yazar : samed behrengi
yayım yılı : 1968
dünya çapında birçok dile çevrilen çocuk kitabı ve yetişkin masalıdır. bir derede yaşamakta olan küçük kara balık, büyük denizleri, okyanusları merak etmektedir. tüm cesareti ve gözü pekliğiyle bir gün evinden ve annesinden ayrılıp yola çıkar. yeni maceralar onu beklemektedir.
yayım yılı : 1968
dünya çapında birçok dile çevrilen çocuk kitabı ve yetişkin masalıdır. bir derede yaşamakta olan küçük kara balık, büyük denizleri, okyanusları merak etmektedir. tüm cesareti ve gözü pekliğiyle bir gün evinden ve annesinden ayrılıp yola çıkar. yeni maceralar onu beklemektedir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "pisipisi" tarafından 10.01.2021 19:30 tarihinde açılmıştır.
1.
iranlı azeri yazar samed behrengi'nin yirmili yaşlarında yazdığı, çocuk kitabı olarak isimlendirilmesinin yetişkinleri okumaktan mahrum etmemesini dilediğim eser. sade, gerçekçi ve benim için tesiri yüksek bir okumaydı. çok kısa sürede okunabilecek hacim ve içerikte bir kitap. bazı ortadoğu ülkelerinde ve yazarın memleketi olan iran'da da kitap, içerdiği düşünceler nedeniyle sakıncalı bulunmuş. kitap, 1969'da bratislava ödülü'ne layık görülmüştür. tek taraflı bir bakış açısıyla kaleme alınmamış olması, yazarın fikri pek çok yönüyle okuyucuya sunmuş olması oldukça hoşlandığım bir durum oldu.
--- alıntı ---
"ölüm etrafımda kol gezerken, uzun zamandır hayattayım, hayatın bitişiyle tanışmak istemiyorum. elbette bir gün hayatın sonuyla yüzleşmek zorunda kalacağım. ama bunun bir önemi yok. asıl mühimi benim ölümümün ya da yaşamımın, başkalarının hayatını nasıl etkilemiş olacağı..." diye düşünmüş küçük kara balık.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
"ölüm etrafımda kol gezerken, uzun zamandır hayattayım, hayatın bitişiyle tanışmak istemiyorum. elbette bir gün hayatın sonuyla yüzleşmek zorunda kalacağım. ama bunun bir önemi yok. asıl mühimi benim ölümümün ya da yaşamımın, başkalarının hayatını nasıl etkilemiş olacağı..." diye düşünmüş küçük kara balık.
--- alıntı ---
devamını gör...
2.
derler ki küçük kara balık aslında yazarın da ta kendisidir. nitekim sonu da onun gibi olmuş ve maalesef iran devrim muhafızları tarafından boğularak öldürülmüştür.
devamını gör...
3.
küçük kara balık kitabı iranlı komünist yazar samed behrengi’nin ünlü çoçuk kitabıdır. günümüzün büyük komünistleri ise büyük çoğunlukla bu kitaptan haberdar bile değildir. onlar genellikle das kapital’i okuyamayıp hakkında binbir yorum yapmakla yetinirler.
12 eylül darbesinden sonra türkiye’deki darbe yönetimi tarafından sakıncalı bulanan bukitap iran’da hala yasaklı kitaplar arasındadır. yazarın anlatmaya çalıştığı şeyler göz önüne alındığında hem askeri rejimin hem de dinci rejimin kitabı yasaklaması solcu kesimin ise kitaba ilgisiz kalması oldukça anlaşılır bir durum. zira behrengi bu kitapta dar çevresinde kurtulup dünyayı gezmeye karar veren küçük kara bir balıktan bahsediyor.
küçük kara balık’ın cesareti, öğrenme azmi, azla yetinmemesi, hakbilir olması paylaşımcılığı internette fotoğraf paylaşmak zanneden, çevresini geliştirmek için internette arkadaşlar edinen, dizi filmler aracılığı ile dünya görüşünü şekillendiren gününümüz çocuklarına ve gençliğine büyük zarar verebilir.
