soru 22: allah hiç karar ve görüş değiştirir mi? karar değiştirmek zayıf ve eksik olan yaratılmışlara özgü bir durum değil midir? o’nun ilminin sonsuzluğuyla kesin ve net olması gerekmez mi? örneğin: enfal suresi 1. ayette savaş ganimetlerinin allah ve resulüne ait olduğu söylenirken gene enfal suresi 41. ayette bu kez “ganimet olarak alınan malların beşte biri allah’a, peygambere, ona yakınlığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlarındır” denmiştir. allah’ın savaş ganimetlerine ihtiyacı mı vardır? allah neden ilk başta ganimetin hepsi allah ve resulünündür derken sonradan karar değiştirmiştir. bunda esbab-ı nuzül denen gerekçe olarak, sahabelerin ganimet paylaşımında adaletsizlik yaptığı gerekçesiyle muhammed'e kızıp karşı çıkmalarının etkisi var mıdır?

enfal suresi 65. ayette, inananlardan “20 kişinin onlardan 200 kişiye bedel olduğu” yani, müslümanlardan bir kişinin inkarcılardan on kişiye bedel olduğu belirtilirken; enfal suresi 66. ayette ise inananlardan “bir kişinin inkarcılardan iki kişiye bedel olduğu” belirtilmektedir. allah ilk başta bir müslüman on kişiye bedel derken, neden sonradan karar değiştirmiş ve bir müslüman iki kişiye bedeldir demiştir? allah ilk başta bir müslümanın kaç kişiye bedel olacağını yanlış mı hesaplamıştır?

bakara suresi 106. ayette: “biz, bir ayetten her neyi nesh eder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. allah’ın her şeye gücü yeten olduğunu bilmez misin?”
demektedir. nesh, ‘kaldırma, hükümsüz kılma’ anlamına gelmektedir. allah yanlış yapar mı ki sonradan o ayeti nesh ederek yerine yenisini gönderir? kulun yanlış yapacağını ezeli ilmiyle önceden bilen allah en baştan değişmeyecek hüküm koyamaz mı?

allah mücadele suresi 12. ayette; insanlara peygamberle konuşmadan önce sadaka sunulmasını emretmiştir. ancak 13. ayette ise; madem ki sadaka sunmadınız, allah sizi affetti diyerek bir önceki ayette emredilen sadaka sunma şartı kaldırılmıştır. allah bir önceki ayeti yanlış mı göndermiştir de, bir sonraki ayette verdiği yanlış hükmü doğru olanla değiştirmiştir? eğer kuran ahiret gününe kadar ve tüm insanlara gönderildiyse bugün bu ayetleri okuyan kişi bundan ne anlamalıdır?
devamını gör...
ayetleri türkçe'ye çevirirken düşünmeden yorum yapmamak
devamını gör...
soru 23: islam'da kölelik ve cariyelik
ahzab suresi 50. ayette allah muhammed’in kimlerle evlenebileceğini uzun uzun saymıştır. bunlar arasında “allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altındaki cariyeyi” sözüyle hz. muhammed’e savaşta esir aldığı kadınları da helal kılmıştır. yani cariyeyle nikah olmadan cinsel ilişki kurulur, cariyenin rızası aranmaz. diğer bir deyişle kölelik statüsü yönüyle cariye tecavüz edilebilir kadındır.
savaşta bir kadını esir alıp onu köle yapmak allah katında helal midir? allah savaşta esir alınan kadınları ganimet olarak mı görür? o kadınların hakları yok mudur ki, doğrudan peygambere helal kılınmıştır? yine ahzab suresi 52. ayette : “bunun dışındaki kadınlar sana helal olmaz. bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. isterse güzellikleri çok hoşuna gitsin. ancak elinin altında bulunan cariyeler, (bu hükmün) dışındadır. allah, her şeyi gözetleyendir.” denilerek cariyeler normal insanlardan farklı görülmektedir, cariyeler her türlü helaldir ve istenirse başka cariyelerle değiştirilebilir. allah köleliği ve cariyeliği neden serbest bırakmıştır?

nisa suresi 24. ayete göre savaş esiri olarak alınan kadınlar evli de olsa, onlar müslümanlara helaldir. normalde evli bir kadın müslümanlara haram iken savaşta esir olarak alınan evli bir kadın müslümanlara neden helal kılınmıştır? allah esir alınan kadının hakkını gözetmez mi?

müminün suresi 5.- 6 ayetleri; “onlar meşru olmayan cinsel ilişkiye girmeyerek namuslarını korurlar - onlar ancak, eşleri ve ellerinin altındaki cariyeleriyle (cinsel ilişkide bulunurlar). onlar elbette (bu meşru olanlarla bulundukları ilişkiden dolayı) kınanmazlar.” denirken; mearic suresi 29. - 30. ayetlerde de müslümanların eşleri ve ellerinin altındaki cariyeleriyle cinsel ilişkide bulunabilecekleri belirtilmiştir. kendinden güçsüz, sahipsiz bir kadını ya da kervanı soyularak tutsak alınan bir adamı zorla köle yapmak allah’ın katında tüm insanlar eşittir diyen islam’ın eşitlik anlayışına uyar mı?
yine kuranda; bakara suresi, 177.-178. 221 ayetler, nisa suresi 32 ve 92 ayetler, maide suresi 89 ayet, tevbe suresi 60. ayet vb ayetlerde kölelerle ilgili düzenlemeler vardır.

müslümanlarca; islam’ın kölelerin haklarını iyileştirdiği, köle azat etmeyi tavsiye ettiği söylenmektedir. o dönemde toplumda çok yaygın olan zinayı, faizi, içki içmeyi, putlara tapmayı çok açık bir şekilde yasaklayan allah, köle haklarını düzeltmek yerine köleliği kesin bir şekilde tümden kaldırmamıştır. insan onuruna en ağır gelen bir alçalma olan ve bir insanın diğer bir insanı malı, eşyası gören anlayışı kesin bir emirle yasaklamamıştır?

kölelik neden yahudilik, hristiyanlık ya da islam’ın düzenlemeleriyle değil de ancak laik kanunlarla ortadan kalkmıştır? islam dünyasında gayrı müslim kadınlar yüzyıllarca çırılçıplak pazarlarda hayvan gibi satılmış, kadın köleler seks aracı olarak kullanılmışlar ve erkekler hadım edilmişlerdir. o köleler de allah’ın kulu değil midir? insanların eşitliğini, sosyal adaleti savunduğu söylenen bir dinde köle hukuku-hür insan hukuklu ayrımı olması bu eşitliğin sözde olduğu şüphesini doğurmaz mı?
devamını gör...
soru 24: muhammed suresi 7. ayette: “ey iman edenler! eğer siz allah’a yardım ederseniz, o da size yardım eder, ayaklarınızı sağlamlaştırır.” deniyor. bu ayette allah iman edenlerden yardım istemektedir. allah insanların yardımına muhtaç mıdır? allah insanlardan yardım ister mi?

yine allah'ın dünyada ve öte alemlerdeki bazı işleri meleklere havale etmesi onun sonsuz kudret sahibi sıfatıyla çelişmez mi? azrail'in canlıların canını alması; cebrail'in allah'ın emir ve yasaklarını, vahyi peygamberlere iletmesi; israfil'in kıyamet günü sûr'a üflemesi; mikail'in doğa olaylarını idare etmesi; münker -nekir'in ölenlere kabirde ilk sorguyu yapması; ya da kiramen katibin denilen meleklerin, insanın sağ ve sol omuzlarında nöbet tutup günah ve sevapları yazması saçma değil mi? bu işbölümünün çok tanrılı inançlardaki baş tanrının diğer tanrılara görev dağıtmasından ne farkı var?

yoksa melek dediğimiz kavram, çok tanrılı dinlerden, önce baş tanrılı dinlere, sonra da tek tanrılı dinlere geçişte görevleri biten görece daha küçük tanrılara kadro dağıtılması olamaz mı.
nasıl gücü, kudreti, ilmi, sonsuz bir allah ki, kullarından dua bekliyor, yardım istiyor, gücü yetmezmiş ya da zamanı yokmuş gibi melekleri tanrı yardımcısı olarak görevlendiriyor?

ekleme: #2506118'bu tanımları pazartesi günü sabaha karşı hangi motivasyonla yazıyorsunuz' diyen arkadaş için söyleyelim. öyle sabah 6'da falan yazmıyoruz. gece yazıyoruz sabaha bırak seçeneğini işaretliyoruz. sözlük algoritması saat kaçta yayınlayacak nereden bilelim?
kaldı ki yaşam keyfimden kuşkunuz olmasın, kediler, müzik, bonsai sanatı, kitaplar, gastronomi, güzel içecekler... ama insan için bilgi, sorgulama ve aydınlanma da gerekli değil mi ? yoksa deve idrarını şifa niyetine içenden ne farkımız kalır?
devamını gör...
pazartesi sabahı saat 6'da nasıl bir motivasyonla bu başlıklara tanım yazıyorsunuz anlamıyorum. birde bana sorunlu diyorlar kendilerine bakmadan. boşverin bu işleri hayattan keyif almaya bakın.
edit: zamanında çok sorguladım, araştırdım ve boşa zaman kaybı olduğunu anladım. bütün dinleri red ettim ve hayatıma devam ediyorum.
devamını gör...
#2506103

hicr suresi 28/29 incelendiğinde olmayan çelişki.

hallac-ı mansur ince görmüş zamanında.

bir başlık.
devamını gör...
soru 25:
islam'da çocuklarla evlilik, yani pedofili

talak suresi 4. ayette: “hayızdan kesilmiş kadınlarınız, eğer şüphelendiyseniz, onların iddeti de üç aydır, henüz hayız görmeyenler de öyle. hamile olanların süreleri, doğumlarını yapmalarıdır. her kim allah’a (karşı gelmekten) korunursa, allah onun için işinden dolayı bir kolaylık verir.” deniyor. ayette “ henüz hayız görmeyenler de öyle.” ifadesi ne anlama gelmektedir?

tüm islam tarihi boyunca bu ifadeden "çocuklar" anlaşılmış bu konuda fıkıhta büyük bir külliyat oluşmuştur. dolayısıyla yüzyıllarca süren geleneksel uygulama yanında kuran'a göre daha hayız (adet) görmeye başlamamış çocuklarla evlenmek serbest midir ki, onları boşamak hakkında ayet vardır?

muhammed’in 47 yaşındayken 6 yaşında ayşe’yle nişanlandığı ve 8-9 yaşında onunla evlenerek cinsel ilişkiye girdiği; torunu (2. olan) ümmü gülsüm 10 yaşında iken, onu 60 yaşındaki ömer’le evlendirdiği, pek çok sahabenin de bunu örnek alarak çocuklarını çok küçük yaşta evlendirdikleri ya da çocuk gelin aldıkları bilinmektedir. örnek kaynak: taberi tarihi

bilimsel gerçekler kız çocukların o dönemde daha geç adet görmeye başladığını günümüzde bile o coğrafyada yaşayan kızların ortalama 13 yaşında ergenliğe girdiğini kanıtlamaktadır. muhammed 47 yaşındayken neden 8-9 yaşında bir kızla evlenmiştir? o yaşta bedensel, zihinsel gelişmemiş çocukların evlendirilmesi çocuk istismarı değil midir? günümüzde dünyada en fazla çocuk evliliklerinin olduğu toplumlara kötü örnek oluşturmamış mıdır?

ek: #2507751 gerektiğinde palavracı arkadaş yine bir yığın martaval atmış, yok 18 yaşındaydı, yok 21 yaşındaydı gibi. o dönemde 21 yaşında olan kadın evde kalmış demektir çok iyi biliyorlar. bu dinciler işlerine gelmeyince değil baş kaynaklarını kuran ve hadisleri reddetseler de, sahih kabul ettikleri tüm islam tarihi kaynaklarında muhammed'in ayşe ile çok küçük yaşta evlendiği yazılır. hatta taberi muhammed'in nikahtan sonra ayşe'yle gerdeğe girmek için üç yıl beklediği çünkü “yaşının küçük olup, bedeninin cimaya uygun bulunmadığı" belirtir. (taberi, ıı, 211.)
bizzat hz. aişe’den gelen rivayetlerde 6 yaşında sözlendiği ve 9 yaşında da evlendiği açıkça belirtilmektedir. ibn kesir, bu yaşta evlendiği konusunda hiçbir ihtilafın olmadığını belirtir. (ibn kesir, ıv, 500.)
devamını gör...
"hz.muhammed’in 47 yaşındayken 6 yaşında ayşe’yle nişanlandığı(?)
ve 8-9 yaşında onunla evlenerek cinsel ilişkiye girdiği (?)
bilinmektedir.(?)"

bunlar nereden bilinmektedir? hangi kaynaktan beslenmektedir?
bir de bizim zaviyeden bakalım: öncelikle bu konuyu temcid pilavi gibi önümüze getiren islam düşmanlarıdır, onların tek gayesi peygamberimizi itibarsızlaştırmak, islam'a zarar vermektir. şimdi:

tarihi gerçekler hz. aişe’nin yaşının peygamberimizle evlendiği sırada 18–21 arasında olduğunu gösterir:

*ablası esma âişe’den on yaş büyüktü. esmâ hicri 73 yılında yüz yaşında öldü. dolayısıyla esmâ’nın hicrette 27–28 yaşlarında olması gerekir. esmâ âişe’den on yaş büyükse âişe hicrette 17–18 yaşında olmalıdır. o halde âişe rasûlullah’la beraber yaşamaya başladığında 19–20 yaşlarında olmalıdır. ayrıca hz. ayşe, hz. peygamber’den önce cübeyr’le nişanlanmıştı. demek evlenecek çağda bir kızdı.

bir delil daha getirelim:

âişe’nin bedir ve uhut savaşlarına katılmış olduğu ve kadınların savaştaki fonksiyonlarını icra ederken olması gereken yaşları dikkate alındığında yaşının büyük olması gerekir.

ve bir tane daha:

âişe kamer suresinin ayetlerinin indiği esnada oyun çağında bir kız çocuğu olarak rasûlullah’ın yanında bulunduğunu söylüyor. kamer suresi hicretten sekiz yıl önce inmiştir. bu olayı beşikteki bir çocuğun idrak edemeyeceği düşünülürse bu ayetler indiğinde âişe’nin 6–13, rasûlullah ile evlendiğinde de 14–21 yaş aralığında olması gerekir.

yetmedi mi? bir delil daha:

kur’ana göre* evlenmek için reşit olmak gerektiği anlaşılmaktadır. peygamberimizin aişe ile evlenmesi kur’ana aykırı olamayacağına göre aişe validemizin reşit olması gerekirdi. reşit bir kız, bugün de istediği kişi ile evlenebilir.

www.theguardian.com/comment...
devamını gör...
#2507665 arapça' da bir kelimenin birden çok anlamı bulunmakta. arapça dersleri aldığımdan biliyorum. ve o kelime de en çok kullanılan anlamına göre değerlendirilmiştir. aslında öyle bişey yoktur. tefsir dersleri de görüyorum ve aslında bu söylediğinin "tefsiri" şu demek: bir kadın (genç) boşandıktan sonra 3 ay iddet bekler. hayızdan kesilen (genç) /hayız olmayan ya da olmayacak olan ( yaşlı olan, kısır olan) kişilerin de bekleme süresi 3 aydır.
devamını gör...
soru 26: lokman suresi 10. ayette: “o, görmekte olduğunuz gökleri direksiz yarattı, sizi sarsmasın diye yeryüzüne dağlar dikti, onda her tür hayvanı üretip yaydı. gökyüzünden bir su indirdik ve (onunla) orada her faydalı bitkiden çifter çifter bitirdik.” denmektedir.
yine zariyat suresi 49. ayette : “düşünesiniz diye her şeyden iki çift yarattık.” diyor. burada canlılarda eşeyli üremenin temel cinsiyetleri olan dişi ve erkek organizmadan söz edilmektedir.
ancak günümüzde bilinmektedir ki, iki ayrı cinsiyette olmadan, sadece bölünerek üreyen binlerce canlı türü vardır. allah bunları bilmemekte midir?
devamını gör...
soru 27: muhammed'in tuhaf evliliklerinden ikisi

islam hadis kaynaklarında (nesai / mariya olayı: hadis no : 838; taberi, camiu’l-beyân, 28/102.; buhari / hadis no: 1721) hz. muhammed’in kendisine köle olarak gönderilen kıpti hıristiyan köle mariye (maria) ile eşlerinden özgür bir kadın olan hafsa’nın evinde cinsel ilişki halindeyken hafsa’nın bu durumu görüp muhammed’e kızması ayrıntılı anlatılır.

bu olayda tartışma sırasında muhammed hafsa'yı sakinleştirmek için maria ile bir daha yatmayacağına dair yemin eder. ancak bu yeminini kimseye söylememesini ister. ama yemini tutamaz mariye’yle tekrar birlikte olur. hafsa’da bu olayı çevresine anlatmıştır. bu sıkıntılı durum üzerine kendisine yardımcı olan şu ayetler iner.
tahrim suresi ilk 5 ayet: “ey peygamber! sana allah’ın helal kıldığını niçin haram edersin, hanımlarının hoşnutluğunu ararsın? bununla birlikte allah çok bağışlayandır, çok acıyandır. - allah size, yeminlerinizi bozabilme imkânı sağlamıştır. allah, sizin koruyup kollayanınızda. her şeyi bilen, her şeyi sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunan odur. - hani peygamber, hanımlarından bazısına gizlice bir söz söylemişti. ne zamanki o, onu haber verdi, allah da peygambere onu açtı. açınca peygamber o hanımına birazını anlattı, birazından ise geri durdu. ona bunu, bu şekilde anlatıverince 'bunu sana kim haber verdi?' dedi. 'bana her şeyi çok iyi bilen ve her şeyden haberdar olan allah peygamberlikle bildirdi' dedi. - eğer allah’a tövbe ederseniz, ne iyi! çünkü ikinizin de kalpleri eğildi. yok , eğer ona karşı birbirinize yardım ederseniz, haberiniz olsun ki, allah onun koruyup kollayanıdır. hem ayrıca cebrail, müminlerin salih olanları, onlardan sonra, melekler de -onun- destekleyicisidir. - eğer o sizi boşarsa, rabbi ona sizin yerinize sizden daha hayırlı eşler verir. bu yeni eşler, allah’a boyun eğen, iman eden, namaz kılan, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan gerek dul, gerek bakire hanımlardır.” diyor.

bu ayetler muhammed’e yeminini bozma hakkını vermektedir. hadis ve islam tarihi kitaplarında ayrıntılı anlatılan mariye olayı doğru mudur?

yine muhammed'in evlatlığı olan zeyd'e karısını boşatıp gelini zeynep'le evlenmesi olayıdır. ahzab suresi 37 ayette: “bir zaman, allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, senin de lütufkâr davrandığın kişiye, 'eşinle evlilik bağını koru, allah’tan kork' demiştin. bunu derken allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun, kendisinden çekinme hususunda allah’ın önceliği bulunduğu halde sen halktan çekiniyordun. zeyd onunla beraber olduktan sonra müminlere, evlâtlıklarının -kendileriyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. allah’ın emri elbet yerine getirilecektir.” denilmektedir.

bu olay islam tarihinde zeynep olayı olarak bilinir. hz. muhammed evlatlığının evine gittiğinde, hamur yoğurmakta olan gelinini aşırı açık vaziyette görmüş ve şöyle demiştir: “kalpleri çekip çeviren allah’ı tesbih ederim.” ve hz. muhammed, eve girmeden dönüp gitmiştir. gelini buna hayret etmiş ve bu hayretini, allah’ın peygamberinin söylediği sözle birlikte başkalarına nakletmiştir. söz şöyle yorumlanmıştır: “peygamber gelininden hoşlandı, ona âşık oldu ve bunun üzerine evlatlığına onu boşatıp kendine nikâhladı."

yukarıdaki iki olay gözetildiğinde; kuran’da açıklanmayan milyonlarca şey varken, tüm evreni, yıldızları, galaksileri yaratan allah neden böyle çok küçük olaylarla yakından ilgilenmekte, peygamberin hangi eşiyle ne zaman cinsel ilişkiye girebileceği, evlatlığının eşiyle evlenmesinde kusurunun olup olmadığı gibi çok kişisel konularla ilgili ayetleri tüm insanlığa göndermektedir? ayrıca müslümanlarca hep muhammed-ül emin denilerek dürüstlüğüyle övüldüğü propagandası yapılan bir peygamber böyle ahlaksız olabilir mi?


