1.
sabahattin ali’nin sevilen bir şiiridir.
öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu
her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp
hayaller alev alev beynimi yakar oldu
ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı
uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı
öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile
gözümde canlanırdı eşkiya masalları
varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
kafada çelik gibi fikirler dursa bile
kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri.
bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum
kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum
öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
ben yanına varınca dudağını kıvırdı
bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu.
silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
en alçak tekmelerle beni yere devirdi
ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı
bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı
öyle günler gördüm ki, tabanca şakağımda
tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı.
gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
tabancanın namlusu ısındı yanağımda
parmağım istemedi tetiğini çekmeyi
bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur
dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam
seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur.
yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider
gözyaşları içinde seneler yürür gider
yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman
bana yaşa der gibi gülen senin yüzündü
dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi
sen aklıma gelince her şey gülümserdi
ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi
ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi.
garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı
ılık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de
aradığım yerlere benzeyiş buldum sende - sabahattin ali.
kızı filiz ali, babasının cesedinin bulunduğu dere yatağının yakınındaki düzlükte, arkasını ıstıranca ormanları'na dayamış koskoca bir kayanın üzerine bir mermer parçası koyar ve mermerin üstüne “başım dağ, saçlarım kardır, benim meskenim dağlardır” diye yazar.
şiirinde “dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam, etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur” demiştin zaten.
“herkes ne diyecek? fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki? bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hâle sokmaktan başka ne yaptı?” da demiştin.
çok haklı olduğunu yaşadığım her gün daha iyi anlıyorum, bıktım herkes ne diyecek diyenlerden, sağ olasın.
sevdiceği insanın aklına gelince gerçekten her şey gülümsüyor, gerçek sevgiyi tatmışsın, ne mutlu sana.
öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu
her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp
hayaller alev alev beynimi yakar oldu
ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı
uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı
öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile
gözümde canlanırdı eşkiya masalları
varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
kafada çelik gibi fikirler dursa bile
kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri.
bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum
kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum
öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
ben yanına varınca dudağını kıvırdı
bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu.
silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
en alçak tekmelerle beni yere devirdi
ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı
bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı
öyle günler gördüm ki, tabanca şakağımda
tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı.
gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
tabancanın namlusu ısındı yanağımda
parmağım istemedi tetiğini çekmeyi
bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur
dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam
seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur.
yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider
gözyaşları içinde seneler yürür gider
yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman
bana yaşa der gibi gülen senin yüzündü
dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi
sen aklıma gelince her şey gülümserdi
ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi
ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi.
garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı
ılık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de
aradığım yerlere benzeyiş buldum sende - sabahattin ali.
kızı filiz ali, babasının cesedinin bulunduğu dere yatağının yakınındaki düzlükte, arkasını ıstıranca ormanları'na dayamış koskoca bir kayanın üzerine bir mermer parçası koyar ve mermerin üstüne “başım dağ, saçlarım kardır, benim meskenim dağlardır” diye yazar.
şiirinde “dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam, etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur” demiştin zaten.
“herkes ne diyecek? fakat bu ana kadar herkesten ne gördüm ki? bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hâle sokmaktan başka ne yaptı?” da demiştin.
çok haklı olduğunu yaşadığım her gün daha iyi anlıyorum, bıktım herkes ne diyecek diyenlerden, sağ olasın.
sevdiceği insanın aklına gelince gerçekten her şey gülümsüyor, gerçek sevgiyi tatmışsın, ne mutlu sana.
devamını gör...