangi ışıksız dehlizinden sürünüp çıktığı tartışılıp durur, birçok işlevsel kuram da mevcut bu konuda, ancak tüm yalan formlarını kuşatacak bir müşterek hissiyat varsa eğer, bu da insan soyunun dünyadaki var oluşa, çıplak ışık altındaki tahammül etmekteki acziyetidir diyebiliriz.
yalan dünya
“ insan yeryüzünde şairane mukimdir.” heidegger’in hölderlin’den naklettiği, çok da incelikli tercüme edilmiş bir mısra. yalanın insan doğasının hangi ışıksız dehlizinden sürünüp çıktığı tartışılıp durur, birçok işlevsel kuram da mevcut bu konuda, ancak tüm yalan formlarını kuşatacak bir müşterek hissiyat varsa eğer, bu da insan soyunun dünyadaki var oluşa, çıplak ışık altındaki tahammül etmekteki acziyetidir diyebiliriz.
yalan dünya
devamını gör...
6.
herkesin bir geride kalmışlığı bir yaş tutmuşluğu vardır.
senden sonra çok yağmur yağdı.
çok insanlar geldi, anlatıp gittiler. bir tarafımda eksik bir şeyler, her sızıda varlığını duyurdu. senden sonra ruhum hep aksayarak yürüdü. bu gurbetin bir gün biteceği hakikati içime ağır bir taş gibi çöreklenip kaldı. hayatın daimi bir daüssıla, sevmenin özlemek olduğu bilinci ruhuma otağ kurdu.
senden sonra ağız dolusu kahkaham kalmadı, her gülüşe bir ucundan, bu dünyada bir daha seni göremeyecek olmanın kekre tadı karıştı. senden sonra çok yağmur yağdı.
“biraz yağmur kimseyi incitmez”. her insan kendi masalının peşinde koşuyor. koca bir ömrü bir hikâye kurmak için yaşıyoruz. anlatacak bir şeylerimiz olsun, bizden geriye bir hoş seda kalsın istiyoruz. sevenlerin kalbine çarparak çoğalacak bir büyük hece, sadece sevginin telleriyle titreşecek bir cümle.
senden geriye, senin güzelliğine, doğruluk ve iyiliğine tanıklık eden sözler kaldı. zaten bir söz, iyiliğe tanıklık etmiyorsa neye yarar ki? senden sonra üstümüze çok yağmurlar yağdı, olmadık zamanlarda bir üşüme tuttu bizi ve dedik ki “biraz yağmur kimseyi incitmez”.
torunların bir yaş daha büyüdü. dört mevsim daha. büyük oğlan arada seni düşünüp ağlasa da senin can arkadaşın, küçük sarı adam bir daha seni sormadı. ona “deden uzak ülkede” dedik. sustu ve bir daha seni sormadı. yeryüzünde onu bu kadar karşılıksız seven, parklara, hayata, börtü böceğe onunla ilk merhabasını verdiği arkadaşının, birden sırra kadem basmasını anlayamadı. aslına bakarsan, biz de hâlâ tam anlamış değiliz. çocukluğun ılık hatıraları rüyalarımıza sızdıkça, dünya bizi hırpaladıkça, sıkı sıkıya elini tutmak, senden emniyet almak istiyoruz. kalbimizi serinleten inancımız olmasa, karanlık bir ormanda uğultuların peşi sıra kaybolur giderdik.
torunların bir yaş daha büyüdü. dört mevsim daha.
sessizlik kendini öğretti.
“bize bunca sessizliği öğretebilmek için / çok yalnız kalmış olmalı atalarımızdan biri”. gidişin bana sessizliği öğretti. nicedir talim ediyordum da sırrına âgâh olamamıştım. senden sonra aradan başka hayatlar geçti. sessizlik kendini öğretti.
her oğul babasının gölgesidir. kaç zamandır bir mektup yazmayı kuruyorum sana. sadece, kalbimin derinliklerinde konuşmak istiyorum. biliyorum melekler taşır oğulların sözünü. kelimelerim biner cebrail’in kanatlarına, o ışıksı varlık tamamlar sözümün eksiğini. bir oğul ancak babasını özlemekle çiçek açar. bir aydınlık vurur çehresine, özlemden söz açtığında.