eğer bu rivayetler yanlışsa tahrim suresi ilk 5 ayeti, ahzab suresi 37. ayet niçin indirilmiştir?
devamını gör...
neden 41 kere maşallah
devamını gör...
soru 28 ay tanrısı el-ilah

islamiyet’ten önceki arap mitolojisinde mekke’de bulunan 360 adet puttan en bilinenleri ay tanrısı olan al-ilah ve onun 3 kızı al-lat, al-uzza ve al-manat’tır. bu al-ilah’ın kızları kuranda da geçer. (necm:19-20) hatta muhammed’in babasının adı da abdullah’tır yani abd ül-ilah bu da al-ilah’ın kulu anlamına gelmektedir. bir görüşe göre ise abd ül-lat'yani lat'ın kuludur.

buradan muhammed’in ailesinin de ay tanrısı olan al-ilah’a taptıklarını anlayabiliriz. halen british ve diğer müzelerde bulunan eski heykeller ve arkeoloji tarihi, ay tanrısının hilal şeklinde olduğunu onun kızlarının ise yıldız şeklinde simgelendiğini, inananların onlara el açarak dua ettiklerini göstermektedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
islamiyet’in sembolünün hilal olması ve her caminin minaresinde hilal sembolünün bulunması, tüm ibadet dönemlerinin ay takvimine göre düzenlenmesi ise al-ilah’ın ay tanrısı olmasıyla bir bağlantısı olabileceği konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. allah kendisine isim seçerken ay tanrısı olan al-ilah’tan mı esinlenmiştir? yoksa muhammed mi onca ad arasından bunu öne çıkarmıştır?
devamını gör...
cevap 27: ilah “tanrı” demektir. arapça’da bu kelimenin başına el- belirteci getirilerek “asıl tanrı” gibi bir anlam yaratılmış. kuran dilin imkanlarından en geniş şekilde yararlanan, kültürden de çekinmemiş bir kitap. allah ismi “asıl ilah” anlamını kullanmış oluyor. geçmişe bakıp kompleks yapmaya gerek yok. takmayın böyle şeyleri. kuran’da oruç zamanının başlangıcı için hilalin görünmesi baz alınmış. ay ve güneş hala insanların zaman ölçüsü belirlemede vazgeçemedikleri nesneler. insanların hilali sembol seçmeleri de gayet doğal. güneşi seçselerdi o da doğal olurdu. o zaman da hititleri ya da mısır tanrılarını getirip önümüze sürerdiniz. yani aslında sorun bugünün insanının çokbilmiş zihniyetinde.
devamını gör...
"islamiyet’in sembolünün hilal olması????"

camilerin kubbesinde ay sembolü konması peygamberimizin döneminde kullanılan bir sembol değildir. bu adet ilk defa araplar tarafından değil, türkler tarafından uygulanmıştır. alparslan 1064′te ani’yi fethedince camiye çevrilen katedralin kubbesindeki büyük haçı indirilip yerine büyük bir hilal koydurmuştur. ve bundan sonra bu uygulama gelenek haline gelmiştir. ayrıca ay sembolü islam öncesi türk toplumuna ait bir simgedir. en son yapılan kazılarda bulunan sikkeler, ay sembolünün islam öncesi türkler tarafında kullanıldığını ve bir türk adeti olduğunu ortaya koymaktadır. islam öncesi göktürklere ait sikkeler kırgızistan’da yapılan kazılarda bulunmuştur. bu sikkelerde göze çarpan bir nokta da bunlarda ay sembolünün kullanılmış olmasıdır.
devamını gör...
soru 1 üzerinden bütün sorulara cevap - tevrat, incil ya da zebur’un bir seferde indirildiğini nereden çıkardınız? kuran’da böyle bir şey yazmadığı gibi bu kitapları okuyan biri tek seferde indirilmediklerini kolayca anlar. tek seferde indirilmiş olsalar dahi bu kuran’ın 23 yılda indirilmesine engel mi olur? allah’ın elini mi bağlayacaksınız arkadaş? bazı “neden” soruları “kamlumbağa deden” cevabını hak eder. başka türlü de yapılabilecek, -mesela 3 yılda da indirilebilirdi- yapıldığında bir şeyin değişmeyeceği ama başka türlü yapma işi için de yine lüzumsuzca “neden böyle” diye sorulabilecek durumları kendiliğinizden anlayın artık kardeşim. ve lüzumsuzca sormayın. samimi şekilde bu sorularla ilgilenen biri kuran’ı okuduğunda bu soruya yanıt verildiğini de görür, onu da buraya alır ve cevabı tatmin edici bulup bulmadığı hakkında fikrini söyler. ayrıca soruyu dayandırdığı bilgilerin doğruluğunu da biraz araştırır. atatürk’ün bir sözü var: biz fikrin içtenlikle söylenenine itibar ederiz, diye. sorularınızda içtenlik yok. insanın vakit ayırası gelmiyor. bir formül vereyim size bu konuda: geçmişteki tercihlerin yanıtları olmuş ya da olması mümkün şeylerin içindedir.
devamını gör...
merhaba, nasıl gidiyor araba?
devamını gör...
soru 29: islam dininde neden kadınlar ikinci plandadır? bunu tarihte türklerden çok ayrı bir yeri olan yahudi ve ortadoğu geleneğinin yansıması olarak görmek mümkün mü?
kocalarının emirlerini yerine getirmeyen kadınların dövülmesi tavsiyesi (nisa:34) miras bölüşülürken neden erkeğe 2 , kadına 1pay hakkı verilmesi (nisa:11), iki kadının şahitliğinin ancak bir erkeğin şahitliğine denk düşmesi (bakara:282), erkeklerin birden fazla kadınla evlenmeye ve sayısız cariyeyle cinsel ilişki kurma hakkı tanınması (ahzab: 50-55) bunları açıkça ortaya koyan bazı ayetlerdir.
allah kadın ve erkekleri birbirlerine eş olsunlar diye yaratmamış mıdır? kuranda neden hep erkeklere hitap edilir? neden kadınlar muhatap alınmayarak ‘kadınlarınıza söyleyin’ ile başlayan ayetler vardır? cennette erkeklere “göğüsleri yeni tomurcuklanmış eşler, huriler ve gılmanlar (yani eşcinsel erkek partnerler ) (nebe:33) vaat edilirken, kadınlara neden bir şey vaat edilmemiştir?

not: şimdi bazı şeriatçılar gılman sözcüğüne celallenecektirler. burada arap töresiyle türk töresi arasındaki anlayış farklılığı vardır. çünkü tarihte tefsir kitaplarında ipekli elbiseler giyen, boyunlarında inci mercan takılar bulunan, tüysüz ve gözü sürmeli erkekler bolca tasvir edilmiştir. yani kuranda geçen gılman sözcüğü de islam’ın doğuşundan bu güne kadar erkekler için verilecek erkek melek olarak kabul edilmiştir)
devamını gör...
soru 30:
araf suresinde musa’nın mucizelerinin anlatıldığı kısımda 107. ayette: “bunun üzerine asasını bırakıverdi, birden o, koskoca bir ejderha kesiliverdi.” şuara suresi 32. ayette: “bunun üzerine, musa asasını bırakıverdi, o birden apaçık bir ejderhaya dönüşüverdi.” denilerek hz. musa’nın asasının bir ejderhaya dönüştüğü anlatılmaktadır.

ancak ejderha çok eski uygarlıkların inandığı çin mitolojisinde efsanevi bir yaratıktır, fosil araştırmaları ve zooloji bilimine göre gerçekte ejderha diye bir canlı yoktur. allah neden musa’nın asasını çin mitolojisindeki efsane bir yaratığa dönüştürmüştür? yoksa o devirde arabistan’da halk arasında böyle bir yanlış inanç kuran’a mı girmiştir? bahsedilen ejdehra şu çobanın anlattığı gibi bir şey mi?


ek: bana özelden yazan arkadaşlar ve her yumurtaya kulp bulucu arkadaşlar heme 'o ejerha değil yılandı' savunmasına geçmişler. kendileri de bakabilirler. ben de nasılmış diye merak ettim 10 meale baktım. meallerin 8'inde oyaratığın adına ejderha diyor. demek ki tüm mealcilerin arapça ve kuran bilgisi burada itiraz edenlerden az. ya da onlar islam'a rağmen islam'ı koruyan bazı modern türedi yazarlardan alıntıyla kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar.

diğer bir konu bir insanın elindeki değneğin koca bir yılana dönüşüp diğer yılanları yutması normal de biz bu yılanın ejderha olup olmadığını tartışıyoruz. din işte insanı böyle ahmakça bir mantık sarmalına sokuyor.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"müslümanlara 41 soru" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim