türkiye'nin düzelmesinin tek yolu

yoktur.
kim gelirse gelsin bu çürümüşlük değişmez.
kaç tane nesil etkilendi, artık yanlışları doğru kabul eder oldular...
öyle eğitimle falan çözülecek gibi değil, alttan tertemiz nesil büyütetim dersin ama eve gidecek babası bok.
her şey birbirine karıştı, ne kültürel sınıf kaldı ne de iyi kalpli insanlar...
okuyana saygı kalmadı en başta, bilgiliyi dinlemek diye bir şey yok.
ne idüğü belirsiz milyonlarca insan doldurdular ülkeye...
kimse boşuna vatan millet edebiyatı-ülkeyi savunuruzculuk yapmasın, trabzon'a bakmanız yeterlidir.
sen güzel düşünebilirsin ama amcan-dayın-komşun 3 kuruş için ne ev bırakır ne arsa.
ülke yaban çakalı dolu.
düzelmez.
böyle böyle, paramparça olana kadar idare ederiz sadece.
biraz ağlarız belki, o kadar.

her şey daha da b*ka sardı insanlar kafayı yedi.
geçen seneden beri aynı şeyi söylüyorum
buradan dönmez
battık arkadaşlar.
kaçın bence.
biz kalanlar kapıları tutup kendimizi feda edeceğiz mecbur.

ölmesi.

ülke belki komple çamaşır suyunda yıkanırsa bir ihtimal düzelebilir.

türkiye'nin toplam borcu 1.20trilyon dolar. bir trilyon 200 milyar dolar. borcun gayri safi milli hasılaya oranı %25.7. kabaca söylersek mal ve hizmet üretimimizin dörtte birini borcumuza karşılık vermemiz gerekiyor.
tabi işler böyle yürümüyor. dünya ekonomisine yön veren çıfıtlar bu işi öyle karıştırmışlar ki kendileri de çıkamıyor bu işin içinden. bu arada muhterem reyizimizin ve muhterem maliye bakanımızın söylemlerinin aksine imf 2030 yılında enflasyonun %30 olacağını öngörüyor. mehmet şimşek mi iyi bilir imf mi sorusunun cevabını kendinize verdikten sonra esas soruya gelelim. soru şu:
bu borç ve bu gsmh ile ülkeyi kurtarabilir miyiz? sorunun devamı: kurtarmaya değer mi?

dincileri, yobazları, aşırı sağ sol ve her türlü milliyetçilerin aşırısını ayıracaz. tertemiz olacak....................

dünyanın düzelmesi. dünyanın düzelmesinin tek yolu da yok olması. dünya kötülüklerle doludur ve asla iyiler kazanmaz. kazanan iyiler de zamanla kötüleşir. çünkü insan kötüdür. bilgeler kendini bil der. yani kötülüğünü bil. dünyayı ve kendini kendinden koru.

geldiğimiz noktada artık bana düzelecekmiş gibi gelmediği için tek bir yol söylemek ne kadar mümkün olur bilmiyorum açıkçası. ama ilk başta bağımsız yargı derdim ben. unuttuk onu ya, nasıl bir şeydi?

önce ben bi düzeleyim. sonra bakarız türkiye’nin haline.

şu an imkansız gibi dursa da bunun yolu bağımsız yargı ve kurumlar ile bürokrasinin işler hale getirilmesi ve liyakata dayalı yürütülmesinden geçiyor, yoksa hiçbir türlü düzelmeden bahsedemeyiz.

brezilya gibi fitbolcu üretip satmak.

ekonomi > hukukun üstünlüğü ilkesi uyarınca adaletin yeniden ve güçlü biçimde inşası > sokak çetelerini ve uyuşturucu ağlarını kesin bir istikrar ile bitirmek > bütün sığınmacıları göndermek > sosyal adalet > adil vergilendirme sistemi > güçlü diplomatik ve realpolitik ilişkiler > kandil'le müzakere değil kararlı mücadele > fırsat pencelerini kaçırmama > tsk'nın eskisi gibi askerîleşip sivil otoriteden özerk olması > kurmay ve stratejik aklı korumak > hava savunma mimarisinin, donanmanın ve zırhlı birliklerin modernizasyonu > seri füze üretimi. (bu işler öyle sırf "iha yaptık, siha yaptık." demekle olmaz, bu şekilde ordunuzu güçlendiremez, ulusal güvenliği sağlayamazsınız.)

70 yıllık bir ömür için çok fazla şey düşünüyorsunuz.
devlet(ler) acımasız ve gerçekçidir bu yüzden bizim kendimizi üzmemiz aslında devletin umrunda olmaz.
sistemin adını ne koyarsanız koyun özünde kast sistemi vardır 3-5 topluluk mutlu olacak diye bence bu kadar düşünmenin bir anlamı yok.

bi tur da bana verin ben halledicem