her oğul babasının gölgesidir.
senden sonra çok yağmur yağdı. sarı torun, en çok ‘neden?’ diyor. bu sözcük ona çok yakışıyor. neden sorusunu sonsuza dek uzatmak hoşuna gidiyor. neden diye başlayan sonsuz sayıda cümle kurabilir. abisi çok tatlı bir genç adam olmaya gidiyor. sınıf birincisi değil ama insanların hallerini pek güzel seziyor. allah vergisi bir empati yeteneği var. onun merhametli kalbini seviyorum. dedesinden aldığı bir şey var.
senden sonra çok yağmur yağdı.
ben ki bir oğulum, senin kalıcılık yurduna kanat çırpmanla ben de yola çıkmış oldum. bir oğulum ve ben yaşarken sen bende yaşamaya devam ediyorsun. senden sonra çok yağmur yağdı. aradan çok hayatlar geçti.
sessizlik kendini öğretti.
sen de ben de en sevgili’nin oğullarıyız. onun gölgesiyiz, onun bendesiyiz. seni de çok özledik, selam üzerine olsun, onu da çok özledik!
şirin hakkını veren okumaların başında furkan özdemir vardır.
senden sonra çok yağmur yağdı.
çok insanlar geldi, anlatıp gittiler. bir tarafımda eksik bir şeyler, her sızıda varlığını duyurdu. senden sonra ruhum hep aksayarak yürüdü. bu gurbetin bir gün biteceği hakikati içime ağır bir taş gibi çöreklenip kaldı. hayatın daimi bir daüssıla, sevmenin özlemek olduğu bilinci ruhuma otağ kurdu.
senden sonra ağız dolusu kahkaham kalmadı, her gülüşe bir ucundan, bu dünyada bir daha seni göremeyecek olmanın kekre tadı karıştı. senden sonra çok yağmur yağdı.
“biraz yağmur kimseyi incitmez”. her insan kendi masalının peşinde koşuyor. koca bir ömrü bir hikâye kurmak için yaşıyoruz. anlatacak bir şeylerimiz olsun, bizden geriye bir hoş seda kalsın istiyoruz. sevenlerin kalbine çarparak çoğalacak bir büyük hece, sadece sevginin telleriyle titreşecek bir cümle.
senden geriye, senin güzelliğine, doğruluk ve iyiliğine tanıklık eden sözler kaldı. zaten bir söz, iyiliğe tanıklık etmiyorsa neye yarar ki? senden sonra üstümüze çok yağmurlar yağdı, olmadık zamanlarda bir üşüme tuttu bizi ve dedik ki “biraz yağmur kimseyi incitmez”.
torunların bir yaş daha büyüdü. dört mevsim daha. büyük oğlan arada seni düşünüp ağlasa da senin can arkadaşın, küçük sarı adam bir daha seni sormadı. ona “deden uzak ülkede” dedik. sustu ve bir daha seni sormadı. yeryüzünde onu bu kadar karşılıksız seven, parklara, hayata, börtü böceğe onunla ilk merhabasını verdiği arkadaşının, birden sırra kadem basmasını anlayamadı. aslına bakarsan, biz de hâlâ tam anlamış değiliz. çocukluğun ılık hatıraları rüyalarımıza sızdıkça, dünya bizi hırpaladıkça, sıkı sıkıya elini tutmak, senden emniyet almak istiyoruz. kalbimizi serinleten inancımız olmasa, karanlık bir ormanda uğultuların peşi sıra kaybolur giderdik.
torunların bir yaş daha büyüdü. dört mevsim daha.
sessizlik kendini öğretti.
“bize bunca sessizliği öğretebilmek için / çok yalnız kalmış olmalı atalarımızdan biri”. gidişin bana sessizliği öğretti. nicedir talim ediyordum da sırrına âgâh olamamıştım. senden sonra aradan başka hayatlar geçti. sessizlik kendini öğretti.
her oğul babasının gölgesidir. kaç zamandır bir mektup yazmayı kuruyorum sana. sadece, kalbimin derinliklerinde konuşmak istiyorum. biliyorum melekler taşır oğulların sözünü. kelimelerim biner cebrail’in kanatlarına, o ışıksı varlık tamamlar sözümün eksiğini. bir oğul ancak babasını özlemekle çiçek açar. bir aydınlık vurur çehresine, özlemden söz açtığında.
her oğul babasının gölgesidir.
senden sonra çok yağmur yağdı. sarı torun, en çok ‘neden?’ diyor. bu sözcük ona çok yakışıyor. neden sorusunu sonsuza dek uzatmak hoşuna gidiyor. neden diye başlayan sonsuz sayıda cümle kurabilir. abisi çok tatlı bir genç adam olmaya gidiyor. sınıf birincisi değil ama insanların hallerini pek güzel seziyor. allah vergisi bir empati yeteneği var. onun merhametli kalbini seviyorum. dedesinden aldığı bir şey var.
senden sonra çok yağmur yağdı.
ben ki bir oğulum, senin kalıcılık yurduna kanat çırpmanla ben de yola çıkmış oldum. bir oğulum ve ben yaşarken sen bende yaşamaya devam ediyorsun. senden sonra çok yağmur yağdı. aradan çok hayatlar geçti.
sessizlik kendini öğretti.
sen de ben de en sevgili’nin oğullarıyız. onun gölgesiyiz, onun bendesiyiz. seni de çok özledik, selam üzerine olsun, onu da çok özledik!
şirin hakkını veren okumaların başında furkan özdemir vardır.
devamını gör...
7.
son 4 yıldır erkam radyoda profesör(bkz: sadettin ökten) ile beraber gönül sadası isimli bir program sunan psikiyatrist. ne yazık ki ben bunu yeni öğrendim. ben genellikle muhafazakar kesimin kadınlarının ağzında dolanan, sosyal medyasında takip ettiği, kitaplarına akın ettiği isimlerden uzak dururum.yine muhafazakar yayın yapan radyolardan da
5 -10 dakika sonra bıkkınlık gelir. ancak spotify'da denk gelince takip edip devam ettiğim bu yayın tüm önyargılarımı yıktı. iki profesörun seçtiği konular, program içeriği, sohbet tarzı, dinleyiciye ve birbirlerine karşı olan nezaketleri ile hiç sıkılmıyorum. kapitalist düzene karşı eleştirileri,bilim okuması yapmanın önemi, türk aydınının sorunları, avrupa medeniyeti ile doğu medeniyeti karşılaştırmaları kaliteli. özellikle genç kesimin hayatına yön verirken karşılaşacağı güçlükler ve çözüm yollarını net bir şekilde açıklıyor. program her fırsatta aynı seyi tekrarliyor. bilimle ilgilenin. olaylara islamiyet çerçevesinden bakan iki profesörun her programda öğrenmeye teşvik eden, bilim ağırlıklı konular konuşması gerçekten çok hoş. şuraya spotify linkini bırakıyorum. müsait olunca gelip alınız.
open.spotify.com/show/1QvUy...
5 -10 dakika sonra bıkkınlık gelir. ancak spotify'da denk gelince takip edip devam ettiğim bu yayın tüm önyargılarımı yıktı. iki profesörun seçtiği konular, program içeriği, sohbet tarzı, dinleyiciye ve birbirlerine karşı olan nezaketleri ile hiç sıkılmıyorum. kapitalist düzene karşı eleştirileri,bilim okuması yapmanın önemi, türk aydınının sorunları, avrupa medeniyeti ile doğu medeniyeti karşılaştırmaları kaliteli. özellikle genç kesimin hayatına yön verirken karşılaşacağı güçlükler ve çözüm yollarını net bir şekilde açıklıyor. program her fırsatta aynı seyi tekrarliyor. bilimle ilgilenin. olaylara islamiyet çerçevesinden bakan iki profesörun her programda öğrenmeye teşvik eden, bilim ağırlıklı konular konuşması gerçekten çok hoş. şuraya spotify linkini bırakıyorum. müsait olunca gelip alınız.
open.spotify.com/show/1QvUy...
devamını gör...
8.
''her tanışmayı bir ayrılma say.''
devamını gör...
9.
kemal sayar
1966 doğumlu türk doktor ve yazar.
bir dönem radyo programı da hazırlayıp sunmuş, çok sayıda kitap yazmıştır.
bazı kitapları
*yavaşla.
*ruh hali.
*olmak cesareti.
*otoyol uykusu.
*psikolojiye giriş.
*ruhun derin yaraları.
*antipsikyatri
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/04/05/y4voybcbirpdf0j3-t.jpg)
her an, ilk veya son defa yaşanıyormuş gibi hissedebildiğimizde, zaman bereketlenir. ilk defa, kendimizi hayrete açarak. son defa, bir daha onu yaşayamayabileceğimizin bilinciyle.
1966 doğumlu türk doktor ve yazar.
bir dönem radyo programı da hazırlayıp sunmuş, çok sayıda kitap yazmıştır.
bazı kitapları
*yavaşla.
*ruh hali.
*olmak cesareti.
*otoyol uykusu.
*psikolojiye giriş.
*ruhun derin yaraları.
*antipsikyatri
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/04/05/y4voybcbirpdf0j3-t.jpg)
her an, ilk veya son defa yaşanıyormuş gibi hissedebildiğimizde, zaman bereketlenir. ilk defa, kendimizi hayrete açarak. son defa, bir daha onu yaşayamayabileceğimizin bilinciyle.
devamını gör...
10.
ruknettinin kalbi için kehanetler şiirinin şairidir.
devamını gör...
11.
1966 doğumlu türk psikiyatrist ve yazardır.
bazı kitapları
yavaşla
hayat teselli bulmaktır
her şeyin bir anlamı var
olmak cesareti
sevmek sıradan olanda sıradışını bulmaktır.
bazı kitapları
yavaşla
hayat teselli bulmaktır
her şeyin bir anlamı var
olmak cesareti
sevmek sıradan olanda sıradışını bulmaktır.
devamını gör...
12.
(bkz: prof.dr. kemal sayar.)
psikiyatri uzmanı.
bazı gavurtapar gundilere göre, allah'a inandığı için ruh hastası. poh yemiş bunu diyen.
ruh hastalarını tedavi eden ruh doktoru.
psikiyatri uzmanı.
bazı gavurtapar gundilere göre, allah'a inandığı için ruh hastası. poh yemiş bunu diyen.
ruh hastalarını tedavi eden ruh doktoru.
devamını gör...
13.
su dunyada iki kelam etmek icin can atacagim birkac insandan biridir kemal sayar. alaninda gayet iyi bir doktor olmasinin yani sira yetenekli bir sair ve yazar da ayni zamanda.
youtube’da cok guzel icerikli videolari ve sohbetlerine denk gelmek mumkun. kalbiniz daraldiginda sifa niyetine bir iki programini acip izleyin, gercekten cok iyi gelecek. garip bir sekilde yatistirici, iyi gelen bir tarafi var sevgili sayar’in. uslubu, beden dili, agzindan- kaleminden dokulen kelami biraz efsunlu gibi buyuluyor sanki insani.
youtube’da cok guzel icerikli videolari ve sohbetlerine denk gelmek mumkun. kalbiniz daraldiginda sifa niyetine bir iki programini acip izleyin, gercekten cok iyi gelecek. garip bir sekilde yatistirici, iyi gelen bir tarafi var sevgili sayar’in. uslubu, beden dili, agzindan- kaleminden dokulen kelami biraz efsunlu gibi buyuluyor sanki insani.
devamını gör...
14.
yas, sadece sevdiklerimizi kaybetmekle olmaz. bir yaşama biçimini kaybetmek de yastır. bir şehri bildiğimiz halde kaybetmek, rutinlerimizi kaybetmek de yastır. hatta itikatlarımızı, dünyayla ilgili inançlarımızı kaybetmek de yastır.
devamını gör...
15.
tanışmam `yavaşla` eseriyle oldu, iyi ki tanışmışım diyordum ki `olmak cesareti` kitabının önsözünde geçen aşağıdaki şu cümlesinden sonra, geç mi kalmışım tanışmakla diye düşündüğüm psikiyatr, yazar, şair.
"varlığın ölüme aktığı bir dünyada bizi canlı kılacak şey hayatı gerçekten yaşamaktır."
"varlığın ölüme aktığı bir dünyada bizi canlı kılacak şey hayatı gerçekten yaşamaktır."
devamını gör...