vampir

kan sever.

rivayet o dur ki transilvanya lordu drakul yada vlad tepeş yada osmanlı tarihindeki adıyla kazıklı voyvoda, 1400lü yıllarda eflak ve boğdan adıyla geçen, bugünki transilvanya denen macaristan taraflarının prensiymiş, osmanlı seferleri sonucunda esir düşen yada babası tarafından rehin verilen, dracula yada kazıklı voyvoda diye anılan vlad tepeş, zindanlarda esir düştüğü sıralarda, türklere, osmanlıya büyük bir kin ve nefret beslemiş. zindada gözü dönen dracula, dayanamayıp ruhunu şeytana satmış ve uzun bi süre ölümsüz olarak yaşamayı, intikam alarak kendini rahatlatmayı seçmiştir. bir süre sonra zindandan kaçarak, tekrar transilvanyaya dönen dracula, eflak yada boğdan kontu, kont drakula olmuştur. ilk işi, ülkesindeki tüm dilencileri ve evsizleri, yemekli bir ziyafete davet etmek olan drakula, dilencilerin ve evsizlerin karınlarını doyurmasının hemen ardından, hepsini diri diri yakmıştır. gözü dönmüş drakula, yakaladığı tüm türkleri kazığa geçirerek öldürmüş, bir rivayete göre kanlarını içmiştir. kontun, onbinlerce insanı kazığa oturtarak öldürüldüğü tarih kitaplarında geçer, daha sonra namı transilvanyada giderek yayılır.

vampir mitinin ortaya çıkışıyla ilgili, bir sürü rivayet vardır. en meşhur olanı kont draculanın hikayesidir. 1800 lerde braham stoker isimli bir yazar, tüm vampir hikayelerini toplayarak, bir kitap yazdı. bu kitapta kont draculaya bolca yer verildi. drakulanın vampir olduğu bu kitapla senarize edildi ilk olarak. daha sonra alman dışavurumcu sineması, stokerin kitabından ilham alarak, nosferatu adlı, vampir konulu ilk filmi çekti. ve vampirler bu şekilde sinemaya konu olmaya başladı.

hemen hemen bütün kültürlerde ve inanışlarda kendine yer bulmayı başarmış ulvi yaratık. vampir bir tür yaşayan ölüdür. gömüldüğü yerden çıkıp gelerek yaşayanların kanını emen bir ceset veya ruhsuz bir bedendir. vampir mezarında duramayan bir varlıktır, bütün geceyi bir kurban arayarak geçirir ve güneş doğmadan önce mezarına geri döner. eğer biri vampir tarafından ısırılırsa kişi vampire dönüşür. intihar edenler, cadılar, lanetlenmiş kişilerde vampir olabilir. ayrıca gömülmeden önce kişinin cesedinin üstünden kedi yahut başka bir yaratık geçerse kişinin vampir olacağına inanılır. cesedin ağzının açık olması vampir olduğunun kanıtlarından biridir. ışık, çan, demir ve sarımsak vampirlerden korunmada etkilidir. vampir miti slav kökenli kabul edilse de kendine bütün dünyada yer bulmayı başarmıştır. rusya, polonya, bulgaristan, hırvatistan, slovenya ile birlikte yunanistan, romanya, arnavutluk, macaristan büyük bir vampir bölgesi olarak kabul edilir fakat vampire dair inançlar hint, çin, türk gibi kültürler dahil olmak üzere tüm kültürlerde vardır. asya kültürüne bakıldığında çeşitli vampir tipleri görülür. örneğin hindistan'da karşılaşılan rakshasa bunlardan biridir. japonya'ya bakıldığında bir hortlak olan shuten douji ile karşılaşılır. arap kültüründe ise algu olarak bilinen bir kadın vampir vardır ve emine adıyla 1001 gece masallarında kendine yer bulmuştur. doğu avrupa ve balkanlara geri dönmek gerekirse az önce de belirttiğim gibi sağlam ve zengin bir vampir kültüne sahip. vukodlak, vrykolakas gibi adların yanı sıra upir, upior, vpir ve benzeri bir sürü adla anılır. vampir gibi insanı ürküten, büyüleyen bir varlığın edebiyata girmesi elbette şaşırtıcı değil. twilight serisi ile genç kızlarımızın kalbini hoplata sıska vampirleri bir kenara bırakırsak vampir edebiyatının kökeni homeros'un odysseia'sına kadar dayanır. odysseus, hades'in ölüler ülkesine gider ve ölüleri diriltmek için koyunları keserek kanlarını akıtır. pek çok ülkenin halk masallarında vampir imgesine rastlanır. halk hikayelerinden sonra vampirleri konu alındığı ilk kurmaca öykü 19. yüzyılın ilk yarısında yazılır. öykünün adı the vampyre'dir. bu öykü dört entelektüelin kafa kafaya verdiği bir gecenin ürünüdür. lord byron, percy shelley, mary shelley ve john polidori 1816'da bir villa kiralayıp birbirlerine hayalet ve korku hikayeleri anlatmalarıyla gecenin sonunda yazılı bir eser üretmeye karar verirler. o gecenin bir diğer ürünü yine korku edebiyatının mihenk taşı olan, mary shelley imzalı frankenstein ya da modern prometheus'tur. vampir edebiyatına ivme kazandıran eser hiç şüphesiz bram stoker tarafından kaleme alınan ve ilhamını ııı. vlad'tan alan dracula'dır

vampir efsanelerinin çıkış noktası aslında porfiria hastalığıdır.
bu hastalıkta alyuvarlardaki hemoglobinlerde yer alan hem'in yapısında bulunan porfirin sentezinde bozukluk vardır.
hastalar güneşe çıktıklarında ciltlerinde kabarcık,kaşıntı ve şişme meydana gelir.güneş ışığına aşırı duyarlıdırlar.
ayrıca cilt tutulumundaki nekroz ve çekilmeler nedeniyle dişler açığa çıkar,yani ağızdan taşar
ayrıca tarihte bazı porfiria hastaları,gelişen anemilerini,kan içerek giderebileceklerini düşünmüşlerdir.
tüm bu sebepler nedeniyle de vampir efsane ve söylentileri ortaya çıkmıştır.

kızılay'ın gizli ajanı.

ilk babil halkının çıkardığı şeydir.

batı edebiyatında heinrich august ossenfelder, 1748 de bir şiir yazar. adı der vampir olan bu şiirde vampir kelimesi ilk defa kullanılır.
şiirde, bir sırp köylüsü öldükten sonra dirilir ve başka köylülerin kanları içerek, onları öldürür. bu fantanstik şiir avrupa'da çok sevilir, ve müthiş bir hızla yayılır. öyle bir hale gelir ki bu inanış, avusturyalı askerler bazı kişilerin ölümlerinin sebebiyle ilgili resmi tutanak tutmuş hatta vampir efsanesi wiener diarium isimli gazetede bile yayımlanmıştır.

vampir kelimesinin hayatımıza girmesi böyle olur ancak; hindistan'da kaika, afrika'da çinde jiangsi olarak bilinen kan emici esrarengiz yaratıklar çok eskiden beri vardır.

mecazi anlamda ülkemizde gırla bulunan yaratıklar. kanımızı emiyorlar sözlük!

vampirler kendi aralarında 3 e ayrılır
1-) kan sevenler, gerçek hayatta pek görünmezler
2-)vergi sevenler, reçel bey en büyük örnektir
3-)enerji sevenler, siz mutluyken ortaya çıkıp tek bir laflarıyla bütün enerjinizi sömürürler. en büyük örnek akrabalar

bir vampir,bir kurtadam ve bir hayalet üçlüsünün kendi iç savaşları,kendi dünyaları içinden çıkma çabalarını anlatan bir dizi var(bkz: being human). burda vampirlerin sevişme sahneleri de var ve bana inanılmaz seksi geliyor bu. meselaburadan

sırbıstan (habsburg hanedanı) ile osmanlı arasında bir tür tampon bölge vardır. bölgenin adı millitargrenze...
bu bölge sadece saldırı amaçlı bir tampon bölge değildir, aynı zamanda veba salgından dolayı sırbistan'ı karantinaya almak ve korumak amacıyla oluşturulmuş bir sosyal mesafe alanıdır. neyse efenim bu bölgede askeri doktorlar açıklanamayan ölümleri incelemek amacıyla mezar açıp ölüm sonrası kanama kontrolü yapmışlardır. hatta ölüm sonrası kanama gözlemledikleri kadavralara otopsi yapmışlardır. adamlar ciddi ciddi paranoya olmuşlar 1650-1800 arasında ...
pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/225...

kan grubu olmayan hayvan.

vampir, günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına, insanlara saldırıp kanlarını emer eminim ki damon kadar çekici varlıklar değildir

folklorik vampirlerle ilgili yapılmış ilk sistemli çalışmadır. batı avrupa’nın folklorik vampirlerle tanışmasına yön veren ve 17. yüzyılda yazılan inceleme, aydınlanma çağında ve sonrasında ortaya çıkan vampir uzmanlarının el kitabı oldu. de opinationibus'un yazarı leo allatius, 1586 yılında sakız adasında osmanlı tebaasından rum ortodoks bir ailede dünyaya geldi. annesinin katolik olduğuna dair bilgiler varsa da kesin değildir. vatikan'da başarılı bir kariyer edinen allatios, antik dönem uzmanı, teolog ve vatikan kütüphanesinin baş sorumlusuydu. de opinationibus adlı eseriyle erken modern dönemde osmanlı imparatorluğu'nda yaşayan rumların halk kültürü hakkında benzersiz bir etnografik kaynak sunar. eserin katolik kilise hiyerarşisinde yüksek konuma sahip bir rum tarafından yazılmış olması, anlattığı halk inanışları ve hurafelerle ilgili birinci elden bilgi sahibi olduğunu düşündürmektedir. mektup tarzında yazılmış olan de opinationibus'un konusu, exotica olarak adlandırılan, yunan halk kültürünün unsurları olan doğaüstü fenomenlerdir. söz konusu çocuk kaçıran, yeni evlenenlere musallat olan ya da mezardan dönen şeytansı varlıklar fiziksel dünyanın ve insanlar aleminin sınırlarında, örneğin mezarlık gibi yerlerde görünürler. çalışmadaki egzotik varlıklardan bir tanesi, modern terminolojiye hortlak ya da vampir olarak geçen vrykolakas adlı yaşayan ölüdür. kitapta çocuk yiyen kadın şeytan gello, yılın belli zamanları ortaya çıkan öcü kallikantzaros, mezarında davul gibi şişen tympanios... ve daha nice kötücül varlık ele alınır.

kimlerin vampire dönüşeceği ise tam bir tartışma konusuydu. birçok farkı suç ve günah buna sebep olabilirdi. örneğin tefeciler, katiller, çocuklara zarar vermek isteyenler, çingeneler, hristiyan olmayanlar ve bir kurt tarafından öldürülmüş koyunu yiyenler... ilginç bir başka neden ise türk olmak, daha doğrusu din değiştirip müslüman olmak. vampire dönüşecek kişiler bir yana, bu cesetlerin imha edilmesi başlı başına bir meseledir. allatios'un aktardıklarına göre bir vampirin usulüne uygun yok edilmesi için önce cesedin mezar görünümünün test edilmesi, sonra da gerekirse kazıklanması, çeşitli organların parçalanması veya haşlanması, kafanın bedenden ayrılması ve cesedin yakılması gerekliydi. bölgesel farklılıklar olsa da genel şema böyleydi.

günümüz türkçesine obur olarak geçen upir, ubır sözcüklerinden ismin türediğine dair iddialar mevcuttur. genel manasıyla karadeniz coğrafyasının tamamında, balkanlar ve yunan bölgelerinde de mevcut olan bu söylence, evliya çelebi seyahatnamesinde de cazu olarak geçer. şimdiki vampir tipinden ziyade, ölümden dönen hortlak kavramına yakın bir anlamı vardır.

her hafta avına çıktığımız bahtsız yaratık, ama çok fena sevişiyorlar, eğer canlı ele geçirebilirsek tabi.

minicik bir çocukken teyzemin evinde van helsing filminin cd'sini bulmuştum, sağ olsun kendisi "al senin olsun izlersin, bizimkiler sevmedi zaten." demişti.


eve dönerken cd kutusunun arka kapağındaki bu fotoğafa saatlerce bakmış, o kadar çok etkilenmiştim ki, film bok gibi olsa da efsanevi beğeneceğim kesindi.

filmi izledikten sonra o kadar etkilenmiştim ki, minicik olduğum halde geceleri yatağıma uzanır, öyle bir evrende yaşadığımın hayalini sabaha okula uyanana dek kurardım, bazen rüyalarımda gördüğüm dahi olurdu.

bugün la maschera del demonio'dan leptirica'ya kadar bol vampir filmi izlemiş, jasper kent'in 12 romanından richard matheson'un ben, efsane romanına kadar onlaca vampir temalı roman okumuşumdur.

hiçbiri bram stoker abimizin drakula romanı ve stephen sommers'ın van helsing'inin verdiği hazzı vermedi bana

küçük yaşta "lestat de lioncourt" ile başlamıştır vampirlere olan sevdam. ondan sonra sırasıyla "damon salvatore" ve "jasper hale" ile devam etmistir. ergenlikten 20li yaslarimin ortasina kadar nedense cok seksi geliyordu kan emmek, sonsuz yasam, sonsuz güç hatta bununla ilgili bir romana bile baslamistim. ama artık vampirlerden ziyade süper kahramanları daha ilgi cekici buluyorum. ama tabi bu fikrim yarin degisebilir. sonucta ikizler burcuyum.

çok sevmekle beraber, erkek vampirlerin *nasıl ereksiyon oldukları konusunda bir netleştirme bulamadığım, bilim kurgu ürünleri.

kaynanam : tam bir kan emici