dizilerin lafı geçmişken çağan ırmak çemberimde gül oya dizisinin bir bölümünü “çocukluğumun masalcısı samed behrengi’ye”diyerek küçük kara balık’ın ve yazarının anısına adamıştır. çağan ırmak küçük kara balık’ın hakkettiği ilgiyi görmesini sağlamış mıdır bilinmez ama en azından çabası takdire şayandır.
kitabın yazarı behrengi der ki:
“çocuklar, bu toplum babalarınızın size miras bıraktığı toplumdur. yaramazlıklarınızı aza indirmeli ya da hatta tümüyle bırakmalısınız. bu toplumun sorunlarının üstesinden gelecek çözüm araçlarını aramalı, bulmalı ve de hastalıkları yok etmelisiniz.
toplumu tanımanın birkaç yolu vardır. bu yollardan biri kitap okumaktır. kitapların hem en iyisini seçmeliyiz, hem de bizim çeşitli sorularımıza yanıt verenlerini. kitap toplumumuzu ve öteki ulusları bilgilendirmek ve bize toplumsal hastalıkları göstermek zorundadır.
öyküler bizlere, toplumumuzun gerçek bir resmini çizebilir; sorunlarını ve nedenlerini açıklayabilir. öyküler, okuyanları yalnızca eğlendirmez. bu yüzden ben de akıllı çocukların öykülerimi yalnızca hoş vakit geçirmek için değil, öğrenip bilgilenmeleri için okumalarını istiyorum.”
küçük kara balık hikayesinde kara balık bulunduğu ortamla yetinmeyip bir yolculuğa çıkar, başına gelen her olayda çıkarılması gereken bir ders vardı, küçük kara balık’ın başına gelenlerin benzeri samed behrengi’nin de başına gelmiştir. 1968 yılında kaybolan behrenginin bedeni aras nehri kenarında bulunmuştur, elbette ik yazar “intihar” etmiştir.
“… küçük kara balık hasta değildi. onun bambaşka bir derdi vardı.” kitabın sonunda herkesin hasta olduğuna inandığı küçük kara balık’a ne olduğunu söylemeyeceğim ancak küçük kırmızı balık’ın onun yolunda ilerleyeceğini adım gibi eminim…..
12 eylül darbesinden sonra türkiye’deki darbe yönetimi tarafından sakıncalı bulanan bukitap iran’da hala yasaklı kitaplar arasındadır. yazarın anlatmaya çalıştığı şeyler göz önüne alındığında hem askeri rejimin hem de dinci rejimin kitabı yasaklaması solcu kesimin ise kitaba ilgisiz kalması oldukça anlaşılır bir durum. zira behrengi bu kitapta dar çevresinde kurtulup dünyayı gezmeye karar veren küçük kara bir balıktan bahsediyor.
küçük kara balık’ın cesareti, öğrenme azmi, azla yetinmemesi, hakbilir olması paylaşımcılığı internette fotoğraf paylaşmak zanneden, çevresini geliştirmek için internette arkadaşlar edinen, dizi filmler aracılığı ile dünya görüşünü şekillendiren gününümüz çocuklarına ve gençliğine büyük zarar verebilir.
dizilerin lafı geçmişken çağan ırmak çemberimde gül oya dizisinin bir bölümünü “çocukluğumun masalcısı samed behrengi’ye”diyerek küçük kara balık’ın ve yazarının anısına adamıştır. çağan ırmak küçük kara balık’ın hakkettiği ilgiyi görmesini sağlamış mıdır bilinmez ama en azından çabası takdire şayandır.
kitabın yazarı behrengi der ki:
“çocuklar, bu toplum babalarınızın size miras bıraktığı toplumdur. yaramazlıklarınızı aza indirmeli ya da hatta tümüyle bırakmalısınız. bu toplumun sorunlarının üstesinden gelecek çözüm araçlarını aramalı, bulmalı ve de hastalıkları yok etmelisiniz.
toplumu tanımanın birkaç yolu vardır. bu yollardan biri kitap okumaktır. kitapların hem en iyisini seçmeliyiz, hem de bizim çeşitli sorularımıza yanıt verenlerini. kitap toplumumuzu ve öteki ulusları bilgilendirmek ve bize toplumsal hastalıkları göstermek zorundadır.
öyküler bizlere, toplumumuzun gerçek bir resmini çizebilir; sorunlarını ve nedenlerini açıklayabilir. öyküler, okuyanları yalnızca eğlendirmez. bu yüzden ben de akıllı çocukların öykülerimi yalnızca hoş vakit geçirmek için değil, öğrenip bilgilenmeleri için okumalarını istiyorum.”
küçük kara balık hikayesinde kara balık bulunduğu ortamla yetinmeyip bir yolculuğa çıkar, başına gelen her olayda çıkarılması gereken bir ders vardı, küçük kara balık’ın başına gelenlerin benzeri samed behrengi’nin de başına gelmiştir. 1968 yılında kaybolan behrenginin bedeni aras nehri kenarında bulunmuştur, elbette ik yazar “intihar” etmiştir.
“… küçük kara balık hasta değildi. onun bambaşka bir derdi vardı.” kitabın sonunda herkesin hasta olduğuna inandığı küçük kara balık’a ne olduğunu söylemeyeceğim ancak küçük kırmızı balık’ın onun yolunda ilerleyeceğini adım gibi eminim…..
devamını gör...
4.
"insan doğası gereği bilmek ister." yanlış hatırlamıyorsam aristotales'in bir eseri bu cümleleyle başlıyordu. küçük kara balık da bilmek istiyor. doğasına uygun olanı yapmak istiyor. hayatın anlamını öğrenmede buluyor ve bunun macerasız olmayacağını biliyor. bunun aksi anlayış neden sonra oldu bilinmez -belki de yerleşik yaşamın sağladığı rahatlıktandır- insan öğrenmekten korkar oldu. hatta başkalarının da öğrenmesini istemedi. ne olursa olsun gücünü unuttu. tembelleşti. işte küçük kara balık da bunu anlatan en güzel eserlerden ve unutulmaz kahramanlardandır.
bir sabah annesine dünya ne kadar, neresidir? dünyayı merak ediyorum, bana anlatır mısın? gibi sorduğu sorularla onu çok seven annesini bir hayli korkutmuştu. çünkü dünya işte "bu kadar" dı. yaşadıkları yer kadardı. başka dünya aramaya ne gerek vardı. dışarısı tehlikelerle doluydu. en iyisi hep yerinde kalmaktı. ancak tüm bunlar küçük kara balık'ın aklına yatmıyordu. dünya bu kadar küçük olamazdı. keşfedilecek okyanuslar, kurulacak arkadaşlıklar, öğrenilecek şeyler vardı. yaşanacak bir yaşam vardı. burada kalırsa yaşayamayacaktı. o da gitmeye karar verdi. salyangoz dostuyla da konuşurdu bunları. bulundukları bölgedeki yaşlı balıklar sevmezdi onu. aklında kötücül, zararlı düşünceler vardı. genç balıkların aklını çeliyordu. bu zararlıydı. balıklar sadece balıklarla arkadaş olmalıydı. küçük kara balık ise şöyle diyecekti:" bir balığın salyangozla dost olamadığını nereden biliyorsunuz. ben de böyle bir şey hiç duymadım. " sonuç olarak bu tek düze yaşama karşı çıktı, suçlandı ve hatta ortadan kaldırılmak istendi. birkaç balık arkadaşı onu koruyarak ona akıntıya kadar eşlik etti. küçük kara balık serüvenine atıldı. tam bu noktada iki farklı metin arasında bağlantı kurarak puslu kıtalar atlası'ndan bir alıntı yapmak isitiyorum:
uzun ihsan efendi oğluna, "buradan gitmek istediğini biliyorum oğlum" dedi, " kendime hakim olabilseydim belki de seni, çoktan içine girdiğin bu maceraya bırakmazdım. sana olan sevgim biricik oğlumu tehlikeye atmama engel oluyor. ama bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. macera ise en büyük ibadettir; çünkü o'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim. kendi payıma ben, dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. bu, yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. sana izin veriyorum, git. git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. dünyadan ve onun hiçbir halinden korkma.
iki eserde de aynı düşünce savunulmaktadır. sonuç olarak öğrenmek ve tanıma arzusu şu yaşamı anlamlı kılan yegane unsur olmaktadır. bu yolculukta destekleyici, güven verici tutumlar olduğu sürece mutlu bireyler, mutlu toplumlar olacaktır kanaatindeyim. baskılayıcı tutumlar bir yere kadar sürer ve istenmeyen çıktıları bazen baş edilemez olur. en iyisi keşfetmenin, öğrenmenin önüne geçmeye çalışmamaktır çünkü su akar yolunu bulur ve dirençle akan bir suyun önünde ne durabilir?
bir sabah annesine dünya ne kadar, neresidir? dünyayı merak ediyorum, bana anlatır mısın? gibi sorduğu sorularla onu çok seven annesini bir hayli korkutmuştu. çünkü dünya işte "bu kadar" dı. yaşadıkları yer kadardı. başka dünya aramaya ne gerek vardı. dışarısı tehlikelerle doluydu. en iyisi hep yerinde kalmaktı. ancak tüm bunlar küçük kara balık'ın aklına yatmıyordu. dünya bu kadar küçük olamazdı. keşfedilecek okyanuslar, kurulacak arkadaşlıklar, öğrenilecek şeyler vardı. yaşanacak bir yaşam vardı. burada kalırsa yaşayamayacaktı. o da gitmeye karar verdi. salyangoz dostuyla da konuşurdu bunları. bulundukları bölgedeki yaşlı balıklar sevmezdi onu. aklında kötücül, zararlı düşünceler vardı. genç balıkların aklını çeliyordu. bu zararlıydı. balıklar sadece balıklarla arkadaş olmalıydı. küçük kara balık ise şöyle diyecekti:" bir balığın salyangozla dost olamadığını nereden biliyorsunuz. ben de böyle bir şey hiç duymadım. " sonuç olarak bu tek düze yaşama karşı çıktı, suçlandı ve hatta ortadan kaldırılmak istendi. birkaç balık arkadaşı onu koruyarak ona akıntıya kadar eşlik etti. küçük kara balık serüvenine atıldı. tam bu noktada iki farklı metin arasında bağlantı kurarak puslu kıtalar atlası'ndan bir alıntı yapmak isitiyorum:
uzun ihsan efendi oğluna, "buradan gitmek istediğini biliyorum oğlum" dedi, " kendime hakim olabilseydim belki de seni, çoktan içine girdiğin bu maceraya bırakmazdım. sana olan sevgim biricik oğlumu tehlikeye atmama engel oluyor. ama bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. macera ise en büyük ibadettir; çünkü o'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim. kendi payıma ben, dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. bu, yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir. aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. sana izin veriyorum, git. git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. dünyadan ve onun hiçbir halinden korkma.
iki eserde de aynı düşünce savunulmaktadır. sonuç olarak öğrenmek ve tanıma arzusu şu yaşamı anlamlı kılan yegane unsur olmaktadır. bu yolculukta destekleyici, güven verici tutumlar olduğu sürece mutlu bireyler, mutlu toplumlar olacaktır kanaatindeyim. baskılayıcı tutumlar bir yere kadar sürer ve istenmeyen çıktıları bazen baş edilemez olur. en iyisi keşfetmenin, öğrenmenin önüne geçmeye çalışmamaktır çünkü su akar yolunu bulur ve dirençle akan bir suyun önünde ne durabilir?
devamını gör...
5.
güçsüz de olsak doğru bildiğimiz yolda ilerlemeyi öğütleyen ve hayatın getirdiği zorluklara direnmenin asaletini nahif bir dille anlatan hikâye. sistem karşısında belki hepimiz küçük birer kara balığız, fakat medeni cesaretimizi ve -bilgiyle bilenmiş- ideallerimizi kuşanıp mücadele etmekten vazgeçmemeliyiz, diyor samed behrengi. zaten yaşam öyküsü şah'lara karşı durabilmeyi, bu uğurda genç ömrünü feda etmeyi ve nehir kıyısında kimsesiz ölmeyi göze alabilmesini gösteriyor.
bir şeftali bin şeftali kitabıyla birlikte okumanızı ve çevrenizdekilere -özellikle çocuklara- okutmanızı tavsiye ederim.
bir şeftali bin şeftali kitabıyla birlikte okumanızı ve çevrenizdekilere -özellikle çocuklara- okutmanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
6.
yaşamın, uğruna savaşılacak bir yol olduğunu hangi kitap anlatıyor deseler, ilk sırada söyleyeceğim kitaptır. 'ama nasıl olur? o bir çocuk kitabı' demesi muhtemeldir bu cevabı duyan kişilerin. halbuki, toplumları çocuklar oluşturur. bir değeri eğer bir çocuğa öğretirsen, o çocuk dünyayı değiştirir. ama bir yetişkine öğretir isen, o unutmayı tercih eder. konfor alanını terketmek çok zordur çünkü. aynı küçük kara balığın komşu teyzeleri gibi. samed behrengi'nin kısacık ömründe yazdığı değerli kitaplardan sadece biridir. okunmalı ve okutulmalıdır.
devamını gör...
7.
her ne kadar bir çocuk kitabı olarak anılsa da belli bir yaş altı (13 diyebilirim) çocukların hikayeden pek de bir şey anlamayacağı, hatta belki ölüm konularından dolayı kötü etkileneceği bir kitap olduğunu düşünüyorum.
bir genç yetişkin kitabı olarak değerlendirdiğimde ise muhteşem bir hikaye bence. çocuk kitabı temalarına saklanmış bu tarz hikayeleri seviyorum.
küçük kara balığımız yaşadığı su kütlesinde kalmak istemiyor. okyanusu keşfetmek istiyor. tüm o tutucu, baskıcı düşüncelere karşı gelerek özgürlüğü için yola çıkıyor. bilinmeyeni keşfetme güdüsü o kadar ağır basıyor ki başına gelebilecek her türlü kötülüğü göze alarak çıkıyor yola. bilinmeyen. işte herkesi korkutup baskıcılığa sebep olan şey. ben bilmiyorsam kötüdür, benim gibi değilse kötüdür... bizim küçük kara balık ise herkesten farklı düşünüyor, başkaldırıyor.
işte bu balığın başkaldırısı zamanında hükümeti o kadar korkutmuş ki kitabı yasaklamışlar. azra erhat zincire vurulmuş prometheus'un önsözünde tanrıları da iktidarları da yıkanın insanın başkaldırma özelliği olduğunu söylüyor. ne kadar doğru söylediğini böyle masumane bir masalı yasaklayan iktidarların varlığı kanıtlıyor.
bir genç yetişkin kitabı olarak değerlendirdiğimde ise muhteşem bir hikaye bence. çocuk kitabı temalarına saklanmış bu tarz hikayeleri seviyorum.
küçük kara balığımız yaşadığı su kütlesinde kalmak istemiyor. okyanusu keşfetmek istiyor. tüm o tutucu, baskıcı düşüncelere karşı gelerek özgürlüğü için yola çıkıyor. bilinmeyeni keşfetme güdüsü o kadar ağır basıyor ki başına gelebilecek her türlü kötülüğü göze alarak çıkıyor yola. bilinmeyen. işte herkesi korkutup baskıcılığa sebep olan şey. ben bilmiyorsam kötüdür, benim gibi değilse kötüdür... bizim küçük kara balık ise herkesten farklı düşünüyor, başkaldırıyor.
işte bu balığın başkaldırısı zamanında hükümeti o kadar korkutmuş ki kitabı yasaklamışlar. azra erhat zincire vurulmuş prometheus'un önsözünde tanrıları da iktidarları da yıkanın insanın başkaldırma özelliği olduğunu söylüyor. ne kadar doğru söylediğini böyle masumane bir masalı yasaklayan iktidarların varlığı kanıtlıyor.
devamını gör...