hikaye-öykü / edebiyat
9.8 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

her ne kadar son yıllarda aşırı popüler olduğu için belli bir kesim tarafında anlaşılmadan sadece popüler olduğu için okunsa da asıl okumanın ve popülerlikten çok kitabın ne demek olduğunu bilen ve ona değer veren insanlar tarafından okunması gereken muhteşem bir kitap olduğu su götürmez bir gerçek. özellikle okurken insanın kendi benliği hakkında düşünmesini sağlayan, insanın kendini bulma arayışı sırasında nasıl bir yol kat etmesi gerektiğini anlatan ince ince işlenmiş her bir detay kitabı popüler olmaktan çok değer görmesi gereken bir eser olarak bizlere sunuyor. ayrıca bu kitabı hakkını vererek okuduğunuz zaman sanki yazıldığı dönemin aksine hangi dönemde okunursa okunsun o dönemin insanı için o dönem içerisinde hissettiklerine çok güzel bir şekilde ayak uydurabilen ender kitaplardan sadece bir tanesi. bir gün okumaya karar verirseniz mutlaka popüler olduğu için ya da sadece elinizde bulunan herhangi bir kitap olduğu için okumamaya dikkat edin. değer görmesi gereken sizi kendi benliğiniz hakkında düşündüren ve sizi benliğinize doğru kısa bir yolculuğa çıkaracak olan bir kitap gibi düşünerek okuyun.
not: insanın kendini bulma arayışını hiç bu kadar derinden herhangi bir kitapta okumamıştım.
devamını gör...
her gencin okuyabileceği nitelikte dili sade ve akılda kalıcı yol gösterici nitelikte olan kitaptır öğrencilerime tanıdığım herkese önerdiğim kitaplardandır hedeflerimiz gideceğimiz yol konusunda tak ettirir.
devamını gör...
bu kitabın adını ilk duyduğumda sene 2011’di. lise sıralarında, laf arasında. sene 2013’te ise sevdiğim bir arkadaşımın elinde gördüm ilk kez. kendisi de pek beğendiğini söylemişti. kendisinden istedim bu kitabı ve bişeyler oldu, araya zaman girdi, mekan girdi derken okuyamadım. taa ki bu seneye kadar. karantina zamanında bulduğum boş vakitlerden birinde aklıma geldi okumak. sipariş ettim internet üzerinden. elime ulaştığında da okuyamadım zira hali hazırda okuduğum başka seriler vardı. nihayet bu hafta kendisine de sıra geldi. gariptir ki, kitabı elime aldığımda sanki uzun zamandır görmediğim bir dosta tekrar rastlamış gibi hissettim. bir hoş oldum.

kitaptan bahsedecek olursam;
2 oturuşta bitirdim kitabı. o kadar sene bekledikten sonra birkaç günde okuyup bitirmek çok garip hissettirdi.
içerik olarak çok masalsıydı. yumuşak ve hoş bir tonu vardı. okurken müzik dinler gibi rahatlatıyordu. yol hikayelerine aşık olan ben için bulunmaz nimet.

konusu ise bir arayıştır efendim. kimilerine göre bu arayış bir hazine içindir. diğer kimilerine göre kendini bulmak için, bir diğer kimileri için ise evrenin özünü bulmak içindir.
bir koyun çobanı, önce çevresini minik sorularla anlamlandırmaya çalışırken, karşılaştığı her yeni olay ve kişi onu daha büyük sorular sormaya itmiştir. bu büyük sorular ona ilginç cevaplarla gelmiştir.
kişisel menkıbesinin peşinde gitmektir gayesi. bu gayeden daha önemli şey ise kararlılığıdır. zaman zaman bu kararlılığı kaybetse de, tekrar bulmuştur motivasyonunu.

dünyayı görmek isteyen, bu uğurda kilise eğitiminden vazgeçmiş delikanlı çoban, bir rüyayı üst üste iki kez görünce bunu bir çingeneye danışmak ister, çingene ise ona, hayatının hazinesini bulmak için uzun bir yolculuk yapmasını söyler. rüyanın anlamı budur. daha sonra delikanlı bir kral ile tanışır ve bu kral ona kişisel menkıbeyi açıklar. artık evrene büyük sorular sorma vakti gelmiştir. yolculuk devam ettikçe soruların cevabının aslında tek bir kaynağa dayandığını ve bu kaynağın evrenin özü olduğunu anlar.

bu yoldaki en büyük değişimi ise simyacı ile tanışınca geçirir delikanlı. çünkü evrenin özünü anlamak başka, onunla bir olmak başkadır.
simyacı ona felsefe taşından ve abı hayat iksirinden bahseder.
ona göre evrende her şey aslında birdir. evrende neye ihtiyaç var ise madde o anda o’dur.

çöl ile konuşur delikanlı. sonra rüzgar ile, sonra güneş ile. cevaplar maddenin ötesindedir lakin. ruhtur asıl olan. nasıl ki evrenin ruhu var ise kendisinin de bir ruhu vardır. ve bu ikisi de aslında birdir.
delikanlı artık bu sırra vakıftır.

bu eserin bence en güzel yönü ise maddenin oluşumu üzerine sorduğu sorular ve cevaplardır.

bilinen hali ile madde neden oluşur? molekülleri bir araya getiren güç nedir? tüm maddenin yapı taşları aynı olmasına karşın neden farklı şekillerde tezahür ederler? ve en önemlisi, bilinen haliyle neredeyse tümü boşluktan oluşan madde, gerçekte var mıdır?

neyse efendim, belki de bu kitabı bu kadar sevme nedenim, aynı soruları sormuş olmamızdır diyorum.
bence okunası bir kitaptır.
devamını gör...
paulo coelho'nun ilk okuduğum eseriydi. biraz tedirgindim çünkü dünya klasiği yada popüler değildi. fakat okuduktan sonra kitaba aşık oldum. mükemmel kurgu, mükemmel anlatım ve mükemmel bir yazar.
devamını gör...
ne olursa olsun her zaman inandığın yolda, korkmadan ilerlemen gerektiğini, her zaman bir hedefinin olması ve hiç bir zamanı o hedefinden vazgeçmemek gerektiğini anlatan bir kitap.
kendi iç yolculuğumuz da kendimizi nasıl bulabileciğimize dair ipuçları da var.
devamını gör...
aşırı sevdiğim ama 20 günde zor okuduğum kitap. özel baskısını almıştım. üniversite sınav sonuçları kaygısından olabilir okumamam. sonunu anlamdiramadim sadece. fatma ile ne oldular? hazine nin devamına ne oldu hiç anlamadım. tekrar okuyacağım
devamını gör...
hayatımı baştan ele almamı sağlayan, hedeflerimi, kendi isteklerim doğrultusunda belirlememi sağlayan, hayatımdaki vazgecislerin kişisel menkıbemin bir parçası olduğunu hatırlatan efsane bir paulo coelho kitabıdır.

bir yazarın da kendi kişisel menkıbesini belirlediği, diğer bütün kitaplarına daha anlam kattığına inandığım kitaptır, efsanedir, okullarda okunmalıdır, okutulmalıdır..
devamını gör...
neden bilmiyorum ancak beni çok da etkiledi diyemem. clive barker’ın dokudünya kitabının da buna benzer bir kısmı vardır bu arada. dokudünya iyi bir kitap. tavsiye ederim.

(bkz: clive barker)
(bkz: dokudünya)
devamını gör...
paulo coelho’yu ünlü yapan kitaptır. yazarı takip etmem bu kitapla başlamıştı. sonrasında çıkardığı kitaplardan, piedra ırmağının kıyısında oturdum ağladım, portebello cadısı en etkilendiklerimdendi. yazarın sonrasında çıkan elif adlı kitabı dahil okudum. elif kitabında anladım ki artık yazarın miadı doldu. artık kendi yerinde sayan , ticari amaçla sipariş kitap yazan bir yazar. ama elif kitabına kadar tüm kitaplarını severek okuyabilirsiniz. bu kitapla bir çok yazara da ilham vermiştir( ferrarisini satan bilge).
devamını gör...
(bkz: #2177">#2177)
biri yazmamış olsa bu bölüme değinmek istiyordum ben de...
önemli olan hayale ulaşmaktan çok o yoldaki süreç evet buna katılıyorum.
fakat şu da olabilir; hayallerin sınırları olmamalı... hiçbir zaman tek bir hayalle yetinmemeli üzerine hep yenileri eklenmeli yeni hayaller yeni hedefler olmalı ki birine ulaşınca her şey bitmiş veya bitecek hissi gelmesin...
kitap içindeki birçok şeyle gerçekten muhteşem bir eser...
devamını gör...
hangi yaşta okuduğunuz beğeni düzeyinizi belirler.
çocukluktan henüz çıkmışken rastlanan en bilgelik dolu kitaptır. ben de ilk okuduğumda çok gençtim. genco erkal'dan oyununu izlediğimde hele hayatın anlamını bulduğumu sanıyordum.
geçen sene kızımın kitapları arasında denk gelince tekrar okudum. erişkin bana hitap etmedi.
bir tür kişisel gelişim kitabı diye tanımlasam fanları kızmaz umarım.
devamını gör...
kesinlikle olunması gereken bir eser. fakat öylesine okumak değil. altını çizip, not alarak okunması gerekiyor. her bir paragrafı hayat dersi niteliğinde. okurken baya seyahat ediyorsunuz.
konusu da anlatımı da gayet akıcı. okurken sıkılmıyorsunuz. 1 sayfa daha,1 sayfa daha kitap sona eriyor.
devamını gör...
siddartha ve sonrasında simyacı'yı okudum. her iki kitap da hikayesi bakımından benzerlikler gösterse de ikisinin de anlatmak istedikleri çok farklı. imkanı ve vakti olan kim varsa mutlaka ikisini de okumalı diye düşünmekteyim. paulo coelho abimiz'den okuduğum 4. kitaptı bu. her zaman olduğu gibi simyacı da su gibi ilerledi.
devamını gör...
kesinlikle öylesine okunacak bir eser değil. cümlelerin altını çizmeli. geçen her konuşma bir ders niteliğinde. paulo coelho kitabı öyle güzel yazmış ki okurken yolculuğa çıkmış gibi oluyorsunuz.
devamını gör...
içeriğini layığıyla anlayamayacak kadar küçük yaşta okumuş olmama karşın beni çok etkilemiş ve en kısa zamanda tekrardan okuyacağım ve herkese elindeki kitabı bırakıp direkt alıp okuması konusunda daraldığım kitap.
devamını gör...
brezilyalı yazar paulo coelho'nun yazdığı 188 sayfadan 1988 yılında yazılmış 96 yılında basılıp özdemir ince tarafından türkçeye çevrilmiştir. kitap 157. baskıya ulaşmış çok satan ve sevilen bir kitap.

ispanya da çobanlık yapmakta olan genci gördüğü rüya, falcı kadının dedikleri ve yaşlı bilge olan kralın dediklerinin etkisiyle hazinesini bulmak için mısır piramitlerine doğru yola çıkan gencin yaşam öyküsü…

genç çobanın mısır piramitlerine gitmek için çölü aşması gerekir… simyacıyı bulmak için yola çıkan genç bir simyacı ve hazinesini bulmak isteyen genç çoban mısıra giden bir kervana katılır ve gün aşırı yol giderler.

genç simyacı yol boyunca koşmayıp kitaplarını okurken genç çoban ise doğanın kalbini dinler güneşin, hurma ağaçlarının sesini dinler onlar onun öğretmeni olmuştur ama simyacı ile konuşmak onun dünyasını öğrenmek ister aralarında birkaç diyalog geçer ve genç çoban simyacının kitaplarını okur simyacı da tıpkı genç çobanın yaptığı gibi etrafı seyreder…

tekrar konuşmaya başladıklarında genç çoban sadece felsefe taşını, ebediyet iksirini öğenmiş ve ilgisini çekmiştir. simyacı buna üzülür çünkü yapılan deneyleri araştırmaları anlamamıştır. simyacı çevresinden genç çobanın öğrendiği gibi bir şey öğrenememiştir. ve kitaplarını geri alıp tekrar okumaya koyulur genç çobanda etrafı izlemeye koyulur…
kitabın arka kapağında şöyle diyor: simyacıyı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp güneşin doğuşunu izlemeye benzer…

simyacı bir felsefe kitabı aslında. yaşam felsefesi…

kendi kişisel menkıbenizi bulmak için ve hedefinize giden yolda aydın bir kişi isterseniz kesinlikle bu, bu roman olmalı çünkü varoluşsal soruları kendinize sormanızı sağlayarak kendi kişisel menkıbeniz olan hazinenize ulaşmanızı sağlar hayata olan bakış açınızı farklı pencereden bakmanızı sağlar.

kitaptan:

“simyacı, kendilerine soyan eşkıyalara, dokunduğu her şeyi altın yapan taşı ve ebedi hayat suyunu gösterir. eşkıyalar gülüp geçerler.
delikanlı, bu kadar kıymetli şeyleri eşkıyalara söylediği için şaşar. simyacı sebebini anlatır.”
"gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla görmeyiz onları. peki neden bilir misin? çünkü insanlar hazineye inanmazlar..."

kitap zihne etki ettiği kadar göze de hitap ediyor. kitabın 157. baskısında eserin tasarım kalitesi oldukça yüksek ve hoş bir tutum sergilemekle birlikte görsel düzeni romandaki mekân ve olay ile iyi bir bağlantı kurulumu da dikkatleri üzerine çekiyor.

romanın çevirisini yapan özdemir ince’ ye teşekkür ederim. bu eşsiz romanı bizimle paylaşmaya fırsat verdiği kelimeleri için…



-ykmcsnn-
devamını gör...
bir hayal midir çobanı yola çıkaran yoksa yolda olmanın bilinmezliği midir. aslında bulduğu hazinenin, kendi işaretlerine dahi inanmayan bir başkasının hazinesi olmasına ne diyeceksiniz. sadece kendi ile çıktığı bu yolda yaşadığı herşeye rağmen kendine ve evrenin işaretlerine inancını hiç yitirmeyen çoban.

bir tarafta de kendini kitaplara gömüp çöle başını kaldırmadan soruları için simyacıyı arayan bir gezgin.

simyacının dediği gibi “onun beni bulmasına daha çok var” çok severim aklımdakileri uzaklaştırabilen bir kitaptır. şahsi mankıbelerimi sorgularım hep.evren bize de işaretler gönderyor mu acaba
devamını gör...
bu kitabı iyi ki yıllar önce okumamışım. o zamanlar beni çok etkilerdi böyle mistik ağızlar.

bunlar tasavvufta da olan şeyler. zaten o zamanlar da bunu bildiğim için iyiden iyiye hoşuma giderdi. her şey bir ve aynı şeydir falan filan. kum tanelerinden evrenin sırrını çözmek, parça-bütün ilişkisi. bütün bunlar sadelik ve basitlik iddası ile aslında karmaşıklık yaratan, insanı yoran şeyler. anlamsızlığa anlam yüklemekten ibaret.

bilirsiniz ya tasavvufta, yûnus un dört kitabın manası bir elifte gizliymiş muhabbetlerini.

ben nihilizmden devam ya. evet.
devamını gör...
üç kere okuduğum kitaptı. ortaokulda, yirmili yaşlarımda ve otuzlu yaşların sonlarına doğru. bazı kitaplar her okunduğunda farklı bir açıdan bakmanı sağlıyor. bu kitap da onlardan biri bence.

" insanların yürekleri böyle olur. ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. dirilmemek üzere sona ermiş aşklar, olağanüstü olabilecek ama olmayan anlar, keşfedilmesi gereken, ama sonsuza kadar kumların altında kalan hazineler, daha aklımıza gelir gelmez bizler, yürekler hemen ölürüz. çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz.
yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle.
" simyacı/paulo coelho
devamını gör...
verdiği mesajlar kimi zaman derin olsa da okurken ne yazık ki çok da akıcı ilerlediğini söyleyemeyeceğim kitaptır. kitap hacmen küçük de olsa kalın bir kitap okuyormuşsunuz gibi ilerliyor.
yazarın tarzının bu olduğunu düşünürken, veronika ile tanıştım. ardından "tüm kitaplarının böyle olduğuna" yönelik önyargılarımı yıktı.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"simyacı (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim