41.
devamını gör...
42.
nuh tufanı tüm dünyayı mı etkiledi yoksa sadece hz.nuh un memleketini etkiledi onu düşünmek lazım önce. ki tarih boyunca onlarca defa büyük felaketler olmuştur.
devamını gör...
43.
#2485905
öncelikle nuh tufanı bütün dünyayı etkilememiştir, allah'ın azabı her yere inmez, sadece sorunlu bölgeye iner. hal böyle olunca nuh aleyhisselam'ın bütün hayvanları gemisine alması gerekmez, yaşam dünyanın diğer yerlerinde devam ediyor çünkü. o sadece evcil hayvanları, yeni bir hayat kuracakları yerde ihtiyaç duyulacak hayvanları almış olabilir.
iki şey daha eklemek istiyorum: dinazorlar hz.nuh'tan yaklaşık 65milyon yıl önce yok olmuştur,ikincisi ise mikroorganizma türlerinin herhangi bir sel baskını-veya tufanda vs. yok olması mümkün değildir.
öncelikle nuh tufanı bütün dünyayı etkilememiştir, allah'ın azabı her yere inmez, sadece sorunlu bölgeye iner. hal böyle olunca nuh aleyhisselam'ın bütün hayvanları gemisine alması gerekmez, yaşam dünyanın diğer yerlerinde devam ediyor çünkü. o sadece evcil hayvanları, yeni bir hayat kuracakları yerde ihtiyaç duyulacak hayvanları almış olabilir.
iki şey daha eklemek istiyorum: dinazorlar hz.nuh'tan yaklaşık 65milyon yıl önce yok olmuştur,ikincisi ise mikroorganizma türlerinin herhangi bir sel baskını-veya tufanda vs. yok olması mümkün değildir.
devamını gör...
44.
soru 17:
hicr suresi 9. ayette: “şüphesiz bir uyarı ve öğüt olan kuran’ı biz indirdik biz. onu, mutlaka biz koruyacağız.” denmektedir.
peki kuran'ın lafzının korunduğunu kabul etsek bile, muhammed’in vahiy katiplerine yazdırdığı ilk nüshalar neden korunmamış ve yok olup gitmişlerdir? muhammed’in sakalı, hırkası, sandaletleri bile günümüze kadar saklanabilmişken, allah’ın gönderdiği ve koruyacağına söz verdiği kuran nüshaları neden günümüze kadar saklanamamıştır?
arap edebiyatında imrül kays’tan diğer muallaka-i seb'a (yedi askı) şairlerine kadar şiirlerin parşömenlere yazılıp kabe duvarında sergilendiği, o dönem dünyada kağıdın oldukça yaygın olduğu düşünülürse kuran’ı ilk bütünleştirdiği söylenen ebu bekir’e kadar kuran ayetlerinin kemik ve tahtalara, pişirilmiş tuğlalara, deri üzerine yazılmış olması ve imha edilene kadar öyle korunması inandırıcı mı?
daha sonra ömer’le devam eden çalışmada farklı kuran nüshalarının meydana çıkması sonra halife osman’ın bir nüshayı tutup diğerlerini imha etmesi şüphe oluşturmaz mı?
allah koruyacağına söz verdiği kuran’ın değişik kopyalarının çıkmasına müsaade ederek, ve ilk yazılan nüshalarının günümüze ulaşmamasını sağlayarak neden inananları şüpheye düşürmektedir?
ayrıca, allah daha önce gönderdiği zebur, tevrat ve incil’i neden korumamıştır? bu kitapların insanlar tarafından değiştirileceğini bilmemekte midir? neden yüzyıllarca insanların değiştirilmiş kitaplara inanmasına müsaade etmiştir?
hicr suresi 9. ayette: “şüphesiz bir uyarı ve öğüt olan kuran’ı biz indirdik biz. onu, mutlaka biz koruyacağız.” denmektedir.
peki kuran'ın lafzının korunduğunu kabul etsek bile, muhammed’in vahiy katiplerine yazdırdığı ilk nüshalar neden korunmamış ve yok olup gitmişlerdir? muhammed’in sakalı, hırkası, sandaletleri bile günümüze kadar saklanabilmişken, allah’ın gönderdiği ve koruyacağına söz verdiği kuran nüshaları neden günümüze kadar saklanamamıştır?
arap edebiyatında imrül kays’tan diğer muallaka-i seb'a (yedi askı) şairlerine kadar şiirlerin parşömenlere yazılıp kabe duvarında sergilendiği, o dönem dünyada kağıdın oldukça yaygın olduğu düşünülürse kuran’ı ilk bütünleştirdiği söylenen ebu bekir’e kadar kuran ayetlerinin kemik ve tahtalara, pişirilmiş tuğlalara, deri üzerine yazılmış olması ve imha edilene kadar öyle korunması inandırıcı mı?
daha sonra ömer’le devam eden çalışmada farklı kuran nüshalarının meydana çıkması sonra halife osman’ın bir nüshayı tutup diğerlerini imha etmesi şüphe oluşturmaz mı?
allah koruyacağına söz verdiği kuran’ın değişik kopyalarının çıkmasına müsaade ederek, ve ilk yazılan nüshalarının günümüze ulaşmamasını sağlayarak neden inananları şüpheye düşürmektedir?
ayrıca, allah daha önce gönderdiği zebur, tevrat ve incil’i neden korumamıştır? bu kitapların insanlar tarafından değiştirileceğini bilmemekte midir? neden yüzyıllarca insanların değiştirilmiş kitaplara inanmasına müsaade etmiştir?
devamını gör...
45.
bir soru da ben soracağım ama müslümanlara değil.
peygamberimiz zamanındaki müslümanlar, sahabeler, şimdiki müslümanlardan daha mı duyarsızdı, hazreti osman, ömer, ali, ebubekir. ayaklanmaları gerekmez miydi? bu insanlar kuran nüshalarını yakmışlardır, doğrudur ama niye yakmışlardır? bunun sebebi nedir?
ben merak ettim, okudum. siz de okumak isterseniz buyrun, okuyun, öğrenin:
www.google.com/amp/s/sorula...
peygamberimiz zamanındaki müslümanlar, sahabeler, şimdiki müslümanlardan daha mı duyarsızdı, hazreti osman, ömer, ali, ebubekir. ayaklanmaları gerekmez miydi? bu insanlar kuran nüshalarını yakmışlardır, doğrudur ama niye yakmışlardır? bunun sebebi nedir?
ben merak ettim, okudum. siz de okumak isterseniz buyrun, okuyun, öğrenin:
www.google.com/amp/s/sorula...
devamını gör...
46.
meme tokatlamak orucu bozuyo mu?
devamını gör...
47.
dini sorulara (bkz: bu bir imtihan, ister inan ister inanma) der geçerim
devamını gör...
48.
soru 18:
en’am suresi 38. ayette: “biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” deniyor. ancak islam'ın özünü oluşturan ibadet ve muamelat alanında pek çok konu ayetlerle değil hadis ve sünnet gibi kaynaklarla açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.
örneğin, orucu nelerin bozduğu, namazın nasıl kılınacağı, erkek ve kadın sünneti gibi uygulamalar ve günlük yaşamda neyin helal neyin haram olduğu gibi çok önemli konular ve buna benzer yüzlerce şeyin nasıl yapılacağı kuran da yazılmamış, hadislerle, rivayetlerle açıklanmıştır.
hatta peygamberin uygulamaları hakkında her biri diğerini yalanlayan, ötekini kafir olmakla suçlayan görüş ayrılıklarından dolayı mezhepler, tarikatlar oluşmuştur. böyle muğlak bir alanda en erken hadis kitapları bile peygamberden yüzyıllar sonra yazılmışken hangi mezhebin doğru olduğunu nereden bilebiliriz?
allah hiçbir şeyi eksik bırakmadık dediği kuran’da neden kanlı savaşlara ve katliamlara neden olan pek çok şeyi açıklamamıştır? tek güvenilir kaynak olarak gördüğümüz kuran’da açıklanmayan konular için başvurduğumuz hadislerden, fıkıh kaynaklarından hangilerinin doğru olduğuna nasıl karar verebiliriz?
en’am suresi 38. ayette: “biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” deniyor. ancak islam'ın özünü oluşturan ibadet ve muamelat alanında pek çok konu ayetlerle değil hadis ve sünnet gibi kaynaklarla açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.
örneğin, orucu nelerin bozduğu, namazın nasıl kılınacağı, erkek ve kadın sünneti gibi uygulamalar ve günlük yaşamda neyin helal neyin haram olduğu gibi çok önemli konular ve buna benzer yüzlerce şeyin nasıl yapılacağı kuran da yazılmamış, hadislerle, rivayetlerle açıklanmıştır.
hatta peygamberin uygulamaları hakkında her biri diğerini yalanlayan, ötekini kafir olmakla suçlayan görüş ayrılıklarından dolayı mezhepler, tarikatlar oluşmuştur. böyle muğlak bir alanda en erken hadis kitapları bile peygamberden yüzyıllar sonra yazılmışken hangi mezhebin doğru olduğunu nereden bilebiliriz?
allah hiçbir şeyi eksik bırakmadık dediği kuran’da neden kanlı savaşlara ve katliamlara neden olan pek çok şeyi açıklamamıştır? tek güvenilir kaynak olarak gördüğümüz kuran’da açıklanmayan konular için başvurduğumuz hadislerden, fıkıh kaynaklarından hangilerinin doğru olduğuna nasıl karar verebiliriz?
devamını gör...
49.
yazar sormuş: biz kuran'da hiçbir şeyi eksik bırakmadık, öyleyse neden bazı konular hadis ve sünnetlere bırakılmıştır?
- buradan kesinlikle anlıyoruz ki peygamberimiz yaşadı, tebliğini yaptı ve işi bitti, artık biz sadece kur'an'a bakarız diyenlere bir yanıt var. peygamberimizin hadisleri, sünnetleri bizim için ilelebet vardır. işte tam da bu yüzden biz çoğu şeyi kuran'da olmasa da sünnete bakarak yaparız. mesela namaz, oruç, hac, zekât gibi temel islamî hükümlerin tamamlanması sünnete bırakıldığı gibi, zina suçunun önemli bir bölümü olan recm de sünnete bırakılmıştır.
böyle çok ağır bir cezanın sünnetle tespit edilmesi, diğer bir -çok hükümlerde olduğu gibi- sünnetin dindeki önemi ve ikinci kaynağımız olduğunu gösterir.
- buradan kesinlikle anlıyoruz ki peygamberimiz yaşadı, tebliğini yaptı ve işi bitti, artık biz sadece kur'an'a bakarız diyenlere bir yanıt var. peygamberimizin hadisleri, sünnetleri bizim için ilelebet vardır. işte tam da bu yüzden biz çoğu şeyi kuran'da olmasa da sünnete bakarak yaparız. mesela namaz, oruç, hac, zekât gibi temel islamî hükümlerin tamamlanması sünnete bırakıldığı gibi, zina suçunun önemli bir bölümü olan recm de sünnete bırakılmıştır.
böyle çok ağır bir cezanın sünnetle tespit edilmesi, diğer bir -çok hükümlerde olduğu gibi- sünnetin dindeki önemi ve ikinci kaynağımız olduğunu gösterir.
devamını gör...
50.
soru 19:
şura suresi 40. - 41. ayetlerde: “kötülüğün cezası, onun benzeri davranıştır. kim de kendisine kötülük yapanı affeder ve ilişkilerini düzeltirse, bunun ödülü allah’a aittir. o kesinlikle zalimleri sevmez. - kim zulmedildikten sonra öcünü alırsa, ona cezalandırma yolu yoktur.” demektedir.
bu ayetlerde kötülüğün cezasının bunun benzeri bir kötülük olduğu ve öç almanın bir günahı olmadığı, hatta hak olduğu söylenmektedir. oysa hukuk devletinde cezayı kişiler değil devlet verir. cezalar da kişilerin kafalarına göre değildir. kanunlarda yazılı olanlar uygulanır.
islam'ın adalet anlayışına göre, bir kişinin eşine tecavüz edilse, onun da bu eylemi yapan kişinin kendisine mi, eşine mi; yoksa bazı bedevi kabilelerinde halen sürdüğü gibi koyununa keçisine mi tecavüz etmesi gerekmektedir?
diyelim ki, kuran'daki kısas kuralı tecavüzcünün gereğince tecavüz etti. burada suçsuz günahsız iken tecavüze uğrayan diğer kadının vebali yok mudur? kısas olarak birinin eşine tecavüz edilmesinde bir günah yok mudur? bu mağdur 2. kadının hakkı nerededir?
şura suresi 40. - 41. ayetlerde: “kötülüğün cezası, onun benzeri davranıştır. kim de kendisine kötülük yapanı affeder ve ilişkilerini düzeltirse, bunun ödülü allah’a aittir. o kesinlikle zalimleri sevmez. - kim zulmedildikten sonra öcünü alırsa, ona cezalandırma yolu yoktur.” demektedir.
bu ayetlerde kötülüğün cezasının bunun benzeri bir kötülük olduğu ve öç almanın bir günahı olmadığı, hatta hak olduğu söylenmektedir. oysa hukuk devletinde cezayı kişiler değil devlet verir. cezalar da kişilerin kafalarına göre değildir. kanunlarda yazılı olanlar uygulanır.
islam'ın adalet anlayışına göre, bir kişinin eşine tecavüz edilse, onun da bu eylemi yapan kişinin kendisine mi, eşine mi; yoksa bazı bedevi kabilelerinde halen sürdüğü gibi koyununa keçisine mi tecavüz etmesi gerekmektedir?
diyelim ki, kuran'daki kısas kuralı tecavüzcünün gereğince tecavüz etti. burada suçsuz günahsız iken tecavüze uğrayan diğer kadının vebali yok mudur? kısas olarak birinin eşine tecavüz edilmesinde bir günah yok mudur? bu mağdur 2. kadının hakkı nerededir?
devamını gör...
51.
neden dua okuyorum?
devamını gör...
52.
#2492502
olumlama ve dilek dileme. korktuğumda da sığınma ihtiyacı.
ayrıca şükür.
yaratıcıya minnet.
olumlama ve dilek dileme. korktuğumda da sığınma ihtiyacı.
ayrıca şükür.
yaratıcıya minnet.
devamını gör...
53.
#2492500
öncelikle islamiyette kimsenin günahını kimse yüklenemez. kim suçluysa cezası ona kesilir.
hadiste babaya çocuğundan dolayı kısas uygulanmaz." buyurulmuştur.* baba suçluysa baba cezasını çekecek.
mesela birisi senin karına tecavüz etti, sen de onun karısına tecavüz edemezsin. ayrıca böyle şeylerin cezasını fert olarak sen veremezsin, islam'da hiçbir ceza fertler tarafından tatbik edilemez.
kısas hakkında bir misal getirelim: bir adam sizin ciğerpareniz evladınızı öldürdü diyelim. herhalde bu katil elinize geçse onu paramparça edersiniz, hal böyleyken o katili affetmek de büyük bir erdemdir:
biz tevrat'ta onlara şu hükümleri farz kılmıştık: cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. yaralarda da kısas vardır. fakat kim hakkından vazgeçerse, bu onun günahlarının affına bir sebeptir. kim allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, zâlimlerin ta kendileridir." (el-mâide, 5/45).
velhasıl kısasta hayat vardır. sen bir suçluyu kısas yoluyla öldürmekle belki de yüzlerce masumun canını kurtarıyorsun.
sanıyorum mazlumların da katiller kadar yaşamaya hakkı vardır.
meraklısı islam'da kısas konusunu araştırsın, buradan bu kadar oluyor.
öncelikle islamiyette kimsenin günahını kimse yüklenemez. kim suçluysa cezası ona kesilir.
hadiste babaya çocuğundan dolayı kısas uygulanmaz." buyurulmuştur.* baba suçluysa baba cezasını çekecek.
mesela birisi senin karına tecavüz etti, sen de onun karısına tecavüz edemezsin. ayrıca böyle şeylerin cezasını fert olarak sen veremezsin, islam'da hiçbir ceza fertler tarafından tatbik edilemez.
kısas hakkında bir misal getirelim: bir adam sizin ciğerpareniz evladınızı öldürdü diyelim. herhalde bu katil elinize geçse onu paramparça edersiniz, hal böyleyken o katili affetmek de büyük bir erdemdir:
biz tevrat'ta onlara şu hükümleri farz kılmıştık: cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ile kısas yapılır. yaralarda da kısas vardır. fakat kim hakkından vazgeçerse, bu onun günahlarının affına bir sebeptir. kim allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, zâlimlerin ta kendileridir." (el-mâide, 5/45).
velhasıl kısasta hayat vardır. sen bir suçluyu kısas yoluyla öldürmekle belki de yüzlerce masumun canını kurtarıyorsun.
sanıyorum mazlumların da katiller kadar yaşamaya hakkı vardır.
meraklısı islam'da kısas konusunu araştırsın, buradan bu kadar oluyor.
devamını gör...
54.
soru 20:
mekke’de inen, kafirun suresi 4-5-6. ayetler de “ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. - siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.- sizin dininiz size benim dinim banadır.” deniyor.
yine mekke’de inen, en’am suresi 108. ayette “allah'tan başka varlıklara yalvarıp sığınan kimselere sövmeyin ki, onlar da kin ve cehaletlerinden dolayı allah'a sövmesinler.” deniyor.
medine’nin döneminin ilk zamanlarında inen bakara suresi 256. ayette ise : “dinde zorlama yoktur. doğruluk, sapıklıktan iyice ayrılmıştır. artık her kim tâğûtu inkâr eder, allah’a da iman ederse, işte o, en sağlam tutamağa, ki onun için kopmak yoktur, yapışmıştır. allah işitir, bilir.” deniyor.
ancak islam’ın silahlı güce kavuşup savaşların kazanılması sonrasında inen ayetlerde, ise birden o barışçıl dil değişiyor, saldırgan, acımasız dille katliam emirleri başlıyor.
örneğin; bakara suresi 191, 192 ve 193. ayetlerinde: “onları nerede yakalarsanız öldürün. sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. fitne öldürmeden daha ağırdır. yalnız mescid-i haram yakınında onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. ancak sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. kâfirlerin cezası böyledir. - artık şirkten vazgeçerlerse şüphesiz ki allah çokça bağışlayandır, çokça acıyandır.-hem bir fitne kalmayıp din yalnız allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. vazgeçerlerse, artık düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.”
nisa suresi 89. ayette : “onlar, kendilerinin inkâra saplandıkları gibi, sizin de sapıp onlarla beraber olmanızı isterler. onlar, allah yolunda hicret edinceye kadar, içlerinden hiç kimseyi dost edinmeyin. yok, eğer aldırmazlarsa, o zaman onları bulduğunuz yerde tutun, öldürün. onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinin.” demektedir.
bu ayetlere göre, müslüman olmayan herkes öldürülmeli midir? dinde zorlama var mıdır yok mudur? eğer bir kâfir görüp de onu öldürmezsek allah’ın emrini uygulamadığımız için günaha mı girmiş oluruz? sadece islam’a ve peygamberine inanmıyor diye kâfirlerin cezası ölüm müdür? günümüzde nerede bir kâfir görülse öldürülmeli midir? dünya nüfusunun yaklaşık %20’sini kapsayan 1.5 milyar müslümanın dışında kalan ve dünya nüfusunun %80’ini kapsayan 6,5 milyar insanın hepsi öldürülmeli midir? ve bunların tamamı cehenneme mi gidecektir?
mekke’de inen, kafirun suresi 4-5-6. ayetler de “ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. - siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.- sizin dininiz size benim dinim banadır.” deniyor.
yine mekke’de inen, en’am suresi 108. ayette “allah'tan başka varlıklara yalvarıp sığınan kimselere sövmeyin ki, onlar da kin ve cehaletlerinden dolayı allah'a sövmesinler.” deniyor.
medine’nin döneminin ilk zamanlarında inen bakara suresi 256. ayette ise : “dinde zorlama yoktur. doğruluk, sapıklıktan iyice ayrılmıştır. artık her kim tâğûtu inkâr eder, allah’a da iman ederse, işte o, en sağlam tutamağa, ki onun için kopmak yoktur, yapışmıştır. allah işitir, bilir.” deniyor.
ancak islam’ın silahlı güce kavuşup savaşların kazanılması sonrasında inen ayetlerde, ise birden o barışçıl dil değişiyor, saldırgan, acımasız dille katliam emirleri başlıyor.
örneğin; bakara suresi 191, 192 ve 193. ayetlerinde: “onları nerede yakalarsanız öldürün. sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. fitne öldürmeden daha ağırdır. yalnız mescid-i haram yakınında onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. ancak sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. kâfirlerin cezası böyledir. - artık şirkten vazgeçerlerse şüphesiz ki allah çokça bağışlayandır, çokça acıyandır.-hem bir fitne kalmayıp din yalnız allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. vazgeçerlerse, artık düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.”
nisa suresi 89. ayette : “onlar, kendilerinin inkâra saplandıkları gibi, sizin de sapıp onlarla beraber olmanızı isterler. onlar, allah yolunda hicret edinceye kadar, içlerinden hiç kimseyi dost edinmeyin. yok, eğer aldırmazlarsa, o zaman onları bulduğunuz yerde tutun, öldürün. onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinin.” demektedir.
bu ayetlere göre, müslüman olmayan herkes öldürülmeli midir? dinde zorlama var mıdır yok mudur? eğer bir kâfir görüp de onu öldürmezsek allah’ın emrini uygulamadığımız için günaha mı girmiş oluruz? sadece islam’a ve peygamberine inanmıyor diye kâfirlerin cezası ölüm müdür? günümüzde nerede bir kâfir görülse öldürülmeli midir? dünya nüfusunun yaklaşık %20’sini kapsayan 1.5 milyar müslümanın dışında kalan ve dünya nüfusunun %80’ini kapsayan 6,5 milyar insanın hepsi öldürülmeli midir? ve bunların tamamı cehenneme mi gidecektir?
devamını gör...
55.
#2496703
sorunun için de cevap da var:
ne demiş ayet;
... onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın...
...ancak sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün...
hayır ne yapmamız bekleniyor, düşman bize saldırınca gülerek yüzlerine mi bakacağız, onlar tepemize bomba yağdırırken gül mü atacağız?
__________
dinde zorlama bir insan müslüman olana kadar yoktur. müslüman olduktan sonra bazı zorlamalar vardır.
__________
sorunun için de cevap da var:
ne demiş ayet;
... onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın...
...ancak sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün...
hayır ne yapmamız bekleniyor, düşman bize saldırınca gülerek yüzlerine mi bakacağız, onlar tepemize bomba yağdırırken gül mü atacağız?
__________
dinde zorlama bir insan müslüman olana kadar yoktur. müslüman olduktan sonra bazı zorlamalar vardır.
__________
devamını gör...
56.
#2496722 bu başlık altında sorulan her soruya olduğu gibi bu soruya da, tamamen dincilerin ezberlettikleri tekrarları yanıt diye yazmışsınız. ben daha özgün düşünceler beklerdim.yanıtları yazarken siz inandınız mı merak ettim?
çocukluğundan beri islam kaynaklarını okuyan, ama sorgulamadan hayatının 40 yılını müslüman geçiren bir kişi olarak sorayım. sizce tüm o çelişkilere verilen saçma sapan yanıtları bilmiyor muyum? üstelik sizin eksik-gedik onlardan kopyala/yapıştır tanımlarınızla ikna olsaydım; ya da şeriatçıların bu samimiyetsiz, mantıktan yoksun yanıtları sorgulayan insanı insanı ikna etseydi bu tür başlıklar açılır mıydı ?
son soruya gelince: ben orada sadece iki ayetten örnek verdim. oysa kuran'da kafa kesmeyi, savaşmayı öldürmeyi emreden böyle onlarca ayet var, biliyorsunuz kendinizi kandırmayın, öte yandan ölüm dahil en korkunç gerçeklerle yüzleşmiş, kendilerine en ağır soruları sormuş insanları zaten böyle beylik yanıtlarla kandıramazsınız.
neden mi? bakara suresinde ilgili ayetlerde geçen o 'onlar size saldırmadıkça' bölümü sadece mescid-i haram ve haram aylarla ile ilgili sınırlama. ayetin devamını da okuyun.
bu şiddet ve cinayet içerikli ayetlerden bir kaç tane daha yazayım . siz de rahattlıkla bulursunuz aslında. meallerde tamamı sıralanıyor.
allah yolunda kafirlerle savaşın ve bilin ki elbette allah (işiten ve dualara icabet eden) semi’, (her şeyi bilen) alîm’dir. (bakara 244)
şirk sonlanıncaya ve dinin/otoritenin tamamı allah’ın oluncaya dek onlarla savaşın. şayet (şirkten) vazgeçerlerse, şüphesiz ki allah, yaptıklarını görendir. (enfâl 39)
kendilerine kitap verilenlerden allah’a ve ahiret günü'ne inanmayan, allah ve resûl’ünün haram saydığını haram saymayan ve hak din olan islam’ı din edinmeyenlerle alçaltılmış bir şekilde elden cizye verinceye kadar savaşın. (tevbe 29)
haram aylar çıktığında, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. onları yakalayın, onları kuşatın ve her gözetleme yerine onlar için oturup (onları gözetleyin). şayet (şirkten) tevbe eder, namazı dosdoğru kılar ve zekâtı verirlerse yollarını açın/onları serbest bırakın. şüphesiz allah, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) rahîm’dir. (tevbe 5)
allah yolunda savaş! sen sadece kendinden sorumlusun. müminleri (savaşa) teşvik et. umulur ki allah, kâfirlerin (müminler üzerinde baskı oluşturan) tazyiklerini engeller. allah’ın baskısı da ibretlik cezalandırması da daha çetindir. (4/nisâ 84)
ben bu soruları birilerinin çıkıp papağan gibi bir yanıt vermesi için yazmıyorum. yoksa o temcit pilavlarına ben de yıllarca inandım. ama genel geçer kabullerin altındaki örtü kaldırılınca korkunç gerçek görülecektir. biraz vicdanınızla, mantığınızla merhametinizle düşünün.
eğer islam dini kendisine bir saldırı olmadan, başka halklara, din mensuplarına saldırmayı, onları öldürmeyi emretmiyorsa; arabistan kıtasındaki bir halkın muhammed döneminden başlayıp tebe-i tabiin'e kadarki süreçte gök tanrıcı orta asya'da, hırıstiyan anadolu'da, budist çin'de, pagan afrika'da ve katolik ispanya'da ne işi vardı? diğer islam devletlerinin ve haçlıların kendi içlerinde ve birbirlerine yönelik yaptıkları karşılıklı katliamları saymıyorum bile.
muhammed'in benî kaynuka ve benî nadîr kabilelerini katledip, kalanlarını sürgün etmesi, beni kureyza katliamı, hayber savaşı onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın kuralı gereği mi oldu?
kuteybe bin müslim'in orta asya'daki katliamları barışçıl mıydı? lütfen vicdanlı düşünün. bir türk'ün görevi 2 yüzyıl boyunca kendisini kesen arabın savaş ve katliamlarına mazeret bulmak olmamalı
çocukluğundan beri islam kaynaklarını okuyan, ama sorgulamadan hayatının 40 yılını müslüman geçiren bir kişi olarak sorayım. sizce tüm o çelişkilere verilen saçma sapan yanıtları bilmiyor muyum? üstelik sizin eksik-gedik onlardan kopyala/yapıştır tanımlarınızla ikna olsaydım; ya da şeriatçıların bu samimiyetsiz, mantıktan yoksun yanıtları sorgulayan insanı insanı ikna etseydi bu tür başlıklar açılır mıydı ?
son soruya gelince: ben orada sadece iki ayetten örnek verdim. oysa kuran'da kafa kesmeyi, savaşmayı öldürmeyi emreden böyle onlarca ayet var, biliyorsunuz kendinizi kandırmayın, öte yandan ölüm dahil en korkunç gerçeklerle yüzleşmiş, kendilerine en ağır soruları sormuş insanları zaten böyle beylik yanıtlarla kandıramazsınız.
neden mi? bakara suresinde ilgili ayetlerde geçen o 'onlar size saldırmadıkça' bölümü sadece mescid-i haram ve haram aylarla ile ilgili sınırlama. ayetin devamını da okuyun.
bu şiddet ve cinayet içerikli ayetlerden bir kaç tane daha yazayım . siz de rahattlıkla bulursunuz aslında. meallerde tamamı sıralanıyor.
allah yolunda kafirlerle savaşın ve bilin ki elbette allah (işiten ve dualara icabet eden) semi’, (her şeyi bilen) alîm’dir. (bakara 244)
şirk sonlanıncaya ve dinin/otoritenin tamamı allah’ın oluncaya dek onlarla savaşın. şayet (şirkten) vazgeçerlerse, şüphesiz ki allah, yaptıklarını görendir. (enfâl 39)
kendilerine kitap verilenlerden allah’a ve ahiret günü'ne inanmayan, allah ve resûl’ünün haram saydığını haram saymayan ve hak din olan islam’ı din edinmeyenlerle alçaltılmış bir şekilde elden cizye verinceye kadar savaşın. (tevbe 29)
haram aylar çıktığında, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. onları yakalayın, onları kuşatın ve her gözetleme yerine onlar için oturup (onları gözetleyin). şayet (şirkten) tevbe eder, namazı dosdoğru kılar ve zekâtı verirlerse yollarını açın/onları serbest bırakın. şüphesiz allah, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) rahîm’dir. (tevbe 5)
allah yolunda savaş! sen sadece kendinden sorumlusun. müminleri (savaşa) teşvik et. umulur ki allah, kâfirlerin (müminler üzerinde baskı oluşturan) tazyiklerini engeller. allah’ın baskısı da ibretlik cezalandırması da daha çetindir. (4/nisâ 84)
ben bu soruları birilerinin çıkıp papağan gibi bir yanıt vermesi için yazmıyorum. yoksa o temcit pilavlarına ben de yıllarca inandım. ama genel geçer kabullerin altındaki örtü kaldırılınca korkunç gerçek görülecektir. biraz vicdanınızla, mantığınızla merhametinizle düşünün.
eğer islam dini kendisine bir saldırı olmadan, başka halklara, din mensuplarına saldırmayı, onları öldürmeyi emretmiyorsa; arabistan kıtasındaki bir halkın muhammed döneminden başlayıp tebe-i tabiin'e kadarki süreçte gök tanrıcı orta asya'da, hırıstiyan anadolu'da, budist çin'de, pagan afrika'da ve katolik ispanya'da ne işi vardı? diğer islam devletlerinin ve haçlıların kendi içlerinde ve birbirlerine yönelik yaptıkları karşılıklı katliamları saymıyorum bile.
muhammed'in benî kaynuka ve benî nadîr kabilelerini katledip, kalanlarını sürgün etmesi, beni kureyza katliamı, hayber savaşı onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın kuralı gereği mi oldu?
kuteybe bin müslim'in orta asya'daki katliamları barışçıl mıydı? lütfen vicdanlı düşünün. bir türk'ün görevi 2 yüzyıl boyunca kendisini kesen arabın savaş ve katliamlarına mazeret bulmak olmamalı
devamını gör...
57.
41 kere maşallah ı hak eden sorulardır.
nasıl da tek tek kuran-ı kerim'in hatalarını ortaya çıkarmak için uğraşılmış.
gerçekten tebrik ederim. birleşip topluca dinden çıkalım bence.
nasıl da tek tek kuran-ı kerim'in hatalarını ortaya çıkarmak için uğraşılmış.
gerçekten tebrik ederim. birleşip topluca dinden çıkalım bence.
devamını gör...
58.
#2497038
islam tarihinde gördüğümüz 3 yahudi kabile var, beni kaynuka, beni nadir ve beni kurayza. bunlar her daim hainlik etmişler, peygamberimize suikast düzenlemeye kalkmışlar, sihir büyü işleriyle peygamberimizi etkilemeye çalışmışlar ve islam ordularına zarar vermişlerdir. hal böyle olunca onların icabına bakmak lazım gelir, zira hiçbir dinde, hiçbir devlette hainler affedilmez!
anlaşmaları bozan, fitne çıkaran, savaş anında döneklik yapanlara nasıl bir muamele yapılmalıydı sorarım size?
eceli gelen köpek cami duvarına işermiş.
ayrıca "bu konuları ben biliyorum, ben 40 yıl öncesine kadar müslümandım, ben bla bla bla" diyenlere değil islam tarihine bakmanızı öneririm.
islam tarihinde gördüğümüz 3 yahudi kabile var, beni kaynuka, beni nadir ve beni kurayza. bunlar her daim hainlik etmişler, peygamberimize suikast düzenlemeye kalkmışlar, sihir büyü işleriyle peygamberimizi etkilemeye çalışmışlar ve islam ordularına zarar vermişlerdir. hal böyle olunca onların icabına bakmak lazım gelir, zira hiçbir dinde, hiçbir devlette hainler affedilmez!
anlaşmaları bozan, fitne çıkaran, savaş anında döneklik yapanlara nasıl bir muamele yapılmalıydı sorarım size?
eceli gelen köpek cami duvarına işermiş.
ayrıca "bu konuları ben biliyorum, ben 40 yıl öncesine kadar müslümandım, ben bla bla bla" diyenlere değil islam tarihine bakmanızı öneririm.
devamını gör...
59.
soru 21
tevbe suresi 5. ayette: “içinde savaşılması haram olan aylar çıktı mı, müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin, onların bütün geçitlerini tutun. eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekatı verirlerse, yollarını serbest bırakın. çünkü allah çok bağışlayan, çok acıyandır.” denmektedir.
burada bahsedilen “haram aylar” islamiyet’ten önce de putperest arap kabilelerinde bulunan, sürekli savaş olması sebebiyle bazı aylarda savaşmayı yasaklayan kurallardır. haram ayları allah mı belirlemiş ve bu aylarda savaşılmasını haram kılmıştır, yoksa cahiliye dönemindeki arapların uyguladığı kuralları mı kuran’a eklemiştir? ayrıca bu aylar dışında nerede bir müşrik görülürse öldürülmeli midir?
haram aylar'da savaş kuran’da çok açık bir yasak iken islam tarihinde muhammed’den sonra bu yasağa neden hiç uyulmamıştır? muhammed’in ölümü sonrası sahabelerin birbirleriyle savaşlarında, başka dinden topluluklara yapılan seferlerde, halifeler arası kanlı savaş ve cinayetlerde, hulefa-yı raşidin, emevi ve abbasi dönemi ile sonraki islam devletlerinde neden bu emre hiç uyulmamıştır. yani bu yasak, ölü bir yasa mıdır?
örneğin; islam tarihinde 'harre olayı' denilen trajedide ; yani kerbela’dan sonra emevi halifesi yezid'in talimatıyla 683 yılında, kendisine biat etmeyen medine kuşatılmıştır. kısa sürede ele geçirilen şehrin yakılıp yıkılmasından sonra yezid'e biat etmeyen kişilerden 80 sahabe ve 700 tabiin katledilmiş ve sahabe ve tabiinden yüzlerce kadına - kıza da tecavüz edilmiştir. kalanlar ise kent meydanında zorla biat sözü alınarak savaş esiri alınmıştır. olaydan, yani sahabe kadınlar ve kızlarına yapılan toplu tecavüzlerden 9 ay sonra doğanlara ise islam fıkhında 'harre piçleri' denmiş bu çocukların hukuki durumu fıkıhta tartışma konusu olmuştur.
bu nasıl, eksiksiz din ve tamamlanmış bir islam ki; kuran'da kesin yasak olarak belirtilen bazı ayetlere hiç uyulmuyorken, değil ayetlerde geçmesi hadislerde bile emir telakki edilmeyen penis derisi kesme (sünnet) gibi bir yahudi adeti dinin temel emri durumuna geçmiştir?
ek: gerektiğinde şeriatçı, gerektiğinde tarafsız görünümlü şahin arkadaş, asıl haram aylar'da savaşma yasağının ihlali ve harre piçleri olayına değinmeden yine bilindik bayat yaveleri yumurtlamış. istisnasız her soruya, saçma sapan yanıtlar verip sorulanın asıl içeriklerini anlamazlıktan gelmesi de zaten onun, sorgulamadan uzak, sıkı bir dinci olduğunun kanıtı. keşke daha akıllı uslu yanıtlar veren vicdanlı bir dinci çıksaydı, ama bunlar iktidar olduktan sonra vicdanlısını bulmak öyle zor ki.
tevbe suresi 5. ayette: “içinde savaşılması haram olan aylar çıktı mı, müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin, onların bütün geçitlerini tutun. eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekatı verirlerse, yollarını serbest bırakın. çünkü allah çok bağışlayan, çok acıyandır.” denmektedir.
burada bahsedilen “haram aylar” islamiyet’ten önce de putperest arap kabilelerinde bulunan, sürekli savaş olması sebebiyle bazı aylarda savaşmayı yasaklayan kurallardır. haram ayları allah mı belirlemiş ve bu aylarda savaşılmasını haram kılmıştır, yoksa cahiliye dönemindeki arapların uyguladığı kuralları mı kuran’a eklemiştir? ayrıca bu aylar dışında nerede bir müşrik görülürse öldürülmeli midir?
haram aylar'da savaş kuran’da çok açık bir yasak iken islam tarihinde muhammed’den sonra bu yasağa neden hiç uyulmamıştır? muhammed’in ölümü sonrası sahabelerin birbirleriyle savaşlarında, başka dinden topluluklara yapılan seferlerde, halifeler arası kanlı savaş ve cinayetlerde, hulefa-yı raşidin, emevi ve abbasi dönemi ile sonraki islam devletlerinde neden bu emre hiç uyulmamıştır. yani bu yasak, ölü bir yasa mıdır?
örneğin; islam tarihinde 'harre olayı' denilen trajedide ; yani kerbela’dan sonra emevi halifesi yezid'in talimatıyla 683 yılında, kendisine biat etmeyen medine kuşatılmıştır. kısa sürede ele geçirilen şehrin yakılıp yıkılmasından sonra yezid'e biat etmeyen kişilerden 80 sahabe ve 700 tabiin katledilmiş ve sahabe ve tabiinden yüzlerce kadına - kıza da tecavüz edilmiştir. kalanlar ise kent meydanında zorla biat sözü alınarak savaş esiri alınmıştır. olaydan, yani sahabe kadınlar ve kızlarına yapılan toplu tecavüzlerden 9 ay sonra doğanlara ise islam fıkhında 'harre piçleri' denmiş bu çocukların hukuki durumu fıkıhta tartışma konusu olmuştur.
bu nasıl, eksiksiz din ve tamamlanmış bir islam ki; kuran'da kesin yasak olarak belirtilen bazı ayetlere hiç uyulmuyorken, değil ayetlerde geçmesi hadislerde bile emir telakki edilmeyen penis derisi kesme (sünnet) gibi bir yahudi adeti dinin temel emri durumuna geçmiştir?
ek: gerektiğinde şeriatçı, gerektiğinde tarafsız görünümlü şahin arkadaş, asıl haram aylar'da savaşma yasağının ihlali ve harre piçleri olayına değinmeden yine bilindik bayat yaveleri yumurtlamış. istisnasız her soruya, saçma sapan yanıtlar verip sorulanın asıl içeriklerini anlamazlıktan gelmesi de zaten onun, sorgulamadan uzak, sıkı bir dinci olduğunun kanıtı. keşke daha akıllı uslu yanıtlar veren vicdanlı bir dinci çıksaydı, ama bunlar iktidar olduktan sonra vicdanlısını bulmak öyle zor ki.
devamını gör...
60.
"haram ayları allah mı belirlemiş ve bu aylarda savaşılmasını haram kılmıştır, yoksa cahiliye dönemindeki arapların uyguladığı kuralları mı kuran’a eklemiştir?"
cevap verelim: kur'an'ın taklit ettiği bir şey yok, taklit eden araplardır. onlar uygulamayı hz. ibrâhim ve ismâil’in şeriatından almışlardır. tefsir ve tarih kitaplarında böyle yazıyor.
_________
"nerede bir müşrik görülse öldürülmeli midir?"
burada bahsedilen savaş halidir. yani siz bir savaştaysınız düşmanınıza "size dört ay süre, ya teslim olursunuz ya da görüldüğünüz yerde öldürülürsünüz." diyebilirsiniz. artık teslim olmayanı görüldüğü yerde öldürmek düşer.
ayrıca; eğer müşriklerden biri eman ile sana gelirse ona eman (güvence) ver. ta ki allah'ın kelamını dinlesin. (müslüman olmazsa) sonra onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. çünkü onlar bilmeyen bir kavimdir." (tevbe, 9/6)
müslümanlar savaş haricinde gayri müslimleri öldürmemişlerdir. çünkü onlar, bu dini bilmeyen bir toplumdur. onlardan bu şekilde gelenler, islam şehirlerinde yaşarlar, gezerler. müslüman olmazsalar da "sen müşriksin." denilip öldürülmez, emniyet içinde vatanına dönmeleri sağlanır.
cevap verelim: kur'an'ın taklit ettiği bir şey yok, taklit eden araplardır. onlar uygulamayı hz. ibrâhim ve ismâil’in şeriatından almışlardır. tefsir ve tarih kitaplarında böyle yazıyor.
_________
"nerede bir müşrik görülse öldürülmeli midir?"
burada bahsedilen savaş halidir. yani siz bir savaştaysınız düşmanınıza "size dört ay süre, ya teslim olursunuz ya da görüldüğünüz yerde öldürülürsünüz." diyebilirsiniz. artık teslim olmayanı görüldüğü yerde öldürmek düşer.
ayrıca; eğer müşriklerden biri eman ile sana gelirse ona eman (güvence) ver. ta ki allah'ın kelamını dinlesin. (müslüman olmazsa) sonra onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. çünkü onlar bilmeyen bir kavimdir." (tevbe, 9/6)
müslümanlar savaş haricinde gayri müslimleri öldürmemişlerdir. çünkü onlar, bu dini bilmeyen bir toplumdur. onlardan bu şekilde gelenler, islam şehirlerinde yaşarlar, gezerler. müslüman olmazsalar da "sen müşriksin." denilip öldürülmez, emniyet içinde vatanına dönmeleri sağlanır.
devamını gör...