81.
#2519064
arapça’da sub’an kelimesini biz ejderha olarak türkçe’ye çevirmişiz ama arapça’da büyük yılan anlamına geliyor. arapça’da ejderha anlamına gelen “ tannin ” diye bir kelime var.bu kelime ayetlerde kullanılmıyor. fakat tannin kelimesi de çin mitolojisindeki gibi uçan ve ağzından ateşler saçan bir yaratığı anlatmıyor. devasa korkunç yılandan bir yaratığı tasvir etmek için kullanılıyor. örneğin, zekeriya el-kazvinî (1202-1283 ) bir kitabında tannini çizmiş ve yerde kıvrılarak sürünen korkunç dev bir yılan olarak resmetmiştir. türklerdeki şahmeran gibi dev bir yılandır. ne ağzından ateş çıkar ne de kanatları vardır. ağzından ateş saçan ve kanatları olan ejderha tasviri çine özgü bir motiftir, dünya’nın geri kalanında pek olmadığı gibi araplarda da yoktur.
-alıntı-
arapça’da sub’an kelimesini biz ejderha olarak türkçe’ye çevirmişiz ama arapça’da büyük yılan anlamına geliyor. arapça’da ejderha anlamına gelen “ tannin ” diye bir kelime var.bu kelime ayetlerde kullanılmıyor. fakat tannin kelimesi de çin mitolojisindeki gibi uçan ve ağzından ateşler saçan bir yaratığı anlatmıyor. devasa korkunç yılandan bir yaratığı tasvir etmek için kullanılıyor. örneğin, zekeriya el-kazvinî (1202-1283 ) bir kitabında tannini çizmiş ve yerde kıvrılarak sürünen korkunç dev bir yılan olarak resmetmiştir. türklerdeki şahmeran gibi dev bir yılandır. ne ağzından ateş çıkar ne de kanatları vardır. ağzından ateş saçan ve kanatları olan ejderha tasviri çine özgü bir motiftir, dünya’nın geri kalanında pek olmadığı gibi araplarda da yoktur.
-alıntı-
devamını gör...
82.
konudan bağımsız olarak
“bunun üzerine asasını bırakıverdi, birden o, koskoca bir ejderha kesiliverdi.” şuara suresi 32. ayette.. gibi olayların modern çağda hiç yaşanmamış olması düşündürüyor. tabi kuran bir çok yönüyle gayet mantıklı bilgiler de içeriyor. ama şu hikaye bir antik yunan kitabesinde yazılsa hangi müslüman inanır. ki bir çok medeniyet tarihin de yazıyor da.
başkalarının yazdıklarına masal diyerek ti' ye almak ama islam tarihinde yazılanlara sorgu sualsiz biat etmek..
(bkz: bilemiyorum altan)
“bunun üzerine asasını bırakıverdi, birden o, koskoca bir ejderha kesiliverdi.” şuara suresi 32. ayette.. gibi olayların modern çağda hiç yaşanmamış olması düşündürüyor. tabi kuran bir çok yönüyle gayet mantıklı bilgiler de içeriyor. ama şu hikaye bir antik yunan kitabesinde yazılsa hangi müslüman inanır. ki bir çok medeniyet tarihin de yazıyor da.
başkalarının yazdıklarına masal diyerek ti' ye almak ama islam tarihinde yazılanlara sorgu sualsiz biat etmek..
(bkz: bilemiyorum altan)
devamını gör...
83.
rahmetli abdurrahim karakoç'un tebliğ şiirini okuyup sorulara gülüp geçiyorum. birincisi bu soruların hepsine buradaki arkadaşların cevap vermesi mümkün değil. ehline sorup seni doyuracak cevaplar alabilirsin. amacın islamı küçük düşürmek, yaradını basitleştirmekse zaten başaramazsın. amacın gerçekten cevaplarını almaksa lütfen ehline git. cevaplarını al bizimle paylaş. birşeyi olmadığı yerde aramak aramamaktır.
devamını gör...
84.
dünyaya başka bir ülkede gelseydiniz (çin-japonya-amerika-kanada-rusya-almanya..vs.) yine müslüman olabileceğinizden nasıl emin olabiliyorsunuz? milyarlarca insan müslüman olmuyorken sizi farklı kılan ne olacaktı? peki hadi üstün zekanızla(!) milyarda bir oldunuz ve paçayı sıyırdınız diyelim. dev bir kitle sırf arap çöllerinde doğmadı diye sonsuza kadar cehennemde yanabileceğine olan inancınızı hangi mantıksal temel üzerine oturttunuz?
devamını gör...
85.
soru 31: şeytan ayetleri
isra suresi 73, 74 ve 75. ayetlerde: “az daha seni bile, sana vahiy ettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye, fitneye düşüreceklerdi. o zaman, seni dost edineceklerdi. - eğer biz sana direnç vermemiş olsaydık, az daha onlara az bir şey kayacaktın. - o zaman biz sana, hem hayatın acısını, hem de ölümün acısını tattırırdık. sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.” denmektedir. allah bu ayetlerde muhammed’e neden kızmaktadır? hz. muhammed yanlış bir iş yaptığı için mi allah ona kızmaktadır? inşirah suresi ilk 3 ayetinde bahsedildiği gibi allah muhammedin göğsünü açıp temizlememiş midir? buna rağmen muhammed nasıl allah’ı kızdıracak bir şey yapabilir? yoksa “şeytan ayetleri” denilen ayetler gerçek midir? allah bunları vahiy olarak aldığı için mi muhammed’e kızmıştır?
şeytan ayeti meselesi şöyledir. islam tarihinde ‘şeytan ayetleri’ diye ünlenen sözlerin önce kuran’a ayet olarak sokulduğu, bu sözlerde allah’ın (al-ilah’ın) kızları diye bilinen lat, menat, uzza adlı tanrıçalar övüldüğü için puta taparların, peygamber ve müminlerle birlikte secde ettikleri, bir olay olarak kaynaklarda yer alır ve hadislerce desteklenir. “peygamber mekke'de necm suresini okurken secde etti ve onunla birlikte, aldığı toprağı alnına götüren yaşlı birinin dışında müslüman ve puta tapan herkes secde etti." (buhari / hadis no:555, tirmizi ve öteki hadis kitapları.)bu hadise göre şu sorulabilir: peygamberin can düşmanı diye nitelenen puta taparlar nasıl oldu da, muhammed ile bir araya gelebildiler ve birlikte secde ettiler? diğer bir hadis ise şöyle: “peygamber mekke’de iken necm suresini okuyordu. (necm:19-20) "lat'ı, uzza'yı ve bir öteki, üçüncü (put) olan menat'ı gördünüz mü?” denilen yere gelince şeytan, peygamberin diline şunu atıverdi; 'işte bunlar, yüce turnalardır. şefaatleri de elbette ki umulur.’ ve peygamber böyle söyledi. bunun üzerine putperestler: 'muhammed daha önce değil, bu gün tanrıçalarımızı iyi sözlerle andı!' dediler. yine bunun üzerine peygamber secde etti ve onlar da secde ettiler. işte bu nedenle de allah şu ayeti indirdi; 'ey muhammed! senden önce hiçbir peygamber yoktur ki, şeytan onun okudukları arasına, bir şeyler katıp bırakmasın. allah, şeytanın bıraktığını bozar, kendi ayetlerini güçlendirir. allah bilendir, hikmetlidir.') (hacc suresi, 52) (raviler peygamberin arkadaşları: abdullah ibn abbas'ın da içinde olduğu bir topluluk. kaynak: süyuti, ibn hacer)
bu olaya göre muhammed vahiy okurken şeytan ona başka ayetler okutmuştur. şeytan nasıl olur da allah’ın peygamberini kandırabilir? şeytan muhammed’i kandırırken allah neden fark etmemiş, yada müdahale etmemiştir? allah sonradan mı fark edip yeni ayetler göndererek durumu düzeltmiştir?
isra suresi 73, 74 ve 75. ayetlerde: “az daha seni bile, sana vahiy ettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye, fitneye düşüreceklerdi. o zaman, seni dost edineceklerdi. - eğer biz sana direnç vermemiş olsaydık, az daha onlara az bir şey kayacaktın. - o zaman biz sana, hem hayatın acısını, hem de ölümün acısını tattırırdık. sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.” denmektedir. allah bu ayetlerde muhammed’e neden kızmaktadır? hz. muhammed yanlış bir iş yaptığı için mi allah ona kızmaktadır? inşirah suresi ilk 3 ayetinde bahsedildiği gibi allah muhammedin göğsünü açıp temizlememiş midir? buna rağmen muhammed nasıl allah’ı kızdıracak bir şey yapabilir? yoksa “şeytan ayetleri” denilen ayetler gerçek midir? allah bunları vahiy olarak aldığı için mi muhammed’e kızmıştır?
şeytan ayeti meselesi şöyledir. islam tarihinde ‘şeytan ayetleri’ diye ünlenen sözlerin önce kuran’a ayet olarak sokulduğu, bu sözlerde allah’ın (al-ilah’ın) kızları diye bilinen lat, menat, uzza adlı tanrıçalar övüldüğü için puta taparların, peygamber ve müminlerle birlikte secde ettikleri, bir olay olarak kaynaklarda yer alır ve hadislerce desteklenir. “peygamber mekke'de necm suresini okurken secde etti ve onunla birlikte, aldığı toprağı alnına götüren yaşlı birinin dışında müslüman ve puta tapan herkes secde etti." (buhari / hadis no:555, tirmizi ve öteki hadis kitapları.)bu hadise göre şu sorulabilir: peygamberin can düşmanı diye nitelenen puta taparlar nasıl oldu da, muhammed ile bir araya gelebildiler ve birlikte secde ettiler? diğer bir hadis ise şöyle: “peygamber mekke’de iken necm suresini okuyordu. (necm:19-20) "lat'ı, uzza'yı ve bir öteki, üçüncü (put) olan menat'ı gördünüz mü?” denilen yere gelince şeytan, peygamberin diline şunu atıverdi; 'işte bunlar, yüce turnalardır. şefaatleri de elbette ki umulur.’ ve peygamber böyle söyledi. bunun üzerine putperestler: 'muhammed daha önce değil, bu gün tanrıçalarımızı iyi sözlerle andı!' dediler. yine bunun üzerine peygamber secde etti ve onlar da secde ettiler. işte bu nedenle de allah şu ayeti indirdi; 'ey muhammed! senden önce hiçbir peygamber yoktur ki, şeytan onun okudukları arasına, bir şeyler katıp bırakmasın. allah, şeytanın bıraktığını bozar, kendi ayetlerini güçlendirir. allah bilendir, hikmetlidir.') (hacc suresi, 52) (raviler peygamberin arkadaşları: abdullah ibn abbas'ın da içinde olduğu bir topluluk. kaynak: süyuti, ibn hacer)
bu olaya göre muhammed vahiy okurken şeytan ona başka ayetler okutmuştur. şeytan nasıl olur da allah’ın peygamberini kandırabilir? şeytan muhammed’i kandırırken allah neden fark etmemiş, yada müdahale etmemiştir? allah sonradan mı fark edip yeni ayetler göndererek durumu düzeltmiştir?
devamını gör...
86.
soru 32: kuran gerçekten benzersiz bir kitap mıdır?
hûd suresi 13. ayette: “yoksa ‘onu kendi uydurdu?’ mu diyorlar. de ki: -haydi onun gibi uydurma on sure getirin. allah’tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın. eğer doğru söylüyorsanız, bunu yaparsınız-.”
bu ayete göre kimse kuran ayetlerine benzer on sure yazamaz. ancak etrafta bir sürü sahte ayetler ve sahte kuranlar dolaşmaktadır. en çok bilineni ve tarih boyunca tartışılanı tevbe suresinin 128 ve 129. ayetleridir ki: "128. andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur. 129 buna rağmen yüz çevirirlerse de ki: “allah bana yeter, o’ndan başka ilah yoktur, ben yalnız o’na güvenip dayanırım; o, büyük arşın sahibidir.”
yine muhammed ve hemen sonraki dönemde peygamberlik iddiasında bulunarak kuran benzeri kitaplar yazan ve muhammed’den çok taraftar toplayan onlarca kişi çıkmıştır. bu kişilerin üzerine ordular gönderilerek kendileri ve taraftarları yok edilmiştir.
onların hiçbiri kabul edilmese bile, şu an herhangi bir edebiyatçı, şair on tane ayet uydursa kuran’ın doğruluğu bozulacak mıdır? dünya tarihinde yüzlerce, binlerce yıldır okunan bu kadar büyük edebi eserler, tevrat'tan avesta'ya, brahman metinlerinden buddha'nın sözlerine kadar milyarlarca kişinin benimsediği dini metinler varken, hiç kimse on sure uyduramaz mı?
işte kuran'dan bin yıl önce yazılmış avesta'dan bir kaç ayet. üstelik peygamberleri zerdüşt de de muhammet gibi "rızkın 10'da 9'u ticarettedir." diye inananlarını üç kağıtçılığa, vurgunculuğa değil; tarım yapmaya, hayvan üretmeye ve emeğe yönlendiriyor.
fargard 3. yeryüzü
…
30. “ey maddi dünyanın yaratıcısı, sen kutsal kişi! mazda dinini tatmin edecek yiyecek hangisidir? düzenin midesi hangisidir?
ahura mazda cevap verdi: ‘tekrar tekrar tahıl ekmektir ey zerdüşt’
31. tahıl eken doğruluk eker. mazda dinini ilerleten odur. besleyen odur. yüz adamın ayak gücüyle, bin kadının göğüsleriyle, bin kurbanın yöntemiyle yaparmış gibi yapar bunu.
32. arpa yaratıldığında daevalar harekete geçtiler; arpa yetiştiğinde daevaların kalpleri soldu; zorluklar geldiğinde daevalar sızlandılar; başaklar çıktığında daevalar uçup kaçtılar; buğdayların çürüdüğü o evde daevalar kalıyorlar. tahıl bolluğu olduğunda sanki boğazlarına kızgın kızıl demir sokulmuş gibi oluyor.
fargard 5. temizlik kuralları
…
13. “ve kuşlar uçmaya başlar başlamaz, bitkiler yeşermeye başlar başlamaz, gizli nehirler akmaya başlar başlamaz, ve rüzgar yeryüzünü kurutmaya başlar başlamaz. ahura mazda’ya inananlar ölüyü, gözleri güneşe dönük olacak şekilde dakhma’da yere koyacaklar.”
yasna:
…
10-19. "bunlar ve sen benimsiniz ve bırak neşen akıp gitsin; bırak onların değişmez yolunda pırıl pırıl parlasın.çünkü senin neşen ışıktır, buraya uçarak gelir…. gata’da yer alan bu sözle biz ona şükrederiz.”
viştasp yaşt:
…
41. “insanlar şehvetli eylemlerle vücuda seslenirler; ama sen, bütün gece boyunca eşsiz bilgeliğe seslen; ama sen. bütün gece boyunca seni uyanık tutacak olan bilgeliği çağır.”
hûd suresi 13. ayette: “yoksa ‘onu kendi uydurdu?’ mu diyorlar. de ki: -haydi onun gibi uydurma on sure getirin. allah’tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın. eğer doğru söylüyorsanız, bunu yaparsınız-.”
bu ayete göre kimse kuran ayetlerine benzer on sure yazamaz. ancak etrafta bir sürü sahte ayetler ve sahte kuranlar dolaşmaktadır. en çok bilineni ve tarih boyunca tartışılanı tevbe suresinin 128 ve 129. ayetleridir ki: "128. andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur. 129 buna rağmen yüz çevirirlerse de ki: “allah bana yeter, o’ndan başka ilah yoktur, ben yalnız o’na güvenip dayanırım; o, büyük arşın sahibidir.”
yine muhammed ve hemen sonraki dönemde peygamberlik iddiasında bulunarak kuran benzeri kitaplar yazan ve muhammed’den çok taraftar toplayan onlarca kişi çıkmıştır. bu kişilerin üzerine ordular gönderilerek kendileri ve taraftarları yok edilmiştir.
onların hiçbiri kabul edilmese bile, şu an herhangi bir edebiyatçı, şair on tane ayet uydursa kuran’ın doğruluğu bozulacak mıdır? dünya tarihinde yüzlerce, binlerce yıldır okunan bu kadar büyük edebi eserler, tevrat'tan avesta'ya, brahman metinlerinden buddha'nın sözlerine kadar milyarlarca kişinin benimsediği dini metinler varken, hiç kimse on sure uyduramaz mı?
işte kuran'dan bin yıl önce yazılmış avesta'dan bir kaç ayet. üstelik peygamberleri zerdüşt de de muhammet gibi "rızkın 10'da 9'u ticarettedir." diye inananlarını üç kağıtçılığa, vurgunculuğa değil; tarım yapmaya, hayvan üretmeye ve emeğe yönlendiriyor.
fargard 3. yeryüzü
…
30. “ey maddi dünyanın yaratıcısı, sen kutsal kişi! mazda dinini tatmin edecek yiyecek hangisidir? düzenin midesi hangisidir?
ahura mazda cevap verdi: ‘tekrar tekrar tahıl ekmektir ey zerdüşt’
31. tahıl eken doğruluk eker. mazda dinini ilerleten odur. besleyen odur. yüz adamın ayak gücüyle, bin kadının göğüsleriyle, bin kurbanın yöntemiyle yaparmış gibi yapar bunu.
32. arpa yaratıldığında daevalar harekete geçtiler; arpa yetiştiğinde daevaların kalpleri soldu; zorluklar geldiğinde daevalar sızlandılar; başaklar çıktığında daevalar uçup kaçtılar; buğdayların çürüdüğü o evde daevalar kalıyorlar. tahıl bolluğu olduğunda sanki boğazlarına kızgın kızıl demir sokulmuş gibi oluyor.
fargard 5. temizlik kuralları
…
13. “ve kuşlar uçmaya başlar başlamaz, bitkiler yeşermeye başlar başlamaz, gizli nehirler akmaya başlar başlamaz, ve rüzgar yeryüzünü kurutmaya başlar başlamaz. ahura mazda’ya inananlar ölüyü, gözleri güneşe dönük olacak şekilde dakhma’da yere koyacaklar.”
yasna:
…
10-19. "bunlar ve sen benimsiniz ve bırak neşen akıp gitsin; bırak onların değişmez yolunda pırıl pırıl parlasın.çünkü senin neşen ışıktır, buraya uçarak gelir…. gata’da yer alan bu sözle biz ona şükrederiz.”
viştasp yaşt:
…
41. “insanlar şehvetli eylemlerle vücuda seslenirler; ama sen, bütün gece boyunca eşsiz bilgeliğe seslen; ama sen. bütün gece boyunca seni uyanık tutacak olan bilgeliği çağır.”
devamını gör...
87.
#2535091
kuran gerçekten benzersiz bir kitap mıdır?
evet benzersiz bir kitaptır. öyle olmasaydı kâfirlere meydan okuyamazdı:
haydi hepiniz toplanıp bir surenin benzerini yani o sure kuvvetinde bir sureyi getirin." diyor.(bk. bakara, 2/23)
haydi toplanın bakalım, yardımcılarınızı da çağırın, haydi bir deneyin bakalım. eğer bunu başarırsanız biz de davamızdan vaz geçeriz diyor allah.
bu iddialı sözlerin sebebi kur’an’ın kendine olan güvenidir. kur'an belagat yönünden güçlü, anlam yönünden kuvvetli, kalplere tesir eden bir etkiye sahiptir.
tarihte ayetlerin benzerini getirmeye çalışanlar da olmuştur ama rezil rüsvay olarak yerlerine oturmuşlardır.
işte kul işi, uydurma bir iki ayet size:
fil nedir? filin ne olduğunu sana ne bildirdi? onun hurma lifinden ip gibi kuyruğu ve uzun hortumu vardır. bu, rabbimizin yarattıklarından azıcığıdır!”
“ey kurbağa kızı kurbağa! ne diye nak nak, vak vak edip duruyorsun! üstün suda, altın balçıkta! sen, ne suyu bulandırabilirsin, ne de içene mani olabilirsin! yarasa, sana ölüm haberini getirinceye kadar yerde bekle!”*
kuran gerçekten benzersiz bir kitap mıdır?
evet benzersiz bir kitaptır. öyle olmasaydı kâfirlere meydan okuyamazdı:
haydi hepiniz toplanıp bir surenin benzerini yani o sure kuvvetinde bir sureyi getirin." diyor.(bk. bakara, 2/23)
haydi toplanın bakalım, yardımcılarınızı da çağırın, haydi bir deneyin bakalım. eğer bunu başarırsanız biz de davamızdan vaz geçeriz diyor allah.
bu iddialı sözlerin sebebi kur’an’ın kendine olan güvenidir. kur'an belagat yönünden güçlü, anlam yönünden kuvvetli, kalplere tesir eden bir etkiye sahiptir.
tarihte ayetlerin benzerini getirmeye çalışanlar da olmuştur ama rezil rüsvay olarak yerlerine oturmuşlardır.
işte kul işi, uydurma bir iki ayet size:
fil nedir? filin ne olduğunu sana ne bildirdi? onun hurma lifinden ip gibi kuyruğu ve uzun hortumu vardır. bu, rabbimizin yarattıklarından azıcığıdır!”
“ey kurbağa kızı kurbağa! ne diye nak nak, vak vak edip duruyorsun! üstün suda, altın balçıkta! sen, ne suyu bulandırabilirsin, ne de içene mani olabilirsin! yarasa, sana ölüm haberini getirinceye kadar yerde bekle!”*
devamını gör...
88.
#2535866 muhalif kardeşim, ben size avesta'dan örnek veriyorum. siz yüzlerce yıllık bayat yumurtaları önüme koyuyorsunuz. keşke müslümanların muhammed'in rakipleri için uydurduğu ve yüzlerce yıl alay ettikleri "el filu, mel filu, hortumul tavilü..." gibi şaklabanlıklar ya da "kurbağa vakvak eder, tosbağa laklak eder" gibi soytarılıklar yerine; gerçekten kuran'ı aşıp aşmadığı tartışmalı kitaplardan örneklerle yanıt verseydiniz. ben bu hikayeleri secah ve müseyleme karikatürlerini 10 yaşımdan beri okuyorum.
insanlık tarihinin binlerce yıllık edebi, dinsel geçmişinde (mekki ayetlerin ilk örnekleri dışında) kuran'ın belagat, mantık, tutarlılık, sınırlarını aşacak bir kitap bulunmadığı iddiası müslümanların züğürt tesellisidir.
soruyorum şu tanrı'nın zeus'tan ne farkı var? (rad:13) "gök gürlemesi o’na hamd ederek tespih eder. melekler de o’nun korkusundan tespih ederler. o, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. onlar ise allah hakkında mücadele ediyorlar. hâlbuki o, azabı çok şiddetli olandır."
eğer, dini ve edebi eserler olarak, uphanishadları, avesta'yı, tevrat'ı, ilyada ve odessia'ı, ardavirafname'yi, shakespeare'i okumadınızsa verilecek örnekler tabi bunlar olur. size önerim en sıradan edebi yapıtlardan biri olan yüzüklerin efendisi kitabıyla, kuran'ı yan yana açın okuyun. tefe'ül yapın rastgele. hangisi ilahi kitaba daha yakın? tercihi aklınızla ve vicdansızla yapın.
ayrıca yine ve son kez tekrarlıyorum, bana hep bir yerlerde defalarca okuduğumuz, anonim içerikli kopyala/yapıştır cevaplar veriyorsunuz. ben bu soruların çoğunu kuran'ı okurken kişisel olarak sordum. sizin de aklınızı kullanarak vereceğiniz özgün, kişisel yanıtlarınız var mı?
insanlık tarihinin binlerce yıllık edebi, dinsel geçmişinde (mekki ayetlerin ilk örnekleri dışında) kuran'ın belagat, mantık, tutarlılık, sınırlarını aşacak bir kitap bulunmadığı iddiası müslümanların züğürt tesellisidir.
soruyorum şu tanrı'nın zeus'tan ne farkı var? (rad:13) "gök gürlemesi o’na hamd ederek tespih eder. melekler de o’nun korkusundan tespih ederler. o, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. onlar ise allah hakkında mücadele ediyorlar. hâlbuki o, azabı çok şiddetli olandır."
eğer, dini ve edebi eserler olarak, uphanishadları, avesta'yı, tevrat'ı, ilyada ve odessia'ı, ardavirafname'yi, shakespeare'i okumadınızsa verilecek örnekler tabi bunlar olur. size önerim en sıradan edebi yapıtlardan biri olan yüzüklerin efendisi kitabıyla, kuran'ı yan yana açın okuyun. tefe'ül yapın rastgele. hangisi ilahi kitaba daha yakın? tercihi aklınızla ve vicdansızla yapın.
ayrıca yine ve son kez tekrarlıyorum, bana hep bir yerlerde defalarca okuduğumuz, anonim içerikli kopyala/yapıştır cevaplar veriyorsunuz. ben bu soruların çoğunu kuran'ı okurken kişisel olarak sordum. sizin de aklınızı kullanarak vereceğiniz özgün, kişisel yanıtlarınız var mı?
devamını gör...
89.
soru 33: nisa suresi 13. ayette :“işte bütün bu hükümler, allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. kim allah'a ve peygamberine itâat ederse allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. işte büyük kurtuluş budur.”
bakara suresi 82. ayette: “iman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.”
tevbe suresi 72. ayette: “allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. orada ebedi kalacaklardır. hem de adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. işte asıl büyük kurtuluş da budur.”
beyyine suresi 6. ayette “ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. işte halkın en şerlileri onlardır.” denmektedir.
yine hadis kaynaklarında da müslüman olmayanların cennete gidemeyecekleri belirtilmektedir.
örneğin: “muhammed'in canı, (kudret) elinde olan zât'a yemin olsun ki; bu ümmetten yahudi veya hristiyan herhangi bir kimse beni duyar da, sonra benimle gönderilen dine inanmadan ölürse, mutlaka cehennem ashâbından olur!” (müslim, iman:70, no:153)
şimdi buna göre; dünyada yaklaşık 8 milyar insan yaşıyor. bunların yaklaşık 1/5’i yani 2 milyar insanın müslüman olduğu söylenebilir. (bu sayının içine şiiler, hariciler, kadıyaniler gibi, sünni inanıştakilerin gerçek müslüman saymadıkları gruplar ve kendilerini laik olarak tanımlayanlar da dahil) islam’ın tamamlanmasından sonra da milyarlarca insan doğdu öldü. şimdi tesadüfen müslüman/sünni bir ülkede doğan, bunun için hiçbir çaba göstermeden ana-babasının dini islam diye müslüman olan kişinin ölünce cennete girip, örneğin kutuplarda doğduğu için pagan olan, tibet’te doğduğu için budist olan amazonlar’da doğduğu için animist olan ve başka hiçbir dini öğrenme imkanı bulunmayan insanın cehenneme gitmesi adil mi?
günümüzde teknolojik olanakların bunca geliştiği dönemde bile insanların tamamına yakını yalnızca içinde yetiştikleri kültürün diniyle büyürken teknolojik imkanların olmadığı, bir yerden bir yere gitmenin aylar yıllar aldığı dönemlerde, ortadoğu’ya çok uzak coğrafyalarda hiç müslümanın olmadığı başka dinler-kültürler içinde doğanlara islam’ı araştırıp bulması ve müslüman olarak ölmesi sorumluluğu yüklenebilir mi?
eğer eskiden yaşayan tüm insanlara sürekli (124.000 peygamber denmektedir) uyarıcı gönderilmiş ise bugün niye gönderilmemektedir? insan türünün daha en az yüzbinlerce yıl süreceğine, insanlığın başta evrenlere taşınacağına dair çok ciddi bilimsel göstergeler vardır.
insanlığın ilk 8000 yılına 124.000 peygamber gönderilip, kalan yüzbinlerce yılda hiç peygamber gönderilmemesi insani ve ilahi adalete sığar mı? üzerlerinden geçen uçağı canlı sanarak ona ok atan kabilelerin yaşadığı günümüzde neden bu insanların binlerce din ve kutsal kitap arasından islam’ı ve kuran’ı kendilerinin bulup, öğrenip, iman etmeleri beklenmektedir?
ya da hristiyan bir ülkede doğduğu için o dinde yetişen veya hiçbir dine inanmayan kişilerden yaşamı boyunca iyi insan olmuş, bilerek hiçbir kötülük yapmadan ahlaklı- erdemli insanlar olarak yaşamış olanlar var. bunlar içinde, hayvanların, insanların, çocukların hastalıklarını iyileştirmek için ömrünü verenler, insanlığa muazzam katkılar sağlayan bilimsel ve teknolojik büyük buluşları yapanlar var. bu gün müslümanlar da dahil insanlık, onların canlarını, ömürlerini ortaya koymaları sonucu elde ettikleri buluşlar, geliştirdikleri yöntemler-ilaçlar sayesinde daha mutlular. tüm bu kişilerin cehenneme gidip yalnızca müslüman ülkede doğmanın dışında, hiçbir erdemi, insanlığa katkısı bulunmayan kişilerin cennete gitmesi allah’ın adalet sıfatıyla bağdaşır mı?
bakara suresi 82. ayette: “iman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.”
tevbe suresi 72. ayette: “allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. orada ebedi kalacaklardır. hem de adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. işte asıl büyük kurtuluş da budur.”
beyyine suresi 6. ayette “ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. işte halkın en şerlileri onlardır.” denmektedir.
yine hadis kaynaklarında da müslüman olmayanların cennete gidemeyecekleri belirtilmektedir.
örneğin: “muhammed'in canı, (kudret) elinde olan zât'a yemin olsun ki; bu ümmetten yahudi veya hristiyan herhangi bir kimse beni duyar da, sonra benimle gönderilen dine inanmadan ölürse, mutlaka cehennem ashâbından olur!” (müslim, iman:70, no:153)
şimdi buna göre; dünyada yaklaşık 8 milyar insan yaşıyor. bunların yaklaşık 1/5’i yani 2 milyar insanın müslüman olduğu söylenebilir. (bu sayının içine şiiler, hariciler, kadıyaniler gibi, sünni inanıştakilerin gerçek müslüman saymadıkları gruplar ve kendilerini laik olarak tanımlayanlar da dahil) islam’ın tamamlanmasından sonra da milyarlarca insan doğdu öldü. şimdi tesadüfen müslüman/sünni bir ülkede doğan, bunun için hiçbir çaba göstermeden ana-babasının dini islam diye müslüman olan kişinin ölünce cennete girip, örneğin kutuplarda doğduğu için pagan olan, tibet’te doğduğu için budist olan amazonlar’da doğduğu için animist olan ve başka hiçbir dini öğrenme imkanı bulunmayan insanın cehenneme gitmesi adil mi?
günümüzde teknolojik olanakların bunca geliştiği dönemde bile insanların tamamına yakını yalnızca içinde yetiştikleri kültürün diniyle büyürken teknolojik imkanların olmadığı, bir yerden bir yere gitmenin aylar yıllar aldığı dönemlerde, ortadoğu’ya çok uzak coğrafyalarda hiç müslümanın olmadığı başka dinler-kültürler içinde doğanlara islam’ı araştırıp bulması ve müslüman olarak ölmesi sorumluluğu yüklenebilir mi?
eğer eskiden yaşayan tüm insanlara sürekli (124.000 peygamber denmektedir) uyarıcı gönderilmiş ise bugün niye gönderilmemektedir? insan türünün daha en az yüzbinlerce yıl süreceğine, insanlığın başta evrenlere taşınacağına dair çok ciddi bilimsel göstergeler vardır.
insanlığın ilk 8000 yılına 124.000 peygamber gönderilip, kalan yüzbinlerce yılda hiç peygamber gönderilmemesi insani ve ilahi adalete sığar mı? üzerlerinden geçen uçağı canlı sanarak ona ok atan kabilelerin yaşadığı günümüzde neden bu insanların binlerce din ve kutsal kitap arasından islam’ı ve kuran’ı kendilerinin bulup, öğrenip, iman etmeleri beklenmektedir?
ya da hristiyan bir ülkede doğduğu için o dinde yetişen veya hiçbir dine inanmayan kişilerden yaşamı boyunca iyi insan olmuş, bilerek hiçbir kötülük yapmadan ahlaklı- erdemli insanlar olarak yaşamış olanlar var. bunlar içinde, hayvanların, insanların, çocukların hastalıklarını iyileştirmek için ömrünü verenler, insanlığa muazzam katkılar sağlayan bilimsel ve teknolojik büyük buluşları yapanlar var. bu gün müslümanlar da dahil insanlık, onların canlarını, ömürlerini ortaya koymaları sonucu elde ettikleri buluşlar, geliştirdikleri yöntemler-ilaçlar sayesinde daha mutlular. tüm bu kişilerin cehenneme gidip yalnızca müslüman ülkede doğmanın dışında, hiçbir erdemi, insanlığa katkısı bulunmayan kişilerin cennete gitmesi allah’ın adalet sıfatıyla bağdaşır mı?
devamını gör...
90.
#2538199
tanım: genelde kâfirlerin soru sorduğu bir başlık.
hiç tarzım olmadığı halde bana sürekli kopyala-yapıştır yaptığımı söylüyorsunuz. mecburen kopyaladığım yerler olduğu doğrudur, ayet ve hadisler mesela. ne yapayım, yeni bir ayet mi indireyim? hadis mi uydurayım? tabii ki 1000-2000 yıllık gerçeklerden bahsedeceğim. bunlar yüzyıllardır söylendi, değiştireyim mi diyeyim?
tanım: genelde kâfirlerin soru sorduğu bir başlık.
hiç tarzım olmadığı halde bana sürekli kopyala-yapıştır yaptığımı söylüyorsunuz. mecburen kopyaladığım yerler olduğu doğrudur, ayet ve hadisler mesela. ne yapayım, yeni bir ayet mi indireyim? hadis mi uydurayım? tabii ki 1000-2000 yıllık gerçeklerden bahsedeceğim. bunlar yüzyıllardır söylendi, değiştireyim mi diyeyim?
devamını gör...
91.
soru 34: kuran neden hayvanları aşağılıyor?
kuran’da pek çok yerde ‘hayvanlar’ sözü örnek, uyarı, bilgi olarak anılıyor ve tamamı ortadoğu coğrafyasına ait yaklaşık 30 hayvan cinsinin adları geçiyor. (fil, deve, eşek, katır; at, buzağı; inek, koyun, keçi, domuz, karınca, çekirge; bit, sinek, sivrisinek, kelebek, arı, örümcek, kurbağa, yılan, balık, yunus, dev balık (balina), köpek, kurt, aslan, karga, bıldırcın, ibibik )
ancak, hikmet ve öğüt amacıyla anılan bu hayvanlar için kullanılan dil ve üsluba baktığımızda: “şüphesiz allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. inkar edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler. onların kalacakları yer ateştir.” (muhammed / 12)
“and olsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık. kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. işte bunlar gafil olanlardır.” (a’raf /179)
“tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. allah’ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (cuma / 5)
“yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. unutma ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” (lokman / 19)
“de ki: bana vahy olunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin ta kendisidir- ya da günah işlenerek allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum…” (en’am / 145)
“de ki: ‘allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır’.” (maide / 60)
“allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. keşke bilselerdi!” (ankebut / 41)
“içinizden cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. işte bundan dolayı onlara ‘aşağılık maymunlar olun!’ dedik.” (bakara / 65)
-“fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. işte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. kıssayı anlat; belki düşünürler.” (a’raf /176) gibi hayvanları hor gören ifadeler bilinmaktadır.
basit bir taramayla görülebilecek hakaret, alay ve aşağılamalar bunlar. muhammed’in söz ve eylemlerinde köpeklere, kertenkelelere, yılanlara daha pek çok hayvana yönelik tehdit ve kimi zaman toplu yok etme görüyoruz.örneğin:
“kim keleri (kertenkeleyi) ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. ikinci vuruşta öldürürse daha az kazanır. üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır.” (müslim, selam 147 (2240); ebu davud, edeb 175, (5263, 5264); tirmizî, ahkâm 1, (1482).
“resulullah bize köpekleri öldürmeyi emrettiler. (bunun üzerine biz) çölden gelen kadına refakat eden köpeğe varıncaya kadar (bütün köpekleri) öldürdük. sonra köpekleri öldürmeyi yasakladı ve: ‘halis siyahını ve gözlerinin üstünde iki nokta gibi beyazı olan iki noktalısını öldürün, zira o şeytandır!’ dedi” buhâri, bed’ü’l-halk 14; müslim, musâkât 45, (1570); muvatta, isti’zân 14, (2, 969); tirmizi, sayd 4, (1488); nesâi, sayd 9, (7, 184).
kusursuz bir allah, sonsuz gücünün güzelliği olarak, merhametle, sevgiyle yarattığını söylediği hayvanları neden aşağılar, onlarla alay eder, ya da onlara hakaret eder? insanlara söylenecek hikmet, bilgi ve öğüt amaçlı sözler, hayvanlara rencide edici yakıştırmalar olmadan anlaşılamaz mı?
kuran’da pek çok yerde ‘hayvanlar’ sözü örnek, uyarı, bilgi olarak anılıyor ve tamamı ortadoğu coğrafyasına ait yaklaşık 30 hayvan cinsinin adları geçiyor. (fil, deve, eşek, katır; at, buzağı; inek, koyun, keçi, domuz, karınca, çekirge; bit, sinek, sivrisinek, kelebek, arı, örümcek, kurbağa, yılan, balık, yunus, dev balık (balina), köpek, kurt, aslan, karga, bıldırcın, ibibik )
ancak, hikmet ve öğüt amacıyla anılan bu hayvanlar için kullanılan dil ve üsluba baktığımızda: “şüphesiz allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. inkar edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler. onların kalacakları yer ateştir.” (muhammed / 12)
“and olsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık. kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. işte bunlar gafil olanlardır.” (a’raf /179)
“tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. allah’ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (cuma / 5)
“yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. unutma ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” (lokman / 19)
“de ki: bana vahy olunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin ta kendisidir- ya da günah işlenerek allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum…” (en’am / 145)
“de ki: ‘allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır’.” (maide / 60)
“allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. keşke bilselerdi!” (ankebut / 41)
“içinizden cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. işte bundan dolayı onlara ‘aşağılık maymunlar olun!’ dedik.” (bakara / 65)
-“fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. işte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. kıssayı anlat; belki düşünürler.” (a’raf /176) gibi hayvanları hor gören ifadeler bilinmaktadır.
basit bir taramayla görülebilecek hakaret, alay ve aşağılamalar bunlar. muhammed’in söz ve eylemlerinde köpeklere, kertenkelelere, yılanlara daha pek çok hayvana yönelik tehdit ve kimi zaman toplu yok etme görüyoruz.örneğin:
“kim keleri (kertenkeleyi) ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. ikinci vuruşta öldürürse daha az kazanır. üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır.” (müslim, selam 147 (2240); ebu davud, edeb 175, (5263, 5264); tirmizî, ahkâm 1, (1482).
“resulullah bize köpekleri öldürmeyi emrettiler. (bunun üzerine biz) çölden gelen kadına refakat eden köpeğe varıncaya kadar (bütün köpekleri) öldürdük. sonra köpekleri öldürmeyi yasakladı ve: ‘halis siyahını ve gözlerinin üstünde iki nokta gibi beyazı olan iki noktalısını öldürün, zira o şeytandır!’ dedi” buhâri, bed’ü’l-halk 14; müslim, musâkât 45, (1570); muvatta, isti’zân 14, (2, 969); tirmizi, sayd 4, (1488); nesâi, sayd 9, (7, 184).
kusursuz bir allah, sonsuz gücünün güzelliği olarak, merhametle, sevgiyle yarattığını söylediği hayvanları neden aşağılar, onlarla alay eder, ya da onlara hakaret eder? insanlara söylenecek hikmet, bilgi ve öğüt amaçlı sözler, hayvanlara rencide edici yakıştırmalar olmadan anlaşılamaz mı?
devamını gör...
92.
soru 35:
allah için ahlaklı olmak mı, imanlı olmak mı önemli?
tevrat’ta “rab'den başka bir ilaha kurban kesen ölüm cezasına çarptırılacaktır.” ( mısır'dan çıkış 22:20);
incil’de: “bunun için size diyorum ki, insanların işlediği her günah, ettiği her küfür bağışlanacak; ama tanrı'ya edilen küfür bağışlanmayacaktır.” (matta 12:31) demektedir.
yine kuran'ın teğabun suresi 93. ayetinde : “inkar edip, ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da ateşliklerdir, orada temellidirler. ne kötü bir dönüştür!”;
nisa suresi 48. ayetinde: “allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. allah'a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur.” demektedir. bu örnek ayetleri çoğaltmak mümkündür.
buna göre, allah imanlı bir şekilde ölmüşse; bir insanı katledeni, hatta yüzlerce - binlerce insanı öldüreni, kadınlara - çocuklara tecavüz edeni, hırsızlık yapanı, uyuşturucu madde satarak insanların yaşamını karartanı, hayvanlara-insanlara işkence edeni, kamu mallarını zimmetine geçireni bağışlayabilecektir.
allah’ın ilahi adalette ahlaklı olmayı değil, yalnızca kendisine inanmayı ön koşul görmesi; büyük suçlar işlemiş ahlaksızları, mağdurların ve maktullerin, yakınlarının iradelerini hiçe sayarak bağışlarken, dünyada ahlaklı bir yaşam sürseler bile kendisine inanmayanları bağışlamayıp sonsuz bir cehennemde yakması insani ve ilahi adaletiyle, merhametiyle bağdaşır mı?
bu gün dinciler ve reisleri malum adam “devlet yalnız kendisine karşı işlenen suçlara af getirebilir, cinayet işleyeni, tecavüz edeni mağdur ve maktul yakınlarının rızası olmadan affetmek adil değildir” derken aynı çelişkiyi allah’ın ayetlerinde de görüyorlar mı?
allah için ahlaklı olmak mı, imanlı olmak mı önemli?
tevrat’ta “rab'den başka bir ilaha kurban kesen ölüm cezasına çarptırılacaktır.” ( mısır'dan çıkış 22:20);
incil’de: “bunun için size diyorum ki, insanların işlediği her günah, ettiği her küfür bağışlanacak; ama tanrı'ya edilen küfür bağışlanmayacaktır.” (matta 12:31) demektedir.
yine kuran'ın teğabun suresi 93. ayetinde : “inkar edip, ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da ateşliklerdir, orada temellidirler. ne kötü bir dönüştür!”;
nisa suresi 48. ayetinde: “allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. allah'a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur.” demektedir. bu örnek ayetleri çoğaltmak mümkündür.
buna göre, allah imanlı bir şekilde ölmüşse; bir insanı katledeni, hatta yüzlerce - binlerce insanı öldüreni, kadınlara - çocuklara tecavüz edeni, hırsızlık yapanı, uyuşturucu madde satarak insanların yaşamını karartanı, hayvanlara-insanlara işkence edeni, kamu mallarını zimmetine geçireni bağışlayabilecektir.
allah’ın ilahi adalette ahlaklı olmayı değil, yalnızca kendisine inanmayı ön koşul görmesi; büyük suçlar işlemiş ahlaksızları, mağdurların ve maktullerin, yakınlarının iradelerini hiçe sayarak bağışlarken, dünyada ahlaklı bir yaşam sürseler bile kendisine inanmayanları bağışlamayıp sonsuz bir cehennemde yakması insani ve ilahi adaletiyle, merhametiyle bağdaşır mı?
bu gün dinciler ve reisleri malum adam “devlet yalnız kendisine karşı işlenen suçlara af getirebilir, cinayet işleyeni, tecavüz edeni mağdur ve maktul yakınlarının rızası olmadan affetmek adil değildir” derken aynı çelişkiyi allah’ın ayetlerinde de görüyorlar mı?
devamını gör...
93.
ne diyelim tanrı böyle emretti böyle olacak. inançlı değilsen de korkmana gerek yok çünkü sana göre tanrı yokk.
devamını gör...
94.
soru 36 : putperestliği dönüştüren islam.
islam putperestliğe karşı ortaya çıktığını iddia eden bir din iken müslümanlar niçin kabe’nin etrafında tavaf ederler, ya da namaz kılarken kıble’ye doğru yönelirler? allah her yerde ve her yönde ise; neden namaz gibi ibadetler ve bazı ritüeller için somut olarak bir yön(kıble) ve bir nesne seçilmiştir. bir göktaşı olduğu anlaşılan hacer-ül esved'in (karataş) de hac ibadeti sırasında bir fetiş nesnesi haline getirilmesi, insanların bu taşa el-yüz sürmek için birbirilerini ezip ölümlere yol açacak kadar sıradan bir taşı ilahlaştırmaları de bu taşın put haline gelmesi değil midir? yine aynı biçimde muhammed'in ayak izi ve sakal kılları olduğu belirtilen nesnelere kutsallık yüklenip, dokunmak-yüz sürmek isteyen kalabalıklar içir ziyaretlere açılması da onun putlaştırıldığının göstergesi değil midir?
ayrıca somut olarak cismani bir varlığı bulunmayan şeytan neden somut olarak taşlanır? bu da bir çeşit putperestlik değil midir?
aynı şekilde kabe’nin allah’ın evi olarak tanımlanması allah’ın zati ve subuti sıfatlarıyla bağdaşır mı? allah’ın evi (beytullah) allah’ın eli (yedullah)gibi ifadeler birer benzetme (müteşabih) ise hristiyanların isa için söyledikleri ‘allah’ın oğlu’ tabirine islam ve kuran’da neden tepki gösteriliyor?
islam putperestliğe karşı ortaya çıktığını iddia eden bir din iken müslümanlar niçin kabe’nin etrafında tavaf ederler, ya da namaz kılarken kıble’ye doğru yönelirler? allah her yerde ve her yönde ise; neden namaz gibi ibadetler ve bazı ritüeller için somut olarak bir yön(kıble) ve bir nesne seçilmiştir. bir göktaşı olduğu anlaşılan hacer-ül esved'in (karataş) de hac ibadeti sırasında bir fetiş nesnesi haline getirilmesi, insanların bu taşa el-yüz sürmek için birbirilerini ezip ölümlere yol açacak kadar sıradan bir taşı ilahlaştırmaları de bu taşın put haline gelmesi değil midir? yine aynı biçimde muhammed'in ayak izi ve sakal kılları olduğu belirtilen nesnelere kutsallık yüklenip, dokunmak-yüz sürmek isteyen kalabalıklar içir ziyaretlere açılması da onun putlaştırıldığının göstergesi değil midir?
ayrıca somut olarak cismani bir varlığı bulunmayan şeytan neden somut olarak taşlanır? bu da bir çeşit putperestlik değil midir?
aynı şekilde kabe’nin allah’ın evi olarak tanımlanması allah’ın zati ve subuti sıfatlarıyla bağdaşır mı? allah’ın evi (beytullah) allah’ın eli (yedullah)gibi ifadeler birer benzetme (müteşabih) ise hristiyanların isa için söyledikleri ‘allah’ın oğlu’ tabirine islam ve kuran’da neden tepki gösteriliyor?
devamını gör...
95.
"kim keleri (kertenkeleyi) ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. ikinci vuruşta öldürürse daha az kazanır. üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır.”*
keleri öldürmek neden sevap olsun???
öncelikle zarar vermeyen hiç bir canlı öldürülemez. öldürülmesi caiz olanlar ise, zararlı olan ve bu zararından başka türlü kurtulma imkanı olmayan hayvanlardır.
kelerler çeşit çeşittir, eti yeneni, yenmeyeni, zehirlisi, faydalısı, zararlısı vardır. hadiste geçen keler zehirli bir kelerdir, o çok pis ve zararlı, kanı bir insana sıçradığı takdirde orada alaca hastalığı yapar. bu hayvan evlere girip insanlara zarar verir.
durum böyle olunca bu hayvanın öldürülmesi icap eder. bir vuruşta öldürmenin hikmeti ise hayvan eziyet çekmesin diyedir.
keleri öldürmek neden sevap olsun???
öncelikle zarar vermeyen hiç bir canlı öldürülemez. öldürülmesi caiz olanlar ise, zararlı olan ve bu zararından başka türlü kurtulma imkanı olmayan hayvanlardır.
kelerler çeşit çeşittir, eti yeneni, yenmeyeni, zehirlisi, faydalısı, zararlısı vardır. hadiste geçen keler zehirli bir kelerdir, o çok pis ve zararlı, kanı bir insana sıçradığı takdirde orada alaca hastalığı yapar. bu hayvan evlere girip insanlara zarar verir.
durum böyle olunca bu hayvanın öldürülmesi icap eder. bir vuruşta öldürmenin hikmeti ise hayvan eziyet çekmesin diyedir.
devamını gör...
96.
soru 37:
muhammed'in merhameti
muhammed’in ümeyr bin adî adlı sahabeye emir vererek şiirlerinde kendisini hicvetti diye esma bint mervân adlı şair kadının kafasını, üstelik çocuklarını emzirdiği bir anda kestirmesinin; haberi kendisine sevinçle getiren sahabeye ise “o kadın için iki keçi bile boynuzlarını tokuşturmazdı” diye öleni aşağılayıp infaz olayını küçümsemesi;
yine sahabelerinden zeyd bin harise’ye verdiği emirle putperest beni fezare kabilesinin saygın lideri ümmü kirfe’yi, bacaklarını iki deveye bağlayıp iki tarafa çekerek parçalatması, infazdan sonra başını kestirip ve medine sokaklarında gezdirmesi;
ümmü kirfe'nin arabistan'ın en güzel kızı olarak tanımlanan kızı ümmü zamil’i ise zorla bir sahabeye cariye yapması;
hayber savaşında babası, kocası ve ağabeyi öldürülen zeynep bint-i huyey bin ahtab’ı savaş ganimeti esir olarak kendisine alıp, o gece cinsel ilişkide bulunması;
daha sonra müslüman olması koşuluyla özgür kılacağının vaat edip, adını safiyye (ganimet hissesi) olarak değiştirip 12 eşinden biri yapması gibi kadınlara yönelik pek çok acımasız uygulamaları en sahih hadis ve tarih kitaplarında yer alır.
islam kaynaklarında muhammed'in ne kadar merhametli olduğu konusunda masallar anlatılırken bu olaylardaki acımasız, zalimce emir ve davranışları onun peygamberliği ve merhametiyle çelişmez mi?
muhammed'in merhameti
muhammed’in ümeyr bin adî adlı sahabeye emir vererek şiirlerinde kendisini hicvetti diye esma bint mervân adlı şair kadının kafasını, üstelik çocuklarını emzirdiği bir anda kestirmesinin; haberi kendisine sevinçle getiren sahabeye ise “o kadın için iki keçi bile boynuzlarını tokuşturmazdı” diye öleni aşağılayıp infaz olayını küçümsemesi;
yine sahabelerinden zeyd bin harise’ye verdiği emirle putperest beni fezare kabilesinin saygın lideri ümmü kirfe’yi, bacaklarını iki deveye bağlayıp iki tarafa çekerek parçalatması, infazdan sonra başını kestirip ve medine sokaklarında gezdirmesi;
ümmü kirfe'nin arabistan'ın en güzel kızı olarak tanımlanan kızı ümmü zamil’i ise zorla bir sahabeye cariye yapması;
hayber savaşında babası, kocası ve ağabeyi öldürülen zeynep bint-i huyey bin ahtab’ı savaş ganimeti esir olarak kendisine alıp, o gece cinsel ilişkide bulunması;
daha sonra müslüman olması koşuluyla özgür kılacağının vaat edip, adını safiyye (ganimet hissesi) olarak değiştirip 12 eşinden biri yapması gibi kadınlara yönelik pek çok acımasız uygulamaları en sahih hadis ve tarih kitaplarında yer alır.
islam kaynaklarında muhammed'in ne kadar merhametli olduğu konusunda masallar anlatılırken bu olaylardaki acımasız, zalimce emir ve davranışları onun peygamberliği ve merhametiyle çelişmez mi?
devamını gör...
97.
soru 38: allah'ın merhameti mi sonsuz, cehennemi mi?
teğabun suresi 93. ayette : “inkar edip, ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da ateşliklerdir, orada temellidirler. ne kötü bir dönüştür!” demektedir.mü’minun suresi 103. ayette ise: “kimin iyilikleri tartıda hafif kalırsa, işte kendilerini ziyana sokanlar, cehennemde ebedî kalanlar onlar olacaklardır.”
bu ve başka ayetlerde görüleceği üzere pek çok günah için ebedi yani sonsuz cehennem öngörülmüştür. yine kuran’da onlarca ayette korkunç ve iğrenç cehennem cezaları ayrıntılı anlatılmaktadır. örneğin;
zariat suresi 12-13: “onlar: ‘hesap ve ceza günü ne zaman?’ diye soruyorlar. o gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür.”
vakıa suresi 52-54: “sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar! kesinlikle zakkum ağacından yiyeceksiniz. onunla karınlarınızı dolduracaksınız. üstüne de kaynar su içeceksiniz.”
gaşiye suresi 2-6: “o gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. onlara kaynar su pınarından içirilir. onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.”
ibrahim 15-17: “peygamberler yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı. hüsranın ardından da cehennem vardır. orada kendisine irinli su içirilecektir. onu yudumlamaya çalışacak fakat boğazından geçiremeyecektir. ona her yönden ölüm gelecek fakat ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir.”
mü’min 70-71: “onlar, kur’an’ı ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. onlar bilecekler. o zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.”
rad 5: “şaşacaksan, onların: ‘biz toprak olunca mı yeniden yaratılacağız?’ demelerine şaşmak gerekir. işte onlar rablerini inkar edenlerdir. işte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır. işte onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.”
hac 19-21: “işte rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf: o'nu inkar edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir, başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve deriler eritilir. demir topuzlar da onlar içindir.”
muhammed 15: “bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”
tevbe 35: “o gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): ‘işte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!’ denilecek.”
nisa 55-56: “onlardan ona inananlar ve yüz çevirenler vardı. çılgın bir alev olarak cehennem yeter. doğrusu, ayetlerimizi inkar edenleri ateşe sokacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. allah güçlüdür, hakim'dir.”
duhan 43-46: “doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.”
inşikak 10-12: “ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: 'mahvoldum' diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer.”
bu nasıl bir allah ki, insanlara cehennemde yapacağı işkenceleri ayrıntılı ve adeta sadistçe zevk duyarak anlatmaktadır? bir kul ne kadar ağır bir suç işlese işlesin sonsuz gücü ve rahmeti olduğu belirtilen allah’ın karşısında cürmü ve cirmi ne olabilir ki?
merhametinin sonsuz olduğu belirtilen, evreni, dünyayı, bildiğimiz bilmediğimiz bütün canlıları, galaksileri yaratan bir allah’ın, aklına yatmadığı, mantığına uymadığı için kendisine inanmayan basit bir kimseyi, ya da büyük günahlardan birini işlediği gerekçesiyle güçsüz, zavallı kulunu sonsuzca cehennemde yakması suç ve cezanın oransallığı ilkesiyle bağdaşır mı? yani 10 yıl, 1000 yıl, milyon yıl, milyar yıl değil; sonsuz sürede bir ceza ne derece hakkaniyete uyar? böyle bir adalet anlayışı kulunun sakat, zayıf anlayışında bile anlam bulamazken gücü sonsuz allah, bunu nasıl ilahi adalet olarak kuran’a yazsın?
teğabun suresi 93. ayette : “inkar edip, ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar da ateşliklerdir, orada temellidirler. ne kötü bir dönüştür!” demektedir.mü’minun suresi 103. ayette ise: “kimin iyilikleri tartıda hafif kalırsa, işte kendilerini ziyana sokanlar, cehennemde ebedî kalanlar onlar olacaklardır.”
bu ve başka ayetlerde görüleceği üzere pek çok günah için ebedi yani sonsuz cehennem öngörülmüştür. yine kuran’da onlarca ayette korkunç ve iğrenç cehennem cezaları ayrıntılı anlatılmaktadır. örneğin;
zariat suresi 12-13: “onlar: ‘hesap ve ceza günü ne zaman?’ diye soruyorlar. o gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür.”
vakıa suresi 52-54: “sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar! kesinlikle zakkum ağacından yiyeceksiniz. onunla karınlarınızı dolduracaksınız. üstüne de kaynar su içeceksiniz.”
gaşiye suresi 2-6: “o gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. onlara kaynar su pınarından içirilir. onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.”
ibrahim 15-17: “peygamberler yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı. hüsranın ardından da cehennem vardır. orada kendisine irinli su içirilecektir. onu yudumlamaya çalışacak fakat boğazından geçiremeyecektir. ona her yönden ölüm gelecek fakat ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir.”
mü’min 70-71: “onlar, kur’an’ı ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. onlar bilecekler. o zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.”
rad 5: “şaşacaksan, onların: ‘biz toprak olunca mı yeniden yaratılacağız?’ demelerine şaşmak gerekir. işte onlar rablerini inkar edenlerdir. işte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır. işte onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.”
hac 19-21: “işte rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf: o'nu inkar edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir, başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve deriler eritilir. demir topuzlar da onlar içindir.”
muhammed 15: “bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”
tevbe 35: “o gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): ‘işte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!’ denilecek.”
nisa 55-56: “onlardan ona inananlar ve yüz çevirenler vardı. çılgın bir alev olarak cehennem yeter. doğrusu, ayetlerimizi inkar edenleri ateşe sokacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. allah güçlüdür, hakim'dir.”
duhan 43-46: “doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.”
inşikak 10-12: “ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: 'mahvoldum' diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer.”
bu nasıl bir allah ki, insanlara cehennemde yapacağı işkenceleri ayrıntılı ve adeta sadistçe zevk duyarak anlatmaktadır? bir kul ne kadar ağır bir suç işlese işlesin sonsuz gücü ve rahmeti olduğu belirtilen allah’ın karşısında cürmü ve cirmi ne olabilir ki?
merhametinin sonsuz olduğu belirtilen, evreni, dünyayı, bildiğimiz bilmediğimiz bütün canlıları, galaksileri yaratan bir allah’ın, aklına yatmadığı, mantığına uymadığı için kendisine inanmayan basit bir kimseyi, ya da büyük günahlardan birini işlediği gerekçesiyle güçsüz, zavallı kulunu sonsuzca cehennemde yakması suç ve cezanın oransallığı ilkesiyle bağdaşır mı? yani 10 yıl, 1000 yıl, milyon yıl, milyar yıl değil; sonsuz sürede bir ceza ne derece hakkaniyete uyar? böyle bir adalet anlayışı kulunun sakat, zayıf anlayışında bile anlam bulamazken gücü sonsuz allah, bunu nasıl ilahi adalet olarak kuran’a yazsın?
devamını gör...
98.
soru 39: müslümanlar ve özellikle islamcıların iddiası kuran'ın bütün coğrafyalara ve tüm insanlığa gönderilmiş bir kitap olduğudur. oysa yüzlerce ayetten görüyoruz ki kuran'ın yeryüzü, kültür, doğa-hayvan, insan bilgisi ortadoğu coğrafyasından ibarettir. kuran'ın hiç bir yerinde kutuplardan, buzullardan bahsedilmez. hatta ağaçlardan ve bol ağaçlı bahçelerden söz edildiği halde, ormanlardan da bahsedilmez. çünkü arap yarımadası'nda orman yoktur.
bakara suresi 187. ayette oruç; “ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için. sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun.” şeklinde tanımlanmaktadır.
güneşin doğuşundan batışına kadar oruç tutulacaksa, kutuplarda 6 ay gece, 6 ay gündüz olan yerlerde yaşayan bir insanın oruç tutması nasıl mümkün olabilir?
allah kutuplarda gece ve gündüzün 6 ay sürdüğünü bilmemekte midir? "kutuplara en yakın yerleşim merkezine bu vakitler belirlenir" diyecek olanlar için; örneğin; norveç'te gündüzler 21 saat, geceler 3 saat sürmektedir. yine buradada dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan insanlara yüklenen ibadetlerde büyük bir uyumsuzluk ve adaletsizlik vardır.
yoksa en'am suresi 92. ayette söylendiği gibi ; "kuran yalnızca mekke ve çevresindekilere" mi gönderilmiştir?
bakara suresi 187. ayette oruç; “ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için. sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun.” şeklinde tanımlanmaktadır.
güneşin doğuşundan batışına kadar oruç tutulacaksa, kutuplarda 6 ay gece, 6 ay gündüz olan yerlerde yaşayan bir insanın oruç tutması nasıl mümkün olabilir?
allah kutuplarda gece ve gündüzün 6 ay sürdüğünü bilmemekte midir? "kutuplara en yakın yerleşim merkezine bu vakitler belirlenir" diyecek olanlar için; örneğin; norveç'te gündüzler 21 saat, geceler 3 saat sürmektedir. yine buradada dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan insanlara yüklenen ibadetlerde büyük bir uyumsuzluk ve adaletsizlik vardır.
yoksa en'am suresi 92. ayette söylendiği gibi ; "kuran yalnızca mekke ve çevresindekilere" mi gönderilmiştir?
devamını gör...
99.
soru 40 : mal mısınız olum niye cevap veriyosunuz..
devamını gör...
100.
soru 41:
allah üzülür mü..
allah üzülür mü..
devamını gör...