kız kardeşim 5.sınıfta, ben ise ortaokuldaydım. 5. sınıflar bursluluk sınavına 10 tl gibi bir ücret karşılığı giriyordu. ben de kardeşime her zaman güvenirim, bu sınava girmesini çok istiyordum, kazanacağından emindim.
günlerce anneme dil döktüğümü hatırlıyorum, lütfen girsin vallahi kazanır diye. ama annem o 10 lirayı bir türlü vermedi. yoktu biliyorum ama isteseydi bulurdu bunu da biliyorum.

neyse efendim sınava başvurmak için son gün geldi çattı ama nasıl içim içimi yiyor, bir şeyler yapmam lazımdı.
o zamanlar bir arkadaş grubum vardı, hemen onlardan borç para istedim. ( ay çok fakir hissettim şu an yahuu)
neyse efendim bir arkadaşımda 5 tl vardı hemen verdi, diğer arkadaşım benim için annesinden istedi.
koştur koştur bankaya ücreti yatırdık, ve dekontu idareye teslim ettik.

peki sonra ne oldu?
kız kardeşim kazandı bursluluk sınavını, anneme söylemeyecektik parayı hep gizlice alıp ezecektik, çok heyecanlıydık.
ama öyle olmadı tabii bursu okuldan almaya veli gitmeliydi.
neyse ki annem gururlu biridir, o parayı hep kardeşimle beraber ezdik, yeri geldi kaynak kitap aldık.
bazen de kıyafet.
şimdi de kardeşim canımı istesin veririm aramızda ne paranın ne de başka bir şeyin lafı dahi olamaz.
devamını gör...
orta 1 deydim.yıl sonu ilden ilçeye minübüs param vardı sadece.yatılıydım bütün eşyalarla indim eve kadar yürüdüm eşyalarla.5 km vardı mesafe.
devamını gör...
en beteri ise; gördüğün bolluktan, görülmemiş yokluğa düşmek olmalı...
ben dünyaya geldiğim zamanlar, ailemin durumu fena sayılmazdı. babam iki işi vardı. kardeşim ve ben özel okula gidiyorduk. babamın oturduğumuz ev dışında iki tane daha ev, mercedes arabasının dışında, herkese aşırı güveni vardı.
benim dedemin köydeki evinin balkonunu boyama vakamdan sonraki haftasonu köye gelen babam, daha evvelki eve su doldurma olaylarımı da düşünüp dedemin evinin tadilatına girişti. yaklaşık iki ay toprak damı beton yapmak için uğraştı. babam evle uğraşa dursun, mersin'deki halı mağazasının ortağı, uçan kuşa bile borç takıp paralarla halep'e kaçmıştı.

biz mersin'e döndük, kapıya gelen alacaklılar kuyruk olmuş. sanki elvis presley, ızzet altınmeşe, bob marley ve frank sinatra aynı anda bizim evde imza günü düzenliyordu, yok böyle bir izdiham!
tabii bu dönemde babam evleri, arabası, nesi var nesi yok satıp borçları kapatmaya çalıştı. evimizdeki eşyalara bile icra geldi.

babama her şeyini kaybetmek değil, itibarini kaybetmek zor gelmis olacak ki mersin'den istanbul'a göçmek zorunda kaldık.
....
istanbul'daki ilk iki sene çok zorlu geçti. odun kömür dahi alamadık. zaten "inancli müminlere" karşı iyi niyetin yaşayan son temsilcisi babamı mersin olayı da akıllandırmamış olacak ki, aldığı koca demir döküm sobayı evin bahcesine koyunca, sabahına sobayı yerinde bulamadık.
ilk aylar parasızlıktan tavana duy alıp takamadık ama mersin'den getirdigimiz çalışma masalarımızın lambalarıyla aydınlandık. resmen varlik içinde yokluk.
...

asıl yokluk ise benim yüreğimdeydi...
o dönem içimde aileme karş korkunç kin ve kırgınlık vardı. gün içerisinde okulda ve annemden yediğim dayaklardan çok benden gizli iş çevirdikleri için dolap ve kapı arkalarinda gizli gizli ağlardım.

sözde kuru ekmeğe muhtaç gibi halleri var ama gerçek bana göre öyle degildi. kardeşlerim ve annem hep meyve ve başka yiyecekler kokuyor, bana hic vermiyorlar sadece kendileri yiyordu.

defalarca dolapları aradim, o yiyecekleri nerede sakladıklarını hiç bulmadım. iyi ama bana sadece şekerli, yağlı ve hamurlu şeyler yasaktı. mesela annemin yediği çilek bana yasak degildi ama o bana hicbir zaman yediginden vermiyordu. bu durum yüzünden anneme olan kırgınlığım daha da derinleşmisti.
...
bir gün kardeşimi annemlerin odasına çekip kapıyı kapattım. kapının arkasinda fısıltıyla;
-"kardeşim bana yediğin mandalinalardan bir tane verir misin? söz anneme demeyeceğim."dedim.
+abla evde mandalina mi var? dedi.

onun bu soruyu sorarken bile ağzının mandalina kokması, gözlerimden yaşları boşaltmaya yetti... ağlayarak bağırmaya başladım.
-var işte! var! hepiniz benden gizli bir şeyler yiyorsunuz bir tek bana vermiyorsunuz. nefret ediyorum hepinizden! hep beni ayırıyorsunuz! keşke ölsem!
...
seslerimizi duyup gelen babama da aynısını dedim. babamın gözleri doldu kocaman açıldı bana sarılıp ağlamaya başladı. ona göre ben şizofrendim.
...
beni sizofreni korkusuyla bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine götürdü. uzun uzun incelediler. nihayetinde bana sinestezi teşhisi konuldu. bendeki sinestezinin seslerin ve renklerin tadını kokusunu alan, renklerini gören türüydü. diğer insanlar serçelerin şarkısının pırıltılarını görmezken ben görüyordum. oysa ben herkesi benim gibi görüyor sanıyordum.
devamını gör...
bir gün gene çok fakirim. kimse sevgi göstermiyor bana, ben de ne yapayım bu fakirliği kendime sevgi göstererek aşayım diye başladım “oğlum bak bakışlarından bulut bulut yağıyor pamikler yeryüzüne, biliyorum basmazsın yerlere sen, süzülürsün yerler incinmesin diye. kuşlar bugün yağmurda şemsiyesi ile dans eden -gene kelly- gibi etrafında ötüşleri ile dans ediyorlar. güneş, ışınlarını sana hizmete adamış adeta, yüreğine düşüyor ışık hüzmeleri, denizlerde cıvıltı ve coşku içerisinde yüzen yunuslar gibi gönlünde güneşe dalmış sımsıcak bir tutkuyla koşuyor ağaçlar arasında” bugün çok şımarttım kendimi, ne yapayım seviyorum be abi, seviyorum kendimi*.
yazdıklarımın daha iyi anlaşılması için bıraktığım videoların dinlenmesi ve izlenmesi elzemdir sayın yazarlar.

pamuk gibi bulutlar şarkısı(tanımın fon müziği gibi düşünebilirsiniz)


yağmur dansı
devamını gör...
babam evde kalan son yiyecek olan 1 kase zeytin ve 1 tane ekmeği çocukları yesin diye ben tokum demişti.
devamını gör...
lanet olsun hala fakirim ve fakirlik geride kalmadığı için yaşadıklarıma henüz anı diyemiyorum. gerçi zengin sözlükte ne arar laa.
devamını gör...
hiçbiri anı değil çünkü zaten hâlâ fakirim. unuttuğum yok yani.
devamını gör...
daha geçtiğimiz cumartesi gecesiydi nasıl unuturum. kartım arkadaşımda kalmış, cebimde 50 lira var. karnım aç, sigaram yok. yanımda kahve ısmarlamam gereken de biri var.
ne yapsam ne yapsam diye düşünüyorum. üşenmedim gittim arabaya sigaramı aldım, 2 kahve bir de tost sipariş ettim. tam doymadım ama en azından sigara altlığı olmuş oldu.
devamını gör...
bir gün menemen yapıcaktık;
baktık yağ yok, biber yok, yumurta yok, tüp bitmiş, tuzlukta tuz da dibinde.
domatesi ekmek arası yaptık yedik.
devamını gör...
otobüs param bile kalmamıştı. bedava sen ben kartlarını bir büfeden paraya çevirmiştim. çaresiz hissettiğim nadir anlardan biridir.
devamını gör...
ortaokula giderken babam eve pek para vermezdi. bize yapacağı masrafı amcamlara onun çocuklarına yapardı. okulun açılmasına 1 hafta falan var. benim çantam paramparça başka çanta da yok. kara kara da düşünüyorum. cumartesi günüydü hiç unutmuyorum. babam öğleden sonra beni aldı. gittik çanta, okul için malzeme falan aldık. sonra onları amcamlara götürdük. meğer yeğenlerine almış. ertesi gün aynı kırtasiyeye gittim iş istedim. çanta alabilmek için 1 hafta boyunca tabiri caizse eşek gibi çalıştım. benimki fakirlik değildi varlık içinde yokluktu.
devamını gör...
son iki haftadır evime tuz almak yerine üniversite yemekhanesinde verilen tuzlardan 2 3 tane alıp eve getirip tuzluğa boşaltıyorum. yemekhanede verilen ekmeği yemeyip eve getiriyorum.
devamını gör...
öğrencilik zamanımda 1 hafta boyunca her gün margarin ve ekmek yemem. *
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
okulda cekilis sandigi hazirliyordu herkes, boyle renkli sandiklar taki kutulari falan, ben buzdolabi poseti getirmistim. bir de futbol ayakkabim olmadigi icin okul takimindan atmislardi
devamını gör...
buralar yakında dolar gibi geliyor bana halimiz malum
devamını gör...
davulcu geldiğinde ışıkları kapatırdık. şükür şimdi bahşiş vermek için 1 saat bekliyorum gelmesi için.
devamını gör...
bir yıl boyunca aynı pantolonu giymiştim annem her pantolonumu yıkadığında evden çıkamaz kurumasını beklerdim, zamanla yeryer aşınmaya başlayıp yırtıldıkça rengine yakın yama yapılsa da bir süre sonra pantolon öz kumaşını yitirip gökkuşağına dönmüştü. bayramlığı annem dikmişti çizgili pijama.

hafta da bir çay demlenirdi, 1 bilemedin 2 bardak içilirdi eskiler bilir juz (kırılmaz) bardakları.
devamını gör...
yumurtanın çoğalması için bolca unu kavururduk içine 2 yumurta kırardık kahvaltıda. tabi kalabalıktık o zamanlar .
sonra yapışan tavanın dibi için kavga ederdik kardeşimle... ne güzel günlerdi o günler.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"unutulmayan fakirlik anıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim