#ödüllü filmler
1979 yılı fransa-ingiltere ortak yapımı filmi,roman polanski yönetmiştir. filmi thomas hardy'nin "tess of the d'urbervilles'' adlı romanından uyarlanmış ve oscar ödülü dahil bir çok ödül kazanmıştır . tess adlı köylü bir kızın,ailesinin soylu bir aileyle akraba olduklarını öğrenmesiyle değişen hayatı anlatılmaktadır. imdb: 7,3/10.
akademi ödülleri
en iyi sanat yönetmeni akademi ödülü - pierre guffroy, jack stephens
en iyi sinematografi akademi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
en iyi kostüm tasarımı akademi ödülü - anthony powell
bafta
bafta en iyi sinematografi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
césar
en iyi film césar ödülü - roman polanski
en iyi yönetmen césar ödülü - roman polanski
en iyi sinematografi césar ödülü - ghislain cloquet
altın küre
en iyi yabancı dilde film altın küre ödülü - fransa
sinema dalında en iyi yeni yıldız altın küre ödülü (kadın oyuncu) - nastassja kinski
diğer
boston film eleştirmenleri derneği en iyi yönetmen ödülü - roman polanski
los angeles film eleştirmenleri derneği en iyi yönetmen ödülü - roman polanski
los angeles film eleştirmenleri derneği en iyi sinematografi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
national board of review (abd ulusal eleştirmenler kurulu) - en iyi 10 filmden biri
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi sinematografi ödülü (3. lük) - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
new york film eleştirmenleri cemiyeti en iyi sinematografi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
new york film eleştirmenleri cemiyeti en iyi yabancı dilde film ödülü (3. lük)
en iyi sanat yönetmeni akademi ödülü - pierre guffroy, jack stephens
en iyi sinematografi akademi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
en iyi kostüm tasarımı akademi ödülü - anthony powell
bafta
bafta en iyi sinematografi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
césar
en iyi film césar ödülü - roman polanski
en iyi yönetmen césar ödülü - roman polanski
en iyi sinematografi césar ödülü - ghislain cloquet
altın küre
en iyi yabancı dilde film altın küre ödülü - fransa
sinema dalında en iyi yeni yıldız altın küre ödülü (kadın oyuncu) - nastassja kinski
diğer
boston film eleştirmenleri derneği en iyi yönetmen ödülü - roman polanski
los angeles film eleştirmenleri derneği en iyi yönetmen ödülü - roman polanski
los angeles film eleştirmenleri derneği en iyi sinematografi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
national board of review (abd ulusal eleştirmenler kurulu) - en iyi 10 filmden biri
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi sinematografi ödülü (3. lük) - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
new york film eleştirmenleri cemiyeti en iyi sinematografi ödülü - ghislain cloquet, geoffrey unsworth
new york film eleştirmenleri cemiyeti en iyi yabancı dilde film ödülü (3. lük)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "miteherik" tarafından 10.04.2022 17:08 tarihinde açılmıştır.
1.
'tess', roman polanski'nin yönettiği 1979 yapımı film.
martin thomas hardy'nin 'tess of the d'urbervilles' romanından aktarılmıştır. yönetmenin en iyi filmi bile sayılabilir.
polanski'nin, tek bir planı -doğru ışığı bulabilmek için- çekmesinin haftalar aldığı söylenir. tess'i oynayan nastassia kinski'nin de en güzel yıllarına ait bir filmdir, seyredilesidir.
benim ilginç bir film anlayışım var. romantik filmleri çok seviyorum ve eğer bir oyuncunun bir filmini çok beğendiysem, sonuna kadar didik didik edip onun bütün filmlerini izlemeye çalışıyorum.
bir dönem sinema tarihi ile de ciddi ilgilenmiştim ve sessiz film döneminden itibaren önemli sayılan her filmi izlemeyi kafama koymuştum. ne yazık ki bunu tam olarak gerçekleştiremedim. tümüyle adanmışlık gerekiyor çünkü. her sene yaptığım listelerden biri de bu filmleri tarihsel sırasına göre izlemeye çalışmak ve her seferinde başaramamak.
tess'e dönersem, önce romanı okumuştum. roman bir klasik. ama öyle çok da ciddiye alınacak bir klasik değil ve oldukça da kısa. hemen bir gün içinde okuyup başından kalkabilirsiniz.*
benim romanda sevdiğim şey, geçmişin anlatılması, geçmiş romantizmi. bu nedenle jane austen romanlarına da bayılıyorum. ve tabii filmlerine de. hele filmler.....
fantastik alemlerin konu edinildiği roman ya da filmler gibi hayal gücümüzle tamamladıklarımızdan değil onlar. çok büyük emek ve çaba gerekiyor dönem filmlerini yapmak için. resmen tasarım harikası filmler bunlar.
upstairs, downstairs'i de çok sevmiştim, downton abbey'yi daha çok.
ve tess'in de neredeyse her karesi bir sanat şaheseri gibi çekilmişti ve nasıl romantik. benim gözyaşı döktüğüm filmlerdendir. nasıl bir iflah olmaz romantik olduğumu anlayın işte.
geçmişte soylu olduklarını düşünen bir ailenin, güzel kızlarını, bu ismi satın alan zengin bir ailenin yanına resmen kurbanlık koyun gibi yolladığı yerde kızın başına gelenler, kızın oradan kurtulup -ama nasıl bir kurtuluş, oooooo- kendine yeni bir hayat, emekçi bir hayat çizerken karşılaştığı yakışıklı ama dindar bir adama aşkı, adamın bu kirli geçmişi kabul edemeyip kızı bırakması, kızın sonrasında düştüğü durum ve daha sonrası... daha kötüye, daha da kötüye gidişi ve ölümü...
(romantik genç kızlara bu türlü filmler yasaklanmalı. ama sanırım z kuşağı bütün bunlara yalnızca güler gibi, bilemedim şimdi.)
filmde nastassia kinski, roman karakterini öylesine başarıyla oynar ki, resmen tess'le özdeşleşirsiniz. bütün tazeliği ve masumiyetiyle, filmde başına gelenleri asla hak etmeyen o zavallı kızcağız..
bence nastassia'nın bu filmdeki başarısını yalnızca yönetmenin başarısına yoramayız.
en merak ettiğim şeylerden biri de buraya yazdıklarımızın ne kadar okunur ve ne kadar etkili olduğu. örneğin ben bu yazıyı yazdıktan sonra kaç kişi bu filmi izler, kaç kişi oturup hakkında yazar? umalım ki yararlı olsun.
martin thomas hardy'nin 'tess of the d'urbervilles' romanından aktarılmıştır. yönetmenin en iyi filmi bile sayılabilir.
polanski'nin, tek bir planı -doğru ışığı bulabilmek için- çekmesinin haftalar aldığı söylenir. tess'i oynayan nastassia kinski'nin de en güzel yıllarına ait bir filmdir, seyredilesidir.
benim ilginç bir film anlayışım var. romantik filmleri çok seviyorum ve eğer bir oyuncunun bir filmini çok beğendiysem, sonuna kadar didik didik edip onun bütün filmlerini izlemeye çalışıyorum.
bir dönem sinema tarihi ile de ciddi ilgilenmiştim ve sessiz film döneminden itibaren önemli sayılan her filmi izlemeyi kafama koymuştum. ne yazık ki bunu tam olarak gerçekleştiremedim. tümüyle adanmışlık gerekiyor çünkü. her sene yaptığım listelerden biri de bu filmleri tarihsel sırasına göre izlemeye çalışmak ve her seferinde başaramamak.
tess'e dönersem, önce romanı okumuştum. roman bir klasik. ama öyle çok da ciddiye alınacak bir klasik değil ve oldukça da kısa. hemen bir gün içinde okuyup başından kalkabilirsiniz.*
benim romanda sevdiğim şey, geçmişin anlatılması, geçmiş romantizmi. bu nedenle jane austen romanlarına da bayılıyorum. ve tabii filmlerine de. hele filmler.....
fantastik alemlerin konu edinildiği roman ya da filmler gibi hayal gücümüzle tamamladıklarımızdan değil onlar. çok büyük emek ve çaba gerekiyor dönem filmlerini yapmak için. resmen tasarım harikası filmler bunlar.
upstairs, downstairs'i de çok sevmiştim, downton abbey'yi daha çok.
ve tess'in de neredeyse her karesi bir sanat şaheseri gibi çekilmişti ve nasıl romantik. benim gözyaşı döktüğüm filmlerdendir. nasıl bir iflah olmaz romantik olduğumu anlayın işte.
geçmişte soylu olduklarını düşünen bir ailenin, güzel kızlarını, bu ismi satın alan zengin bir ailenin yanına resmen kurbanlık koyun gibi yolladığı yerde kızın başına gelenler, kızın oradan kurtulup -ama nasıl bir kurtuluş, oooooo- kendine yeni bir hayat, emekçi bir hayat çizerken karşılaştığı yakışıklı ama dindar bir adama aşkı, adamın bu kirli geçmişi kabul edemeyip kızı bırakması, kızın sonrasında düştüğü durum ve daha sonrası... daha kötüye, daha da kötüye gidişi ve ölümü...
(romantik genç kızlara bu türlü filmler yasaklanmalı. ama sanırım z kuşağı bütün bunlara yalnızca güler gibi, bilemedim şimdi.)
filmde nastassia kinski, roman karakterini öylesine başarıyla oynar ki, resmen tess'le özdeşleşirsiniz. bütün tazeliği ve masumiyetiyle, filmde başına gelenleri asla hak etmeyen o zavallı kızcağız..
bence nastassia'nın bu filmdeki başarısını yalnızca yönetmenin başarısına yoramayız.
en merak ettiğim şeylerden biri de buraya yazdıklarımızın ne kadar okunur ve ne kadar etkili olduğu. örneğin ben bu yazıyı yazdıktan sonra kaç kişi bu filmi izler, kaç kişi oturup hakkında yazar? umalım ki yararlı olsun.
devamını gör...