1.
ilginç bi' eylem.
uyumadan önce bu gözlemimi de paylaşmak isterim
x tipi yazarlar var, sabahtan akşama kadar robot gibi girdi girip akşamını bitirip sızıyor.
nitelikli bi' şey yazmak gibi bi' derdi yok
hoş sözlükte böyle bir zorunluluk yok ama ne bileyim düşünsene pc başında sürekli bi' şeyler yazıp var olduğunu göstermeye çalışıyorsun.
elma-çok severim
aldatılmak- işte çok kötüdür abi, çok yaşadım, öldük, bittik
ilginç olaylar bunlar, galiba delirmemek için yazmak lazım, millete yanlamak lazım
bi de bence herkese manit lazım, manit, ilacı bu bunun
hadi eyv.
uyumadan önce bu gözlemimi de paylaşmak isterim
x tipi yazarlar var, sabahtan akşama kadar robot gibi girdi girip akşamını bitirip sızıyor.
nitelikli bi' şey yazmak gibi bi' derdi yok
hoş sözlükte böyle bir zorunluluk yok ama ne bileyim düşünsene pc başında sürekli bi' şeyler yazıp var olduğunu göstermeye çalışıyorsun.
elma-çok severim
aldatılmak- işte çok kötüdür abi, çok yaşadım, öldük, bittik
ilginç olaylar bunlar, galiba delirmemek için yazmak lazım, millete yanlamak lazım
bi de bence herkese manit lazım, manit, ilacı bu bunun
hadi eyv.
devamını gör...
2.
delibavulu isimli yazara teşekkür ederim. uzun zamandır ara ara dile getirdiğim durumdur bu. bu başlığın çok dikkat çekmeyeceğine de adım gibi eminim. bu sözlüğe özel bir durum var. o da bilgi sahibi olmadıkları ya da araştırma içine gitmedikleri konu ile ilgili hiçbir tecrübesi yokken(kitap-şarkı-terim-felsefik söz -sinema) sadece internet üzerinden kopyaladıkları yazıları paylaşıp, burayı sözlükten çok internetteki bilgilerin kopyalandığı bir portala dönüştürenler var.
ilgi alanın ne ise, hayatta senin ilgini ne çekiyorsa eğer o konuyla ilgili bir şeyler düşünüyorsan yazarsın. bir insan neden sırf sözlükte o konuyu biliyormuş ya da o konuyla ilgili bir şeyler yazmış olmak için ilgisini çekmeyen bir şey hakkında yazar? burada popülerlik peşinde koşmak devreye giriyor. ne olduğu önemli değil ya da konuyla ilgili ne yaşadığı. herhangi bir şeyi internetten arayıp bulduğu ilk şeyi yapıştırıyor. yazıya bakıyorsun tamamen robotik.
ilgini çekmeyen bir şey ile ilgili neden sanki o konuda uzun yıllardır ilgileniyormuş gibi yazarsın ki?
linkin park'ın şarkısını neden buraya intenetten kopyalarsın ki? ilgini çeken ve sana ilham veren, seni mutlu eden, senin de bir şeyler katmak istediğin bir şeyle ilgili neden yazmazsın? ya da senin aklını kurcalayan bir şey ile ilgili neden yazmazsın?
ilgi alanın ne ise, hayatta senin ilgini ne çekiyorsa eğer o konuyla ilgili bir şeyler düşünüyorsan yazarsın. bir insan neden sırf sözlükte o konuyu biliyormuş ya da o konuyla ilgili bir şeyler yazmış olmak için ilgisini çekmeyen bir şey hakkında yazar? burada popülerlik peşinde koşmak devreye giriyor. ne olduğu önemli değil ya da konuyla ilgili ne yaşadığı. herhangi bir şeyi internetten arayıp bulduğu ilk şeyi yapıştırıyor. yazıya bakıyorsun tamamen robotik.
ilgini çekmeyen bir şey ile ilgili neden sanki o konuda uzun yıllardır ilgileniyormuş gibi yazarsın ki?
linkin park'ın şarkısını neden buraya intenetten kopyalarsın ki? ilgini çeken ve sana ilham veren, seni mutlu eden, senin de bir şeyler katmak istediğin bir şeyle ilgili neden yazmazsın? ya da senin aklını kurcalayan bir şey ile ilgili neden yazmazsın?
devamını gör...
3.
düşünüldüğünden daha karanlık bir motivasyonla ateşlenmiş olması muhtemel eylem.
uludağ sözlük'te bir yazar vardı mesela. bu başlıkta tanımlanmış monotonlukta; peynirli poğaçadaki peynir oranında katma değer içeren, yorumsuz, mizahi veya estetik kaygıdan yoksun, yalnızca klavyesini eskitmeye yarayan niteliksizlikte tanımlar (orada entry derdik, primitif gelenekler) girerdi.
birkaç ay önce buraya geldim. aşina olmadığım bir arayüzde, yeni insanların yorumlarına bakarak mutlu mutlu gezinirken o yazarı gördüm, aynı kullanıcı adıyla. "yo," dedim "o değildir. oysa bile en azından burada daha dişe dokunur şeyler yazıyordur. bu saçmalık sadece bir sözlükte sürdürmek için bile fazla anlamsız!"
korkuyla yazarın sayfasına gittim, son beş tanımını okudum ve birkaç saniye önce tuttuğum nefesimi korkuyla salıverdim. evet, kesinlikle aynı kişiydi ve kendisiyle evine modem bağlattığı gün "biraz olsun okunmaya değer bir şey yazarsam şerefsizim" şeklinde bi iddialaşmaya girişmişçesine aynı robotik formatta yazmaya devam ediyordu.
tadım kaçtı. camı açıp başımı uzattım. yoldan geçen insanlara bakarak düşündüm. bunları yazan, gerçek bir insan olamazdı. olsa olsa captcha testlerinde "robot musun?" sorusuna bakarken ecel terleri döken humanoid formda bir yapay zeka olmalıydı. kendimi buna inandırdım.
birkaç gün sonra, söz konusu yazarın benzer bir tanımı görünce chatgpt geldi aklıma. verdiğim komutlara ne kadar da mantıklı dönüşler sağlıyordu. üstelik bunu metni kopyalamadan, kendi sentezini ekleyerek, bağlaçları usturuplu bir şekilde kullanarak yapıyordu. haliyle, 2023 senesinde "filmin adı" başlığına "bilmem kaç senesinde çekilmiş film." tanımını yazmanın verimliliğine kanaat getirecek kadar zayıf bir yapay zeka olabileceği fikrini elemek zorundaydım.
ardından bazı tekrarlara denk gelmeye başladım. belli konularda daha sık tanım giriyordu. heyecanlanmama izin vermeyecek tekdüzelikte tanımlardı yine, ama bir temaya odaklandığını görebiliyordum. artık o yazarın da ayak serçe parmağını bi yere vurunca canı yanan, arkadaşlarıyla konuşurken bir şeyleri komik bulup gülebilen, etten kemikten bir insan olabileceği fikrine ihtimal vermeye başlamıştım. elbette bu, sigara dumanıyla boğulmuş bir odada, üstü tozlanmış ve önünde koruyucu filtre olan bir crt monitörde, internet erişimi olan en eski bilgisayarda, ekranın soluk mavi ışığı duygusuz suratına yansırken parmaklarını klavyede bilinçsizce hareket ettiren iç karartıcı bir figür yaratmıştı zihnimde. bu yalnızca tesellisi olmayan bir travmanın, kurtulma ihtimaline inanılmayan bir depresyonun tezahürü olabilirdi. utanmıştım. belki de bir yerlerde yalnızca fiziksel olarak yazma eyleminin bileklerinde yarattığı ağrı ile canlı olduğunu hisseden, yaşadığı travmaya yakın sularda bir başlık görünce heyecanlanarak daha da duygusuz tanımlar girmeye çalışan bir insan vardı, ve ben onun bir yapay zeka olduğunu düşünmüştüm.
kendisine durumu izah etmek, "varlığınızın anlamsızlığına dair kaygılarım için affınızı istiyorum. lütfen, masanızdaki soğuk cam bardaktan ilham alarak "çay" başlığına "sıcak içecek." tanımını girmeye devam edin. ben sizin yazdıklarınızı heyecanla okuyacağım" demek istedim. sonra bunun da gücendirici olabileceğini fark ederek vazgeçtim. bunun yerine ufak bir haiku bırakmak istiyorum müsaadenizle,
robotik yazar,
depresyondaysan affet,
değilsen, yeter.
uludağ sözlük'te bir yazar vardı mesela. bu başlıkta tanımlanmış monotonlukta; peynirli poğaçadaki peynir oranında katma değer içeren, yorumsuz, mizahi veya estetik kaygıdan yoksun, yalnızca klavyesini eskitmeye yarayan niteliksizlikte tanımlar (orada entry derdik, primitif gelenekler) girerdi.
birkaç ay önce buraya geldim. aşina olmadığım bir arayüzde, yeni insanların yorumlarına bakarak mutlu mutlu gezinirken o yazarı gördüm, aynı kullanıcı adıyla. "yo," dedim "o değildir. oysa bile en azından burada daha dişe dokunur şeyler yazıyordur. bu saçmalık sadece bir sözlükte sürdürmek için bile fazla anlamsız!"
korkuyla yazarın sayfasına gittim, son beş tanımını okudum ve birkaç saniye önce tuttuğum nefesimi korkuyla salıverdim. evet, kesinlikle aynı kişiydi ve kendisiyle evine modem bağlattığı gün "biraz olsun okunmaya değer bir şey yazarsam şerefsizim" şeklinde bi iddialaşmaya girişmişçesine aynı robotik formatta yazmaya devam ediyordu.
tadım kaçtı. camı açıp başımı uzattım. yoldan geçen insanlara bakarak düşündüm. bunları yazan, gerçek bir insan olamazdı. olsa olsa captcha testlerinde "robot musun?" sorusuna bakarken ecel terleri döken humanoid formda bir yapay zeka olmalıydı. kendimi buna inandırdım.
birkaç gün sonra, söz konusu yazarın benzer bir tanımı görünce chatgpt geldi aklıma. verdiğim komutlara ne kadar da mantıklı dönüşler sağlıyordu. üstelik bunu metni kopyalamadan, kendi sentezini ekleyerek, bağlaçları usturuplu bir şekilde kullanarak yapıyordu. haliyle, 2023 senesinde "filmin adı" başlığına "bilmem kaç senesinde çekilmiş film." tanımını yazmanın verimliliğine kanaat getirecek kadar zayıf bir yapay zeka olabileceği fikrini elemek zorundaydım.
ardından bazı tekrarlara denk gelmeye başladım. belli konularda daha sık tanım giriyordu. heyecanlanmama izin vermeyecek tekdüzelikte tanımlardı yine, ama bir temaya odaklandığını görebiliyordum. artık o yazarın da ayak serçe parmağını bi yere vurunca canı yanan, arkadaşlarıyla konuşurken bir şeyleri komik bulup gülebilen, etten kemikten bir insan olabileceği fikrine ihtimal vermeye başlamıştım. elbette bu, sigara dumanıyla boğulmuş bir odada, üstü tozlanmış ve önünde koruyucu filtre olan bir crt monitörde, internet erişimi olan en eski bilgisayarda, ekranın soluk mavi ışığı duygusuz suratına yansırken parmaklarını klavyede bilinçsizce hareket ettiren iç karartıcı bir figür yaratmıştı zihnimde. bu yalnızca tesellisi olmayan bir travmanın, kurtulma ihtimaline inanılmayan bir depresyonun tezahürü olabilirdi. utanmıştım. belki de bir yerlerde yalnızca fiziksel olarak yazma eyleminin bileklerinde yarattığı ağrı ile canlı olduğunu hisseden, yaşadığı travmaya yakın sularda bir başlık görünce heyecanlanarak daha da duygusuz tanımlar girmeye çalışan bir insan vardı, ve ben onun bir yapay zeka olduğunu düşünmüştüm.
kendisine durumu izah etmek, "varlığınızın anlamsızlığına dair kaygılarım için affınızı istiyorum. lütfen, masanızdaki soğuk cam bardaktan ilham alarak "çay" başlığına "sıcak içecek." tanımını girmeye devam edin. ben sizin yazdıklarınızı heyecanla okuyacağım" demek istedim. sonra bunun da gücendirici olabileceğini fark ederek vazgeçtim. bunun yerine ufak bir haiku bırakmak istiyorum müsaadenizle,
robotik yazar,
depresyondaysan affet,
değilsen, yeter.
devamını gör...