#2455930
ölümden korkmak ve bu korkuyla kendini doğaüstü masallara inandırmak bir tür zayıflık göstergesidir. bence bireylerin her biri hayatlarında ölüm gerçeğiyle yüzleşmeli, ancak dünyadaki erdeme iyiliğe ulaşmayı cehennem ya da yok oluş korkusuyla değil, yaşadığı hayata duyduğu saygıyla gerçekleştirmeli.
devamını gör...
#2456317 ayette "yaratanların en güzeli" tabirinin arapça karşılığı ahsenü'l-hâlikin'dir ve buradaki hâlk kelimesi "yoktan var etme" anlamını taşıdığı gibi bir diğer anlamı olarak "inşaa etme, yapma" vb. insanlara da atfedilen eylemler olduğundan bu ayette kastedilen budur. allah, "yaratanların en güzeli" derken biz insanların dünyada bir şeyler icat veya inşaa etmemizle onunkinin arasında kocaman bir fark olduğunu, onun bizden katbekat üstün olduğunu belirtir ve bu sebepten ötürü kendisi için "yaratanların en güzeli" tabirinde bulunur.
devamını gör...
"allah kendi yarattığı muhammed’e salât mı eder?"

salât kelimesi dua, övme, rahmet, şefaat gibi anlamlara gelir. bu âyet-i kerimede allahü teâlânın, peygamber efendimizi övdüğü, ona rahmet ettiğini anlıyoruz. meleklerin salâtı ise, ona duadır. müminlerinki ise, onun şefaatini talep etmektir.

zayıf bir hadiste allah peygamberimiz için sen olmasaydın alemleri yaratmazdım diyor, bu derece sevdiği kulunu, peygamberini allah neden övmesin? onun şanını neden yüceltmesin?
devamını gör...
soru 8:
kuran’ın birçok suresinde sürekli “and olsun” ve “yemin olsun” diye başlayıp biten ayetler bulunmaktadır. yemin, güçsüzlerin kişiliklerine yönelik kuşkuları gidermek ve sözlerine güven sağlamak için seçtikleri bir çare olduğuna göre allah yemin eder mi? bu yeminler, neden o dönemdeki arapların yedi askı (muallaka-i seb'a) şiirlerindeki gibi sürekli yemin etmelerine benzemektedir?
saffat suresi 125. ayette: “yaratanların en güzelini bırakıp baal (adlı puta) mı tapıyorsunuz?” deniyor. allah neden burada kendisini “yaratanların en güzeli” diye tanımlamaktadır? allah’tan başka yaratıcı mı vardır?
ahzab suresi 56. ayette: “şüphesiz allah, (rahmeti ve nimetleriyle) ve melekleri (de onun bağışlanması için dua ederek), peygambere salât ve selamda bulunurlar. ey iman edenler! siz de ona salâvat getirin, ona tam bir bağlılıkla selam verin.” diyor allah kendi yarattığı muhammed’e salât mı eder?
devamını gör...
türkiye ateistler derneği başkanı seçilecekte bu arkadaş "reddettiğimiz dini en iyi ben bilirim, en iyi ben çürütürüm" adlı bir ön hazırlık mı kovalıyor tam anlayamadım. neyse sadede gelelim;

yaratıcının insan gibi düşündüğünü, hırsları, kıskançlıkları, düşmanlıkları falan olduğu yanılgısında görüyorum seni öncelikle. bu, onun zatını anlamak için kurabildiğin tek yol olduğunun farkındayım ama zatını anlayabilemezsin deniliyor referans aldığın islam kaynaklarında. kısaca zat-ı şahaneleri neyi nasıl yaptı, neyi neden söyledi, başladığı konuşmasında neden zamirler değişti bunların bi cevabı yok. inananların topu taca atması gibi gelebilir sana bu durum ama biraz düşününce yaratıcıya insani özellikler atfettiğini sen de farkedeceksindir.

bir diğer husus ise neden iniş sırasına göre sıralanmadı kuran. açıkçası peygamber hayattayken kitaplaştırmamış kimse. o öldükten sonra geride kalanlar kitaplaştırmış. araya bir şey sıkıştıysa bu esnada sıkışmış, çıkarıldıysa bu esnada çıkarılmış olabilir pekala. kısaca okuduğun, örnekler verip çelişkileri yüzümüze vurduğun kitap en başından insan yazımı olabileceği gerçeğini gözardı etmemelisin. haliyle "bakın allah yanıldı" tezin tamamen boşta olabilir.

incil de isanın ölümünden sonra kitaplaştırıldı. adamlar toplandılar iznike ve "bu allahın sözü olabilir, bu olamaz" diye diye oyladılar. bu sebeple incil değişti diyoruz ama hristiyanların umrunda değil. adamlar bu oylamanın da allahın isteğiyle gerçekleştiğini, o kadar insanın uzlaştığı şeylerin yanlış olamayacağını savunuyor.

yahudiler kafaları en rahat olanlar. musa hayattayken kitaplaştırıldı zaten. yukarıdaki sebeplerle islama ya da hristiyanlığa geçmiyorlar çünkü hangileri tanrı buyruğu hangileri uydurma bilinmiyor. durup düşününce hazır ellerinde buyruklar var, ne diye riske girsinler ki.

sen dini mi yoksa yaratıcıyı mı sorguluyorsun onu tam anlamadım açıkçası ama sorguladığın tanrı ise geçmiş olsun. yok dini sorguluyorsan toplayalım bi konsül de biz müslümanlar olarak, herkesin anlayabileceği bir kitap çıkartalım ortaya. kafalar rahat olur bundan sonra en azından ve her ramazan "hocam orucum bozuldu mu, xxx yaptım caiz mi?" sorularından kurtuluruz. ayrıca;

(bkz: şirk nedir nasıl koşulur)
devamını gör...
soru 7:
sümerlilerde, antik mısırda ya da eski iyon uygarlıklarında; yani ortaçağa gelinceye kadar, gök cisimleriyle ilgili pek çok şey bilinirken ve astronomi önemli bir bilgi alanı iken kuran’da yıldızların gerçek büyüklükleri, evrendeki işlevleri, oluşumlarıyla ilgili kozmografya bilgisinin; yer kürenin durumu ve dağların yeryüzündeki durumlarıyla ilgili jeoloji bilgilisinin antik çağdan bile geride, yetersiz ve yanlış olması neyi düşündürür?

örneğin; mülk suresi 5. ayette: “and olsun ki, dünya semasını kandillerle süsledik ve o yıldızları şeytanlar için taşlama aracı kıldık.” denmektedir. yine, tekvîr suresi 2. ayette kıyamet vaktinde yıldızların döküleceği bildirilmektedir. yıldızların dünya üzerine düşmesi nasıl mümkün olabilir?

dünya yıldızlara göre çok küçük bir cisimdir ve olası bir düşme dünya üzerinde değil, dünyanın çekim alanına girdiği yıldız üzerinde gerçekleşebilir. yoksa yıldızların dünyadan kat kat daha büyük oldukları bilinmemekte midir?

kaf suresi 6. ayet: “kafalarını kaldırıp üzerlerindeki gökyüzüne, onu nasıl yaptığımıza, onu nasıl süslediğimize bakmıyorlar mı? onun hiçbir çatlağı yoktur.” deniyor. gökyüzünde çatlak olabilir mi? o zamanların ortaçağ bilgisi dünyanın yuvarlak olduğundan habersizdi ve gökyüzü kubbe gibi dünyanın üzerine kapatılmış sanılıyordu. ama allah da mı bunu bilmiyor muydu?

bu kapsamda sonsuz ilahi bilgiyle gönderildiği söylenen kitapta yıldızlarla, gökyüzüyle, dağlarla, denizlerle ilgili onca süslü söz arasında, neden dünyanın döndüğüne ya da dünyadan başka gezegenlerin yapılarıyla ilgili bir ayet yoktur?

ra’d suresi 2. ayette: “allah, gördüğünüz gökleri direksiz yükseltendir” deniyor. yine başka bir ayette “gökyüzünün dünya üzerinde kubbe gibi durduğu ve direkler olmadan allah’ın onu gökte tuttuğundan” bahsedilmektedir.
hicr suresi 14. ayette ise; “üzerlerine gökyüzünden kapı açsak da, oradan yükselseler.” nebe suresi 19. ayette: “gökyüzü açılır da kapı olur.” denmektedir.
çağdaş uzay bilimin geldiği nokta gözetildiğinde gökyüzünden yukarıya çıkılamaz mı? gökyüzünden dışarı çıkılabilmesi için allah’ın kapı açması mı gerekir?

fatır suresi 41. ayette ve hacc suresi 65. ayette bahsedildiği gibi gökleri yere düşmesin diye allah tutuyorsa, gökyüzünde boşlukta duran insan yapımı uyduları gökte kim tutmaktadır?

enbiya suresi, 31. ayette: “yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.”; nebe suresi 6-7. ayetlerde: “biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da yeri tutan kazıklar yapmadık mı?”; lokman suresi 10. ayette: “o görmekte olduğunuz gökleri direksiz yarattı, sizi sarsmasın diye yeryüzüne dağlar dikti…” demektedir.

oysa jeoloji bilimi depreme en dayanıksız yerlerin dağların bulunduğu bölgeler olduğunu, yıkıcı depremlerin buralarda gerçekleştiğini, dağların altındaki fay kırıklarının depremleri tetiklediğin söylemektedir. allah en temel jeoloji, jeofizik bilgisinden yoksun mudur? yoksa, bu sözler o çağın yer bilgisiyle mi yazılmıştır? o çağın bilgisiyle yazılmışsa, yazan kimdir?
devamını gör...
bunların hepsinin birer tasvir olduğunu sana nasıl izah edeyim ki? hepsinde birer ima ve kudret gösterisi var. o zamanın insanları kudretli bir varlık istiyorlardı çünkü zamane şartlarına göre ne jeoloji ne de adam gibi fizik vardı. onlara onların anlayacağı dilde anlattı. bu kadar. bunun yanında keşfedilmesi çok sonraları dayansa da kur'an'da geçen "tarık" gezegeninden bahsedilir. madem o kadar bilgisiz daha o zamanlar keşfedilmemiş bir gezegenin ismi orada nasıl anılabilir? üstelik tarık kapı çalan demdk. tarık gezegeninin ise sesi kaydedildiğinde tıpkı kapı tıklatmasına benzeryen bir tık sesi plduğu ortaya konuldu. kandil de tasvirdir yıldızlar için. çünkü o zamanlar ampul yoktu değil mi?
devamını gör...
islam paradoksu:

insanoğlunu din anlamında uyandırırsan dünyada ateist kalmaz. herkes inanan olur insanları uyandırmadığın için dünyada ateistler çoğalıyor. insanları uyandırırsan sınav kavramı olmaz. sınav kavramı olmazsa yaratıcının nefis ego mücadelesi olan "kezban bu gece ahmet'i yatağa attı mı? yaz oradan kezban'a -3 puan!! lanet olasıca kezban!" durumları oluşmaz.

sahi bir evren yaratan birisi, cinsel ilişkiyi neden yasaklar? çünkü kötülüklere sebep oluyor. biz bu mantıkla baktığımızda iyilik denilen organizasyonun da yozlaşma ihtimalini hiç neden düşünmüyoruz? iyilik yozlaşması diye bir kavram var dünyada. iyiliği, kötülüklerine temel olarak kullanan insanlar var. bu durumda sevgili yaratıcının, cinsel ilişki mantığı ile, iyiliği de haram kılması gerekmez mi? cinsel ilişkinin kötü yanlarını alıp güzel yanlarını öteleyerek onu kötü addederken, neden iyiliğin güzel yanlarını alıyoruz da, kötü taraflarını görüp iyiliği yasaklamıyoruz?


din konusunda yanlış bir görüş var. din kendini doğrulatmak üzerine ayetlere sahip olabilir fakat kendini doğrulattığında ortada bir inanç kalmaz. tam da bu yüzden "bunları çok kurcalamamak lazım. kurcalarsan delirirsin" deniliyor. en güzeli dünyada müslüman kalmadığında kıyametin kopacağı gibi nefis bir iddiaya sahip olurken allahsızların yoktan var ettikleri teknolojik imkanlardan faydalanmak. bak allahsız diyorum. adamın egosu o kadar güçlü ki dünyada manevi hiçbir şeye bel bağlamadan kendini tanrı olarak görüyor. insanlığı gelecek 1000 yıla ışık tutup kurtarırken aslında kendi egosuna hizmet ediyor. sen bu adama bir inanç dayatıyorsun. 1000 yıl önce senin bugününe ışık tutan adamı allahsız olduğu için cehennemlik yapıyorsun ama sen bir böcek gibi yaşamana rağmen sadece namaz kılıp oruç tuttuğun ve hacca gittiğin için kendini bu adamdan üstün görüyorsun.

ya sana yapman gerekenleri söyleyen tanrı onu cennete sokarsa? cennet bu kadar bedava bir yer mi? günde 5 seferden hayatın boyunca binlerce namaz pratiği yapan senden mutlu olan tanrı bu adamı da cennete sokarsa ne yapacaksın? haksızlık değil mi?

tanrı bu adamı cehenneme koyarsa, bu durumda önündeki bin yıl boyunca bir hayrat gibi, insanlığın refahının temelini oluşturan bir adam cennete girmeyi hak ederken onu cehenneme koymak, kendisine tanrı diyen birisinin adalet mekanizmasının bozuk olduğunu göstermez mi?

cennetin "bu akşam tesla bey 3. kata teşrif edecekler. muhittin bey ise 5. kata geçiyorlar" sistemi mi var?


kalp kırmak istemem ama bana cennet ya da cehennem vaat eden bir din beni kazanamaz. ben hayatım boyunca gri yaşamaya alışmış bir insanım. ne mutluluk peşindeyim ne de mutsuzluk. hep ortadayım. hayatımı gri yaşayan birisi olarak bana ya siyah ya da beyazı tercih etmemi dikte eden tanrıyı ben ne yapayım?

benim müslüman kalitesi adını verdiğim bir kalite var. bu kaliteye tabi olduğunuzda allahsızları asıp kesiyor, onları gebertiyorsunuz fakat bir diğer yandan da allahsızların buluş ve icatlarına tapıyorsunuz.

kolaylık ise şu cümlede yatıyor: "ateistin yaptığı ürünleri kullanmak lazım. bu benden bir şey götürmez. ateist gebersin yaşamaya hakkı yok ama para verip onun kollektif zeka(sadece kollektif zekanın ne olduğunu bile bir muslumana anlatmak zordur) yarattığı imkanları sonuna kadar kullanayım.

soru: madem sen para ile allahsızın düzenini satın alıyorsun. parayı, bankayı bulan kim?

lol.

