1.
ailesinin sonradan doğurduğu çocuğu, büyük kardeşin küçüğü. bazı evlerde getir götürcü, bazı evlerde kral olan şahıs ama kutsal görevleri su getirmek ve gerektiğinde markete gitmektir.
devamını gör...
2.
ailenin en şanslı bireyidir. büyüklerden edinilen tecrübeyle hem daha rahat hem de daha bilinçli yetiştirilir. herkes genelde ona düşkün olur. tam vip konum yani*.
devamını gör...
3.
aileyle fikir çatışmasını en çok yaşayan kişidir. kuşak farkı arttıkça anlaşmak da zorlaşıyor herhalde.
devamını gör...
4.
(bkz: buyrun benim)*
devamını gör...
5.
küçük kardeşler şansılıdır. her zaman onları koruyan, kollayan ablaları ya da abileri vardır. arada bir küçük kardeşin huysuzluğu, büyük kardeşin çok bilmişliği nedeniyle kavga etseler bile hemen barışırlar. abileri, ablaları onların koruyucu melekleridir.
çocukken anne yerine abla diye ağlayan, korktuğunda anne yerine abla diye çığlık atan biri olarak küçük kardeş olmanın değerini bilirim.
küçük kardeş olmak şöyle bir şeydir.
fotoğraf-afganistan-2006
çocukken anne yerine abla diye ağlayan, korktuğunda anne yerine abla diye çığlık atan biri olarak küçük kardeş olmanın değerini bilirim.
küçük kardeş olmak şöyle bir şeydir.
fotoğraf-afganistan-2006
devamını gör...
6.
evet o benim
devamını gör...
7.
yenisi gelene kadar on yıl boyunca kardeşim olandır. birlikte büyüdük diyebilirim. ama çok farklı kişilere evrildik. yine de bazı bazı bizi birbirimize çok benzetirler, benimkinin biraz daha etkileyici olması dışında ses tonlarımız da aynıdır mesela.
ama yeteneklerimiz tamamen farklıdır. o sanatsal konularda üst düzey yetenekli iken ben düz çizgi çekmekte bile zorlanırım. ama futbol konusunda benim çok iyi oynamama rağmen o bir eskimo kadar yeteneksizdir. ben ciddi bir galatasaray taraftarı olarak takımımın bütün kadrolarını sayabilirim ama o bir beşiktaşlı olarak hala rıza ve kadir’in oynadığını sanıyor takımda.
küçük kardeşimle yalan söyleme motivasyonlarımız da farklıdır. ben geçerli ve haklı bir neden olmadan yalan söylemem. ama kardeşim tamamen gereksiz yalanlar söyleyebilir ve bu konuda de çok yeteneklidir.
benden çok daha zeki bir adam olmasına rağmen zekası ona bir fayda sağlayacak gibi olduğu anda nadasa bırakır zekasını. bir süre dokunmaz, başka şeylerle ilgilenir.
çocukluğumuzda da çok farklıydık biz. ben etrafı kırıp döker, bu arada bir yerlerimi de kırarken o eline şeffaf naylon bir poşet alıp saatlerce oturup onunla oynayabilirdi.
çok fazla olumsuz şeyler söylemek istemiyorum hakkında. her an bir yerlerden çıkabilir, zaten çok uzaklaşmış da olamaz. küçük kardeşim benim için en yakın arkadaştır, hatta arkadaştan de öte kardeşim gibi bir şey.
ama yeteneklerimiz tamamen farklıdır. o sanatsal konularda üst düzey yetenekli iken ben düz çizgi çekmekte bile zorlanırım. ama futbol konusunda benim çok iyi oynamama rağmen o bir eskimo kadar yeteneksizdir. ben ciddi bir galatasaray taraftarı olarak takımımın bütün kadrolarını sayabilirim ama o bir beşiktaşlı olarak hala rıza ve kadir’in oynadığını sanıyor takımda.
küçük kardeşimle yalan söyleme motivasyonlarımız da farklıdır. ben geçerli ve haklı bir neden olmadan yalan söylemem. ama kardeşim tamamen gereksiz yalanlar söyleyebilir ve bu konuda de çok yeteneklidir.
benden çok daha zeki bir adam olmasına rağmen zekası ona bir fayda sağlayacak gibi olduğu anda nadasa bırakır zekasını. bir süre dokunmaz, başka şeylerle ilgilenir.
çocukluğumuzda da çok farklıydık biz. ben etrafı kırıp döker, bu arada bir yerlerimi de kırarken o eline şeffaf naylon bir poşet alıp saatlerce oturup onunla oynayabilirdi.
çok fazla olumsuz şeyler söylemek istemiyorum hakkında. her an bir yerlerden çıkabilir, zaten çok uzaklaşmış da olamaz. küçük kardeşim benim için en yakın arkadaştır, hatta arkadaştan de öte kardeşim gibi bir şey.
devamını gör...
8.
hayatımın ilk 6 yılından bahsedeyim öncelikle. ilk çocuğum, annem beni ince ince süslerdi saçlarımı afrika örgüsü örer çoraplarımın fırfırlı oluşuna kadar. en sonunda da eserine bakar gibi süzerdi. babamsa işten gelir, kim öpücek yarışı olmazdı tek çocuktum banyodan çıkınca babamın hiçbir zaman saçını kendi kuruttuğunu bilmem kurutur öperdim saçlarını. akşamları dvd ya balık nemo yada neşeli ayaklar izlerdik replikleri onlara da ezberletmiştim* neyse konu küçük kardeşti dimi hayatıma girince bunların hepsi kayboldu. komik değil bakın ciddiyim kaç yaşıma geldim belki ben hala fırfırlı çorap giymek akşamları babamla yapboz yapmak istiyorum *yararından çok dezavantajı daha fazla ondan tavsiye etmiyorum iade.
devamını gör...
9.
bir abla olarak ikisi de asla vazgeçemeyeceğim varlıklardır.
devamını gör...
10.
en sevdiğim.
devamını gör...
11.
bizim biraderle aramızda 8 yaş var. o bebekken ben çocuktum, o çocukken ben ergendim, o ergenken ben koca heriftim. karşına alıp konuşmalık yaşlara geldiğinde ben izmir'de öğrenciydim. okulu bitirip ankara'ya döndükten sonra çocuğun öğretmeni oldum. üç senenin ardından yuvadan yine uçtum. bayağı uzak bir şehirde yaşamaya başladım. genel vaziyet böyleyken o hep imrendiğim kardeş ilişkisini pek kuramadım.
ben hep birkaç yaş büyük bir ablam olsun isterdim. benden önce öğrensin, yor yordam göstersin, onu örnek alayım isterdim. dinlediği müzikleri dinleyeyim, izlediği filmleri izleyeyim, gittiği yerlere gideyim isterdim, nasıl davranmam gerektiğini onu gözleyerek öğreneyim isterdim. her şeyi kendim keşfetmek, bir başına öğrenmek zorunda olmayayım, dara düşünce içimi açabileceğim canımın içi biri olsun isterdim. şayet böyle bir şey olabilseydi büyük ihtimalle duygusal gelişimim çok daha sağlıklı ilerlerdi.
bizim biraderle çok kuvvetli bağlarımız olamadı dedim ya. hep beni örnek aldı. oturup konuşamasak bile, uzaklarda olsak bile. ben saç uzattım, bir zaman sonra o da uzattı. ben ne dinliyorduysam bir zaman sonra o da dinledi. çocuk 18-19 yaşına geldiğinde sözüm artık onun gözünde peygamber sözü gibi olmaya başladı. ne dersem yapıyor çocuk. ders çalışacaksın ama şunlara dikkat edeceksin diyorum. harfiyen yerine getiriyor. bilgisayar kaldırılacak diyorum, daha sözüm bitmeden bilgisayarı sökmeye başlıyor. birbirimizi çok seviyoruz ama bir şekilde ikimiz de bunu dile getirmiyoruz gibi bir durum oluştu. bunu görüyorum.
şimdilerde yavrum benim üniversite öğrencisi. evinden ilk defa çıkıyor, neredeyse odasından ilk defa çıkıyor. şehir içinde a noktasından b noktasına gitmek bile birader için büyük mesele. kimine göre yavaş ama o kendi hızında büyüyor. geçenlerde annem aradı, deniz istanbul'a gitmek istiyor, niye bilmiyorum bir ağzını yokla dedi. peki dedim, akşam arayayım. daha ben konuşmadan anlatmış. konsere gidecekmiş. nasıl gideceğini, şehir içinde hangi araçları kullanacağını, alana nasıl ulaşacağını ve nasıl döneceğini bilmiyor. ve bu tahmin edersiniz ki 21 yaşındaki koca herif de il defa maruz kalınan bir durum olduğu için korkutucu. bugün aradı beni. ilk defa yarım saat telefonda konuştuk. hala şokundayım. temmuz ayındaki bruce dickinson konserine bütün bursu gömmüş. aferin lan sana dedim, paranı bunlara harca. gururlandım yemin ediyorum. dedim konserden sonra bana gel, zaten iki buçuk saatlik mesafe var, hem ankara'ya dönmekle uğraşma hem de takılalım burada. abi sen de gelsene dedi? ya çocuk bunu bir içten söyledi, bana bir dokundu anlatamam size. çocuk istiyor ki abimle bir yaşanmışlığımız olsun, bir yoldaşlığımız olsun, abimle bir şeyler paylaşayım. tamam lan dedim, haber vereceğim ben sana. benden sonra hemen annemi aramış. ben istanbul işini hallettim demiş, sevinçli sevinçli. beş on dakika sonra ben aradım annemi, sevincini o da hissetmiş, çok mutluydu dedi.
lan abin sana kurban olsun. aç kalırım yine gelirim oraya. şu dünyada bir abin var. ölürüm muhtaç etmem, boynunu bükmem. seni çok seviyorum lan deniz. iyi ki benim biraderimsin.
neyse, gözümüze bir şeyler kaçtı galiba. bruce baba'ya da bir teşekkür edelim. temmuza kadar tüm külliyatı ezberlemek farz oldu.
buradan
çalakalem yazdım, yemek de pişti. düzenlemeyle uğraşamayacağım. öpüyorum sizi de canlarım. iyi akşamşlar.
ben hep birkaç yaş büyük bir ablam olsun isterdim. benden önce öğrensin, yor yordam göstersin, onu örnek alayım isterdim. dinlediği müzikleri dinleyeyim, izlediği filmleri izleyeyim, gittiği yerlere gideyim isterdim, nasıl davranmam gerektiğini onu gözleyerek öğreneyim isterdim. her şeyi kendim keşfetmek, bir başına öğrenmek zorunda olmayayım, dara düşünce içimi açabileceğim canımın içi biri olsun isterdim. şayet böyle bir şey olabilseydi büyük ihtimalle duygusal gelişimim çok daha sağlıklı ilerlerdi.
bizim biraderle çok kuvvetli bağlarımız olamadı dedim ya. hep beni örnek aldı. oturup konuşamasak bile, uzaklarda olsak bile. ben saç uzattım, bir zaman sonra o da uzattı. ben ne dinliyorduysam bir zaman sonra o da dinledi. çocuk 18-19 yaşına geldiğinde sözüm artık onun gözünde peygamber sözü gibi olmaya başladı. ne dersem yapıyor çocuk. ders çalışacaksın ama şunlara dikkat edeceksin diyorum. harfiyen yerine getiriyor. bilgisayar kaldırılacak diyorum, daha sözüm bitmeden bilgisayarı sökmeye başlıyor. birbirimizi çok seviyoruz ama bir şekilde ikimiz de bunu dile getirmiyoruz gibi bir durum oluştu. bunu görüyorum.
şimdilerde yavrum benim üniversite öğrencisi. evinden ilk defa çıkıyor, neredeyse odasından ilk defa çıkıyor. şehir içinde a noktasından b noktasına gitmek bile birader için büyük mesele. kimine göre yavaş ama o kendi hızında büyüyor. geçenlerde annem aradı, deniz istanbul'a gitmek istiyor, niye bilmiyorum bir ağzını yokla dedi. peki dedim, akşam arayayım. daha ben konuşmadan anlatmış. konsere gidecekmiş. nasıl gideceğini, şehir içinde hangi araçları kullanacağını, alana nasıl ulaşacağını ve nasıl döneceğini bilmiyor. ve bu tahmin edersiniz ki 21 yaşındaki koca herif de il defa maruz kalınan bir durum olduğu için korkutucu. bugün aradı beni. ilk defa yarım saat telefonda konuştuk. hala şokundayım. temmuz ayındaki bruce dickinson konserine bütün bursu gömmüş. aferin lan sana dedim, paranı bunlara harca. gururlandım yemin ediyorum. dedim konserden sonra bana gel, zaten iki buçuk saatlik mesafe var, hem ankara'ya dönmekle uğraşma hem de takılalım burada. abi sen de gelsene dedi? ya çocuk bunu bir içten söyledi, bana bir dokundu anlatamam size. çocuk istiyor ki abimle bir yaşanmışlığımız olsun, bir yoldaşlığımız olsun, abimle bir şeyler paylaşayım. tamam lan dedim, haber vereceğim ben sana. benden sonra hemen annemi aramış. ben istanbul işini hallettim demiş, sevinçli sevinçli. beş on dakika sonra ben aradım annemi, sevincini o da hissetmiş, çok mutluydu dedi.
lan abin sana kurban olsun. aç kalırım yine gelirim oraya. şu dünyada bir abin var. ölürüm muhtaç etmem, boynunu bükmem. seni çok seviyorum lan deniz. iyi ki benim biraderimsin.
neyse, gözümüze bir şeyler kaçtı galiba. bruce baba'ya da bir teşekkür edelim. temmuza kadar tüm külliyatı ezberlemek farz oldu.
buradan
çalakalem yazdım, yemek de pişti. düzenlemeyle uğraşamayacağım. öpüyorum sizi de canlarım. iyi akşamşlar.
devamını gör...