türkiye'nin düzelmesinin tek yolu

çok sevdiğim bir sözü alıntı yapacağım: bu iktidardan kurtulmak için bu muhalefetten kurtulmak zorundayız.

ülke olarak ortak bir saatte gusül abdestini tüm tüm ülkeye kadın erkek demeden tarif edilip,aldırılmalıdır.
bi ihtimal sonuçta.

eşit muamele.

başa feridun abiniz gibi bir insanın gelmesi lazım.

(bkz: türkiye'nin düzelmemesinin tek sebebi) ni ortadan kaldırmak*
sebep sonuç ilişkisi

*deyim olarak ortadan kaldırmak
#egm #süleymansoylu işgüzarlarına bilgi.

türkiyeyi düzeltecek adam ektedir. acil göreve çağrılmalıdır. ülkenin üzerine bi okusa üflese yeterli olur.

eğitim.

öncelikle ondan ve diğerlerinden kurtulmalı ve daha iyi partiler gelmeli. sonra ise nüfus sıkıntısı çözülmeli , nüfus fazla olunca eğitim vermek daha zor oluyor , göçmenlere de insancıl bir çare bulunmalı. ardından nitelikli üniversiteler kalırken niteliksiz üniversiteler kapatılmalı. ve üniversite giriş puanları arttırılmalı böylece nitelikli insanlar haklarını alabilecek. üniversite sayısı azaltılınca zorunlu olarak meslek liseleri ve meslek seçenekler arttırılmalı , öğrencilerin yeteneklerine göre meslek seçmeleri sağlanmalı. ilkokulda verilen din kültürü ve ahlak dersi iki ders olarak ayrılmalı. böylece gelecek nesiller ahlakın dine bağlı bir şey olmadığını anlar. ilkokul 4. sınıfta yapılan sınavlar kalkmalı çünkü pek bir anlamı yok onun yerine çocukların hangi özelliklere yakın olduğunu gösteren sınavlar yapılmalı ve bazı hobilere yönlendirilmeliler. tabii bunlar yavaş yavaş düzelince ekonomi ve iç düzen gibi olaylar kendiliğinden çözülecek.

var bir hayalimiz.

dibi görmesidir. devasa bir ekonomik kriz, iç savaş veya işgal yaşanmadan bu ülkenin düzelebileceğini sanmıyorum. atatürk de ülke beş parçaya bölünmek üzereyken, orduları lağvedillmişken ortaya çıkmıştı. esasında güney kore, çin ve hatta almanya gibi devletler de en dibi görüp sonra toparladılar. bu denli çarpık düzen, bu denli yolsuzluk, bu bölünmüşlük her şey baştan sona yıkılmadan düzelebilir mi emin değilim.

adalet, demokrasi, güven gibi hayati değerlerin koşulsuz şartsız işlemesi.

orta anadoluya atom bombası atmak. egeden zorunlu veya gönüllü göçlerle iskan uygulayıp oralarda yeniden yeni bir hayat ve doğa inşa etmek.

(bkz: hak hukuk adalet)

başlığa ilk girip baktığımda yorumlardan gördüğüm kadarıyla çarenin mevcut olan iktidarın gitmesi yönünde olduğunu gördüm. elbette haklı olunan yönler vardır; ancak petrov'un beyaz zambaklar ülkesi kitabından bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum. "yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. onlar, milli ruhun birer kopyasıdır. onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. işte bu nedenledir ki, eskiden beri ‘her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur’ denilmiştir." buradan da destek alarak asıl sorunun bizlerde olduğu kanısındayım. elbette kurunun yanında yaş da yanıyor; ama günümüz düzeni malum. haklı olanın güçlü değil de güçlü olanın haklı olduğu bir dönemdeyiz. yine bu kitapta yer alan bir bölümde devletlerin tarihleri moskova'daki çürümekte olan bir tiyatro binasına benzetiliyor. "bundan 50-60 yıl kadar önce (1850-60) moskova devlet tiyatrosu’nun duvarlarında temelden çatıya kadar birdenbire derin çatlaklar oluşmuş ve binanın yıkılıp insanlara zarar verme tehlikesi ortaya çıkmıştı. mimarlar bu çatlakların nedenini anlamak için tiyatronun birkaç yerinden temelleri
açtıktan sonra, moskova’nın çökmekte olan tiyatro binasının eskiden ahşap temeller üzerine inşa edildiğini görmüşler. binayı yapanlar zemin iyi olmadığından yere kalın kazıklar çakmış ve üstüne de kalın taş duvarlar örmüşler. o zamanın şartlarına göre bu temel yeteri derecede sağlam kabul edilmişti. gerçekten de tiyatro binası uzun yıllar boyunca dayanmış fakat aradan geçen yıllar boyunca yeraltındaki kalın kazık direkler çürüdüğünden temel kaymış ve bunun sonucunda binanın duvarlarında çatlaklar oluşmuştu. mimarlar sorunu çözmek için düşünmeye başlamışlar. binayı yıkmak yerine önce köşelerden başlayarak temelleri açmışlar; ardından çürüyen kazıkların yerine granit taşları yerleştirmeye başlamışlar ve yavaş yavaş bütün temeli yenilemişlerdi. böylece moskova devlet tiyatrosu’nun eski binası sağlam temellere kavuştu. mimarların zekice çalışmaları sayesinde bina hâlâ hizmet vermeye devam etmektedir." işte burada da gördüğümüz gibi eski zamanın şartlarında eskiyi yönetmek için yeterli olsa bile günümüz değişen dünyasını o şartlarla bu dönemi yönetemeyiz. bir yerlerden başlamak gerek ve zararın neresinden dönsek kar. kurunun yanındaki yaşların sayısının da artmasıyla bu işin bir nebze bile olsa düzeleceği kanaatindeyim.

din, atatürk ve ırk siyaseti yapan partilerin mezara girmesiyle olabilecek durumdur. yeterince vakit kaybettirdiler memlekete kısır çekişmeleriyle.

başbuğ cem uzan'ın iktidar olması.

siyaset toplumu dönüştürür. efendim işte toplum böyle, siyasiler değişse ne değişecek diyenlere hatırlatmak istedim.

ülkenin; toplumun bakış açısını, düşünce yapısını, vizyonunu bilimsel ve insani normlar eksenine çevirecek bir ekip değişikliğine şiddetle ihtiyacı var.

insanların maddi refaha ulaşması. geçim derdi yüzünden vakit ayıramadığı kişisel gelişime, genel kültüre, sosyalleşmeye yönelebilmesi.

feodaliteyi ortadan kaldırmak... çekirdek aile dışında bir aile kavramı olmamalı..ailecilik hemşericilik vs. bitmeden bu memleket düze çıkmaz.. hangi yönetim gelirse gelsin!

üstünden buldozerle geçmek.

düşündüm düşündüm bulamadım.