namazınızı kılıp zekat verin ve oruç tutun beyler bayanlar. koşulsuz şekilde itaat edin. bakın eğer öyle yapmazsanız benim gibi cennet düzenini dahi beğenmeyen birisi gibi araf'ta kalır geberip gidersiniz. uslu çocuk olun ve öbür dünyada seks yapacağınız hurileri düşünün.
devamını gör...
soru 9:
kuran niçin iman, bilgi, idrak, anlayış gibi konularda insanın kalbine atıf yapar. 100’den fazla ayette (bakara suresi, 7. ayet: (i: “allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir” ), nisa suresi, 63. ayet: “allah kalplerinde olanı bilmektedir.” tevbe suresi, 110. ayet: “onların kalpleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalplerinde bir şüphe olarak sürüp gidecektir” , fetih suresi, 4. ayet: “mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, indiren o'dur” , araf suresi 179. ayet: “….. onların kalpleri vardır, onlarla duyup anlamazlar…” denmektedir. allah insanda beyni değil kalbi muhatap almaktadır. oysa bilim kalbin düşünme organı değil, vücuda kan pompalamak ve kanı temizlemek işlevlerini yerine getiren bir kas yığını olduğunu göstermiştir.

yine bu kapsamda, inşirah suresinin ilk 3 ayeti “şakk-ı sadr” yani “göğüs açma” olayını anlatır. peygamberlik öncesi muhammed’in kalbinin ameliyatla açılarak içindeki maddî ve manevî pisliklerin çıkarıldığını ve bunların yerine yüksek faziletlerin konduğunu dile getiren rivayetlerin, olayın farklı zaman ve yerlerde gerçekleştiğini ifade eden dört ayrı varyasyonu vardır. (bebekken; 10 yaşında; hira’da, miraç’ta - (i: (kaynaklar: mevahibü'l-ledünniye, buhari, müslim, tirmizî ve nesaî hadis kitapları, taberi v.s ) )
peygamberlik öncesi muhammed’in kalbi pis midir ki temizlenmeye gerek duyulmuştur? ve bu olay neden 4 kez tekrarlanmıştır? her seferinde hz. muhammed’in kalbi tekrar pislenmiş de mi temizlenme ihtiyacı duyulmuştur? hz. muhammed’in kalbinin temizlenmesi için illaki göğsünün açılması ve su ile yıkanması mı gerekir? bir insanın o koşullarda göğüs kafesinin açılarık kalbinin çıkarılıp güya temizlenerek yerine konulması akıl ve bilim yönünden mümkün ve mantıklı mıdır? eğer kalbi temizlenecekse niçin illa cerrahi müdahale yapılmıştır? onun kalbinin temizlenmesi için ciğeri-bağırsağı açılmak yerine allah’ın murad etmesi yeterli değil midir? ve kötü fikirler kalp yerine kafada ve beyinde oluşurken temizlenmesi gereken yer kalp midir yoksa kafa mıdır?
devamını gör...
sünnet olmak allah'ın yasaları gereğiyse allah insanları kusurlu mu yaratmıştır da, sünnet ile sonradan düzeltme yapılması gerekmiştir?"

erkek sünneti konusuna ise en kestirmeden şöyle cevap verebilirim, hatta evvelden bir yazara demişim ki:

ilahi yazar! madem yaratılışta bir yanlışlık (?) var. tırnaklar uzuyor, kıllar uzuyor, saçlar uzuyor. onları da kesme bari, ortalıkta ip yumağı gibi dolaş.
devamını gör...
soru 10:
tıpkı tevrat’ta geçtiği gibi, kaf suresi 38. ayette, furkan suresi 59. ayette, yunus suresi 3. ayette “yerlerin ve göklerin (dünyanın) 6 günde yaratıldığı” söylenmektedir. gün kavramı dünyanın kendi etrafında bir tur dönmesine verilen zaman ise, allah dünyanın döndüğünü ve dünyanın bir dönüşü kadar geçen sürenin bir gün olduğunu bilmemekte midir? dünya yaratılırken, yani daha dönecek bir dünya var olmamışken gün neye göre hesaplanır? ve kainatı yaratmak allah’ın 6 gününü mü almıştır?

bakara suresi 117. ayette söylendiği üzere, allah’ın yaratması için 'ol' demesi yeterli iken fazla mesai yapmasına ne gerek vardır? yukarıdaki ayetler neden birbiriyle çelişir?

ayrıca; fussilet suresi 9, 10, 11 ve 12. ayetlerde: “de ki: “siz gerçekten, yeryüzünü iki günde yaratanı inkar edip duracak, hâlâ ona ortaklar koşacak mısınız?” o, bütün alemlerin rabbidir. - hem orada, onun üstünde dağlar yaptı, arayanlar için eşit olmak üzere orada yaşayanların azıklarını belirledi. (bütün bunlar) dört günde (oldu). – sonra o bir duman iken, göğe yöneldi. ona ve yeryüzüne, ‘haydi, ikiniz de ister istemez gelin!’ dedi. ‘isteye isteye geldik!’ dediler.- bu şekilde onları iki günde, yedi gök olmak üzere yerine koydu, her göğe de işini (kendisinde nelerin meydana geleceğini) vahiy etti. yakın göğü, kandillerle donattık ve koruduk. işte bütün bunlar, o çok güçlü olan ve her şeyi bilenin belirlemesi ile olmaktadır.” deniliyor.

bu ayetlere göre 2 günde yeryüzü yaratılmıştır, 4 günde yeryüzünde dağlar yapılmış ve arayanların azıkları eşit olarak dağıtılmıştır, son 2 günde de yedi gök olmak üzere gökler yaratılmıştır. yani bu hesaba göre evren toplamda 8 günde yaratılmıştır.
ancak araf suresi 54. ayette, hud suresi 7. ayette, yunus suresi 3. ayette, furkan suresi 59. ayette, secde suresi 4. ayette, kaf suresi 38. ayette ve hadid suresi 4. ayette evrenin 6 günde yaratıldığı söylenmektedir. bunların hangisi doğrudur? evren kaç günde yaratılmıştır?
devamını gör...
soru 11:
tarık suresi 6. ve 7. ayetlerde : “ o, atılan bir sudan yaratılmıştır. – o su, bel ile göğüs arasından çıkar.” diyor.

bu ayetlerde görüldüğü üzere de meninin bel ile göğüs arasından çıktığı söylenmektedir. ancak günümüzde bilinmektedir ki, meni bel ile göğüs arasından değil testislerden; kadın yumurtalarını içeren sıvı ise rahimden gelir. allah meninin testislerde, yumurtaların rahimde üretildiğini bilmemekte midir? eğer biliyorsa neden insanlara bel ile göğüs kafesi arasından geldiğini söylemiştir?
devamını gör...
soru 12:
araf suresi 123-124. ayetlerde: “firavun, ‘ben, size izin vermeden ona iman mı ettiniz? şüphesiz bu sizin yerli ahaliyi oradan çıkarmak için şehirde planladığınız bir hiledir. yakında anlarsınız. kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra hepinizi çarmıha gereceğim’ dedi.” denilmektedir.
burada firavunun sözleri allah’ın sözlerine neden bu kadar çok benzemektedir?
yine maide suresi 33. ayet ise şöyle: “allah’a ve resulüne savaş açanların, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları veya elleri ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmekten başka bir şey değildir. bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. ahirette ise, kendilerine büyük bir azap vardır.”
görüldüğü gibi allah da, aynı zalim firavun gibi suçluların elleri ve ayaklarının çapraz kesilmesini emretmektedir. allah firavundan mı esinlenmiş de böyle bir cezayı kullarına uygun görmüştür?
devamını gör...
soru 13:
araf suresi 136. ayette: “biz de mucizelerimizi yalanladıkları ve onlara kulak asmadıkları için kendilerinden intikam aldık, onları denizde boğduk.” deniliyor.

allah kendi yarattığı kullarından intikam alır mı? intikam duygusu insanlara özgü, özellikle dünyada bireysel ve subjektif adaleti sağlamaya yönelik bir zayıflık duygusu değil midir? böyle iken allah'ın intikam alması, öç alması adil sıfatıyla bağdaşır mı?

bu kapsamda allah’ın esmaül hüsna yani 99 güzel adı arasında el-muntakim (intikam alan/öç alan) bir adının olması anlamlı mıdır? bu ad güzel midir?
devamını gör...
"allah kendi yarattığı kullarından intikam alır mı?"

evet allah intikam alır. kimsenin ettiği kötülük yanına kâr kalmaz.

allah'ın intikam alması suçluyu cezalandırması demektir. allah keyfine göre intikam almaz, mazlumun intikamını zalimden alır.

allahü teâlâ buyurur ki: izzetim ve celalim hakkı için zalimden intikam aldığım gibi, gücü yettiği halde, mazluma yardım etmeyenden de intikam alırım.
-hâkim-

böyle masumun hakkını koruyan intikama can kurban.
devamını gör...
soru 14:
araf suresi 179. ayet: “yemin olsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. onların kalpleri vardır, onlarla duyup anlamazlar, onların gözleri vardır, onlarla görmezler, onların kulakları vardır, onlarla işitmezler. onlar hayvanlar gibi, hatta daha şaşkındırlar. işte bunlar, gafillerdir.” demektedir.

allah insanlardan ve cinlerden birçoğunu sadece cehennem için yaratmışsa sınav bunun neresindedir? bütün ruhları elinde tutan, gücü kudreti ve bilgisi sonsuz olan tanrı ervah-ı ezelde, yani daha ruhları yaratırken seni cehennem için seçiyor. insanın acizliği ve zavallılığı düşünüldüğünde burada bir zalimlik, sadistlik yok mudur?
devamını gör...
#2478418

bu ayette hiçbir çelişki yoktur. allah ezeli ilmiyle kimin ne nane yiyeceğini biliyor ve ona göre herkesi layık olduğu yere gönderiyor.

"biz insanları da, cinleri de kulluk etmeleri için yarattık; ancak çoğu kâfir olacağı ve kulluk etmeyeceği için cehenneme gidecektir." deniyor. burada anlaşılamayan nedir?

misal verelim: devlet bütün okulları eğitim öğretim için açtık. ama şu notu alamayanlar sınıfta kalır, şu kadar yıl üst üste sınıf da kalan da okuldan atılır diyor. şimdi, hani öğrenciye eğitim verecektin, niye okuldan attın denir mi? bu iki söz arasında çelişki aranır mı? -alıntı-

okuldan atmak için okul açmış bir devlet yani, güldürmeyin insanı.
devamını gör...
türk medeni kanun’un (mk) 2/1 maddesinde, yani en başında “herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir” şeklinde bir tanım geçer. yani bir işi yaparken iyi niyetli yapmıyorsan, o iş ne kadar doğru da olsa, yanlıştır.

şimdi lavuğun birisi çıkmış burada kendince 41 soru soruyormuş çarpıta çürpüte. bir zaman ingilizlerin istanbul'u işgal ettiği dönemde, o zamanın angilikan kilisesi başpapazı da osmanlının meşihat-ı islamiyesine islamiyetle ilgili sorular göndermiştir. bu soruların amacını anlayan o zamanın dini liderleri ki içlerinde mehmet akif ersoy da vardır, o sorulara tek bir tükürük ile cevap vermişlerdir. çünkü o kişinin amacı islamiyeti öğrenmek değil, bunu neşredip islamiyeti aşağılamaktır.

o yüzden bu tür adamlara cevap vermek değil, bir müslüman olarak yüzüne tükürmek icab eder.
devamını gör...
soru 15:
fatır suresi 24. ayet : “şüphesiz biz seni, müjdeleyen ve (onunla) uyaran biri olarak gerçek ile gönderdik. kendilerine bir uyarıcı gelmeyen hiçbir topluluk yoktur.” demektedir.

afrika kıtasında daha hiç diğer insanlarla karşılaşmamış kabileler yaşamaktadır, bunlara uyarıcı gönderilmiş midir? kutuplarda yaşayan insanlara uyarıcı gönderilmiş midir? çine, japonya’ya; güney amerika halklarına, avustralya’ya peygamberler gönderilmiş midir? eğer bunların hepsine bir uyarıcı gönderilmişse neden hiçbirinin yazılı eserlerinde, tarihsel kayıtlarında kuran’ı destekleyen teki bir tanrıya inanmayı emreden bir elçinin geldiğine ilişkin bir izler, anlatılar yoktur, neden her kültürün inanç sistemlerinde yaratıcı güç ve dünyanın oluşumu inanışları farklıdır?

antik mısır’da soylulara ve ruhban sınıfına, sıradan halka ilişkin ayrıntılı bilgilerin yer aldığı, firavunların en küçük sıradan eylemlerinin kaydedildiği mısır tapınaklarında, mezarlarında ya da resmi kaynaklarında on binlerce belge çözümlenmiştir. bu belgelerde zoser ya da başka bir firavunun önce zindana atıp sonra yanına aldığı yusuf /yasef/ yozersif adlı bir vezirinden; musa adlı bir prensten, onun firavunla tutuştuğu mücadeleden, ıı. ramses ya da başka bir firavunun musa ve kavmini kovalarken kızıldeniz’de boğulduğundan neden hiç bahsedilmemektedir?

kuran’ın bahsettiği şekilde büyük olayların yaşanmasına neden olan, mucizeler gösteren, on binlerce taraftarı bulunan, krallara, hükümdarlara, firavunlara kafa tutan bu peygamberlerin adlarının, eylemlerinin ve bunların öğretilerinin eski mısır, sümer, eski hint, aztek-inka v.b uygarlıkların kayıtlarında geçmesi gerekmez miydi?
acaba tevrat, incil ve kuran’da geçen kıssalar, bin yıllar içinde birikerek oluşan ve gelişen ortadoğu efsanelerinin din haline gelmesi olabilir mi?
devamını gör...
soru 16:

nuh peygamberin anlatıldığı hûd suresinin 40. ayetinde: “nihayet emrimiz geldiğinde ve tandır kaynadığında şöyle dedik: geminin içine her birinden birer çift, aleyhinde hüküm verilmiş olan dışında aileni ve iman edenleri bindir!’ onunla beraber çok az kişi iman etmişti.”

bu ayette nuh peygamberin tufan öncesinde bu gemiye her hayvandan ikişer tane (yani bir çift) koyması emredilmiştir. bilim insanlarının araştırmalarında milyonlarca türün yok olmasına karşın günümüzde 8 milyon 700 adet canlı türü tespit edilmiştir. aslında şu haliyle bile doğal hayatta ki canlı türleri sayısının 100 milyonu bulabileceği tahmin ediliyor. günümüzde bilim insanları her yıl 15 bin yeni tür keşfediyor. bu bilgilere göre günümüzde sadece tespit edebildiğimiz 8 milyondan fazla canlı türü vardır, tahmin edilense yaklaşık 100 milyon canlı türü olduğu yönündedir, günümüzde keşfedilmeyenleri saymazsak nuh peygamber bu 8 milyon 700 canlı türünden her birinden bir dişi bir erkek alsa çift olarak, yani toplamda 17 milyondan fazla canlı türünü ne kadar zamanda toplamıştır?

kutuplardaki penguenlerden, çin’deki pandalar; yırtıcı hayvanlardan, zehirli örümceklere kadar tüm bu hayvanları tehlikesizce nasıl yakalamayı başarmıştır? ayrıca 17 milyon hayvanın sığacağı büyüklükte bir gemiyi tek başına nasıl yapabilmiştir?

dünyanın en kalabalık şehirlerinden olan istanbul’un nüfusu bile 18 milyonken, 17 milyon canlının sığacağı büyüklükte devasa bir gemi nasıl olabilir? ve nuh peygamber her birinin farklı gıda ihtiyaçları olan 17 milyon hayvanı nasıl besleyebilmiştir?
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"müslümanlara 41 soru" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim